Pratisyen Hekimlerin Hukuki Sorumlulukları ve Malpraktis Davaları
Sağlık alanında çalışan her profesyonelin, mesleki faaliyetlerini belirli hukuki çerçeveler içinde yürütmesi esastır. Özellikle pratisyen hekimler, hastalarla ilk temas noktasında olmaları ve geniş bir yelpazede sağlık hizmeti sunmaları nedeniyle önemli hukuki sorumluluklar taşırlar. Bu sorumluluklar, hastanın sağlığını koruma, doğru teşhis ve tedavi uygulama yükümlülüğü gibi temel ilkeleri kapsar. Ne var ki, tıbbi süreçlerde istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir ve bu durumlar zaman zaman malpraktis davaları ile sonuçlanabilir. Peki, pratisyen hekimlerin bu karmaşık yasal zeminde karşılaşabileceği durumlar nelerdir ve kendilerini nasıl koruyabilirler?
Pratisyen Hekimlerin Genel Hukuki Sorumlulukları
Pratisyen hekimlerin hukuki sorumlulukları, temelde iki ana kategoride incelenebilir: sözleşmeden doğan sorumluluk ve haksız fiilden doğan sorumluluk. Hastayla kurulan ilişki, genellikle bir vekalet sözleşmesi olarak kabul edilir ve bu sözleşme, hekime belirli özen yükümlülükleri getirir.
Sözleşmeden Doğan Sorumluluk
Hasta ile hekim arasında zımni veya açık bir sözleşme ilişkisi doğar. Bu sözleşme, hekimin hastaya karşı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerini özenle yerine getirmesi yükümlülüğünü içerir. Hekimin bu yükümlülüklerini kusurlu bir şekilde ihlal etmesi, sözleşmeye aykırılık teşkil eder ve hukuki sorumluluk doğurur. Özen yükümlülüğü, hekimin mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri ve deneyimle hareket etmesi anlamına gelir.
Haksız Fiilden Doğan Sorumluluk
Bazı durumlarda, hekim ile hasta arasında doğrudan bir sözleşme ilişkisi kurulmamış olsa bile, hekimin eylemleri nedeniyle hastanın zarar görmesi mümkündür. Örneğin, bir acil servis vakasında veya üçüncü kişilere verilen zararlarda haksız fiil hükümleri devreye girebilir. Bu durumda hekimin kusuru, zarar ve zarar ile eylem arasındaki illiyet bağı kanıtlandığında, haksız fiilden doğan sorumluluk esasıyla tazminat ödeme yükümlülüğü ortaya çıkabilir.
Aydınlatılmış Onamın Önemi
Tıbbi uygulamalarda hasta haklarının en temel unsurlarından biri, Aydınlatılmış Onam'dır. Hekimin bir tıbbi müdahaleyi gerçekleştirebilmesi için hastanın (veya yasal temsilcisinin) bu müdahaleyi rızasıyla kabul etmesi gerekir. Ancak bu rıza, sadece bir imzadan ibaret değildir; hastanın, uygulanacak tedavi, olası riskler, alternatif tedavi yöntemleri ve tedavinin reddi halinde ortaya çıkabilecek sonuçlar hakkında yeterli ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirilmiş olması şarttır.
Aydınlatılmış Onamın Şartları
- Kapsamlı Bilgilendirme: Hekim, hastayı tüm yönleriyle bilgilendirmelidir.
- Anlaşılırlık: Bilgilendirme, hastanın anlayabileceği dilde ve açıklıkta olmalıdır.
- Gönüllülük: Hasta, herhangi bir baskı altında kalmadan özgür iradesiyle karar vermelidir.
- Belgelendirme: Onam, genellikle yazılı olarak alınır ve dosyasında saklanır.
Aydınlatılmış onamın eksik veya hatalı alınması, tıbbi müdahalenin hukuka aykırı hale gelmesine ve hekimin hukuki sorumluluğunun doğmasına neden olabilir.
Malpraktis Nedir?
Malpraktis, halk arasında genellikle ‘doktor hatası’ olarak bilinir. Tıbbi malpraktis, bir hekimin mesleğini icra ederken, standart tıbbi uygulama prensiplerine uymaması, gerekli özeni göstermemesi veya bilgisizliği, deneyimsizliği ya da dikkatsizliği nedeniyle hastaya zarar vermesi durumudur. Her olumsuz tıbbi sonuç malpraktis olarak nitelendirilemez; önemli olan, hekimin kusurlu bir eylemi veya ihmali sonucu zararın meydana gelmesidir.
Malpraktis Türleri
- Teşhis Hatası: Yanlış veya geç teşhis konulması.
- Tedavi Hatası: Yanlış tedavi uygulanması, doğru ilacın verilmemesi veya cerrahi operasyon sırasında yapılan hatalar.
- Tıbbi Uygulama Hatası: Sterilizasyon kurallarına uymama, enfeksiyon kontrolünde yetersizlik gibi uygulama eksiklikleri.
- Bilgilendirme ve Onam Hatası: Hastanın yeterince bilgilendirilmeden veya rızası alınmadan müdahale edilmesi.
Tıbbi Hatayı Belirleme Kriterleri
Bir eylemin malpraktis olup olmadığını belirlerken, objektif kriterler göz önünde bulundurulur. Hekimin o anki bilgi ve beceri düzeyi, uyguladığı standardın genel kabul görmüş tıp standartlarına uygunluğu, mesleki özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği gibi faktörler değerlendirilir. Bu değerlendirmelerde Adli Tıp Kurumu ve alanında uzman hekimlerin görüşleri belirleyici rol oynar.
Malpraktis Davaları Süreci
Bir hasta veya yakını, hekimin bir kusuru nedeniyle zarar gördüğünü düşündüğünde, tazminat talebiyle malpraktis davası açabilir. Bu süreç oldukça karmaşık ve uzun olabilir.
Dava Açma Süreci ve Deliller
Malpraktis davası açmak isteyen kişi, öncelikle bir avukat aracılığıyla gerekli yasal başvuruları yapar. Dava sürecinde en önemli unsurlardan biri, hekimin kusurunu ve bu kusur ile zarar arasındaki illiyet bağını kanıtlayacak delillerin sunulmasıdır. Hasta kayıtları, tetkik sonuçları, uzman görüşleri ve Adli Tıp raporları bu delillerin başında gelir.
Tazminat Türleri
Malpraktis davaları sonucunda, hastanın uğradığı zararın niteliğine göre farklı tazminat türleri talep edilebilir:
- Maddi Tazminat: Tedavi masrafları, iş gücü kaybı, kazanç kaybı gibi maddi zararları karşılar.
- Manevi Tazminat: Ağrı, elem, keder gibi manevi acılar nedeniyle talep edilen tazminattır.
Hekimlerin Kendilerini Korumak İçin Alabileceği Önlemler
Pratisyen hekimlerin, mesleki riskleri minimize etmek ve hukuki sorunlarla karşılaşma olasılıklarını azaltmak için alabileceği önemli önlemler bulunmaktadır.
Mesleki Sorumluluk Sigortası
Hekimlerin, olası malpraktis davalarında kendilerini ve maliyetlerini güvence altına almak için Mesleki Sorumluluk Sigortası yaptırmaları büyük önem taşır. Bu sigorta, hekimin mesleki faaliyetleri sırasında yaptığı hatalar sonucu üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına alır.
Kayıt Tutma ve İletişim
Her hastaya ilişkin ayrıntılı ve düzenli kayıt tutmak, teşhis, tedavi süreçleri, yapılan müdahaleler ve hasta ile kurulan iletişimle ilgili her detayı belgelemek, olası bir davada hekimin savunması için kritik önem taşır. Ayrıca, hastalarla açık, dürüst ve anlayışlı bir iletişim kurmak, beklentileri doğru yönetmek ve şikayetleri dinlemek de hukuki süreçlerin önüne geçebilir.
Sonuç
Pratisyen hekimlik mesleği, insan sağlığına dokunan ve derin bir etik sorumluluk gerektiren kutsal bir görevdir. Ancak bu görev, aynı zamanda karmaşık hukuki sorumlulukları ve malpraktis riskini de beraberinde getirir. Hekimlerin, yasal düzenlemeler hakkında güncel bilgi sahibi olmaları, aydınlatılmış onam süreçlerine titizlikle riayet etmeleri, mesleki standartlara uygun davranmaları ve kendilerini mesleki sorumluluk sigortası ile güvence altına almaları, hem hastalarına daha iyi hizmet sunmalarını hem de kendilerini olası hukuki sorunlara karşı korumalarını sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, iyi hekimlik sadece tıbbi bilgiyle değil, aynı zamanda etik değerlere ve yasal yükümlülüklere uygun hareket etmekle mümkündür.