Rüyalara ve hayali dünyaya duyduğu merak bu yaşlarda filizlenmişti. Yaşı ilerledikçe ve kardeşinin arkadaşı Martha’yı sevdiği için acil para kazanabileceği meslek olan doktorluğa yöneldi. Kendine ün getireceğine inandığı 1884 yılında yeni bir deneyine başladı bu deneyinde kokainin vücuda yararları konusundaki deneylerdi kokaini ilk kendisinde kullandı. Bu deneyleri yaptığı sıralarda Dünyada daha kokainin bağlılığını ve vücuda verdiği zararları kimse bilmemekteydi. Bu deneyler olumsuz sonuçlandı. Maalesef ki kendini denek olarak kullanması kendinde kokain bağımlığının başlamasına sebep oldu.
Freud’un Bilinçaltı kavramının temellerinin atılması 1885’te başlamıştır. O yıllarda Freud Viyana Hasta hanesinde stajyer doktorluk yapmaktaydı. O zamanlar daha ismi bilinmemekteydi. Sinir hastalıkları uzmanlık alanıydı ama histeri ruhsal hastalıklarda onun görev alanı içindeydi.
Freud
1885;te sinir bozuklukları bölümünde üstat olan doktor Jean-Martin Charcot ile birlikte çalışmaya başladı. Doktor histerik hastalarını hipnoz ediyordu ve buna ikinci zihin; diyordu. Sigmund Freud bu düşünceyi geliştirerek ve şekillendirerek gelecekte ‘’Bilinçaltı’’ kavramını ortaya koyacaktı. 86’da Viyana’da kendi muayenehanesini açtı. İlk hipnoz terapileri düzenledi bu terapiler sırasında Freud’un uzun divanı bu terapiler sırasında kullanılıyordu müşterileri uzanırken hipnoz etmek daha kolay olmaktaydı. Freud’un buradaki amacı histeriyi hipnoz ile hastanın bilinçaltına ulaşıp hastayı iyileştirmekti ama bu yöntem başarılı olmadı. Meslektaşı olan Josef Breuer Freud’a terapği tarihinde eşi olmayan hasta olan Anna O’dan bahsetti. Bu hasta üzerinde Breuer hasta ile konuşarak tedavi ediyordu hastayı, Freud bu yöntemi hipnoz ile birlikte tedavisinde kullanmaya başladı. Hastalarıyla konuşarak hastalığının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını araştırdı. Bulduğu bulgular hastaların hastalığının cinsel travmatik çocukluk olayları olduğu yönüneydi bu bulgular dönemin Avrupası’nda infial etkisi yaratmıştı. Tedavi yer edindi ileriki zamanlarda. Libido kavramını ve cinselliği insan güdülerinin temel öğesi olarak görmekteydi ve yavaş yavaş Freud ’un başarılarıyla birlikte Avrupa’da bu görüşleri yavaş yavaş benimsemeye başlamıştı. Freud babasının ölümüyle birlikte kendini analiz etmiştir bu durum psikoloji tarihindi bir ilktir. Bunu o zamana kadar hiçbir psikolog yapmamıştı. Kendi savunma mekanizmalarını çevrimdışı bırakıp kendi direncini kapatıp kendini analiz etmiştir. Bu durum ilktir.
Cinsel açıdan deneyimsiz bir erkek olan Freud, birden bir kadının kollarını boynuna dolayıp onu öpmek istemesine tanık olmuştu. Onun yerinde başka biri olsaydı, Bu hastam beni çekici buluyor, bana âşık oldu" diye düşünür. Ama Freud böyle düşünmedi. Cinselliğin yoğun olduğu bir klinik ortamındaydı ama ne bu cinselliğe teslim olmak ne de bu işin peşini bırakmak niyetindeydi. Orada
kalmanın ve hastasıyla çalışmasına devam etmenin bir yolunu bulmak istiyordu. Freud çocukken duyulan arzulara Oidipus kompleksi adını vermişti. Döneminde bu tür yazıları yüzünden Freud toplum içinde aşağılanmaya başlandı ahlaksız yazılar yazdığını, toplumun ahlakını bozduğunu söylediler. Freud’ un kendini analizi beş yıla yakın sürdü ve bu analizlerden etkilenerek Rüyaların Yorumu kitabını yazdı. Burada Freud kendi analistini yazmıştır kitabında ama kitabı beklediği etkiyi yapmadı çıktığı 5 yıl içinde 290 tane kopya satıldı sadece. 19.yüzyılda psikanaliz bilimin dünyaya tanıtmak için topluluk oluşturmaya başladı. Freud, Carl G. Jung ile bu toplantılarda tanıştı yaptı. Psikanaliz yöntemin dünyaya tanıtmak için oluşturulan grup başarılı oldu ve Sigmund Freud ve yöntemi 1910’dan sonra çok ünlü oldu Freud’un ünü Avrupa’yı aştı Amerika’ya kadar uzandı. Sigmund insanoğlu doğduğu andan itibaren idle doğar der yani insan doğuştan saldırıya meyillidir dürtüleriyle hareket eder insan bu yıkıcı olan dürtülerini daha yapıcı olan eylemlere yönlendirmelidir. , yoksa bu yok etmeye ve yıkıma sebep olur insanda. Bu yıkıcı eylemleri anca savunma mekanizmalarımızla farklı etkinliklere kanalize edebiliriz. Örneğin futbol, tenis, voleybol box, basketbol gibi spor etkinliklerine, okuma İngilizce matematik, güzel sanatlar gibi kurslara, resim gitar çalma, bağlama çalma, tiyatro topluğuna kayıt etme gibi sanatsal etkinliklerine Sigmund terapisinde içgüdüsel olan dürtüleri Cinsellik ve saldırganlık olarak ayırır. Psikanalitik teori bütün içgüdüsel dürtüleri, cinsel ve saldırganlık olarak iki başlık altında toplar. Cinsellik olumludur yapıcıdır. Doğada olduğu gibi insanlar içinde yaşamların birleşmesini, yaşamların çoğalmasını sağlar. Saldırganlık ise cinselliğin tersi yok edicidir. Var olanı yıkmayı hedefler, ilişkileri bitirmeyi hedefler, çoğalmaya ve yapıcılığa engeldir. Bu tür davranışlar genellikle çocuklarda görülür. Örneğin saldırgan tavırlar, elle cimciklemeye çalışma el, kol çekme, yumruk atma gibi eylemler çocuklarda görülebilir. Sigmund’un bulduğu ve geliştirdiği psikanalitik yöntemin amacı insanın davranışlarının altında yatan psikodinamik faktörleri anlamaya çalışmak ve tedavi etmektir. Freud yönteminde bilinçaltının çok önemli olduğunu söylemektedir.
Sigmund’a göre Rüyalar bizim bilinçaltına açılan birer pencerelerimizdir. Bilinçaltın atığımız şeyler rüyalarda bize gözükmektedir. Örneğin şehvet duyduğumuz bir ünlüyü gece rüyamızda çıplak görmemiz, sevmediğimiz birini rüyamızda dövdüğümüzü görmemiz, işyerinde bizi azarlayan müdürümüze bir şey söylemememiz ve rüyada müdüre gerekli cevabı vermemiz. Rüyamızda köpeklerin peşimizden koştuğunu görmemiz, karanlık bir odada tek başımıza kaldığımızı görmemiz, üstümüzde yılanların olduğunu görmemiz. Küçükken yaşadığımız bir olayın benzerlerini rüyamızda görmemiz gibi. Bilinçaltımıza attığımız şeyler zamanla bilinçaltımızdan taşmaya başlar bunlar rüyalarımızda kendilerini gösterirler. Sigmund bu rüyaları yorumlayarak bireyin zihinsel durumu hakkında bilgi edebileceğimizi söyler bu şekilde, rüyalarımızın üstünden gidip yorumlayarak bireyin bu durumlarla karşılaşması bireyin üstünde oluşan hastalığın yenilmesinde kilit nokta oynadığını söyler Sigmund. Sigmund’a göre insanın zihinsel değişimi doğumunun ilk yıllarında geçirdiği aşamaları, motivasyonlar, fiziksel ve zihinsel oluşturduğu iç güdülerle ortaya çıkmaktadır. Sigmund şahsiyetin id,
ego ve süper ego dan oluştuğunu iletir. Bu üç bileşen bütünü oluşturur. -İd, ilkel doğamızı, -Ego ise doğal yanımız ve sosyal yapımız arasındaki dengeyi sağlamaktadır. Süper ego ise toplumun bireydeki baskısını temsil eder. İd, psişik enerjinin temel kaynağıdır. İnsanın bedensel ve hayvansal ilkel ihtiyaçlarıdır. Ego, İd ve süper ego arasında denge görevi görür dengenin şaşması bireyde hastalıklara sebep olur. Süper ego, toplumun bireye yansıttığı kuralardır. Toplum baskısıdır bir nevi. Freud’ un psikanalizinde amaç bireyi değişime ulaştırmak. Zihinde bastırılmış düşünceleri su yüzüne çıkarıp bireyin zihinsel bütünlüğünü sağlamaktır. Tedavilerde hastalar haftada 2-5 kez 50 dakikalık seanslara gelirler. Psikolog gereksiz konuşmaz ve objektif yaklaşır. Hastanın sorduğu sorulara cevap vermez sadece gerektiği yerde yorum yapar. Freud ve psikanaliz terapisinin temel amacı bireyin yaşadığı çatışmalardır. Bu çatışmalarımızın kaynağı bilinç dışımızdır. Bu bizim haberimiz olmadan bizi etkiler ve düşüncelerimizi ve hareketlerimizi etkiler. Bu terapilerde amaç bunları gün yüzüne çıkarıp bu çatışmalarımızın üstesinden gelmektir