İşte Bu Doktor İndir

Nikahta Keramet Olmaz

        Kültürümüzde evlilik, yuva kurma çok önemsenir ve teşvik edilir. Ergenlik çağının geçmesiyle evlilik yaşının geldiği ifade edilir, yirmili yaşların başında bile özellikle evlenmemiş kızlar için evde kalmış gözüyle bakılır. 

Elbette gelişme çağını tamamlamamış yaşlarda evliliğin teşviği hatalı bir yaklaşım da olsa kabul etmek zorundayız ki bu böyledir. Bizim görevimiz aydınlatıcı yazılarla ile toplumumuzu aydınlatmaktır.
    
    Yuvası kurulmak istenen çocuklarının beklentileri, aradıkları özellikler bile sorulmaz. Belki bir defa görüştürülür fizik olarak beğenip beğenmedikleri yeterli görülür. Çocukların asıl tanışmaları evlendikten sonraya, nikahın kerametine bırakılır. Bunlara evlendirilmiş çiftler diyebiliriz.
    
    Evlendirilmiş çiftler için çok kutsanarak söylenen “Nikahta Keramet Var” sözü dibini görmediğin, girdabını, taşını bilmediğin bir su gölüne atlamak gibi bir şeydir.

    Halbuki nikah evlilik kararının tamamlanması ve evlilik akdidir. Nikahtan önce olası sorunlar, talepler konuşulmalıdır. Nikahı kıydıktan sonra geriye bakmak bize keşkeleri yaşatmaktan başka bir şey değildir. Keşkeler pişmanlıkların bir ön aşamasıdır. Keşkelerle geçmişe yönelmek bizim o ana ve mevcut soruna yeterince odaklanmamızı zorlaştırır bizi çözümden uzaklaştırır. Keşkeleri söyleten eksikliklerin fazla olması zamanla bizim için kolaycı bir kaçış kapısına döner.
    
    Evliliğin ilk yıllarında eşler kendi yakın çevrelerindeki evlilikleri model alarak, doğru sandıkları evlilik modellerini birbirine zorlamaktalar. Böylelikle kendi evliliklerini doğal süreci içinde şekillenmesini zora sokarlar. Halbuki eşler bilmeli ki, yeni ve kendilerine göre doğru bir yuva kurmuşlardır bunun böyle gelişmesini beklemeleri doğal olanıdır. Yetiştiğimiz ailelerden parçalar alsakta, daha başka ve kendimize göre şekil alacağımızı da bilmeliyiz.

    Evlilik yaparken anne babalarıyla ve yakın aile çevresi ile vedalaşma sorunu yaşayan kişiler ve anne baba tarafından güle güle denmemiş eşler evlilik süresince sorun yaşarlar. Bu durum çocuğunun evliliklerine müdahale eden sağlıksız, dominant, uyumu bozan anne babalar olurken ve müdahaleye müsaade eden eşler ise zayıf etkisiz eşler olmuş olurlar. Böylece oluşan uyum ve iletişim sorunları çatışmalara neden olur. Dışarda müdahale gören evlilik kendi süreci içinde  olgunlaşamaz ve oturamaz.
    
    Ana-baba evlat ve arasındaki bağımlı ilişki,evladın annem-babam bensiz yapamaz veya anne-babanın çocuğum bana dayanamaz ve bensiz yapamaz gibi inanışlardan uzak durmak çok önemlidir. Evlatlarımızın bağımsız hareket edebilen kendisini ifade edebilen saygın bireyler olabilmeleri için onların bireyliklerine değer vermeli ve saygı göstermeliyiz. Evlatlarda yeni yuvalarının ihtiyaçlarını önceleyerek kurdukları çekirdek ailede güveni sağlamaları önemlidir.

    Elbette bu tutumlar anne-baba ve evlet ilişkilerinin zarar göreceği anlamınada gelmez. Çekirdek ailemizi öncelemek ana ailemizi yok saymak anlamına gelemez. Bu anlamda eşlerin birbirini desteklemeleri ve eş duyum içinde adil olmalıyız. 

Doğal olarak herbirimizin ailesi kendimiz için önceliklidir ve eşlerimizinde bizim ailemize yeni katılmış farklı bir aileden gelmiş ve bizim gibi kendi çekirdek ailesi vardır. Biz ikimiz çekirdek ailemizden ayrılarak yeni bir çekirdek aile kurmuşuzdur ve elbette bu ailelerimizle ilişkilerin devamına engel değildir.

    Elbette anne-babalarımız bizim için bizde onlar için önemliyiz. Uygun bir tutumla onları yok saymadan ve kırmadan da kendimizin ihtiyaç ve taleplerini öne çıkararak kendimiz olabiliriz. Anne-babaya, o yani eşim bizi yeni tanıyan ve bizim hayatımıza yeni ortak olan birisidir, onun kendisine ait özelleri var ve biz onu anlamak durumundayız, merak etmeyin biz anlaşıyoruz ve ortak bir yerde buluşabiliyoruz. Siz beni ve bizi merak etmeyin deyip onları rahatlatmalı ve onların kafalarındaki sorulara yanıt vermeli, müdahalelerine izin vermeden ve uygun bir dille sınırlarını belirlemeliyiz.

    Eşlerin anne-babaya düşkünlükleri olabilir, ancak eşinin sınırlarını aşmadan bunu ölçülü sürdürmelidir. Artık yeni bir yuva kurduklarını ve onu güçlendirmeleri gerektiği bilinciyle hareket etmeliler. Eşlerinde anne-baba-evlat ilişkilerinde oluşan sorunları çözmede hassas bir dengede ve yardımlaşama içinde olmaları gerekir.

    Bir şekilde yuva kurmuş kadın veya erkek ben artık bir yuva kurdum ve benim önceliklerim hayat tarzım değişti. Önceden konuştuğum sözleştiğim ve neticesinde evlilik akdi yaptığım bir paydaşım var. Artık yeni yuvamın tercihine göre bir hayatım olmalı demeliyiz. Anne-babada kızım veya oğlum bir yuva kurdular ve artık yeni bir hayatları var. Bizim evladımız olsalarda onların artık yeni bir yuvası ve anlaştıkları bir eşi var ve önceliklerinin değişmeside çok normaldir demeliler. Kendi kurdukları yuvalarının ilk günlerini hatırlamalı ve evlatlarıyla empati yapmalılar. Onların sorun yaşamasını beklemeden sıkıntılarında destek olmaları dışında evlatlarının kurdukları yuvalarının iç işleyişine karışmamaları gerekir.


    Evliliğin ilk yıllarında yapılan en önemli iletişim hatalarından birisi eşinin bir birey olduğunu yok sayarak eşine senin artık bir eşin var, sen artık evlisin, sorumlulukların var gibi yaklaşımlarla evliliğin kurumsal baskısını yaşatmak sıkıcı olabilir. Onun bir birey olduğunu bireysel özgürlük alanının olması gerektiğini ihmal edecek şekilde yaklaşmak hatalıdır.

    Elbette eşlerin ayrı birer birey oldukları kavramının içini doldurmalı. Birey olmanın sınırlarını bilmeliyiz. Kendi  özel alanında yaşarken bile anne-baba ve eş olduğunun bilincinde ve sorumluluğunda yaşamalıyız. Evet ben bir özgür bireyim  kendi özel alanımda olsa, ancak ben aynı zamanda bir eşim ve anne-babayım farkındalığı ile yaşamalıyız.

    Evliliğimiz sürecinde pişmanlık emaresi olan keşkeleri söylememek için bu çerçevede evliliğe bakmak ve çözülmesi gereken sorunları önceden konuşarak, belki çatışmalar yaşayarak çözmek gerekir.

    Kendimizi nikahın kerametine güvenerek sonraya bırakıp keşkelere kendimizi mahkum etmemeliyiz. Elbette nikahtaki kerameti evliliği sürdürmeye zorlama ve motivasyonu arttırıcı yönündeki katkısı çok önemlidir. Benim burda değinmek istediğim evliliği madem nikah yaptım artık devam ettirmeliyim gibi toplumun ve nikahın baskısıyla evliliği devam etmek ve evlilik boyu mutsuz bir hayat sürmenin önüne geçmektir.

    Özgüvenimiz zayıf birisi olabilir ve sorundan kaçarken keşkelere sığınıyor da olabiliriz. O zaman kendimize odaklanmalı zayıf kaçamak bakış açımızı cesaretle gözden geçirerek öz güvenimizi tazelemeli desteklemeliyiz.

    Çözüm üretmekten zorlanıyor olabiliriz. O durumdada sorunu sürüncemede bırakmadan profesyonel yardım almaktan gecikmemeliyiz.

    Son söz olarak “Evlilik yükümüzü kutsal olan nikahın sırtına atmayalım” derim.

Doç. Dr. Ömer Özbulut
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Psikiyatrist-Psikoterapist