İş Görüşmelerinde Poligraf Kullanımı: Yasal Haklar, Etik Sınırlar ve Çalışanın Konumu
Günümüz işe alım süreçleri, adayları çeşitli yöntemlerle değerlendirme eğiliminde. Ancak bazı yöntemler, hem yasal hem de etik açıdan ciddi tartışmaları beraberinde getiriyor. Bu yöntemlerden biri de iş görüşmelerinde poligraf kullanımı, halk arasında bilinen adıyla yalan makinesi testi. Bu testler, adayların beyanlarının doğruluğunu ‘ölçmek’ amacıyla kullanılsa da, yasal haklar, etik sınırlar ve bu süreçte çalışanın konumu gibi pek çok hassas noktayı barındırır. Peki, bir işveren adayından böyle bir teste girmesini talep ettiğinde, hem hukuken hem de ahlaki olarak nerede durmalıyız? Bu makale, konuyu tüm yönleriyle ele alarak merak edilen sorulara ışık tutmayı hedefliyor.
Poligraf Nedir ve Nasıl Çalışır?
Poligraf, bir kişinin sorulara verdiği yanıtlar sırasında vücudundaki fizyolojik değişiklikleri (kan basıncı, nabız, solunum, terleme gibi) ölçen ve kaydeden bir cihazdır. Temel prensip, yalan söyleyen bir kişinin stres altında bu fizyolojik tepkilerinin değişeceği varsayımına dayanır. Ancak poligrafın bilimsel güvenilirliği uzun yıllardır tartışma konusudur. Birçok bilimsel kuruluş, poligrafın ‘yalanı’ doğrudan tespit etme kapasitesinin olmadığını, daha ziyade stres tepkilerini ölçtüğünü belirtir. Bu da, masum bir kişinin stres nedeniyle yalan söylüyor gibi görünmesine neden olabilir.
Türkiye ve Dünyada Yasal Durum
Türkiye'deki Mevzuat ve Yasal Haklar
Türkiye'de iş görüşmelerinde poligraf kullanımı hakkında açık ve spesifik bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve anayasal güvence altına alınmış özel hayatın gizliliği ilkesi bu konuda önemli bir çerçeve sunar. KVKK, kişisel verilerin işlenmesi için açık rıza, yasal zorunluluk veya meşru menfaat gibi şartlar arar. Poligraf testi sırasında toplanan veriler, kişisel ve hatta hassas nitelikli veri kategorisine girebilir. Bu tür bir testin uygulanabilmesi için adayın açık rızası tek başına yeterli olmayabilir; işverenin gerçekten meşru ve orantılı bir ihtiyacının olması gerekir. Genel olarak, işe alım sürecinde adayın rızası olsa bile, poligraf testinin zorunlu tutulması, işverenin eşit davranma ilkesine aykırılık teşkil edebilir ve ayrımcılık iddialarına yol açabilir.
Uluslararası Perspektif ve Etik Sınırlar
Dünya genelinde poligraf kullanımına yönelik farklı yaklaşımlar mevcuttur. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde, federal yasalar gereği özel sektördeki çoğu işveren, belirli istisnalar dışında (devlet güvenliği, ilaç üretimi vb.), çalışanlarından veya iş başvurusunda bulunanlardan poligraf testi talep edemez (Employee Polygraph Protection Act of 1988). Avrupa Birliği ülkelerinde de kişisel verilerin korunmasına yönelik güçlü yasalar (GDPR) nedeniyle poligraf testlerinin işe alım süreçlerinde kullanılması oldukça sınırlıdır veya yasaktır. Bu uluslararası örnekler, poligraf testlerinin etik ve hukuki açıdan ne kadar tartışmalı olduğunu açıkça göstermektedir.
Etik Boyutlar ve Tartışmalar
Güvenilirlik ve Bilimsellik Tartışmaları
Poligrafın en büyük etik sorunlarından biri, bilimsel güvenilirliğinin sorgulanmasıdır. Bilimsel camiada, bir kişinin yalan söyleyip söylemediğini yüzde yüz doğrulukla tespit edebilen bir yöntem olarak kabul görmez. Bu durum, yanlış pozitif veya yanlış negatif sonuçların ortaya çıkmasına yol açabilir; yani masum bir aday yalan söylemiş gibi görünebilir ya da suçlu bir aday gerçeği saklayabilir. Bu belirsizlik, işe alım kararlarının yanlış temellere dayanmasına neden olabilir.
Mahremiyet ve Kişisel Verilerin Korunması
Poligraf testi sırasında adaylara genellikle kişisel hayatlarına dair mahrem sorular sorulabilir. Özel hayatın gizliliği, anayasal bir haktır ve işe alım sürecinde bile bu hakkın ihlal edilmemesi esastır. İşverenin işin niteliğiyle doğrudan ilgili olmayan sorular sorması ve bu yolla kişisel verileri toplaması, KVKK'ya ve genel ahlak kurallarına aykırıdır. Adayın rızası olsa bile, bu rızanın özgür iradeyle verilip verilmediği, işe girme baskısı altında olabileceği düşünüldüğünde sorgulanmalıdır.
İşe Alım Sürecinde Adalet İlkesi
İşe alım sürecinin adil ve şeffaf olması beklenir. Poligraf gibi güvenilirliği tartışmalı bir aracın kullanılması, bu adalet ilkesini zedeler. Adayların yetenek, deneyim ve referanslar gibi objektif kriterler yerine, bilimsel geçerliliği olmayan bir teste göre değerlendirilmesi, fırsat eşitliğine aykırılık teşkil edebilir.
Çalışanın Hakları ve Yapması Gerekenler
Eğer bir iş görüşmesinde poligraf testine tabi tutulmanız istenirse, bilmeniz gereken önemli haklarınız vardır:
- Rıza Gösterme Zorunluluğu Yoktur: Türkiye'deki mevcut düzenlemeler ışığında, böyle bir teste tabi tutulma zorunluluğunuz bulunmamaktadır. Rızanız olmadan böyle bir test yapılamaz.
- Gizlilik ve Veri Güvenliği: Testi kabul etseniz bile, toplanan verilerin KVKK hükümlerine uygun olarak işlenmesi, saklanması ve korunması gerekir. Bu verilerin amaç dışı kullanılması yasaktır.
- Hukuki Destek Arama Hakkı: Eğer bir poligraf testi nedeniyle işe alınmadığınızı düşünüyorsanız veya testin uygulanma şekliyle ilgili endişeleriniz varsa, hukuki destek almaktan çekinmeyin. Bir avukat veya ilgili sendikalar aracılığıyla haklarınızı arayabilirsiniz.
Sonuç
İş görüşmelerinde poligraf kullanımı, modern işe alım pratiklerinde kendine tartışmalı bir yer edinmiştir. Hem yasal haklar açısından belirsizlikler hem de etik sınırlar noktasında ciddi eleştirilere maruz kalan bu testler, çalışanın konumu ve mahremiyeti için potansiyel riskler taşır. İşverenlerin adayları değerlendirirken şeffaf, adil ve yasalara uygun yöntemler kullanması esastır. Adayların ise bu tür testlerle karşılaştıklarında haklarını bilmesi ve savunması büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, güven ve dürüstlük, bilimsel geçerliliği şüpheli makineler yerine, insan ilişkilerinde ve şeffaf süreçlerde inşa edilir.