Tanatofobi (Ölüm kaygısı)
Ölüm, Türk Dil Kurumu (2023)’e göre, bir kişi, bir hayvan veya bitkide yaşamın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, ebedî uyku, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat olarak, mecazi anlamda ise, sona erme yok olma ortadan kalkma olarak tanımlanmaktadır. Temel olarak her bireyde ölüm korkusu vardır. Ancak bu korkunun yoğun bir şekilde yaşanarak hayatın her alanında kendini göstermesi, atılan her adımda etkili olması ve bunun sonucunda da yaşanan stres tannatofobi yani ölüm kaygısı olarak tanımlanmaktadır.
Tanatofobi terimi, ölüm korkusu sonucunda ciddi panik atan geçiren, anksiyete bozukluğu yaşayan bireylerde oluşan rahatsızlığı tanımlamak için kullanılmaktadır. Ölüm kaygısı, doğduğumuz andan itibaren kendini gösteren, yaşam devam ettiği müddetçe devam eden, kişinin tüm korkularının asıl temelinde yatan, karakter yapısının gelişiminde önem taşıyan, insanın artık var olmayacağının, kendisini ve dünyayı kaybedebileceğinin, bir hiç olabileceğinin farkındalığı sonrası gelişen bir duygudur. Ölüm düşüncesinin etkili olmadığı bir insan yaşantısı düşünülemez. Fakat aşırı düzeyde ve patolojik olarak kendini gösteren ölüm düşüncesi, bireyin psikolojisini negatif anlamda etkileyebilmektedir.
Öleceği duygusu ile hayatını sürdüren ve bunu düşünerek büyük stres yaşayan bireyler, hayatlarının çoğu döneminde kendilerini depresif ruh hali içerisinde bulurlar. Bu sebeple ölüm korkusunun ağır sonuçları ortaya çıkabilmektedir. Tekrarlanan panik ataklar, depresif ruh hali, çevresindeki insanlardan uzaklaşma, kendi içine çekilme ve buna benzer farklı psikolojik sonuçlar ölüm kaygısında kendini gösterebilmektedir. Tanatofobi, ölüm korkusundan çok daha fazlasını tanımlamaktadır. Birey, yaptığı bütün işlerde öleceği düşüncesi içerisinde olduğundan her zaman bir savunma içerisindedir. Bu savunma hali de hem kendisine hem de çevresindeki diğer kişilere büyük zararlar vermektedir.
Bu sebeple bireyin var olan ruh dengesini koruması açısından ölüm düşüncesinin sınırlarını belirlemek önemlidir. Ölüm karşısında alınan tavır, denge ve uyumunu yitirdikçe bireyin kaygı düzeyini artırmakta, yaşadığı çevreye uyum sağlaması güçleşebilmektedir. Varoluşçu psikoterapiye göre ölümlü olduğunu, yaşamın bir sonu olduğunu bilmek, bireyi var olan zamanını daha iyi değerlendirmeye, yaşamını zenginleştirmeye itecektir.
Tanatofobinin belirtileri bir çok faktöre bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Bireyin zihnine yakında öleceği duygusu geldiğinde bu düşünceyi kafasından atamadığı zaman panik atak yaşayabilir ve bu durumun sonucu olarak da durdurulamaz bir biçimde kaygı, gerginlik yaşar. Kişi bu nedenlerle titreyebilir, nabzı daha fazla atmaya başlar. Ayrıca bunlara bağlı olarak nefes daralması, terleme, mide bulantısı, kusma ve bayılma gibi kaygı belirtileri kendini göstermektedir. Bu fizyolojik belirtilerin yanında tanatofobisi olan bireyler ölüm akıllarına geldiğinde sürekli korku dolu anlar yaşarlar, ölüm düşüncesi ile uzun süreli kaygıları olur. Ölüm korkusu gündelik işlerini negatif yönde etkiler, ölümü anımsatacak olay ve durumlardan sürekli bir kaçış yolu aranması ve ölüm duygusu ile çevresinden aile ve dostlarından uzaklaşma da kendini gösteren belirtilerdir.
Ölüm korkusu yaşayan bireylerde özellikle çok alakasız zamanlarda vasiyet hazırlama, miras bölüştürme, sevdiği kişilerde vedalaşma gibi sıra dışı davranışlar ortaya çıkar. Bu davranışların dışına bireylerde ölümün her an yaklaştığını hissetmesi, yapmak istediği şeyleri gerçekleştirecek vaktinin olmadığı kaygısını yaşaması, kişinin yeterli şekilde hayatına yaşayamadığı ve ölmeden önce gerçekleştirmek arzuladıkları şeyleri yapamadığı düşüncesi nedeniyle devamlı olarak bir şeyler yapma arzusu olur. Böylece riskli bazı anlamsız kararlar alabilir. Çünkü ölüm korkusu yaşayan kişiler her an öleceğini düşündüğü için bir şeyler yapmak isterler. Kişi hayattan zevk almaz ve kendinin yetersiz olduğunu düşünür.
Ölüm korkusunu yenmek için birçok farklı yöntem vardır. Ölüm korkusunu yenmek için ilk olarak ölüm gerçeğini kabullenmek gerekmektedir. Kişinin ölümün gerçekliliği ile yüzleşmesi ve bunun hayatın doğal bir akışı olduğunu anlaması ölüm korkusunu yenmek açısından fayda sağlayacaktır. Ayrıca ölüm korkusunu yenmek için kişinin kendini rahatlatması, çeşitli aktivitelere yönelmesi, çeşitli davranışlar geliştirmesi de bu korkuyu yenmesine katkı sağlayacaktır. Tanatofobi tedavisinde ise psikoterapi etkili olmaktadır. Bu kaygıyı yaşayan bireyler ve psikologlar arasındaki iletişim, ölüm korkusunun tedavisinde önemli bir rol oynar. Bu doğrultuda genellikle psikoterapi ön plana çıkar. Tanatofobide en sık kullanılan yöntemlerden biri bilişsel-davranışçı terapi yöntemidir.