İşte Bu Doktor İndir


1.GİRİŞ
Çoğunlukla pozitif psikolojiyle ele alınan öznel iyi oluş kavramı mutluluk olarak da bilinmektedir
(Gencer, 2018). Bu kavram uzun yıllarca kuramcılar ve araştırmacılar tarafından incelenmiştir.
Mutluluk kavramı herhangi bir anda kişinin tecrübe ettiği hoş duygulanımları ve hisleri
karşılamaktadır. Mutluluğun, yaradılışı gereği daimi bir arayış içerisinde olan insan soyu için
ulaşmaya çalışma yükümlülüğünde olduğu bir gaye şeklinde ele alındığını söylemek mümkündür.
(Doğan ve Eryılmaz, 2013). İyi oluş kavramının öznel, nesnel ve psikolojik iyi oluş gibi birden
fazla türleri bulunmaktadır. Patolojiden ziyade bireylerin iyilik hallerini artırmayı hedefleyen pozitif
psikolojiye göre öznel iyi oluş kavramı, iyi oluşun kendilik değerlendirmesine vurgu yapan türüdür
(Topuz, 2013). Mutluluktan farklı olarak bu kavram, kişinin kendi hayatına dair öznel
değerlendirmelerini içermektedir (Diener, 1984). Bu araştırmada ele alınan öznel iyi oluş kavramı,
bireylerin yaşamlarına dair öznel değerlendirmelerle iyilik hallerini ölçmeleri anlamına gelir. Öznel
iyi oluş bireylerin bilişsel ve duygusal değerlendirmelerinden yararlanarak elde ettikleri çıktılardır
ve bireylerin kendi yaşamlarına dair yargı bildirmeleridir (Diener ve Ryan, 2009).
Cüceloğlu (2019), anksiyetenin insan için elzem bir biyolojik sistem olduğundan bahsetmiştir.
Anksiyete kişiyi koruyucu uyarılar veren sağlıklı bir alarm sistemdir (Riskind, 2007). Kişilerin
yaşamları boyunca tetikte olup kendilerini tehlikelere karşı hazırlamalarına olanak veren bir
savunma mekanizması olduğunu söylemek mümkündür (Özakkaş, 2014). Bu kavram ancak normal
uyum düzeyinde yaşandığı takdirde kişiler için faydalı işlevselliği olan evrensel bir mekanizma
olarak kabul edilebilir (Yalom, 2007-1997). Fakat aşırılığı bireyde zorlayıcı bir yaşantıya sebebiyet
verebilmektedir. Anksiyetenin şiddeti de türü gibi değişkenlik göstermektedir. Birden fazla tepki
türü olan anksiyeteyi psikolojik, fizyolojik ve davranışsal olarak üç grupta ele almak mümkündür
(Şeker, 2019). Psikolojik anksiyete endişe ve huzursuzluğa; fizyolojik anksiyete kalp çarpıntısı,
mide bulantısı, ağız kuruluğu, titreme ve terlemeye; davranışsal anksiyete ise kaçınma davranışına,
kişinin baş etme mekanizmalarında bozulmaya, kendini ifade etme ve hareket etme
yeteneklerindeyse düşüşe sebebiyet verebilmektedir (Bourne, 2010). Anksiyete sık sık korku ve
endişe ile karıştırılıyor olsa da birbirinden farklı kavramlardır. Korku ile anksiyete arasında ki temel
fark, korkunun kaynağı belliyken anksiyetenin belli olmamasıdır (Özdemir ve Yalçın, 2021). Korku
tehlikenin şu anına, anksiyete ise beklenen yönüne odaklanır (Şahin, 2019). Nesnesi belli olan
korku, hissedildiği zamanda tüm konsantrasyon bu nesneye yöneltilmiş durumdadır (Kring ve
Johnson, 2015). Korku kişinin herhangi bir yaşam tehdidine karşı bir tepki olarak verdiği en temel
duygudur fakat anksiyete kaynağını deneyimlerin bıraktığı izlerden alır. Anksiyete gerçekleşmesi
çok uzak olan, belki de hiç gerçekleşmeyecek endişe ve tedirginlik verici senaryolardır (Carlson,
2014).

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

83

Öz duyarlık kavramı son yıllarda batılı ruh sağlığı çalışanları tarafından araştırılıyor olsa da
temelini neredeyse 2000 yıllık bir geçmişi bulunan Budizm felsefesinden alarak doğu ve batı
literatürü arasında kişinin kendine gösterdiği şefkati anlamsal olarak karşılama açısından köprü
görevi görmeye başlamıştır (Akın ve ark., 2007). Bu kavram doğulu düşünürler tarafından uzun
yıllardır biliniyor olsa da batı literatürü için henüz çok yenidir (Özcan ve Sapancı, 2023). Kişinin
kendisine karşı sevecen ve şefkatli olması anlamına gelen öz duyarlık kavramı ilk defa Kristen Neff
(2003) tarafından ortaya atılmıştır. Öz duyarlık bireyin acı verici duygu ve yaşantılarına karşı
kendine şefkatle yaklaşması, başarısızlık ve hayal kırıklıklarına karşı anlayışlı olması yani kişinin
kendine karşı merhametli bir tutum sergilemesidir (Önel, 2021). Öz duyarlık (self-compassion), öz
şefkat ve öz anlayış aynı anlamı karşılamaktadır. Öz duyarlık kavramını anlayabilmek için
duyarlılığı incelemek gerekir. Duyarlık (compassion), kökenini acı çekmek anlamına gelen Latince
“compati” kelimesinden almaktadır (Germer, 2009). Batı literatüründe duyarlık, bireylere
atfedilirken Budizm felsefesinde öncelikle bireyin kendisine karşı duyarlı olması gerektiği
savunulur. Budizm felsefesine göre duyarlık bireylerin zihinlerini düzenlemelerine yarayan, iyilik
hallerini artıran, başka bireylerle sağlıklı bir şekilde bütünleşmelerini sağlayan etmenlerdendir
(Korkmaz, 2018). Duyarlık aynı zamanda hata ve başarısızlıklarıyla yüzleşen insanlara karşı
önyargısız bir tutum takınmayı, onlara anlayışla yaklaşıp sevecen olunması gerektiğini savunur
(Neff, 2003). Tek başına acı çeken bireye sevgi duymak yeterli değildir, bireyin duyarlı olabilmesi
için başkalarını telkin etme motivasyonuna da sahip olması gerekir (Özdemir, 2020). Duyarlık
gösteren bireyler, başkalarının acı ve ıstıraplarına karşı ilgili olmak için gereken güdüye de sahip
olacaktır (Gilbert, 2009). Öz duyarlık bireyin acı verici duygu ve yaşantılarına karşı şefkatle
yaklaşması, başarısızlık ve hayal kırıklıklarına karşı anlayışlı olması yani kişinin kendine karşı
merhametli bir tutum sergilemesidir (Tel ve Sarı, 2016). Bu yaklaşım bireylerin başkalarıyla sağlıklı
bütünleşme yaşayabilmesinin kendisine karşı duyarlı olmasına yol açacağını savunur. İnsanlar
sevdiklerine karşı şefkatli bir tutuma sahipken kendilerine karşı acımasız olabilmektedir (Öveç,
2007). Özyeşil (2011)’ e göre duyarlılık duygusal empati, bilişsel empati, özgecilik gibi temel yapı
taşlarına sahiptir. Başkalarının acısına karşı empatik olabilme, başkalarının acılarını bilişsel olarak
takip edebilme ve bu acının çözümü için gereken yardımı planlayabilme, hiçbir kazanç
sağlamayacak olsa dahi başkalarının iyiliğini gözetebilmesidir (Başçı ve Hamamcı, 2022). Öz
duyarlığı yüksek bireylerin kendilerinde beğenmedikleri yanlarına karşı hoşgörülü oldukları
bilinmektedir (Özdemir, 2020). Kendilerini acı verici yaşantılar karşısında yalnız hissetmemekte ve
başarısızlıkların sadece kendilerinde değil herkeste olabileceğinin bilincindedirler (Altıparmak,
2019). Bu bireyler hatasız değil sadece hatalarına karşı gereken anlayışa sahiptirler. Olumsuz
yaşantıları tecrübe olarak görmektedirler (Neff ve Germer, 2013). Leary ve arkadaşlarının (2007)
üniversite öğrencilerinde yaptığı beş farklı aşamada yürütülen bir deneyde katılımcılardan
yaşadıkları utanç verici bir anı düşünerek 20 farklı kavramı puanlamalarını istemişlerdir. Öz
duyarlık değerleri yüksek çıkan öğrencilerin anksiyete ve diğer olumsuz duygular ve düşüncelere
daha az sahip olduğu saptanmıştır. Yine aynı öğrencilerin olumlu duygulara da sahip olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Öz duyarlık bireyin örseleyici yaşantılar karşısında hem kendine hem de
başkalarına yardımcı olma isteği yarattığı için aynı zamanda sağlıklı bir baş etme yöntemi olarak da
kabul edilmektedir (Işık, 2018).
2.YÖNTEM
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu; 2022-2023 yılı bahar dönemi üniversitelerde öğrenim gören ve
online anketlere gönüllü katılım gösteren 306 (203’ ü kadın, 103’ ü erkek) öğrenci oluşturmaktadır.
Veri Toplama Araçları
Araştırmada veri toplama aracı olarak “Sosyodemografik Bilgi Formu”, “Öznel İyi Oluş Ölçeği”,
“Beck Anksiyete Ölçeği” ve “Öz Duyarlık Ölçeği” kullanılmıştır.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

84

Sosyodemografik Bilgi Formu
Araştırmada kullanılan formda cinsiyet, yaş, yaşanılan şehir gibi kişisel bilgiler sorulmuştur.
Öznel İyi Oluş Ölçeği
Meliha Tuzgöl-Dost tarafından (2005), bireylerin öznel iyi oluş düzeylerini ölçmek amacıyla
yapılmıştır. Öznel İyi Oluş Ölçeği, 46 maddeden oluşan beşli likert (Tamamen uygunsa 5, hiç
uygun değilse 1) şeklindedir. Ölçek maddelerinin 26'si olumlu 20' si olumsuz ifade şeklindedir.
Olumsuz ifadelerin puanlaması tersine çevrilerek yapılmaktadır. Ölçekten alınabilecek en düşük
puan 46, en yüksek puan 230' dur. Maddelerin içerikleri incelenmiş ve sırasıyla faktörlere yaşamını
kendi geçmişi ve başkalarının hayatı ile kıyaslama, olumlu ve olumsuz duygular, amaçlar, kendine
güven, iyimserlik, ilgi duyulan etkinlikler, arkadaşlık ilişkileri, geleceğe bakış, aile ilişkileri,
başkalarının yaşamına imrenme, yaşamın zorluklarıyla baş etme ve karamsarlık isimleri verilmiştir
ve çalışmanın tek faktörlü bir yapısı bulunmaktadır. Öznel iyi oluş ölçeğinin güvenirliği için
Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı ve test-tekrar test yöntemi kullanılmıştır. Cronbach Alfa
güvenirlik katsayısı .93 olarak bulunmuştur. (Tuzgöl-Dost, 2005). Mevcut araştırmada Öznel İyi
Oluş Ölçeği yanıtları için güvenirlik testi olarak Cronbach Alfa testi uygulanmış olup, alfa katsayısı
0,872 bulunmuştur.
Beck Anksiyete Ölçeği
Beck ve arkadaşları (1988) tarafından geliştirilen Beck Anksiyete Ölçeği’ nin, Türkçe uyarlaması
Ulusoy (1993) tarafından gerçekleştirilmiştir. Envanterin Türkçe geçerlik ve güvenirlik
çalışmasında iç tutarlılık katsayısı .93, test tekrar test güvenirliği ise .57 olarak gözlenmiştir.
Ölçeğin özgün formunun iç tutarlılık katsayısı .92’ dir. Beck Anksiyete Envanteri, 21 sorudan 31
oluşan 0-3 arası puanlanan likert tipi bir ölçektir. Ölçekten minimum 0, maksimum ise 63 puan
alınmaktadır. Ölçekten alınan yüksek puanlar anksiyete yakınmalarındaki artış sonucunu
vermektedir. Mevcut araştırmada Beck Anksiyete Ölçeği yanıtları için güvenirlik testi olarak
Cronbach Alfa testi uygulanmış olup, alfa katsayısı için 0,944 bulunmuştur.
Öz Duyarlık Ölçeği
Yetişkinlerde öz duyarlığı ölçen ölçeğin, orijinal adı “Self-Compassion Scale” olup Kristin Neff
(2003) tarafından geliştirilmiştir. Ölçek, toplam 26 maddeden oluşmakta olup maddeleri 1 (hiçbir
zaman), 5 (her zaman) arasında puanlanan 5’li Likert tipi bir ölçektir. Öz sevecenlik, öz yargılama,
paylaşımların bilincinde olma, izolasyon, bilinçlilik ve aşırı özdeşleşme olmak üzere 6 alt boyut
bulunmaktadır (Neff, 2003). Ölçek Ümran Akın, Ahmet Akın ve Ramazan Abacı (2007) tarafından
Türkçe’ ye uyarlanmıştır. Bu araştırmada güvenirlik katsayısı Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı
.94 olarak hesaplanmıştır. Katılımcıların Öz Duyarlık Ölçeği yanıtları için güvenirlik testi olarak
Cronbach Alfa testi uygulanmış olup, alfa katsayısı 0,780 bulunmuştur.
Verilerin Analizi
Araştırmadaki verilerin istatistiksel analizleri Sosyal Bilimler için İstatistiksel Paket Programı
(SPSS) 26.0 kullanılmıştır. Kolmogorov-Smirnov testi sonuçlarına göre Öznel İyi Oluş Ölçeği,
Beck Anksiyete Ölçeği ve Öz duyarlık Ölçeği puanlarının normal dağılıma uymadığı ancak
çarpıklık/basıklık değerlerinin ±1,5 arasında olmasından dolayı normal dağılıma uyumlu olduğu
belirlenmiş ve parametrik testler uygulanmıştır. Katılımcıların cinsiyetine ve yaşanılan yere göre
Öznel İyi Oluş Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği ve Öz duyarlık Ölçeği puanlarının Karşılaştırılmaları
için bağımsız örneklem t testi, yaş grubuna göre Öznel İyi Oluş Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği ve
Öz duyarlık Ölçeği puanlarının Karşılaştırılmaları için ANOVA uygulanmıştır. Katılımcıların Öznel
İyi Oluş Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği ve Öz duyarlık Ölçeği puanlarının arasındaki korelasyonlar
için Pearson testi uygulanmıştır.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

85

Katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği ve Öz duyarlık Ölçeği Puanlarının Beck Anksiyete Ölçeği
Puanlarını Yordama Durumu için çok değişkenli regresyon analizi uygulanmıştır.
3.BULGULAR

Tablo 1. Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre dağılımı
Sayı (n) Yüzde (%)

Cinsiyet
Kadın 203 66,34
Erkek 103 33,66
Yaş grubu
18-21 yaş 102 33,33
22-25 yaş 151 49,35
26 ve üstü 53 17,32
Yaşanılan yer
TC 266 86,93
KKTC 40 13,07

Tablo 1.’de araştırma kapsamındaki katılımcıların sosyo-demografik özelliklerine göre dağılımları
verilmiş olup, katılımcıların %66,34’ ünün kadın ve %33,66’ sının erkek olduğu, %33,33’ ünün 18-
21 yaş, %49,35’ inin 22-25 yaş ve %17,32’ sinin 26 yaş ve üstünde, %86,93’ünün TC’de ve
%13,07’sinin KKTC’de yaşadığı tespit edilmiştir.

Tablo 2. Katılımcıların Ölçek Puanlarının Cinsiyete Göre Karşılaştırılmaları
Cinsiyet n s T p
Öznel İyi Kadın 203 166,67 29,95 1,284 0,200

Erkek 103 162,03 29,67

Beck Anksiyete Kadın 203 19,42 14,39 3,181 0,002*

Erkek 103 14,02 13,3

Öz sevecenlik Kadın 203 14,59 4,85 0,163 0,870

Erkek 103 14,5 4,87

Öz yargılama Kadın 203 11,86 4,99 0,98 0,328

Erkek 103 11,29 4,31

Paylaşımların farkında
olma Kadın 203 11,65 3,91 0,724 0,469

Erkek 103 11,3 3,98

İzolasyon Kadın 203 10,2 4,16 2,114 0,035*

Erkek 103 9,2 3,27

Bilinçlilik Kadın 203 11,62 4,02 0,108 0,914

Erkek 103 11,56 4,06

Aşırı özdeşleşme Kadın 203 10,8 4,3 2,97 0,003*

Erkek 103 9,33 3,63

*p<0,05

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

86

Tablo 2.’de katılımcıların ölçek puanlarının cinsiyete göre karşılaştırılmaları için t testi bulguları
verilmiştir. Tablo incelendiğinde, katılımcıların cinsiyete göre Öznel İyi Oluş Ölçeği puanlarının
arasında istatistik açısından önemli bir fark yoktur (p>0,05). Kadınların ve erkeklerin Öznel İyi
Oluş Ölçeği puanları birbirine yakındır. Araştırmaya dahil olan katılımcıların cinsiyete göre Beck
Anksiyete Ölçeği puanlarının arasında istatistiki açıdan anlamlı fark olduğu belirlenmiştir (p<0,05).
Kadınların Beck Anksiyete Ölçeği puanları erkeklerden daha fazladır. Katılımcıların Öz Duyarlık
Ölçeğindeki izolasyondan ve aşırı özdeşlemeden almış olduğu puanların arasında istatistik
açısından önemli farklar vardır (p<0,05). Kadınların Öz Duyarlık Ölçeğindeki izolasyondan ve aşırı
özdeşlemeden almış olduğu puanlar erkeklerden fazladır. Katılımcıların Öz Duyarlık Ölçeğindeki
öz sevecenlik, öz yargılama, paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilikten aldığı puanlar arasında
istatistik açısından önemli farklar yoktur (p>0,05).

Tablo 3. Katılımcıların Ölçek Puanlarının Yaşa Göre Karşılaştırılmaları

Yaş n s Min Max F p

Öznel İyi
Oluş Ölçeği

18-21 yaş 102 164,79 30,90 80 228 0,138 0,871
22-25 yaş 151 165,89 30,97 80 230
26 ve üstü 53 163,45 24,74 110 213

Beck Anksiyete
Ölçeği 18-21 yaş 102 18,00 14,81 0 55 0,505 0,604
22-25 yaş 151 17,96 13,69 0 50
26 ve üstü 53 15,81 14,79 0 63
Öz sevecenlik

18-21 yaş 102 14,46 5,24 5 25 0,039 0,962
22-25 yaş 151 14,58 4,76 5 25
26 ve üstü 53 14,68 4,37 5 25

Öz yargılama

18-21 yaş 102 11,84 5,17 5 25 0,153 0,858
22-25 yaş 151 11,52 4,53 5 24
26 ve üstü 53 11,75 4,73 5 25

Paylaşımların
bilincinde olma

18-21 yaş 102 11,53 4,00 4 19 0,014 0,987
22-25 yaş 151 11,56 4,03 4 20
26 ve üstü 53 11,45 3,52 4 20

İzolasyon

18-21 yaş 102 10,43 4,51 4 20 1,692 0,186
22-25 yaş 151 9,64 3,63 4 20
26 ve üstü 53 9,42 3,31 4 20

Bilinçlilik

18-21 yaş 102 11,52 4,19 4 20 0,037 0,964
22-25 yaş 151 11,62 3,99 4 20
26 ve üstü 53 11,70 3,88 4 20

Aşırı özdeşleşme

18-21 yaş 102 10,84 4,68 4 20 1,308 0,272
22-25 yaş 151 10,05 3,98 4 20
26 ve üstü 53 9,98 3,38 5 20

*p<0,05
Tablo 3.’te katılımcıların ölçek puanlarının yaşa göre karşılaştırılmaları için ANOVA bulguları
verilmiş olup, 18-21 yaş, 22-25 yaş ve 26 yaş üstündeki katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği
puanlarının arasında istatistik açısından önemli fark olmadığı belirlenmiştir (p>0,05). Katılımcıların
yaşa göre Beck Anksiyete Ölçeği puanlarının arasındaki farkların istatistik açısından önemli
seviyede olmadığı belirlenmiştir (p>0,05). 18-21 yaş, 22-25 yaş ve 26 yaş ve üstü katılımcıların
Beck Anksiyete Ölçeği puanlarının benzer olduğu görülmüştür.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

87

Katılımcıların yaşa göre Öz Duyarlık Ölçeğindeki, öz sevecenlik, öz yargılama, paylaşımların
bilincinde olma, izolasyon, bilinçlilik ve aşırı özdeşleşmeden aldığı puanlar arasında istatistik
açısından önemli farklar yoktur (p>0,05).
Tablo 4. Katılımcıların Ölçek Puanlarının Yaşanılan Yere Göre Karşılaştırılmaları
Yaşanılan yer n s t p
Öznel İyi Oluş Ölçeği TC 266 164,69 30,20 -0,628 0,530 KKTC 40 167,88 27,91
Beck Anksiyete Ölçeği TC
KKTC

266
40
18,25
13,30

14,03
15,08 2,060 0,040*
Öz sevecenlik TC 266 14,50 4,92 -0,582 0,561
KKTC 40 14,98 4,41
Öz yargılama TC 266 11,71 4,91 0,379 0,705
KKTC 40 11,40 3,77
Paylaşımların
bilincinde olma TC 266 11,53 3,97 -0,036 0,972
KKTC 40 11,55 3,71
İzolasyon TC 266 9,91 3,91 0,586 0,558
KKTC 40 9,53 3,90
Bilinçlilik TC 266 11,59 4,05 -0,129 0,897
KKTC 40 11,68 3,90
Aşırı özdeşleşme TC 266 10,44 4,19 1,485 0,139
KKTC 40 9,40 3,66

*p<0,05
Tablo 4.’da araştırma kapsamındaki katılımcıların ölçek puanlarının yaşanılan yere göre
karşılaştırılmaları için bağımsız örneklemler t testi bulguları verilmiş olup, yaşanılan yere göre
katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği puanları arasında fark olmadığı gözlenmiştir (p>0,05). Beck
Anksiyete Ölçeği puanlarının yaşanılan yere göre karşılaştırılmaları için uygulanan bağımsız
örneklemler için t testi bulguları verilmiş olup, TC’de yaşayanların Beck Anksiyete Ölçeği
puanlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). TC’de ve KKTC’de yaşayan katılımcıların
Öz Duyarlık Ölçeğindeki, öz sevecenlik, öz yargılama, paylaşımların bilincinde olma, izolasyon,
bilinçlilik ve aşırı özdeşleşmeden aldığı puanlar arasında istatistik açısından önemli farklar olmadığı
görülmüştür (p>0,05).

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

88

Tablo 5. Katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği ve Öz Duyarlık Ölçeği

Puanlarının Arasındaki Korelasyonlar
Öznel İyi Oluş
Ölçeği
Beck Anksiyete
Ölçeği
Öz sevecenlik
Öz yargılama
Paylaşımların
bilincinde olma
İzolasyon
Bilinçlilik
Aşırı
özdeşleşme

Öznel İyi
Oluş
Ölçeği

r 1
p
N 306

Beck
Anksiyete
Ölçeği

r -0,320 1
p 0,000*
N 306 306

Öz
sevecenlik

r 0,636 -0,292 1
p 0,000* 0,000*
N 306 306 306

Öz yargılama

r -0,533 0,356 -0,388 1
p 0,000* 0,000* 0,000*
N 306 306 306 306

Paylaşımların
bilincinde
Olma

r 0,614 -0,287 0,803 -0,305 1
p 0,000* 0,000* 0,000* 0,000*
N 306 306 306 306 306

İzolasyon

r -0,496 0,430 -0,364 0,735 -0,278 1
p 0,000* 0,000* 0,000* 0,000* 0,000*
N 306 306 306 306 306 306

Bilinçlilik

r 0,584 -0,319 0,826 -0,286 0,731 -0,287 1
p 0,000* 0,000* 0,000* 0,000* 0,000* 0,000*
N 306 306 306 306 306 306 306

Aşırı
özdeşleşme

r -0,441 0,426 -0,293 0,739 -0,211 0,714 -0,280 1
p 0,000* 0,000* 0,000* 0,000* 0,000* 0,000* 0,000*
N 306 306 306 306 306 306 306 306

*p<0,05
Tablo 5.’te araştırmada yer alan katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği ve Öz
Duyarlık Ölçeği puanlarının arasındaki korelasyonlara dair Pearson testi sonuçları verilmiştir.
Katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği puanları ile Beck Anksiyete Ölçeği puanlarının arasında
istatistik açısından önemli ve negatif korelasyon olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Katılımcıların
Öznel İyi Oluş Ölçeği puanları ile Öz Duyarlık Ölçeğindeki öz sevecenlikten, paylaşımların
bilincinde olmadan ve bilinçlilikten aldığı puanların arasında istatistik açısından önemli ve pozitif
korelasyon vardır (p<0,05). Katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği puanları ile Öz Duyarlık
Ölçeğindeki öz yargılamadan, izolasyondan ve aşırı özdeşleşmeden aldığı puanların arasında
istatistik açısından önemli ve negatif korelasyon olduğu belirlenmiştir (p<0,05).Araştırmaya katılan
bireylerin Beck Anksiyete Ölçeği puanları ile Öz Duyarlık Ölçeğindeki öz sevecenlikten,
paylaşımların bilincinde olmadan ve bilinçlilikten aldığı puanların arasında istatistik açısından
önemli ve negatif korelasyonlar belirlenmiştir (p<0,05). Katılımcıların Beck Anksiyete Ölçeği
puanları ile Öz Duyarlık Ölçeğindeki öz yargılamadan, izolasyondan ve aşırı özdeşleşmeden aldığı
puanların arasında istatistik açısından önemli ve pozitif korelasyon vardır (p<0,05).

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

89

Tablo 6. Katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği ve Öz Duyarlık Ölçeği Puanlarının Beck Anksiyete

Ölçeği Puanlarını Yordama Durumu
Std. Olm. Std. t p F R2
β S.H. β p DüzR2

(Sabit) 10,47 6,40 1,636 0,103
Öznel İyi Oluş Ölçeği 0,00 0,04 0,00 0,049 0,961
Öz sevecenlik 0,34 0,32 0,11 1,060 0,290
Öz yargılama -0,17 0,26 -0,06 -0,641 0,522 14,649 0,256
Paylaşımların bilincinde olma -0,50 0,32 -0,14 -1,567 0,118 0,000* 0,239
İzolasyon 0,91 0,29 0,25 3,081 0,002*
Bilinçlilik -0,68 0,33 -0,19 -2,058 0,041*
Aşırı özdeşleşme 0,83 0,28 0,24 2,958 0,003*
*p<0,05
Tablo 6.’da katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği ve Öz Duyarlık Ölçeği puanlarının Beck Anksiyete
Ölçeği puanlarını yordama durumuna dair çok değişkenli doğrusal regresyon analizi bulguları
gösterilmiştir. Tablo 6.’ya göre katılımcıların Öznel İyi Oluş Ölçeği puanlarının Beck Anksiyete
Ölçeği puanlarını yordamadığı belirlenmiştir (β=0,00; p<0,05). Katılımcıların Öz Duyarlık
Ölçeğindeki İzolasyondan (β=0,25; p<0,05) ve Aşırı özdeşleşmeden (β=0,24; p<0,05) aldığı
puanların Beck Anksiyete Ölçeği puanlarını istatistik açısından önemli ve pozitif, Bilinçlilikten
aldığı puanların arasında ise negatif yordadığı görülmüştür.
3.TARTIŞMA VE SONUÇ
Bu tartışmanın amacı, üniversite öğrencilerinde öznel iyi oluş, anksiyete ve öz duyarlık ilişkisini
incelemektir. Araştırma sonuçları ele alındığında üniversite öğrencilerinin öznel iyi oluş
düzeylerinde cinsiyete göre anlamlı bir farklılaşma bulunmamıştır. Psikoloji alan yazın
incelemelerine göre öznel iyi oluş düzeylerinin cinsiyet açısından değişkenlik gösterdiği sonuçları
ele alan pek çok çalışmaya rastlamak mümkündür. Kadınların öznel iyi oluş düzeylerinin daha
yüksek çıktığı (Erbaş, 2012; Coninck ve ark., 2019), erkeklerin öznel iyi oluş düzeylerinin daha
yüksek çıktığı (Tümkaya, 2011; Saföz- Güven, 2008; Ben- Zur, 2003) ve öznel iyi oluş
düzeylerinde cinsiyete göre anlamlı bir farkın bulunmadığı (Saygın ve Arslan, 2009; Katja ve ark.,
2002) araştırmalar mevcuttur. Tuzgöl- Dost (2005)’ un üniversite öğrencilerinde öznel iyi oluşu ele
alan çalışmasında, kadın ve erkek öğrenciler arasında cinsiyet üzerinden anlamlı bir farklılaşma
bulunmamaktadır. Öznel iyi oluş ve cinsiyet değişkenine dair yapılan araştırmaların birbirinden
farklı sonuçlar verdiği görülmektedir. Bu farklılığın kültürel etmenlerin zaman içerisinde değişim
göstermesi, kadınların iş ve eğitim hayatına katılımlarının artması, eşit hak ve özgür yaşam
taleplerinin karşılık bulmaya başlaması gibi sebepler neticesinde öznel iyi oluş değişkeninin, kadın
ve erkek öğrenciler arasında anlamlı bir fark göstermemesine sebebiyet verdiği düşünülmektedir.
Yüksek öğrenim kurumlarının sağladığı imkanların erkek ve kadın öğrenciler için eşit olmaya
başlaması, üniversite öğrencilerinin sosyal yaşamlarını kadın ve erkek ayrımına gidilmeden
çeşitlendirilebiliyor olması da bu sebeplere örnek olarak gösterilebilir.
Alan yazın taramalarında öznel iyi oluş ve yaş değişkenine dair çalışma bulguları, tıpkı cinsiyet gibi
değişkenlik göstermektedir. Bu araştırmanın bulgularına göre öznel iyi oluş ve yaş faktörü arasında
anlamlı bir farklılaşma görülmediği saptanmıştır. Yaş değişkeni gibi sosyodemografik özelliklerin
yapılan pek çok çalışmayla öznel iyi oluşa etkisinin %10’ luk bir dilime sahip olduğu sonucu elde
edilmiştir (Lyubomirsky, 2007). Şahin (2011)’ in üniversite öğrencileriyle yaptığı bir araştırmaya
göre öğrencilerin öznel iyi oluş düzeyleri yaş değişkeniyle anlamlı bir farklılaşma
göstermemektedir.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

90

Blanchflower ve Oswald (2008)’ ın farklı ülke ve etnik kökenlerden yetişkinlerle yaptığı
çalışmasına göreyse öznel iyi oluşun en düşük seviyeye orta yaşlarda ulaştığı, ileri yetişkinlik
dönemindeyse artışa geçtiği saptanmıştır. Diener ve Suh (1998)’ ın araştırma bulgularında öznel iyi
oluşun alt boyutlarından olan yaşam doyumunun artış yahut azalışı yaşa göre değişkenlik
göstermemektedir. Yine Diener ve arkadaşları (1999)’ nın, 40 farklı ülke üzerinde yaptığı
uluslararası araştırmalarının sonuçlarına göre öznel iyi oluş alt boyutlarından olumlu duygulanım,
yaşa bağlı olarak düşüş gösterirken bir diğer alt boyut olan yaşam doyumunda ise yaşa bağlı çok
büyük farkların olmadığı saptanmıştır. Hansen ve Slagsvold (2012)’ un Norveç’ te yürüttüğü
araştırmasında genç yetişkinlik dönemine kadar öznel iyi oluşun artıp, orta yaşla birlikte yaşlılığa
kadar değişkenlik göstermediği saptanmıştır. Bu araştırmanın bulgularına göre öznel iyi oluş ile
yaşın anlamlı bir fark göstermemesinin seçilen yaş aralığının darlığından kaynaklandığı
düşünülmektedir. Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların öznel iyi oluş düzeylerinde yere göre
farklılaşma saptanmamıştır. Mevcut bulguya paralel sonuçların elde edildiği pek çok çalışmadan
bahsetmek mümkündür (Diener ve ark., 2018; Eid ve Larsen, 2008). Katılımcıların öznel iyi oluş
düzeylerinde KKTC ile TC arasında farklılaşma görülmemesinin sebeplerine iki ülke arasında ki
iklimsel ve kültürel benzerlik örnek verilebilmektedir. Araştırmaya dahil olan katılımcıların
cinsiyete göre anksiyete düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu saptanmıştır.
Kadınların anksiyete düzeyleri erkeklerden daha fazladır. Alan yazın taramalarında da benzer
sonuçların elde edildiği çalışmalar mevcuttur. Algur (2019)’ un araştırmasında kadınların
erkeklerden daha yüksek düzeyde anksiyeteye sahip olduğu sonucu elde edilmiştir. Çakmak ve
Hevedanlı (2005)’ nın çalışmaları da benzer bulguları destekler nitelikte, kadın öğrencilerin erkek
öğrencilerden daha yüksek kaygı düzeyine sahip olmasıyla sonuçlanmıştır. Yapılan çalışmalar
incelendiğinde anksiyete bozukluklarında cinsiyete göre anlamlı farklılaşmaların bulunduğu, kadın
cinsiyetinin anksiyete üzerinde bir risk faktörü olduğu saptanmıştır (Hubbard ve ark., 2021). Yine
anksiyete düzeylerinin cinsiyete değişkenine göre kadınlarda daha yüksek çıktığı pek çok
çalışmadan söz etmek mümkündür (Resende ve ark., 2020; Demirsu, 2018). Uçaroğlu (2013)’ nun
araştırmasında üniversiteli öğrencilerin anksiyete düzeylerinin cinsiyet değişkenine göre farklılık
gösterdiği; kadınların erkek öğrencilerden daha yüksek anksiyete puanlarına sahip olduğu
saptanmıştır. Anksiyetenin cinsiyete bağlı farklılıklar göstermesinin sebepleri, bireylerin toplumsal
yetiştirilme tarzları, kültürel olarak kadınların anksiyete dışavurum şanslarının erkekler kadar
olmayışı kabul edilebilir.
Katılımcıların yaşa göre anksiyete düzeyleri arasındaki farkların istatistik açısından önemli seviyede
olmadığı belirlenmiştir. Alan yazın taramalarında genel olarak anksiyete düzeyleri, yaş değişkenine
göre farklılaşmamaktadır (Çatak, 2019; Kankurtay, 2020). Bu araştırma sonuçlarına paralel olarak
Dokuzlu (2016)’ nun araştırma bulguları da üniversite öğrencilerinde anksiyete düzeylerinin yaş
değişkenine göre farklılık göstermediği yönündedir. Anksiyetenin yaşa göre farklılaşmamasının
sebebi olarak katılımcı yaş aralığının çok geniş olmamasından bahsedilebilir. Yakın yaş
gruplarında, benzer yaşam kaygılarına sahip olmaları gerekçesiyle, anlamlı farklılaşmalar olmadığı
düşünülmektedir. Araştırmadaki katılımcıların anksiyete düzeylerinin yaşanılan yere göre
kıyaslama bulgularında TC’de yaşayan öğrencilerin anksiyete düzeyleri, KKTC’ de yaşayan
öğrencilere kıyasla daha yüksektir. Çakıcı Eş ve arkadaşları (2020)’ nın çalışmalarında KKTC’ ye
üniversite düzeyinde öğrenim görmeye gelen öğrencilerin ilk yıllarında yaşadıkları anksiyetenin
zaman içerisinde azaldığı ve üniversite son sınıf öğrencilerinin anksiyete puanlarının daha az çıktığı
saptanmıştır. Ergün ve arkadaşları (2020)’ nın yaptığı bir diğer çalışmaya göreyse Türkiye doğumlu
olmak Kıbrıs doğumlu olmaya kıyasla anksiyetenin risk faktörlerindendir. Üniversite öğrenciliği
çoğu birey için yeni deneyimlere, multikültürel sosyal ortamlara kapı aralaması yönünden birçok
stresörü içinde barından ve kaygı yaratabilen bir durumdur. Üniversiteye başlamak pek çok genç
yetişkin için bireyselleşme, kendi yaşamı için sorumluluk alma, aileden ve alışık olunan çevre ve
bağlamdan ayrılma yoluna gidilen yeni bir başlangıçtır. Bu sebeple üniversite okunan bağlamın
öğrencilerin anksiyete düzeylerine etki etmesi beklendiktir.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

91

KKTC’ de yaşayan öğrencilerin TC’ de yaşayan öğrencilere kıyasla anksiyete seviyelerinin daha
düşük çıkma sebeplerine ada şartlarının öğrencilerin stres ve kaygılarından uzaklaşmalarını
sağlayacak etkinlik ve aktivitelere sahiplik yapıyor olması örnek gösterilebilir. Benzer şekilde TC’li
öğrencilerin yüksek anksiyete düzeyine sahip olmalarının sebeplerinin öğrencilerin yaşam
standartlarının daha düşük olması olarak gösterilebilir.
Araştırma sonuçlarına göre katılımcıların izolasyon ve aşırı özdeşleme düzeylerinde cinsiyete göre
istatistiki açısından önemli farklar vardır. Kadınların izolasyon ve aşırı özdeşleme düzeyleri
erkeklerden fazladır. Katılımcıların öz duyarlığın alt boyutlarından olan öz sevecenlik, öz
yargılama, paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilikten aldığı puanlar arasında istatistiki
açısından önemli farklar yoktur. Önel (2021)’ in çalışma bulgularına göre kadınların öz duyarlık
puanları erkeklere kıyasla anlamlı derecede farklılaşma göstermektedir. Tel ve Sarı (2016)’ nın
üniversite öğrencilerinde yaptığı bir çalışmaya göre kadın öğrencilerin, erkek öğrencilere göre aşırı
özdeşleşme düzeyleri anlamlı derecede farklılaşmaktadır. Kaya (2018)’ nın üniversite
öğrencilerinde yaptığı bir araştırmasındaysa benzer bulgulara rastlanmıştır. Aynı şekilde Şahin
(2019)’ in çalışmasında da kadınlar lehine anlamlı bir farklılaşma görülmüştür. Kadınların kültürel
öğelere bağlı olarak kendilerinden ziyade çevrelerine karşı daha duyarlı, merhametli ve ilgili
oldukları bilinmektedir. Erkeklerin kadınlara kıyasla toplumsal cinsiyet rollerinin doğurduğu
yetiştirilme tarzlarına paralel olarak daha bağımsız davranışlar sergilemeleri yönünde teşvik
edilmeleri, üniversite öğrencileriyle yapılan bu çalışma bulgularının cinsiyet değişkeni üzerinden
izolasyon ve aşırı özdeşleşme negatif alt boyutlarının kadınlar lehine yordayıcı etkiye sahip
olmasının sebeplerinden bazıları olarak gösterilebilir. Bulgular incelendiğinde, katılımcıların yaşa
göre öz duyarlık düzeylerinin, öz sevecenlik, öz yargılama, paylaşımların bilincinde olma,
izolasyon, bilinçlilik ve aşırı özdeşleşme boyutlarında istatistiki açısından önemli farklar yoktur.
Çalışmanın bulguları doğrultusunda alan yazın taramalarında, benzer sonuçların elde edildiği
araştırmalara rastlamak mümkündür (Hiçdurmaz ve Aydın, 2017). Şenyuva ve arkadaşları (2014)
tarafından yapılan çalışma sonuçlarında da öz duyarlığın yaşa göre farklılaşmadığı bulgulara
rastlanmıştır. Yaş ve öz duyarlık düzeylerinin anlamlı farklılaşma göstermediği bir diğer çalışmaya
örnek olarak Neff ve arkadaşları (2007)’ nın araştırma bulguları verilebilir. Öz duyarlık ile yaş
değişkeni karşılaştırılırken farklı sonuçlar elde ediliyor olsa da bu çalışmanın sonuçlarında anlamlı
bir farklılık görülmemesinin sebebi olarak ele alınan aralığın dar olması, çoğu üniversite öğrencisi
katılımcının yakın yaşlarda olması ve alan yazın taramalarında da görüldüğü üzere yaş ile öz
duyarlık ilişkisinin kuvvetli olmaması gösterilebilir. Araştırma sonuçlarına göre TC’de ve
KKTC’de yaşayan katılımcıların öz duyarlık düzeylerine bağlı, öz sevecenlik, öz yargılama,
paylaşımların bilincinde olma, izolasyon, bilinçlilik ve aşırı özdeşleşme düzeyleri arasında istatistiki
açıdan önemli farklar olmadığı görülmüştür. Öz duyarlığın yaşanılan yere göre farklılaşmadığı pek
çok çalışmada da saptanmıştır (Neff ve ark., 2020; Neff, 2011). Öz duyarlık düzeylerinde KKTC ile
TC arasında farklılaşma görülmemesine, benzer kültüre sahip olmalarının öz duyarlığın alt
bileşenleri üzerinde ki etkinin de aynı olması sebep gösterilebilir. Katılımcıların öznel iyi oluş
düzeyleri ile anksiyete düzeyleri arasında istatistik açısından önemli ve negatif korelasyon olduğu
sonucuna varılmıştır. Bushi (2016)’ nın üniversite öğrencileriyle yaptığı çalışma sonuçlarına göre
öznel iyi oluş ve anksiyete düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır.
Araştırma sonucunda elde edilen bulgular Öztürk (2013)’ ün üniversite öğrencileri ile yaptığı
araştırma sonuçlarıyla paralellik göstermektedir. Gündoğar ve arkadaşları (2007)’ nın öznel iyi oluş
ve bazı psikolojik değişkenleri ölçtüğü araştırmasına göreyse öznel iyi oluşun anksiyete ile negatif
yönde anlamlı bir ilişkisi vardır.
Anksiyete doğası gereği her bireyde ortaya çıkabilen bir durumdur. Anksiyete şiddetini tetikleyen
faktörler kişiden kişiye değişebilmektedir. Bu faktörler kişilik özelliklerine, kişilerin tehlikeyi
algılayış şekillerine göre değişkenlik gösterebilmektedir (Çakıcı Eş ve ark., 2020). Anksiyetenin
bireylerin hayatında ki yansımaları kişinin durumu ele alış şekli ile ilişkilidir. Öznel iyi oluş yaşam
doyumu, olumsuz ve olumlu duygulanım olmak üzere üç alt boyuttan oluşmaktadır (Şahin, 2019).

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

92

Öznel iyi oluş kişilerin öznel mutlulukları ile ilgili bildirdikleri yargı anlamına gelir. Kişilerin
deneyimlerine verdikleri duygusal reaksiyonlardır (Diener, 1984) ve anksiyete ile ilişkilidir. Öznel
iyi oluş düzeyi yüksek bireylerin beş faktörlü kişilik özellikleri ile ilişkisini ele alan bir çalışmada
dışadönüklüğün olumlu duygulanımı, nevrotikliğin olumsuz duygulanımı yordadığı saptanmıştır
(Doğan, 2013). Bu araştırma sonuçları anksiyete ile öznel iyi oluşun alt boyutlarının ilişkisini
açıklar niteliktedir. Anksiyetenin yarattığı sonuçlar öznel iyi oluşun olumsuz duygulanım boyutunu
etkilemektedir. Bu sebeple kişilerin anksiyete düzeylerinde ki düşüşün olumsuz duygulanımın
artmasına ve öznel iyi oluşun azalmasına sebebiyet verdiği düşünülmektedir. Anksiyetenin
etkilediği bir diğer değişken ise öznel iyi oluşun bilişsel boyutu olan yaşam doyumudur.
Anksiyeteye sahip bireylerin yaşam doyumlarında düşüşün görüldüğü pek çok araştırma mevcuttur
(Tuncer, 2017). Yaşam doyumunun düşüşü öznel iyi oluş düzeyinde de düşüş yaratacağı için
anksiyetenin artışı ile öznel iyi oluşun azalışı gerçekleşir. Bu bakış açısı araştırmanın ele aldığı iki
kavram arasındaki negatif ilişkiyi açıklar niteliktedir. Katılımcıların öznel iyi oluş ile öz sevecenlik,
paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilik düzeyleri arasında istatistiki açısından önemli ve pozitif
korelasyon; öz yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme düzeyleri arasında istatistiki açıdan önemli
ve negatif korelasyon olduğu belirlenmiştir. Bu araştırma bulgularına göre öznel iyi oluş ve öz
duyarlığın alt boyutlarına göre farklı yönde ilişkilerden bahsetmek mümkündür.
Dolunay Cuğ (2022)’ un öz duyarlık ve öznel iyi oluş ilişkisini çalıştığı bir araştırmasında mevcut
çalışma bulgularına paralel bir şekilde öz duyarlığın pozitif alt boyutları ile pozitif korelasyon
saptanmıştır. Wei ve arkadaşları (2011) tarafından üniversite öğrencileri ve yetişkinlerde bağlanma,
öz duyarlık, empati ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkilerin çalışıldığı araştırma, yetişkinler ve
öğrencileri ele alan iki farklı örneklemle yürütülmüştür. Araştırma bulgularına göre öz duyarlık ve
öznel iyi oluş arasında ilişki saptanmıştır. Tel ve Sarı (2016)’ nın üniversite öğrencilerinde yaşam
doyumu ve öz duyarlık ilişkisini araştırdığı bir çalışmada öz duyarlığın üç pozitif alt boyutunun da
yaşam doyumu ile pozitif yönde farklılaştığını saptamıştır. Yılmam (2019)’ ın bilinçli farkındalık ve
öz duyarlığın öznel iyi oluş üzerindeki etkilerini incelediği yüksek lisans araştırma analiz sonucuna
göre öz duyarlığın, öz sevecenlik, paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilik faktörleri öznel iyi
oluşu artırırken; öz yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme faktörleri ise azaltmaktadır. Neff
(2003)’ e göre öz duyarlığı yüksek bireyler daha düşük bireylere kıyasla daha olumlu bilişlere sahip
olacağı için başarısızlık ve sıkıntıları abartmayıp kendini suçlamaya yönelik tutumlar içine
girmemektedir. Bu literatür tarama sonuçlarından hareketle öznel iyi oluş ile öz duyarlık arasında
bir ilişkinin olabileceğinden bahsetmek mümkündür. Araştırmaya katılan üniversite öğrencilerinin
öznel iyi oluşlarının yüksek olduğu durumlarda öz duyarlık düzeylerinin de yüksek olması
sebeplerine bu iki kavramında çoğunlukla kişilerin kendilerine dair verdikleri olumlu yargılarla
ilişkili olması örneği verilebilir. Araştırmaya katılan bireylerin anksiyete ile öz sevecenlik,
paylaşımların bilincinde olma ve bilinçlilik düzeyleri arasında istatistiki açısından önemli ve negatif
korelasyon saptanmıştır. Katılımcıların anksiyete ile öz yargılama, izolasyon ve aşırı özdeşleşme
düzeyleri istatistiki açısından önemli ve pozitif bir korelasyona sahiptir. İlgili literatürde, bu
çalışmanın bulguları ile örtüşür nitelikte araştırmaların yer aldığı görülmektedir (Önel, 2021; Bluth
ve Eisenlohr- Moul, 2017; Galla, 2016; Hall ve ark., 2013; Hoge ve ark., 2013; Neff ve Elizabeth,
2013; Neff ve Germer, 2013; Pauley ve McPherson, 2010). Yine Neff (2003) tarafından yapılan bir
araştırmanın bulguları benzer sonuçlara işaret etmektedir.
Öz duyarlık kavramı, kişilerin yaşamın zorlayıcı yönlerine karşı kendilerine şefkat göstermeleri
olarak da tanımlanabilir. Bireyler yaşamın her zaman mükemmel olmayacağına, olumlu yönleri
kadar olumsuz yönlerinin de olduğuna dair bilinçliliğe sahiptirler. Bu yönüyle öz duyarlık,
örseleyici olayların getirisi olan acıyı kabul ve ilerleyici bir özelliğe dönüştürme üzerinde etkileri
olan bir faktördür (Conway, 2007; Neff, 2003). Alan yazın taramalarında öz duyarlığı yüksek
bireylerin egoyu tehdit edici unsurlara karşı daha fazla tolerasyon gösterme eğiliminde oldukları
bulunmuştur (Allen ve Leary, 2010). Bu bireylerin anksiyete düzeylerinin diğer bireylere kıyasla
daha düşük olduğu bilinmektedir (Deniz ve ark., 2008).

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

93

Öz duyarlık sıkıntı veren stresörlere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir (Akın ve ark., 2007). Bu
durumda birey, anksiyete yaratma ihtimali bulunan yaşantılara karşı daha soğukkanlı, kendine ilgi
ve şefkat gösteren bir tutum içerisindedir. İlgili anlatımda öz duyarlık ile anksiyete ilişkisinin
negatif yönde anlamlı bir fark göstermesi beklendiktir.
Araştırma bulgularına göre katılımcıların öznel iyi oluş düzeylerinin anksiyete düzeylerini
yordamadığı saptanmıştır. Katılımcıların öz duyarlığın alt boyutlarından olan izolasyon ve aşırı
özdeşleşme düzeylerinin anksiyete düzeylerini istatistiki açıdan önemli ve pozitif, bilinçlilik
düzeylerini ise negatif yordadığı görülmüştür. Öz duyarlık, kişinin kendine karşı yargılayıcı
olmayan bir tutumla, olumsuz yaşantılarını içselleştirmeden, duyduğu sıkıntıyı insanlığın ortak
deneyiminin bir parçası kabul ederek yaklaşmasını sağlar. Bu kavramın alt boyutlarından olan
izolasyon, paylaşımların farkında olmanın negatif parametresidir (Erkoç, 2017). Yaşadığı
deneyimleri yalnızca kendi başına geliyormuş gibi kabul eden birey, paylaşım ve yakınlık hissinden
uzak kalır. Kendini izole eder ve kendine karşı anlayışla yaklaşmaz bu sebeple yaşadığı deneyimle
arasına sağlıklı bir mesafe koymak yerine aşırı özdeşimde bulunur (Ayhan, 2020). Bilinçlilik
bireyin sıkıntı veren duygu ve düşünceleriyle bütünleşmeden farkındalıkla yaklaşmasıdır. Aşırı
özdeşleşme, bilinçliliğin negatif alt boyutudur. Bireyin bu duygu ve düşüncelere kapılıp
sürüklenmesi olarak tanımlanabilir (Özcan, 2021). Neff (2003)’ in araştırmalarına göre öz duyarlığı
yüksek bireylerin düşük bireylere kıyasla psikolojik iyilikleri daha fazladır, bu bireylerin
kendilerine karşı gösterdikleri duyarlığın anksiyeteye karşı koruma sağlayabileceğini vurgular.
Anksiyete, içsel yahut çevresel tehlikelere karşı bireyi biyopsikososyal yönden koruyan bir uyarı
sistemidir. Öz duyarlığın tehdit sistemlerinin aktivasyonunu azaltıcı, benlik yatıştırıcı sistemin
aktivasyonunu artırıcı etkisi bulunmaktadır (Gilbert, 2009). Alanyazın taramalarında elde edilen
sonuçlarla paralel olarak öz duyarlığın aşırı özdeşleşme ve izolasyon boyutlarının anksiyeteyi
yordaması beklendiktir. Araştırma sonuçları ışığında öneriler:
-Bu araştırma kapsamında 306 üniversite öğrencisine ulaşılmıştır. Araştırmanın örneklem sayısı
daha geniş tutularak, üniversite öğrencileriyle sınırlandırılmadan tekrar edilmesi önerilmektedir.
-Yapılan araştırma kesitsel nitelikte bir çalışmadır. Benzer nitelikte bir çalışmanın boylamsal olarak
tekrarlanabileceği düşünülmekte ve önerilmektedir.
-Öznel iyi oluş, anksiyete ve öz duyarlık kavramlarının TC ve KKTC karşılaştırmalı daha çok
araştırmanın yapılması önerilmektedir.
-Bireylerin anksiyete düzeyleri ile öznel iyi oluşları arasında ki negatif ilişkinin psikoterapi
uygulamalarında dikkate alınması önerilir.
-İzolasyon ve aşırı özdeşleşmenin anksiyeteyi pozitif yönde; bilinçliliğin ise negatif yönde
yordadığı saptanmıştır. Anksiyete düzeyi yüksek bireylerle çalışan psikoterapistlerin, öz duyarlılığı
ve öznel iyi oluşu artırıcı uygulamalarla çalışmalarının anksiyeteye karşı koruyucu etki yaratacağı
sebebiyle önerilmektedir.
Kaynakça
Akın, Ü., Akın, A. & Abacı, R. (2007). Öz duyarlık ölçeği: Geçerlik ve güvenirlik çalışması.
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 33, 01-10.
Algur, V. (2019). Üniversite öğrencilerinin anksiyete ve depresyon düzeyleri ile fiziksel
saldırganlık, öfke, düşmanlık ve sözel saldırganlık arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yüksek lisans
tezi). İstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul.
Allen, A. B. & Leary, M. R. (2010). Self-compassion, stress, and coping. Social and
Personality Psychology Compass, 4:107-118.
Altıparmak, D. (2019). Öğretmenlerin yaşam amacı ve anlamı düzeyleri ve iyi oluşları
arasındaki ilişkide öz-duyarlık değişkeninin aracı rolü (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Sabahattin
Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

94

Ayhan, A. S. (2020). Üniversite öğrencilerinde öz anlayış ve bağlanma stillerinin psikolojik
iyi oluş üzerinde yordayıcılığın incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Marmara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı, İstanbul.
Başçı, Z., & Hamamcı, Z. (2022). Üniversite öğrencilerinde belirsizliğe tahammülsüzlük ve
mükemmeliyetçilik ile öz duyarlılık arasındaki ilişki. Humanistic Perspective, 4(2), 204-226.
Beck, A.T., Epstein, N., Brown, G. & Steer, R.A. (1988) An inventory for measuring
clinical anxiety: Psychometric properties. J Consult Clin Psychol, 56: 893-897.
Ben-Zur, H. (2003). Happy adolescents: The link between subjective well- being, internal
resources and parental factors. Journal of Youth and Adolescence, 32(2):67-79.
Blanchflower, D.G. & Oswald, A.J (2008). Is well-being U-shaped over the life cycle?.
Social Science & Medicine, 66(2008):1733-1749.
Bluth, K. & Eisenlohr-Moul, T. A. (2017). Response to a mindful self-compassion
intervention in teens: A within-person association of mindfulness, selfcompassion, and emotional
well-being outcomes. Journal of Adolescence, 57.
Bourne, E. J. (2010). The anxiety and phobia workbook (5th ed.). Oakland: Harbinger
Publications, Inc.
Bushi, B. (2016). Üniversite öğrencilerinde yeme tutumu, anksiyete ve öznel iyi oluş
düzeylerinin incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Carlson, N. R. (2014). Davranışın Nörolojik Temelleri (Fizyolojik Psikoloji), Muzaffer
Şahin (Çev. Ed), Ankara: Nobel.
Coninck, D.D., Mathijjs, K. & Luyten, P. (2019). Subjective well-being among first-year
university students: A two-wave prospective study in Flanders, Belgium. Student Success, 10(1):33.
Conway, D. G. (2007). The role of internal resources in academic achievement: Exploring
the meaning of self-compassion in the adaptive functioning of lowincome college students. (Doktora
Tezi). University of Pittsburgh, Pittsburg.
Cüceloğlu, D. (2019). İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Çakıcı Eş, A., Öneri Uzun, G. & Güldal Kan, Ş. (2020). Üniversite öğrencilerinin yalnızlık
ve kaygı süreçlerinin incelenmesi. Kıbrıs Türk Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, 2(2): 68-74.
Çakmak, Ö., & Hevedanlı, M. (2005). Eğitim ve fen-edebiyat fakülteleri biyoloji bölümü
öğrencilerinin kaygı düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi. Elektronik Sosyal
Bilimler Dergisi, 4(14):115-127.
Çatak, Ş. (2019). Üniversite öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları ve probiyotik süt ürünleri
tüketim sıklıklarının anksiyete bozukluğuna etkisi. (Yüksek Lisans Tezi). Adnan Menderes
Üniversitesi, Aydın.
De Resende, C. M. B. M., da Silva Rocha, L. G. D., de Paiva, R. P., da Silva Cavalcanti, C.,
de Almeida, E. O., Roncalli, A. G., & Barbosa, G. A. S. (2020). Relationship between anxiety,
quality of life, and sociodemographic characteristics and temporomandibular disorder. Oral
surgery, oral medicine, oral pathology and oral radiology, 129(2):125-132.
Demirsu, Ö. (2018). Üniversite öğrencilerinde algılanan ebeveyn tutumları ile sürekli kaygı
düzeyi arasındaki ilişkide anksiyete duyarlılığının ve psikolojik dayanıklılığın aracı rolleri (Yüksek
Lisans Tezi). Işık Üniversitesi, İstanbul.
Deniz, M. E., Kesici Ş. & Sümer, A. S. (2008). The validity and reliability study of the
Turkish version of self-compassion scale. Social Behavior and Personality, 36(9): 1151-1160.
Diener, E. & Suh M. E. (1998). Subjective well-being and age: an international analysis.
Annual review of gerontology and geriatrics. K.W. Schaie ve M.P Lawton (eds.), Focus on
Emotion and Adult Development, New York: Springer Publishing Company.
Diener, E. (1984). Subjective Well-Being. Psychological Bulletin, 95(3): 542-575.
Diener, E., & Ryan, K. (2009). Subjective well-being: A general overview. South African
Journal of Psychology, 39(4):391-406.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

95

Diener, E., Oishi, S., & Tay, L. (2018). Advances in subjective well-being research. Nature
Human Behaviour, 2(4), 253-260.
Diener, E., Suh, E. M., Lucas, R. E. & Smith, H. L. (1999). Subjective Well-Being: Three
decades of progress. Psychological Bulletin, 125(2):276-302.
Doğan, T. & Eryılmaz, A. (2013). İki boyutlu benlik saygısı ve öznel iyi oluş arasındaki
ilişkilerin incelenmesi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 33:107-117.
Dokuzlu, E. (2016). 18-25 yaş arası üniversite öğrencilerinde anne-baba tutumunun kişinin
kaygı düzeyleri ve bağlanma tipi ile ilişkisi (Yüksek Lisans Tezi). Üsküdar Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Dolunay Cuğ, F. (2022). Öz duyarlık, iyimserlik ve öznel iyi oluş arasında öznel zindeliğin
aracı rolü. Kocaeli Üniversitesi Eğitim Dergisi, 5(1):19-32.
Eid, M., & Larsen, R. J. (Eds.). (2008). The science of subjective well-being. Guilford Press.
Erbaş, M. M. (2012). Öğretmen adaylarının mükemmeliyetçilik düzeylerinin red duyarlılığı
ve öznel iyi oluş düzeylerine göre incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Samsun.
Ergün, D., Babayiğit, A. & Çakıcı, M. (2020). KKTC’de erişkin bireylerde anksiyete
belirtilerinin yaygınlığı, risk etkenleri ve kültürlenme tutumları ile ilişkisinin incelenmesi. Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 21(6):617-624.
Erkoç, R. (2017). Öz-eleştirinin öznel iyi oluş üzerindeki etkisinin aracı değişkenleri olarak
farkındalık ve öz-duyarlılık (Yüksek Lisans Tezi). Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İzmir.
Galla, B. M. (2016). Within-person changes in mindfulness and self-compassion predict
enhanced emotional well-being in healthy, but stressed adolescents. Journal of Adolescence, 49:
204-217.
Gencer, N., (Çeviren) (2018). Öznel iyi oluş: genel bir bakış. Hitit Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(3):2621-2638.
Germer, C. K. (2009). The mindful path to self-compassion. New York: Guilford Press.
Gilbert, P. (2009). Introducing compassion-focused therapy. Advances in Psychiatric
Treatment, 15:199-208.
Gündoğar, D., Sallan-Gül, S., Uskun, E., Demirci, S. & Keçeci, D. (2007). Üniversite
öğrencilerinde yaşam doyumunu yordayan etkenlerin incelenmesi. Klinik Psikiyatri Dergisi,
10(1):14-27.
Hall, C. W., Row, K. A., Wuensch, K. L. & Godley, K. R. (2013). The role of
selfcompassion in physical and psychological well-being. The Journal of Psychology, 147(4):311-
323.
Hansen, T. & Slagsvold, B. (2012). The age and subjective well-being paradox revisited: A
multidimensional perspective. Norsk Epidemiologi, 22 (2),187- 195.
Hiçdurmaz, D. & Aydın, A. (2017). Hemşirelik öğrencilerinin öz-duyarlık ve çok boyutlu
mükemmelliyetçilik düzeyleri arasındaki ilişkiler ve etkileyen faktörler. Psikiyatri Hemşireliği
Dergisi, 8(2):86-94.
Hoge, E.A., Hölzel, B.K., Marques, L., Metcalf, C.A., Brach, N., Lazar, S.W. & Simon,
N.M. (2013). Mindfulness and self-compassion in generalized anxiety disorder: examining
predictors of disability. Evid Based Complement AlternatMed, 1-7.
Hubbard, G., Den Daas, C., Johnston, M. & Dixon, D. (2021). Sociodemographic
and psychological risk factors for anxiety and depression: Findings from the covid-19 health
and adherence research in scotland on mental health (charıs-mh) cross-sectional survey.
International Journal of Behavioral Medicine, 28:788–800.
Işık, E. (2018). Yetişkin kadınlarda öz-duyarlık ile beden algısı ve yeme tutumu arasındaki
ilişkinin incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

96

Kankurtay, S. (2020). Üniversite öğrencilerinde fonksiyonel olmayan tutumların yaygın
anksiyete eğilimleri üzerindeki etkisinde bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin aracı rolü (Yüksek
Lisans Tezi). İstanbul Kent Üniversitesi, İstanbul.
Katja, R., Paiva, A.K., Marja-Terttu, T. & Pekka, L. (2002). Relationships among adolescent
subjective well-being, health behavior and school satisfaction. Journal of School Healht, 72(6):243-
249.
Kaya, F. Ş. (2018). Üniversite gençliğinin öz-duyarlık, değer yönelimleri ve dindarlık
eğilimleri (Devlet ve vakıf üniversiteleri karşılaştırması). Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 21(2):
144-179.
Korkmaz, B. (2018). Öz-duyarlık: Psikolojik belirtiler ile ilişkisi ve psikoterapide kullanımı.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry, 10(1):40-58.
Leary, M. R., Tate, E. B., Adams, C. E., Batts Allen, A. & Hancock, J. (2007). Self
compassion and reactions to unpleasant self-relevant events: the implications of treating oneself
kindly. Journal of personality and social psychology, 92(5):887.
Lyubomırsky, S. (2007). The How of Happiness: A scientific approach to getting the life you
want. The Penguin Press, NY.

Neff, K. D. & Elizabeth, P. (2013). The relationship between self-compassion and other-
focused concern among college undergraduates, community adults, and practicing meditators.

Selfmand Identity, 12(2):160-176.
Neff, K. D. & Germer, C. K. (2013). A pilot study and randomized controlled trial of the
mindful self-compassion program. Journal of Clinical Psychology, 69(1):28-44.
Neff, K. D. (2003). Self-compassion: An alternative conceptualization of a healthy attitude
toward oneself. Self and Identity, 2(2):85-102.
Neff, K. D. (2011). Self-compassion, self-esteem, and well-being. Social and Personality
Psychology Compass, 5(1):1-12.
Neff, K. D., & Knox, M. C. (2020). Self-compassion. In Encyclopedia of personality and
individual differences (pp. 4663-4670). Cham: Springer International Publishing.
Neff, K. D., Kirkpatrick, K. L. & Rude, S. S. (2007). Self-compassion and adaptive
psychological functioning. Journal Of Research İn Personality, 41(1):139-154.
Önel, S. N. (2021). COVID-19 sürecinde öz duyarlık ve psikolojik sağlamlık ile depresyon,
anksiyete, stres arasındaki ilişkinin incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Işık Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Öveç, Ü. (2007). Öz-duyarlık ile öz-bilinç, depresyon, anksiyete ve stres arasındaki
ilişkilerin yapısal eşitlik modeliyle incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Sakarya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Özakkaş, T. (2014). Anksiyete bozuklukları ve tedavisi. Psikoterapi Enstitüsü Eğitim
Yayınları.
Özcan, E. & Sapancı, A. (2023). Öz-duyarlık ile psikolojik belirtiler arasındaki ilişkide
ruminatif düşünce biçiminin aracı rolü. Klinik Psikoloji Dergisi, 1(1).
Özcan, E. (2021). Öz-duyarlık ile psikolojik belirtiler arasındaki ilişkide ruminatif düşünce
biçiminin aracı rolü (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Kent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
Özdemir, E. & Yalçın, H. (2021). Anne-Baba tutumlarının ergenlerdeki depresyon,
anksiyete ve stres düzeylerine etkisi. Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, (7):229-248.
Özdemir, Ö. (2020). Coronavirus disease 2019 (COVID-19): diagnosis and
management. Erciyes Medical Journal/Erciyes Tip Dergisi, 42(3).
Öztürk, A. (2013). Uludağ üniversitesi eğitim fakültesi öğrencilerinin öznel iyi oluş
düzeyleri ile tinsellik, iyimserlik, kaygı ve olumsuz duygu düzeyleri arasındaki ilişki (Yüksek Lisans
Tezi). Uludağ Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Bursa.
Özyeşil, Z. (2011). Öz-anlayış ve bilinçli farkındalık. Ankara: Maya Akademi.

Social Science Development Journal 2023 September Volume: 8 Issue: 39 pp: 81-97
Doi Number : http://dx.doi.org/10.31567/ssd.976

http://www.ssdjournal.org Social Science Development Journal [email protected]

97

Pauley, G. & McPherson, S. (2010). The experience and meaning of compassion and
selfcompassion for individuals with depression or anxiety. Psychology and Psychotherapy: Theory,
Research and Practice, 83(2):129-143.
Riskind, J. H. (2007). Genellenmiş anksiyete bozukluğu. T. Özakkaş (Ed.), Bilişsel terapi ve
uygulamaları içinde (s. 141-167) (H. Hacak, M. Macit & F. Özpilavcı, Çev.). İstanbul: Litera
Yayıncılık.
Saföz-Güven, İ. G. (2008). Fen ve genel lise öğrencilerinin cinsiyet ve sosyometrik
statülerine göre öznel iyi oluş düzeyleri, genel sağlık örüntüleri ve psikolojik belirti türleri (Yüksek
Lisans Tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Saygın, Y. & Arslan, C. (2009). Üniversite öğrencilerinin sosyal destek, benlik saygısı ve
öznel iyi oluş düzeylerinin incelenmesi. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 28:207-222.
Şahin, A. (2019). Üniversite öğrencilerinde bilinçli farkındalık ile yaşam doyumu ve iyi oluş
arasındaki ilişkiler. Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (8):151-176.
Şahin, G.N. (2011). Üniversite öğrencilerinin kendini açma, öznel iyi oluş ve algıladıkları
sosyal destek düzeylerinin karşılaştırılması (Yüksek Lisans Tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Şahin, M. (2019). Korku, anksiyete ve anksiyete (anksiyete) bozuklukları. Avrasya Sosyal ve
Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD), 6 (10):117-135.
Şeker, Ö. (2019). Fibromiyalji hastalarında depresyon, anksiyete, anksiyete duyarlılığını,
korku kaçınma inanışları ve yaşam kalitesi ilişkisi (Yüksek Lisans Tezi). Nişantaşı Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Şenyuva, E., Kaya, H., Işik, B. & Bodur, G. (2014). Relationship between self‐ compassion
and emotional intelligence in nursing students. International journal of nursing practice, 20(6):588-
596.
Tel, F. D. & Sarı, T. (2016). Üniversite öğrencilerinde öz-duyarlık ve yaşam doyumu. Abant
İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 16 (1):292-304.
Topuz, C. (2013). Üniversite öğrencilerinde özgeciliğin öznel iyi oluş ve psikolojik iyi oluş
ile ilişkisinin incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Fatih Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim
Bilimleri Anabilim Dalı.
Tuncer, N. (2017). Bir grup üniversite öğrencisinde belirlenen sosyal anksiyete düzeylerine
göre bilinçli farkındalık ve yaşam doyumu düzeylerinin incelenmesi (Yüksek Lisans Tezi). Işık
Üniversitesi, İstanbul.
Tuzgöl Dost, M. (2005). Üniversite öğrencilerinin öznel iyi oluş düzeyleri (Doktora Tezi).
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Tümkaya, S. (2011). Humor styles and socio-demographic variables as predictors of
subjective well-being of turkish university students. Education and Science, 36(160):158-170.
Uçaroğlu, Z. I. (2013). Üniversite öğrencilerinde travmatik yaşantıların, anksiyete ve
umutsuzluk düzeyi üzerindeki etkisi (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Haliç Üniversitesi.
Ulusoy, M, (1993). Beck anksiyete envanteri: geçerlik ve güvenirlik çalışması (Yüksek
Lisans Tezi). Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi. İstanbul.
Wei, M., Liao, K. Y. H., Ku, T. Y., & Shaffer, P. A. (2011). Attachment, self‐ compassion,
empathy, and subjective well‐being among college students and community adults. Journal of
Personality, 79(1):191-221.
Yalom, I. D. (2007). Anksiyete terapisi (B. Büyükdere, Çev.). İstanbul: Prestij Yayınları
(Orijinal yayın tarihi, 1997).