Son zamanlarda çok hızlı hareket ediyoruz, fiziksel ruhsal ve bilişsel olarak değişimler yaşıyoruz. Günlük koşuşturmalarımız; iş, arkadaşlık, aile, kariyer hırsından uzaklaşın. Belli bir saniyeliğine durun sadece kendinizi dinleyin, bedeninizi ve ruhunuzu. Kaos içindeki toplumdan ve sistemden ayrılın belli bir süreliğine de olsa kendinizi dinlemek için uzaklaşın… Bir an olsun toprağın üzerinde konuşmayalım hiçbir dilde, bir saniye duralım… Sallamayalım kollarımızı, gözlerimiz dahi bir şeyler anlatmasın ne mis kokan bir an olurdu, Şimdi on ikiye kadar sayacağım sessiz olun, ben gideceğim. SESSİZ OLALIM…
Dünyada veya Türkiye’mizde bir olay olduğunda hızlıca ve büyük kitle halinde aynı tepkileri veriyoruz. Süreç ilerledikçe de bu durum değişmemekte kitle psikolojisinde sonuçlarda aynı olduğunu gözlemekteyiz. Peki kitle psikolojisi nedir? Kitle kelimesi rastgele toplanmış ve bir araya gelmiş olan toplulukları ifade eder. Bu topluluklarda, bilinçli kişilik ortadan silinir. Bütün bu birleşmiş fertlerin düşünce ve duyguları tek bir tarafa yönelir. Şüphesiz geçici; fakat pek açık özellikler gösteren bir kolektif bilinç oluşur. Kit + le bir tek varlık haline gelir. Kitleyi meydana getiren bireyler kimler olursa olsun; yaşama biçimleri, iş güçleri, karakterleri yahut zekaları ister benzer, ister ayrı olsun kalabalık haline gelmiş olmaları onlara bir nevi kolektif ruh aşılar. Kolektif bilinç içerisinde, bireylerin akli yetenekleri ve kişilikleri silinir. Aynı cinsten olmayan aynı cinsten olanın içinde boğulur, kaybolur ve bilinçaltı özellikleri üstün duruma gelir. Kitleler, zekayı değil, ortak şeyleri bir araya toplarlar.
Yaşanan asrın felaketi olarak adlandırılan deprem sonrasında elbette başta kayıpla beraber büyük bir üzüntü keder ve yas içine girdik. Ama burada anlatmak istediğim şey; Afet sonrası toplumlarda gözlenen tepkiler. Ursano ve arkadaşlarının aktardığına göre afet sonrası travmaya cevap dört dönemde oluşur: Evrelerinin birincisi: Kurtarma ve kahramanlık evresinde kişilerin ve toplumun doğrudan, koordinasyonsuz ve düzensiz yaptıkları kurtarma, yerleştirme, ilkyardım ve temizlik aktivitelerini kapsıyor. Olaydan 1-2 saat sonra başlayıp 2-3 güne kadar sürer. İkinci evre olan balayı evresi: Bu evrede hem bireyler, hem de toplum olumlu hissiyat içerisindedir. Medya, devlet yetkilileri, dış ve iç kaynaklar, yardım kampanyaları, STK destekleri ve yasal girişimlerinin en yoğun olduğu evre. Ancak çoğunlukla afetten 3 hafta sonra tüm yardımlarla birlikte gösterilen ilgi ve alaka ilk günlere göre ciddi oranda azalmaya başlar. Üçüncü evre olan hayal kırıklığı evresinde afetzedeler yardım kampanyalarının yetersizliğini, devletin ilgisinin azaldığını, iç ve dış yardımların çekildiğini, ancak hayatlarını yeniden kurmak için mevcut yardımlardan çok daha fazlasına ihtiyaçları olduğunu fark eder. Bu evre afetlerden 2 gün sonra başlar ve ortalama 3 ay sürer. Dördüncü ve son evrede ise düzene dönme evresi Uzun vadede barınma ve iş sorunlarının çözüme kavuştuğu evredir. Olaydan ortalama 6 ay sonra başlar ve 36 aya kadar uzanır.
Peki biz kaçıncı evredeyiz? Hepimizin büyük bir heves, öz-veri, enerji ile yardım koştuğumuz, yaraları sarmaya çalıştığımız, el uzattığımız bir merhaba dediğimiz kişileri unutmaya başladık mı? Yoksa hala devam ediyor muyuz? Yas evini yaşayan bilir. Ev birden dolup taşar fakat bir zaman sonra kalabalık azalır ve acınla baş başa kalırsın. Milli yas bitip hayat birçoğumuz için normale dönünce tek bir depremzede dahi böyle hissetmesin. Sistematik yardım, sürdürülebilir iyileştirme çok mühim olduğunu unutmayalım,