İşte Bu Doktor İndir

GİRİŞ

Anksiyete, kişinin hayatında karşı karşıya geldiği bir olayı ya da bu olay içerisinde yer alan unsuru gereğinden fazla tehlikeli algıladığı ve bu yüzden fazlasıyla kaygılanma durumudur.  (Şahin, 2019:121) Bireylerde depresyon gibi sık görülen anksiyete bozukluğu süresince bedende bir takım fiziksel ve duygusal tepkiler meydana gelmektedir. Kalp çarpıntısı, agresiflik, ağızda kuruma, solunum güçlüğü, kaslarda gerginlik ve ağrı hissi bu bozukluğun semptomlarının örneklerindendir. (Kafes, 2021:4) Diğer yandan bu bozukluğun psikolojik semptomları ise sıkıntılı içsel duygu durum, kötü bir olay yaşayacağına yönelik duygular hissetme, endişe kaygı ve heyecanlanma semptomlarıdır. Bu bozukluk korkuyla benzer özellikler gösterir ve birey tarafından sebebi bilinmeyen bir şekilde kötü bir olay gerçekleşecekmiş gibi korku, kaygı hissi olarak tanımlanır. Gerçekte anksiyete bireyin yaşama tutunabilmesi için bir savunma stilidir ve birey başına gelebilecek kötü olaylardan kendini uzak tutmak için bu stili geliştirir bu nedenle bu bozukluğun bireyi tehlikelerden koruyan ve uyaran özelliğinden söz edilebilir. Fakat bunun olması gerekenden fazla kullanılması patalojiyi oluşturmaktadır. Bu bozukluğun patoloji olarak kabul edilebilmesi, görülme sıklığına, düzeyine ve bireyde fonksiyon kaybını oluşturmasına bağlı gelişmektedir. Anksiyete bir patoloji biçiminde kabul edildiğinde bireyde iş, aile ve kişilerarası ilişkilerde bozulmaya neden olmaktadır. (Görgülü, 2018:3)Anksiyetenin tanısının konulabilmesi için bu bozukluğun hiçbir madde kullanıma bağlanmaması gerekmektedir. Kişinin kaygıyı ve içinde olduğu problemi nasıl dile getirdiğinin, ne gibi zamanlarda artış ve azalma gösterdiğinin öğrenilmesi bu bozukluğun iyi bir şekilde değerlendirilmesi için önem arz etmektedir. Var olan bu bozukluk yalnızca bir bozukluk değil birçok bozukluk grubunu içeresinde barındırmaktadır.(Ilıcak, 2020:33)

Epidemiyolojisi, anksiyete sık sık karşılaşılan psikopatolojidir. Çok sık rastlanan ve bireyde yıkım yaratan anksiyete, ruhsal bozukluklar arasında yer almaktadır. Bir yıl içindeki yaygınlığı %3 ve %7 olarak ön görülmektedir. Bu rahatsızlığın hayat boyu görülme sıklığının ise %5 olduğu görülmektedir. Anksiyetenin oluşumunu etkileyen çok fazla risk faktörü vardır. Cinsiyetin kadın olması, evli olmama, bir mesleğe sahip olmama, düşük eğitim ve gelir seviyesi risk faktörlerinden bazılarıdır. Cinsiyet ve sosyokültürel etmenlerin anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasını ciddi oranda etkileyen değişkenler olduğu ileri sürülmektedir. (Babayiğit, Çakıcı, Ergün, 2020:618) Kadınlara erkeklere oranla iki kat daha fazla karşılaşılır. Semptomlar aşamalı olarak seyreder ve semptomların düzeyinde artış gözlenir. Görülme yaşı yaklaşık olarak 20 yaş ve altıdır. Birçok bozuklukta görüldüğü gibi bu bozukluğun da nedeninin belirlenmesi oldukça zordur. Bu bozukluğa duygu durum psikopatolojileriyle beraber çok fazla rastlanmaktadır. Bu bozukluğun en yaygın görüldüğü riskli yaş grubu 10 yaş ve 25 yaş arasında değişmektedir. Bu bozukluğun alt tiplerinde hastalığın görülme yaşı açısından ufak farklılıklar vardır ancak vakalar semptomların 35 yaşına kadar görüldüğünü açıklamaktadır.(Ay,2021:21)

Yeme Bozukluğu, yemek, hayata sürdürebilmek için gerekli olan ve zevk veren bir eylemdir. Beslenme düzeni sağlıklı olarak yaşayabilmek için dikkatin yoğunlaştırılması gereken bir alışkanlık iken bu düşünce takıntı biçimine gelirse önemli bedensel ya da psikolojik problemlere sebep olmaktadır.Yeme bozuklukları erken yaşta bireyin hayatına nüksetmekte ve yaşamın uzun dönemlerince devam etmektedir. Hastalığın ortaya çıkış sebepleri tam olarak bilinmesede, bireye terapötik açıdan zorluklar yaratan bir hastalıktır.(Kocakaya, 2019:29) Bu bozukluk, yeme düzeninin önemli derecede bozulduğu bir tanı grubu içerisinde yer almaktadır. Bu grup içinde anoreksiya nervoza, blumia nervoza sıklıkla görülen ve psikolojik semptomlara önemli fiziksel problemlerin eşlik ettiği bir bozukluk türüdür. Bu bozukluk daha çok ergenlerde görülmektedir. Ölüm riski taşıması ve önemli fonksiyon kaybına sebep olması ile öne çıkmaktadır. (Gönenir Erbay, Seçkin, 2016:472)

Yeme bozuklukları bireydeki yeme tutumunun olağandışı biçimde devam etmesiyle meydana gelir ve ölümcül sonuçları olabilmektedir.(Mutlu, 2017:16 )Bu bozukluğun sıklığı 1950’li yıllardan itibaren artmıştır. Bu rahatsızlığın belirtilerinin nasıl gelişim gösterdiği ön görülebilmektedir. Çoğu zaman tedavisi mümkündür. Yeme bozukluğu tanısı için bireyin kilosunda ciddi oranda değişim olup olmadığı ele alınmalı, dış görünüşlerine karşı düşüncelerinin ne olduğu vb. özelliklerin dikkate alınması gerekir. Günümüzde hastalığın artışına sebep olan şeyler arasında bireyin zayıflayınca daha çekici olacağını düşünmesi, ince olmanın toplumdaki insanlar için önemli bir yere sahip olması ve gün geçtikçe artan güzellik kaygıları yer almaktadır. Erken tanı ve tedavi bu rahatsızlığın gidişatı için ciddi öneme sahiptir ve rahatsızlığın gidişatını olumlu yönde etkiler.(İnalkaç, 2019:12) 

Bu bozukluğun tanısını alan bireyler mükemmeliyetçidirler. Çevrelerindeki insanlardan ve kişisel beklentileri oldukça fazladır. Bedensel olarak zayıf olma gayesi de mükemmeliyetçiliklerinin altında yatan bir unsurdur. Kilo aldıkları  ve çevrelerindeki insanlardan bu konuda olumsuz bir dönüt aldıkları takdirde bu olay bu bireylerin yeme bozukluğunu oluşturmasına zemin hazırlamaktadır. 

Bu bozukluğa sahip bireylerin mükemmelliyetçi davranışlarıyla birlikte öz güvenlerinin de seviyesinin düşük olduğu gözlenmektedir. Bireyler ancak olayları kontrol edebildikleri takdirde kendilerini mutlu hissederler. Bu bireylerin kimlik bilinçlerinin de yüksek olmadığı görülmektedir. Ergenlik çağından sonra tutumlarını, fiziksel görünüşlerine göre sergilerler. (Kocakaya, 2016:12 )

Epidemiyolojisi, geçmişte başlangıç döneminin ergenlik çağı olduğu biliniyor olsa da günümüzdeki araştırmalarla beraber bu bozukluğun başlangıcının ergenlik çağından önce de olabileceği gözlenmiştir.(Kalabaş, 2021:11) Bu bozukluk cinsiyet faktörü açısından ele alındığında, cinsiyete göre ciddi farklılıklar gösteren bir grup olduğu gözlenmektedir. Bu bozukluğa erkeklere nazaran kadınlarda daha fazla rastlandığı görülmektedir.(Kalabaş, 2021:11) Fakat son zamanlarda genç olan erkek bireylerde de görülme olasılığı artış göstermektedir.(Gönenir Erbay, Seçkin, 2016:473)Bu bozukluğa ergen bireylerde ve genç yetişkinlerde daha yüksek düzeyde ve daha çok rastlanmaktadır. 

Yeme bozuklukları çeşitli ruhsal bozukluklarla birlikte görülebilmekle beraber bireyin gündelik hayatında etkili olan semptomlarla alakalı olarak davranışlarda aşırılıklar göstermelerine yol açabilmekte ve bireyin yaşam standartlarını düşürmektedir.(Alıcı, 2021:2)

Yeme Bozuklukları İle Anksiyete İlişkisi :

Yeme bozukluğu tanısı alan bireylerde anksiyete sıklıkla meydana gelen rahatsızlıklardan birisidir. Anksiyete bozukluğunu taşıyan bireylerin bir kısmı ideal kilodadır fakat çoğu kısmı ise aşırı kilolu yada obez olmaktadır. Yapılan bir çalışmada obez bireylerin %8’inin yeme bozukluğuna sahip bireyler olduğu görülmüştür.Buna bağlı olarak yeme bozukluğu olan bireylerin anksiyete düzeyleri yeme tutumlarını bu bozukluğun tanısını almayan bireylere göre daha fazla etkilemektedir. (Özdemir, 2025:’6)

 Bireylerin stresli olduğunda oluşan kaygı esnasında yeme düzenlerinin bozulduğu ve bu durum geçtiğinde yeme davranışlarının da düzene girdiği görülmüştür. Bu bozukluk aşırı az veya aşırı fazla besin tüketmeyi içeren yeme eylemlerinde kalıcı izli bozukluklara neden olan bir bozukluktur. Bu bozukluklar normal  dışı beslenme , kilo değişiminin yarattığı kaygı gibi duygular, davranışlar, uygun olmayan girişimler, dış görünüm kaygısıyla ve beden ölçüsüyle iç içe olan bir sorundur. Öte yandan bu bozukluğu olan kişilerde anksiyetenin yanı sıra depresyon ve de çeşitli bağımlılıklar gibi bozukluklar görülmektedir.(Balaman ,2017,:27) 

Özellikle yeme bozuklukları arasında yer alan tıkanırcasına yeme patolojisi tanısı alan bireylerde sıklıkla anksiyetenin de görüldüğü yapılan çalışmalar ışığında elde edilmiştir. Yapılan bazı çalışmalar da yeme davranım bozukluğunun depresyon, kaygı ve anksiyeteyi etkilediği gözlenmiştir.Bireyler gelişme dönemlerinde karşılaştıkları psikolojik ve sosyal sorunlar nedeniyle önemli problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bu problemler genellikle geçicidir ve genellikle anlaşılması zordur fakat ev ortamında, okul ortamında ve iş ortamında yapılan değişiklikler bireylerde tutum değişikliklerine dair semptomlar meydana getirmektedir. 

Bu tutumlardan kaynaklanan problemler kontrol edilemeyen bir şekilde endişe duyma, depresyon, hiperaktiflik ve yeme bozukluğu gibi problemleri içinde barındırmaktadır. Bu problemlerin ortaya çıkmasında kontrolcülükte aşırı tutumlar, kişiselleştirme ve psikolojik problemler yer almaktadır. Bu problemler bireyin bedensel gelişimini, duygusal gelişimini, davranışsal gelişimini ve sosyal gelişimini kötü bir biçimde etkilemektedir. Bazı koşullarda ise yeme bozukluğu psikopatolojisi anksiyete düzeyini arttırmaktadır. Olumsuz duygu durumlarda bireylerde stresle ve stresin getirisi olan anksiyete ile başa çıkmak amacıyla yeme bozukluğu şeklinde söz edilen sorunlu yeme tutumları ile karşılaşılmaktadır. (Demir, Kumcağız, 2020:31) 

Günümüzde yapılan çeşitli çalışmalar stres ve kaygının besin seçimi, tüketimi gibi sağlıksal tutumlarda değişimlere sebep olduğunu bu nedenle psikolojik durumların sağlık üzerinde etkisinin olduğunu ileri sürmüştür. Yapılan bilimsel araştırmalarda kişilerin %30’unun anksiyetenin getirisi olan stres esnasında besin tüketiminin aşırı arttığı yada aşırı azaldığı gibi yeme bozuklukları gösterdiği görülmüştür .

SONUÇ VE ÖNERİLER

Çalışmanın sonucu, bulunduğun çıkarım; Anksiyete, yeme bozukluklarıyla sıkça birlikte görülen bozukluklardan biridir. Genellikle bireylerin aşırı kilolu olma ya da aşırı zayıf olmalarından kaynaklanan fiziksel görünüşlerine dair algıları, dış çevre tarafından beğenilmeme, dışlanmalarına dair oluşan  kaygı ve anksiyete düzeylerindeki artış yeme bozukluklarını tetiklemektedir. anksiyete düzeyleri yeme tutumlarını bu bozukluğun tanısını almayan bireylere göre daha fazla etkilemektedir. Aynı zamanda bireylerin kaygı düzeylerini arttıran durumlarda yeme davranışlarında oluşan bozulmaların, bu durum geçtiğinde ve kaygı düzeyi azaldığında yeme davranışlarının da bir düzene girdiği görülmektedir. Böylelikle yeme bozukluklarının anksiyeteyi, anksiyetenin  de yeme bozukluklarını beraberinde getirdiği yani iki bozukluğun birbirini tetiklediği çıkarımını yapabiliriz.

Bu alanda bu patolojilere yönelik hizmet veren uzmanlara önerilerim; Anksiyete ve kaygı bozukluğu ile birlikte görülen birçok psikolojik rahatsızlık olması sebebiyle anksiyete tedavisinde eşlik edebilecek diğer psikopatolojilerinde ele alınarak bireyde bu psikopatolojilerin varlığını saptayacak semptomların olup olmadığının araştırılarak, bireyin rahatsızlığına ve özelliklerine özgü tedavi planlarının, yaklaşımları oluşturulup uygulanması gerektiğidir. Anksiyete ve kaygı bozukluğu, yeme bozukluğu ile birlikte görülebildiğinden yeme bozukluğu tanısı almış bireylerde tedavi yaklaşımı uygulanırken bireyde varolan şikayetlerin anksiyete açısından da ele alınması gerektiğidir. Uzmanlar, tanısını aldıkları rahatsızlık hakkında, hayatlarını ne denli etkilediği ve etkileyeceği konusunda hastalarını, hastanın ebeveynlerini ve yakın çevresini bilgilendirmelidir. Hastanın ebeveynlerine ve yakın çevresine hastalık süreci hakkında bilinçlendirici eğitimler ve destekler verilmelidir. 

Sonraki çalışmalara önerilerim; anksiyete ve kaygı bozukluklarının yeme bozukluklarına yeme bozukluklarının anksiyete ve kaygı bozukluklarına etkisini, ilişkilerini ve var olan ortak noktalarını daha detaylı bir biçimde ele almaları, buna ek olarak bu iki bozukluğunda bireyin yaşamı üzerinde yarattığı etkiler, birbirlerini tetikledikleri yönler daha kapsamlı biçimde ele alınmalıdır. Sonraki çalışmalarda daha verimli sonuçlar alınabilmesi için daha fazla örneklem grubuna ulaşılması, daha fazla ve detaylı bilgilerin elde edilmesi sağlanmalıdır. 

KAYNAKÇA

Akdeniz Görgülü, S. (2018). Yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozukluk hastalarında yaşantısal kaçınma, anksiyete duyarlılığı ve davranışsal inhibisyon sistemi arasındaki ilişki.

Alıcı, Ö. (2021). Yetişkin ayrılma anksiyetesi bozukluğu ve yeme bozukluğu arasındaki ilişkinin incelenmesi (Master's thesis, İstanbul Kent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).

Balaman, B. İ. (2017). Bakırköy ilçesindeki yetişkin populasyonda yeme bağımlılığı ve ilişkili etmenler (Master's thesis, Sosyal Bilimler Enstitüsü).

DEMİR, Y., & KUMCAĞIZ, H. (2020). Ergenlerde yeme tutum bozuklukluğunun öznel iyi oluş, depresyon, anksiyete ve stres üzerine etkisi. Uluslararası Alan Eğitimi Dergisi6(1), 24-36.

Erbay, L. G., & Seçkin, Y. (2016). Yeme bozuklukları. Güncel gastroenteroloji20(4), 473-477.

ERGÜN, D., BABAYİĞİT, A., & ÇAKICI, M. (2020). KKTC'de erişkin bireylerde anksiyete belirtilerinin yaygınlığı, risk etkenleri ve kültürlenme tutumları ile ilişkisinin incelenmesi. Anatolian Journal of Psychiatry/Anadolu Psikiyatri Dergisi21(6).

İnalkaç, S. (2019). Depresyon Tanılı Hastalarda Sorun Çözme, Stresle Baş Etme ve Duygusal Yeme İlişkisi (Master's thesis, Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü).

Ilıcak, A. (2020). Hastalık Kaygısı Bozukluğu ile Panik Bozukluk Arasındaki İlişkinin İncelenmesi.

KAFES, A. Y. (2021). Depresyon ve anksiyete bozuklukları üzerine bir bakış. Humanistic Perspective3(1), 186-194.

Kalabaş, S. (2021). Kadınlarda duygusal yeme davranışının, kaygı ve öz-denetim ile ilişkisinin incelenmesi (Master's thesis, İstanbul Kent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).

Kocakaya, G. (2016). Yeme bozukluğu ile ilişkili olabilecek değişkenlerin incelenmesi (Master's thesis, Sosyal Bilimler Enstitüsü).

KOCAKAYA, G. (2019). Yeme bozukluklarıyla ilişkili olabilecek değişkenlere bütüncül bakış. Türkiye Bütüncül Psikoterapi Dergisi2(4), 28-45.

Mutlu, K. (2017). Sosyal görünüş kaygısının yeme tutumları ile ilişkisinin cinsiyet açısından incelenmesi (Master's thesis, Sosyal Bilimler Enstitüsü).

Özdemir, G. S. (2015). Duygusal yemenin depresyon, anksiyete ve stres belirtileri ile olan ilişkisi (Master's thesis, Hasan Kalyoncu Üniversitesi).