İşte Bu Doktor İndir

Takıntıyı; kişinin aklına gelen ve kişide yoğun kaygı ve endişe yaratan istem dışı ve zorlayıcı düşünceler olarak kısaca tarif edebiliriz. Obsesif-Kompulsif bozukluk olarak adlandırılan takıntı, en yaygın şekilde görülen psikolojik sorunlardan biridir. Obsesif-Kompulsif bozukluk olarak adlandırılır. Halk içinde de takıntı hastalığı olarak isimlendirilir. Bazen titizlik hastalığı, kuruntu hastalığı, vesvese olarak da insanlar arasında konuşulur.  

Obsesyon dilimizde takıntı, kompulsiyon ise zorlantılı bir şekilde yapılmak zorunda hissedilen davranış demek.

Bazen takıntı rahatsızlığı olan kişiler, bu sorunu, aşırı bir şekilde takıntıları ile zihinsel bir uğraş içine girerek yaşarken, bazı kişiler belirli bir takım davranışları defalarca ve uzun süreler boyunca tekrarlamak ve bu tekrarları yapmadan duramamak şeklinde yaşarlar. Bazı kişilerde ise iki durum birden yoğun bir şekilde yaşanır.

Obsesyon ve kompulsyonu bir arada değerlendirecek olursak; rahatsız edici düşünceyi ve beraberindeki yoğun kaygı halini bertaraf etmek için bazı davranışlar tekrar tekrar yapılmak zorunda hissediliyor. Burada, bize rahatsızlık veren düşünce takıntı ya da diğer adıyla obsesyon, tekrar tekrar yapılmak zorunda hissedilen davranışlar ise zorlantılı davranış ya da diğer adıyla kompulsif davranış olmuş oluyor.

Rahatsız edici ve zorlayıcı düşünceler çok çeşitlilik sergiliyor:

Elimi uzun süre yıkamazsam bir şeyler yolunda gitmeyebilir,

Her yerime su değdiğinden emin olana kadar yıkanmazsam pis olurum,

Kalemi masaya 20 kere vurmazsam yaptığım işte sorun çıkar,

Bir aracı geçtiğimde dönüp defalarca bakmazsam ona çarpmış ve birilerine zarar vermiş olabilirim 

gibi çok çeşitli konularda otomatik düşünceler gelip kişide müthiş bir kaygı uyandırır. Bunlara benzer yüzlerce takıntı türü var, zihin pek çok konuya takılabiliyor. Ama takıntıları, en çok görülenler olarak değerlendirdiğimizde bazı sınıflandırmalar yapmak mümkün.

Örneğin kontrol etme türünden takıntılar en çok rastladığımız takıntı türü. Kişi kontrol etme ile ilgili takıntısını bir çok konuda yaşıyabiliyor. Örneğin kontrol takıntısı olan bir danışan kişi defalarca ışığı, kapıyı ya da ocağı kapatıp kapatmadığını kontrol edebiliyor. Böyle bir takıntıda ocağı kapamadığında yangın çıkacağı ile ilgili kaygı verici düşünce yani takıntılı düşünceden ve bu düşüncenin verdiği yoğun kaygı durumundan kurtulmak için ocak defalarca kontrol ediliyor. Bu örnekte ne takıntı ne zorlantılı davranış diye bakacak olursak; ocak kapanmazsa yangın çıkacağı ile ilgili kaygı verici düşünce takıntı, bu kaygı verici düşünceden kurtulmak için yapılan tekrarlayıcı kontrol etme davranışları da zorlantı davranış olmuş oluyor.

Obsesif kişi yapma zorunluluğu hissettiği davranışları defalarca yapmadan kendini rahat hissedemez. Temizlik ve kontrol etme ile ilgili takıntılar en çok rastladığımız takıntı türlerinden olup bu iki sınıf takıntıya neredeyse her kültürde ve ülkede rastlanmakta.

Bazı takıntı türlerinde de cinsellikle, dinle ve yakınlara zarar verme ile ilgili olan istemsiz ya da otomatik düşüncelerin yoğun kaygı uyandırması söz konusu olmakta.

Cinsellikle ilgili takıntılarda; anne, baba gibi yakınlarla ilgili cinsel içerikli düşünceler geliyor ve düşünce ile ilgili görüntüler gözde canlanıyor.

Dinle ilgili takıntılarda dinle ilgili küfür, hakaret  içeren düşünceler yoğun bir şekilde kişinin zihnine akın ediyor.

Çocuklarda ve ergenlerde daha çok olmak üzere, erişkinlerde de bu takıntı türleri çok görülüyor.

Kadınlarda doğum sonrası bebeğine zarar verme ile ilgili düşünceler olabilmekte. Postpartum depresyon dediğimiz DOĞUM SONRASI DEPRESYON eşliğinde bu takıntıya çok rastlanır.Bu durumda takıntı ve depresyon genellikle bir arada görülür. Anne bebeğine zarar verme ile ilgili istemsiz düşünceleri nedeniyle öyle bir kendini suçlama içine girer ki depresyon meydana gelir. Ya da tam tersi olur; depresyondaki anneye depresyonu nedeniyle bu tür düşünceler gelmeye başlamış olabilir.

Zarar verme içerikli takıntılar çocuklarda ve ergenlerde de çok görülmekte; bu takıntılı düşünceler özellikle ebeveynlerine yönelik oluyor.

Cinsellik, dinle ve yakınlara zarar verme ile ilgili istem dışı otomatik düşünceler öyle yoğun bir kaygı ve suçluluk duygusu yaratıyor ki, bu düşünceleri akıldan atmak için kişi birçok yol deneyebiliyor, yani kompulsif davranış içine giriyor.

Örneğin, cinsellikle ilgili düşüncelere maruz kalan birini ele alırsak bu kişi bu düşüncelerin verdiği yoğun kaygı ve suçluluk duygularından kurtulmak için defalarca aynı duaları tekrar edebiliyor, saatlerce banyoda kalabiliyor, 22 kere yere vurduğunda bu düşüncelerden sorumlu olmadığına kendini inandırarak bu davranışı tekrar tekrar yineliyor.

Dinle ilgili vesveseler de, kişi de müthiş bir suçluluk uyandırır. Bunlar sadece istemsiz düşünce oldukları halde kişiye bilerek ve isteyerek böyle düşünüyormuş gibi gelir.

Kompulsyon her zaman davranış biçiminde olmayabiliyor. Düşünme şeklinde de kompulsiyonlar var. Bazen takıntılı düşüncenin verdiği kaygıdan ve suçluluk duygusundan kurtulmak için kişi yoğun bir zihinsel uğraş içine giriyor. Örneğin, arabayla geçerken birine çarptığına dair takıntısı olan bir kişi çarptığını düşündüğü yerden defalarca geçip bakabildiği gibi, ki burada davranışsal kompulsiyon  var, o anı zihninde defalarca canlandırıp çarpmadığına kendini inandırmaya da çalışabilir, burada da zihinsel kompulsiyon söz konusu.

Kompulsyon olmadan  tek başına obsesif düşünce olabilir. Düşünceden kurtulmak için zihnini zorlama, kurtulamayınca kendini suçlama (özellikle cinsellik, din ve yakınlarına zarar verme takıntısı olanlarda) bu tür takıntıların tipik özelliği.

Kompulsyonun rahatlatması her zaman geçici bir etkiye sahip.. Hatta her zaman takıntıyı güçlendiren bir etkiye sahip.

Eşcinsellikle ilgili takıntılar da var. Hemcinsle ilgili cinsel içerikli düşünce gelmesi ve zihinde bu düşünceye paralel cinsel görüntülerin canlanması, hemcinsinin cinsel organına bakma düşüncesinin gelmesi şeklinde görülüyor. Bu kişilerde bu takıntı ile beraber genellikle eşcinsel olma korkusu, diğer bir adıyla homofobik durum oluşuyor. Bu durum da kişilerde son derece yoğun kaygı ve suçluluk uyandıran durumlardır. Homofobik durumla eşcinsel olmak birbirinden tamamen farklı durumlar olmasına rağmen kişi bunu ayırt edemez.

Psikoterapide hedef, takıntının türü ne olursa olsun, kişinin takıntıları ile mücadele edebilmesini sağlamaktan ziyade kişinin takılamamasını, düşünce gelse bile rahatsız olmamasını ve kompulsif davranışı tekrar etmediğinde de rahatsız olmamasını sağlamaktır. Özellikle EMDR Psikoterapisi ile son derece hızlı ve kesin çözümlere ulaştığımızı rahatlıkla söyleyebilirim.