Yalnız Kalma Korkusu: Monofobi
Yalnızlık psikolojik açıdan uzun süredir incelenen bir kavramdır.
Yalnızlığı insanlar, bir “duygu” olarak ifade etse de yalnızlık bir düşünce veya durumdur.
Kişi çevresinde onun sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak bireylere erişemediğini düşündüğünde veya uyum sağlayamadığı sosyal ortamlara girdiğinde, yalnız olduğu kanaatine varır ve aslında oluşan duygu üzüntüdür.
Bazen de yalnızlık bir durumdur.
Oldukça izole olunduğunda oluşan az etkileşimler sonucu, yalnız bir durumdayızdır ve yalnızım demek doğru tespittir ve yine üzgünlük yaratma olasılığı vardır.
Ancak bir başka durum vardır ki kişi yalnız olmasa dahi yalnız olma ihtimaline karşı kaygı duymaya başlar.
Bu kaygı pekiştiğinde ise artık bir fobi gelişir.
Bunun adı ise monofobi ya da otofobidir.
Monofobi, izole olma, yalnızlaşma ve tek kalmaya yönelik oluşan kaygıdan doğan bir fobik tepkidir.
Kişiler o an fiziksel olarak yalnız olmadıklarını bilse de geleceğe yönelik yalnızlaşma ihtimallerine odaklanarak bu fobiyi deneyimleyebilir.
Bunun dışında monofobi, kişinin yalnızken başına kötü bir olayın geleceğine yönelik kaygısını da içerebilir.
Ayrıca: belirli bir kişi veya kişilerden ayrı kalmak; evde yalnız kalmak; toplum içinde yalnız olmak; izole olmak; tek başına yaşamak gibi korkular da yaşanır.
Monofobinin deneyimlenme süreci diğer fobilerle ortak özelliktedir.
Yani, durumların tehdit edici olmamasına rağmen, şiddetli bir kaygı tepkisi ile artırılmış tehdit algısı yaşanır. Bu kaygının şiddeti, kişinin iş/okul ve sosyal etkileşim gibi alanlarda işlevsiz kılar.
Ayrıca, kaygı oldukça somatik yani bedensel tepkilerle rahatsız edici boyutlarda yaşanır. El terlemeleri, titremeler, hızlı kalp atışları ve nefes darlıkları gibi fiziksel sonuçlar doğabilir.
En önemlisi ise bu kaygı (her zaman olduğu gibi), kaçınma davranışları ürettirir. Böylece, tehdit olarak algılanan durumlara girmez veya birileri ile girer.
Ancak her zaman olduğu gibi, bu kaçınmalar sonucu kaygı pekişir ve artık fobi yerleşmiş olur.
Monofobi için psikoterapi müdahalelerinde en etkili bulunan yöntemler, davranışsal terapilerdendir.
Birçok kaygılı kaçınmada olduğu gibi, kişi korku ve kaygı duyduğu durumlara kademeli olarak terapist eşliğinde maruz bırakılır ve davranışsal deneyler yapılır.
Böylece, kaygılı beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmediği ortaya konarak, kaygı ve korkuya yönelik tolerasyon sağlanır.
Kişi ayrıca, bilişsel kalıplarına yönelik de aksine veriler toplayarak onları yanlışlamış olur.
Kaçınma ve güvenlik davranışları ortadan kalktığında, birçok fobi ve yarattığı şiddetli kaygı ile başa çıkma gerçekleşir.