İşte Bu Doktor İndir

 

 

Sık sık karşımıza çıkan sorunlardan biri özgüven düşüklüğüdür. İnsanların yapabildikleri ya da yapamadıkları, söyleyebildikleri ya da söyleyemedikleri ile ilgili kendilerine yönelik eleştirel bir tavır sergilemeleri şeklinde kendini gösterir. “Beceriksizin tekiyim”, “Benden bir halt olmaz”, “O kadar eziğim ki bana yönelik bir eleştiride bulunulduğunda hiçbir tepki veremiyorum”, “Hakkımı savunamıyorum”, “İnsanlar arasında fikrimi ifade edemeyecek kadar acizim”, “Kendine güvenli bir duruş sergileyemiyorum”, “Birisi ile konuşurken ne söyleyeceğimi şaşırıyorum”, “Benim dışımda herkes başarılı” gibi ifadeler özgüven sorunu yaşayan insanların iç dünyalarını yansıtır. Kendine güven sorunu yaşayan insanlar zamanlarının çoğunu kendilerini eleştirerek ve kendilerine kızarak geçirirler. O kadar çok kendilerinin eksik yönlerine odaklıdırlar ki yaptıkları iyi şeyleri göremezler. Bir yakınları olumlu yönlerini gösterse bile kendilerini küçümseme eğilimindedirler.

 

Kim oldukları, hedeflerinin ne olduğu, ne için var oldukları gibi sorgulama halleri özgüven eksikliği olan kişilerde sıkça görülür. Bu sorgulamalar özgüven sorunu olan kişileri bir sonuca götürmez. Çoğu insan hayatlarında bu tür sorgulamaları yapar ancak kuruntulu bir biçimde bu sorgulamaları yapmazlar ve bunların içinde kaybolup gitmezler. Özgüven eksikliği olan kişilerde bu tür sorgulamalar kendilerini geliştirmeye yönelik olmayıp kendilerini suçlamaya yöneliktir. Bunun sonucu olarak da bu tür sorgulamalar geliştirici bir etki yapmak bir yana kişiyi aşağı çeker.

 

Kendine güven sorunu olan kişilerin kendilerini acımasızca kötülemeleri ve eleştirmeleri bir kısırdöngü yaratır ve özgüvenlerinin daha da çok düşmesine yol açar; kendilerini eleştirdikçe ve kendilerine kızdıkça özgüvenleri düşer, özgüvenleri düştükçe de kendilerini daha çok eleştirirler ve kendilerine daha çok kızarlar. Bu kısırdöngüden bir türlü çıkamazlar. 

 

Suçluluk psikolojisi olan insanların çoğunda özgüven eksiliği olur. Suçluluk psikolojisinin temel unsuru kendine kızmak yani kendini suçlamaktır. Davranışlarından ve söyledikleri ve söyleyemediklerinden ötürü sürekli kendini suçlayan kişilerde doğal olarak kendine güven düşer. Burada da bir kısırdöngü vardır; kendini suçlama eğilimi gösteren insanların kendine güveni düşer, özgüven düştükçe de kendini suçlama hali artış gösterir.

 

Özgüven eksikliği tek başına bir sorun olarak kendini gösterebileceği gibi, psikolojik sorun yaşayan insanların birçoğunda da görülür. Depresyon ve sosyal fobi özgüven sorununun eşlik ettiği psikolojik sıkıntıların başında gelir.

 

Klinik uygulamada özgüven düşüklüğüne yol açtığını gördüğümüz bazı geçmiş travmatik yaşantılar vardır. Büyükler tarafından ayıplanmak, utandırılmak, eleştirilmek yarattıkları psikolojik travma nedeni ile ileriki yaşlarda özgüven sorunu oluşmasında etkili rol oynarlar. Özgüven eksikliği yaşadığını ifade eden kişilerle yaptığım çalışmalarda, bu kişilerin çocukluklarında ebeveynleriyle olan ilişkilerinde yeterince onaylanmadıkları, takdir edilmedikleri gibi olguların olduğuna şahit olurum. Diğer taraftan, çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca ebeveynlerin ve diğer büyüklerin yeterince iletişim kurmadığı ve etkileşime girmediği kişilerde de özgüven sorunu kendini gösterir. Anne-baba ve diğer anlamlı büyüklerin tutumları nedeniyle onlar tarafından yeterince sevilmediklerini, korunmadıklarını, beğenilmediklerini algılayan çocuklar büyüdüklerinde yeterince doyurulmamış olan ilgi, sevgi, korunma, onay, beğenilme gibi ihtiyaçların açlığı ile özgüven eksikliği yaşarlar. Çocukluk döneminde diğer çocuklar tarafından dışlanmaya, küçük düşürülmeye, fiziksel ve duygusal tacize, alay edilmeye maruz kalan kişilerde de özgüven sorunu ortaya çıkma olasılığı yüksektir. 

 

Bu kişilere uygulanacak olan EMDR psikoterapisinde hedef, ebeveynler, diğer büyüklerle ve yaşıtlarla yaşadıkları travmalar sonucu kişilerin kendileri ile ilgili oluşan “beğenilmem, sevilmem, beceriksizim, başarısızım” gibi olumsuz inançları bertaraf etmektir. EMDR ile çalışıldığında özgüven eksikliği kademe kademe azalarak tamamen ortadan kalkar.

 

Ercüment Doğan, Ph.D.

Klinik Psikolog