İşte Bu Doktor İndir
Erkeklerin özgüvenleri, büyük ölçüde ereksiyon ve cinsel yeterliliklerine bağlıdır. Sertleşme sorunu yaşayan hemen hemen her erkek, bu nedenle gerçek bir duygusal kaosun içine düşer: Kendisini artık "tam" bir erkek gibi hissetmez, aksine kendisini başarısız ve "iktidarsız" bir insan olarak hisseder. Tam bir erkek olamamaktan utanç duyar. Eşinin güçlü bir erkek bulduğunda, onu terk etmesinden korkar. Başkalarının, bu durumunu öğrendiklerinde, kendisiyle alay edeceklerinden korkar. Bu duygular ve düşünceler, kişinin özsaygısını derinden sarsar ve eşiyle veya partneriyle yaşamakta olduğu ilişki, sosyal ilişkileri ve çalışma yeteneği üzerinde önemli olumsuz etkilere neden olur. Bu rahatsızlığa sahip olan erkeklerin büyük bir çoğunluğu, eşlerinden veya partnerlerinden uzaklaşırlar. Kendilerine karşı gösterilen tüm iyimser yaklaşımlardan kaçarlar ve durumları hakkında, konuşmayı reddederler. Sonuçta, sertleşme sorunu nedeniyle bir psikoterapiste gitmek ise, onlar için neredeyse aşılması mümkün olmayan bariyere dönüşür. Eş veya partnerin durumu: Konuşmadıkları ve dertlerini anlatmadıkları için bu rahatsızlığa sahip olan erkeklerin eşleri veya partnerleri, onların ne yaşadıklarını ve ne gibi problemleri olduğunu, tam olarak bilemezler. Bu nedenle de, genellikle aşağıda belirtilenler benzeri şüphe ve kaygılar hissederler:  Artık beni yeterince çekici bulmuyor mu? Eşim veya partnerim artık beni sevmiyor mu? Eşimin veya partnerimin acaba bir başka kadınla ilişkisi mi var? Acaba ona bir yanlış mı yaptım? Tüm bunlara ilave olarak, bu gibi durumlara ilişkin olarak birçok yerde okunan olumsuz yazılar da, erkeklerin üzerindeki baskıyı daha da kötüleştirir. Bu nedenlerden ötürü, kadınların büyük çoğunluğu eşleri veya partnerleri konuşmayı reddettiğinde, buna karşı yapabilecek bir şey bulamayıp kendilerini çaresiz durumda hissederler. Bu nedenle, kadınlardan gelen neredeyse tüm sorularda partnerleriyle bu konuyu konuşmaya nasıl başlayabilecekleri sorusunun yer alması, pek de şaşırtıcı bir durum değildir. Bize başvuran kadınlar ise, eşlerinin ereksiyon bozukluğundan değil, aksine eşlerinin kendi kabuğuna çekilmesinden ve konuşmayı reddetmesinden şikayetçi olduklarını belirtmektedirler. Ayrıca kadınlar, eşlerinin kendileriyle bu konuda konuşmaları durumunda, ereksiyon problemine ilişkin olarak her iki taraf için de memnun edici bir çözüm yolu bulunabileceğinden emin olduklarını belirtmektedirler. Sertleşme sorunu rahatsızlığa sahip olan erkekler ise şunları yaşarlar: "Eşimin 6 yıldır iktidarsızlık rahatsızlığı var. Kendisiyle yapmış olduğum tüm denemeler, başarısızlıkla sonuçlandı. Kendisi çok depresif ve karamsar. Onu 2 defa doktor muayenesine götürdüm ve bu rahatsızlığının bedensel bir nedenin bulunmadığı tespit edildi. Aynı evin içerisinde 6 yıldır yaşadıklarımın en nefret ettiğim düşmanımın başına gelmesini istemem.". "… yaklaşık olarak 2 yıldır, yatağımızda kesinlikle hiçbir şey olmuyor. Kendisini baştan çıkarmak için yaptığım her tür girişim başarısızlıkla sonuçlanıyor. Ardından, bu durumdan uzaklaşmak ve kaçmak için, aniden benimle herhangi önemsiz bir saçmalığı tartışmaya başlıyor. Cinsel hayatımız konusunda konuşmamıza izin vermiyor, kendisine yardım etmek istediğimi söylüyorum, fakat beni dinlemiyor ve duymazdan geliyor. Doktora gitmeme gerek yok, diyor. Bunun tamamen normal bir durum olduğunu düşünüyor ve sadece sevişmeyi değil yakınlık göstermeyi bile neredeyse hiç özlemiyor. Maço bir tavır sergileyerek, bu tavrın arkasına gizleniyor. Ben, bu insanı seviyorum ve onun da beni sevdiğini biliyorum, sadece yavaş yavaş umut ve cesaretimi, kaybediyorum. Şu anda, bu ilişkiden başka ne olabileceğini, sorguluyorum. Bu durumun geçici olmasını ve bu konuyu kendisiyle konuşabilmeyi çok isterdim.". "Yaklaşık 2 yıldır, iktidarsızlık problemi olan bir erkekle birlikte yaşıyorum. Ancak, problemin aslında “ben” olmadığımı anlamam, epey uzun bir zaman aldı. Onu, çok seviyorum ve kendisinin başarısızlıkla sonuçlanan evlilik deneyimimin ardından benim için büyük bir şans ve bulunmaz bir nimet olduğunu, düşünüyorum. Bizim problemimiz, kendisinin ereksiyon problemi hakkında konuşmak istememesi. Benim her tür girişimim (gerçekten çok fazla), başarısızlıkla sonuçlandı. Ve her denemeden sonra, sanki biraz daha fazla kendi kabuğunun içerisine çekildiğini, hissediyorum. Cinsel ilişkinin eksiliğini henüz hissetmiyorum, fakat bunu hissetmeye başlamaya “yakın” olduğumu biliyorum!" "İnsanın konuşamadığı bir probleminin olmasını, çok acımasız bir durum olarak buluyorum. Bazen çığlık çığlığa bağırmam gerektiğini, aksi takdirde patlayacağım hissine kapılıyorum. Her gece sevdiğin bir insanın yanında yatmak ve belki bu gece olur diye düşünmek, fakat sonunda yine gözyaşlarına boğulmak, çok zor... İnanın, ondan hemen yarın bir süper insana dönüşmesini beklemiyorum ve istemiyorum. Benim için, sadece kulağıma hafif dokunuşları bile yeterli olurdu. Onun için hala güzel bir kadın olduğumu ve “onun kadını olduğumu” bir belli etse, dünyalar benim olurdu. Eşlerin veya partnerlerin sorunu kendi aralarında konuşabilmeleri de, her şeyi düzeltmek için yeterli olmayabilmektedir. "Bir kadın olarak gerçekten kendimi aşağılanmış hissettim, yeterinde çekici olmadığımı düşündüm ve cinselliğimi sorguladım. Bana, bunun böyle olmadığına ilişkin tüm açıklama girişimleri ters tepiyor. Bu sözlere inanamıyorum ve hep sadece beni sakinleştirmeye çalışıyor, diye düşünüyorum. Bu konuda aramızda çok konuşma yaptık ve bu konuşmalarda çok açık bir şekilde her şeyi konuştuk, hatta bu konuşmalar bazen bir işkenceye dönüştü, ikimiz de kendimizi "baskı altında" hissettik, bu nedenle konuşmaların çok da yardımcı olmadığının farkına vardık ve problemi yaşamaya devam ettik. Bedenimi daha önce hiç yapmadığım bir şekilde sorguladım. Tekrar tekrar yenilenen denemeler ve başarısızlık korkusuyla her iki tarafın da kendi kabuklarına çekilmesi arasında sürekli dalgalanıp duran bir süreç yaşadık. Aramızdaki tüm açıklık ve samimiyete rağmen, hayatlarımızı olması gerekenden çok daha zor bir hale getirdik. Beni gerçekten istemediğini düşündüğüm için, ondan kaçtım ve bana dokunmasına dahi izin vermedim.". Bu sözlerin tamamının kadınlara ait olduğunu fark etmişsinizdir, bu bir tesadüf değildir. Çünkü erkeklerin kendi problemlerini ve duygularını dile getirmeleri çok ender karşılaşılan bir durumdur. Duygular erkekler için bir problem midir yoksa bu öğrenilecek bir süreç midir? Bunun çözümü nasıl elde edilir? Erkeklerin, cinsel yeterliliğe ve ereksiyon fonksiyona neden bu kadar büyük önem verdikleri sorusunun ise, verilebilecek kolay bir cevabı mevcut değildir. Bu, daha çok insanlığın gelişme tarihiyle, kendi kişisel yetişme ve gelişimimizle, ayrıca toplumun medya yoluyla yansıtmakta olduğu cinselliğe verilen önem ve değerle bağlantılıdır. Bu konuda, şüphesiz pek çok doktora çalışması yapılabilir ve çeşitli doktora tezleri yazılabilir. Bununla birlikte, en zekice cevapların bulunması ve çeşitli analizlerin gerçekleştirilmesi bile, erkeklerin dertlerine pek fazla fayda sağlaması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, bir erkeğin yukarıda anlatılan tipteki davranışlarla hem kendisine büyük zarar verdiğini hem de eşinin veya partnerinin de üzülmesine neden olduğunu bilmesi ve bir cinsel danışmana veya cinsel terapiste gitmesi gerektiğini fark etmesi, çok daha önemlidir. Her şeyden önce, ereksiyon bozukluklarının henüz ne olduğu tespit edilmemiş bir diyabet, koroner kalp rahatsızlığı veya arteriyoskleroz gibi ciddi ve oldukça tehlikeli bir başka hastalığın ilk emarelerinde biri olabilmektedir. Bu tip hastalığın erken teşhis ve tedavi edilmesi, bazen daha uzun bir hayat yaşayabilmenizi sağlayabilmektedir. Her durumda, hastalığın erken teşhis edilmesi ve tedaviye erken başlanması, hastalığın iyileştirilmesini ve kontrol altına alınmasını, kolaylaştırmaktadır. İşte tam bu noktada Cinsel Danışmanlık/Cinsel Terapi devreye giriyor: Danışmanlık hizmetleri, başarılı ve huzur veren bir cinsel hayat yaşayabilmenin önündeki engellerin tespit edilmesi ve bunların ortadan kaldırılmanın yöntemleri üzerine odaklanır. Bu tip engellerin arasında, cinsel yaşama ilişkin gerçekle bağdaşmayan düşüncelerin oluşturulması, performansının yetersiz olacağından korkulması, eşin istek ve arzularına ilişkin yanlış modellerin oluşturulması, eşlerin kendi aralarında birbirlerinden ilişkiye yönelik beklentilerini konuşmamış olması ve aralarında bazı anlaşmazlıkların bulunması gibi, nedenler yer alabilmektedir. Danışmanlık hizmetleri kapsamında, ayrıca eşlerin arasındaki ilişkiyi ve cinsel yaşamı kolaylaştırabilecek ve zenginleştirebilecek hedef odaklı tavsiye ve öneriler de sağlanmaktadır. Cinsel danışmanlık, seanslara çiftlerin bir arada katılmaları durumunda daha faydalı ve etkili olmaktadır. Ancak, danışman tarafından bazı durumlarda eşlerden sadece biriyle görüşme yapılmasını da önerebilmektedir. Aynı zamanda, sabit ve kalıcı bir ilişkisi olmayan kadınlar ve erkekler de, cinsel danışmanlık hizmetlerinden yararlanabilmektedir. Cinsel danışmanlık uygulamasında (cinsel terapide de olduğu gibi), öncelikle danışmanlık hizmetinin amacı ve danışmanlık hizmetinin kapsamı (örneğin en fazla 10 saat) açık ve net olarak tespit edilir. Bu sürenin yarısına gelindiğinde, bir ara değerlendirme yapılmasında fayda vardır. Başarılı bir cinsel danışman, danışmanlık hizmetinin tek başına yeterli olup olmayacağını veya problemlerin bir terapi programını gerektirecek kadar daha derin ve yoğun olup olmadıklarını hızlı kısa bir şekilde teşhis ederler. Ne tip bir terapi programının uygulanacağı, tespit edilen problemlere bağlıdır. Ayrıca uygulanması gereken terapi, her zaman cinsel terapi olmayabilmektedir. Sertleşme sorununda bazı terapötik bakış açıları: Bir çok erkek cinsel hayatında sertleşme sorunuyla karşı karşıya geldiğinde paniğe kapılıyor. "Başarısız" olduklarına inanan bu erkekler genellikle tekrar "başarısız" olacaklarından korkuyor. Düşünce boyutunda "ya tekrar kalkmaz ise" ya da "bu kezde olmaz ise" düşünceleriyle karşı karşıya kalıyorlar. Bu durumda stres ve aşırı performans anksiyetesi (korkusu) yaşayan erkekler bir dahaki girişimlerinde doğal olarak "başarısız" oluyor. Bu duruma "öğrenilmiş çaresizlik" diyoruz. Zaman içerisinde bu duygu ve davranış biçimleri cinsellikten soğumaya ve uzaklaşmaya neden olabiliyor. Bu durum Cinsel Fobiye kadar varan Cinsel İşlev Bozukluğuna sebebiyet veriyor. Bu durum aynı Vajinismusta görülen cinsellikten soğumaya ve uzaklaşmaya neden olmaktadır. Psikanalitik bakış açısından, ereksiyon bozukluğunun ardında anneye karşı duyulan ve bugüne kadar gizli kalan saldırganlık (agresyon) duyguları olabilir. Literatürde ve görünen klinik vakalarda "Erken çocukluk dönemindeki korkulardan kaynaklanan saldırganlıkla başa çıkmada yaşanan problemlerden" söz etmektedir. Eşin hamile kalmasıyla veya bir erkek çocuğu doğurmasıyla birlikte bu tip problemlerin baş göstermesi, belki de bir tür "güncel Ödipus kompleksi" (Ödipal çatışma) olabilir. Bir kız arkadaş veya eş, anne olacağında, bu durum muhtemelen erkek tarafa güçlü bir şekilde kendi annesini hatırlatmakta ve eşine karşı duyduğu arzunun kaybolmasına neden olmaktadır. Otuzlu yaşların üzerinde, eşler arasında genellikle anlaşmazlıklar baş gösterir ve ereksiyon bozuklukları yaşanması nedeniyle yalnız kalma korkusu ortaya çıkar ve bu durum bir de istek ve arzu kaybı ile birleştiğinde, kişi cesaret ve direncini tamamen yitirir ve ilgili kişi üzerinde depresif etki gösterir. Ayrıca bu bireylerde ereksiyon bozukluklarına eşlik eden fenomenler olarak başka problemlerde çoğunlukla görülmektedir. Ereksiyon bozukluklar nevrotik tabloda görülen depresyon, takıntılar ve buna benzeri ruhsal problemleride beraberinde getirebilir. Ayrca narsizm den kaynaklanan Narsisistik Kişilik Bozukluğu’ndan ya da Narsisistik Kişilik Örgütlenmesi’nden kaynaklanan ereksiyon probleminin bir başka nedenleri arasında yer alabilir. Bu tablo daha fazla preödipal döneme ait tablolardır. Narsisitik kırılmalarda, bir erkekte sertleşme sorununa sebebiyet verebilir. Zaman içerisinde basit bir ereksiyon bozukluk bir cinsel fobi ve korkulu rüya haline dönüşebilir. 45 yaşlarındaki ve (ikincil olarak) bir ereksiyon bozukluğu yaşayan erkekler, sıklıkla narsist kişilik özellikleri taşırlar, zira içinde bulundukları yaş gereği kendilerini bir yaşam krizi (varoluşsal kriz) içerisinde bulurlar. Eşlerinin kendilerine karşı istek ve arzularının kaybolması ise, bu yaşam krizinin muhtemelen daha da şiddetlenmesine neden olur. Ereksiyon bozuklukları, aynı zamanda eşin davranışlarına karşı cevap olarak da ortaya çıkmış olabilir. (eşe karşı cephe alma/tepkisel davranış) Örneğin eş vajinismus yaşıyorsa, erkek taraf bu nedenle her hangi bir zamanda belki de pes edecek ve bu noktada tekrar tekrar hayal kırıklığına uğramamak için, bir tür ereksiyon bozukluğu geliştirebilecektir. (savunma mekanizması geliştirecek) Ereksiyon bozukluğunda çiftlere yönelik tavsiye ve alıştırmalar Konuşmak, cinsel problemler bakımından faydalıdır… Önemli problemlerin gizli saklı yöntemlerle çözülmesi, çok zordur. Buna karşın, bir sorun varsa, bu sorun hakkında konuşamıyorsanız, bu sorun sürekli olarak daha da büyür ve tüm hayatınızı etkileyen bir soruna dönüşür. Ereksiyon bozuklukları, erkeklerin büyük çoğunluğunda tüm hayatlarını etkileyen bir soruna dönüşmektedir. Cinsel yaşamının sona erdiğini ve cinsel yeterliliğini kaybettiğini zannetmek ve bunu düşünmek, erkeklerde büyük bir yıkıma neden olur. Erkeklerin, eşi veya partnerinin isteklerini artık karşılayamayacağı ve bundan sonra hor ve değersiz görüleceği korkusuna kapılmalarına yol açar. Erkekler, bu problemlerini eşlerine anlattıklarında, eğer problemi o kadar ciddi bulmaz ve onun için ereksiyonun o kadar önemli olmadığını söylerlerse, bu defa da eşlerinin bu sözleri sadece kendilerini teselli etmek için söylediklerinden şüphelenirler. Hemen ardından, eşlerinin eninde sonunda cinsel açıdan sağlıklı bir erkek bulacakları ve kendilerini terk edecekleri korkusuna kapılırlar. Deneyimlerimiz, bu rahatsızlık ve bu durumla ilişkili stres yaratan düşünce ve kaygıların, çiftler arasında açık ve net olarak konuşulmasının, kişilerin üzerinde rahatlatıcı ve dertlerden uzaklaştıran bir etki sağladığını ve farklı perspektiflere yönelik yeni kapılar açtığını göstermiştir. Ancak, bu tip bir konuşmanın yapılacağı insanın doğru belirlenmesi gerekmektedir, zira sorunlarımızı açık ve net bir şekilde anlatmamız, bizi daha kırılgan hale getirecek ve savunmasız olduğumuz alanların başkaları tarafından öğrenilmesini sağlayacaktır. Bu tip konuları açık bir şekilde konuşmak ve görüş alışverişinde bulunmak için en ideal ortam, cinsel danışmanlık veya cinsel terapi hizmeti alınmasıdır. Bu nedenle, cinsel danışmanlık veya cinsel terapi hizmeti almak üzere, çift olarak yapılan başvurularda, aşağıda anlatılan yöntemin izlenmesi faydalı olabilmektedir.  "Erkek" olan tarafın öncelikli olarak düşüncelerini ve duygularını sınıflandırması ve bunları önemlerine göre bir sıralamaya yerleştirmesi, faydalı olacaktır. Bu noktada, aşağıda belirtilen sorular faydalı olabilmektedir: Eşimde veya partnerimde neleri beğeniyorum? Bizi bir arada tutan nedir? (Ortak yaşam tarzı, çocuklar, ortak menfaatler, ortak mal mülk, aşk, seks, ...?) Cinsellik benim için ne kadar önemli? Sekste neyi seviyorum? Söz konusu dahi olmayan ne? Ereksiyon bozukluğu öncesinde cinsel hayatımızda neler iyiydi ve neleri özledim? Şu anda bende tam olarak neler eksik? İlişkimiz açısından ereksiyon bozukluğunun ne gibi olası sonuçları beni korkutuyor? Benim yaşamakta olduğum ereksiyon bozukluğunun eşim veya partnerim açısından ne anlama geliyor? Bunu gerçekten biliyor muyum yoksa sadece umuyor muyum? Neden korkuyorum? Eşimin veya partnerimin ereksiyon bozukluğunun kendisi açısından önemi konusundaki ne gibi ifadelerine inanmam mümkün değil? Söylediklerini, sadece beni teselli etmek için mi dile getiriyor yoksa gerçek duygularını benden saklamaya mı çalışıyor? Bu liste elbette sadece bir öneridir. Bu listeleye, kendi durumunuza özel farklı soruları da ekleyebilirsiniz. Bu liste elbette sadece bir öneridir. Ancak liste aynı zamanda devam niteliğindeki görüşmeler için bir ipuçları listesi olarak kullanılmaya da uygun olacaktır. Sorulara verilen farklı cevaplar, çiftin birbirlerine karşı anlayışlarını önemli ölçüde artırabilmektedir. Bu konuşmaların başarısı bakımından, bazı iletişim kurallarına uyulması gerekmektedir. Söz konusu seanslara katılan çiftlerin büyük çoğunluğu, bu konuşmaların ilişkilerini ve aralarındaki yakınlığı daha da derinleştirdiğini bildirmişlerdir. Görüşmelere yönelik öneriler… Bir görüşmenin etkisi ve başarısı, karşınızdaki kişiye durumunuz hakkında verdiğiniz bilgilerin doğruluğuna ve karşınızdaki kişinin sizin sözlerinizin tersi ifadelerini doğru şekilde anlamanıza bağlıdır. Aşağıda belirtilen kuralların bu kapsamda faydalı oldukları kanıtlanmıştır: Nasıl olduğunuzu, kendinizi nasıl hissettiğinizi ve genel olarak kendinizden bahsedin. Örneğin; "hassas davranılması gerekir" demeyin, aksine "bana hassas davranılmasına ihtiyacım var" deyin. "Beni ihmal ediyorsun" demeyin, aksine "kendimi ihmal edilmiş hissediyorum" deyin. Genellemelerden kaçının ("sen, bana karşı hiç hassas olmadın"). Somut durumları örnek olarak ele alın. Eşinizin veya partnerinizin durumuna anlayış gösterin. Ona, kendi kaygılarınızı ve korkularınızı anlatın (örneğin: onun için artık yeterince çekici olmama, onun tarafından artık sevilmeme gibi). Eşinize, ereksiyon bozukluklarının tehlikeli bir başka hastalığın belirgin bir semptomu olabilme ihtimali nedeniyle, kendisi ve sağlığı için endişelendiğinizi söyleyin. Sorunu önemsizleştirmekten kaçının ("o kadar da kötü değil, biz birbirimizi seviyoruz"). Kendi istek arzularınızı saklamayın! Eşinize cinselliğin sizin için ne anlama geldiğini ve cinsellik hakkında sizin için neyin önemli olduğunu anlatın. Penetrasyon sizin için önemli değilse, ereksiyon olmadan bile sizi tatmin edebileceğini söyleyin. Öte yandan, cinsel birleşme sizin için önemliyse, mevcut psikoterapi (cinsel terapi) seçeneklerini araştırın ve inceleyin. Eşinizin veya partnerinizin söylediklerini, kendi kelimelerinizle tekrardan toparlar ve özetlerseniz ve bunları doğru anlayıp anlamadığınızı ona sorarsanız, birçok yanlış anlama ihtimalini önleyebilirsiniz. Eşiniz, söyledikleriniz hakkında şu anda hiçbir şey söyleyemiyorsa, ona söylediklerinizi idrak etmesi için zaman verin. Onu, söz konusu durum hakkındaki görüşünü açıklamaya zorlamayın, bunun yerine, konuyu yeniden görüşmek üzere bir tarih belirleyin. Taraflardan birinin görüşmede hakim ve baskın olmasını önlemek için, konuşma ve dinleme süreleri zaman bakımından sınırlandırılarak sırayla konuşulabilir. Örneğin 10’ar dakikalık konuşma süreleri sırasında değişimli olarak taraflardan biri konuşur, diğeri ise dinler. Elbette, bu konuşma sürelerinin arasında, gerek hissedilmesi durumunda, konuşma araları da verilebilir ve dinleme sırası gelen taraf, karşı tarafın konuşmasını kesinlikle bölmez. Fakat sadece daha net anlamak için açıklama rica edebilir. Eşiniz veya partneriniz, sorununun ereksiyon bozukluğu değil, onun davranışları olduğunu açık ve net olarak anladığında, görüşme amacına ulaşmış olur. Siz, ereksiyon bozukluğu durumunda bile zevk ve haz veren bir seksin mümkün olduğunu ona anlatabilir ve gösterebilirseniz, son dönemde aranızda meydana gelen olası sürtüşmelerinde sona ermesini  sağlayabilirsiniz. Karşılıklı görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda… Karşılıklı görüşmelerin, elbette başarısızlıkla sonuçlanma ihtimali de vardır. Örneğin:  Görüşme, karşılıklı iddialar ve suçlamalarla sona erebilir. Taraflardan biri hakarete uğrar ve bunun sonucunda susarak görüşmeyi sona erdirir. Tüm görüşme sürekli aynı konu etrafında sürer ve hiçbir ilerleme sağlanamaz. Verilen vaatler ve varılan anlaşmalara taraflar uymaz. Eşiniz görüşme yapmak istemezse veya bu tip görüşmeler hep olumsuz sonuçlanıyorsa, belki ona her şeyi bir mektup yazarak anlatabilirsiniz, burada önemli olan her şeyin sakince ve iyice düşünülerek dile getirilmesi önemlidir. Bu mektup, geçmişteki krizlerin üstesinden nasıl geldiğinizi hatırlatabilir, eşinize karşı olan duygularınızı yeniden canlandırabilir. Ayrıca ereksiyon bozukluklarına ilişkin objektif bilgilerin ele alınmasını ve isteklerin, beklentilerin, umutların ve aynı mevcut duruma ilişkin kaygıların dile getirilmesi ve birlikte her sorunun üstesinden gelip, bir çözüm yolu bulacağınıza güveninizin tam olduğunu anlatmak amacıyla değerlendirilebilir. Tüm girişimlerinize rağmen, görüşmeyi sürdürmenin artık mümkün olmaması durumunda, eşinize veya partnerinize ilişkinizi tehlikeye atanın, (ereksiyon bozukluğu değil!) onun bu davranışlarının olduğunu açıkça söylemelisiniz. Ona, çiftlere yönelik danışmanlık hizmetleri şeklinde beraberce profesyonel yardım almayı önerebilirsiniz. Deneyimli bir danışman veya psikoterapistle konuşmak, birçok avantaj sağlar: Danışman, tarafsız bir üçüncü kişi olarak özellikle  Görüşme kurallarına uyulmasını sağlar. Taraflardan her ikisinin de önemli konuları doğru şekilde formüle edebilmelerini sağlar. Taraflardan birinin ifadelerinin, diğer tarafça da dinlenmesini ve anlaşılmasını sağlar. Çiftin çözüm yollarını şahsen buldukları bir atmosferin oluşturulmasını sağlar. Taraflar açısından bağlayıcı olacak anlaşmaların yapılmasını ve bu anlaşmalara uyulup uyulmadığının takip edilmesini sağlar. Ereksiyon bozukluğunun bir fırsat olarak değerlendirilmesi … Uzun süre devam eden ereksiyon bozukluklarının, incelenmeye değer önemli nedenleri olabilmektedir. Bunun yapılmaması, kişinin kendi beden ve ruh sağlığını ihmal etmesi ve tehlikeye atması, anlamına gelmektedir. Yaşamın içerisinde karşılaşılan diğer birçok ağrılı ve sancılı sorunlarda olduğu gibi, ereksiyon bozukluklarında da çiftler bu durumu istek ve arzularını açık ve net olarak dile getirebilme ve bunları karşılıklı olarak paylaşabilme fırsatı yakalarlar. Ereksiyon bozuklukları, asla sağlıklı bir cinsel hayatın sona ermesi anlamına gelmez. Tam aksine, bunu karşılıklı olarak ilişkinin ve seks hayatının yeniden canlandırılmasına yönelik bir fırsat olarak değerlendirebilirsiniz. Yayınlanan yazılar kaynak göstermeden, izinsiz kullanılması, kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Yayınlanan yazılar, makaleler, haberler kaynak gösterilerek içeriği değiştirilmemek şartıyla yayınlanmasına izin verilmektedir. Abdullah ÖZER Sosyal Çalışmacı, Bilim Uzmanı (Klinik Psikoloji) Eğitimini almış olduğu Psikoterapi Ekolleri: Focusing (DFI) Pozitif Psikoterapi (WAPP) Psikodinamik Psikoterapi (CSU) Ego State Terapi (EST-DE/ESTI) Ericksonian Psikoterapi (M.E.G.-DE) Logoterapi ve Varoluşçu Analiz (VFI-Wien)