Yemek sırasında sindirilen besin öğeleri, sindirim sistemi boyunca, alınan besinin miktarı ve özelliğine göre beyine sinyal gönderme ve o anki ve sonrasındaki besinlerin tüketimi hakkındaki kararların bilgisini iletme potansiyeline sahiptirler.
Bu potansiyel sinyaller arasında bağırsak enteroendokrin hücrelerinden kaynaklanan bağırsak peptidleri iki nedenden dolayı dikkat çekicidir.
*Birincisi, bu peptidler, gastrointestinal sistemin epitellerinde, lümende bulunan besin öğelerine yanıt sağlayacak ideal konumda lokalize olmuşlardır.
*İkincisi, bu bağırsak peptidlerinin salınım özellikleri, sindirilen besin öğelerine karşılık kısa ve uzun dönem besin alımını etkileyebilecek şekilde değişmektedir.
Son yapılan araştırmalar, beslenmenin kontrolünde, çoklu bağırsak peptidlerinin rollerini belirlemiştir. Bu roller, yemeğe başlamaya, yemek esnasında ve yemek süresince tokluk etkilerine göre değerlendirilmektedir. Salınım özelliklerine dair var olan veriler, ekzojen uygulamaların etkileri ve endojen peptidlerin faaliyetleri bu farklılaşmalara öncülük ederler.
Enerji alınması ve harcanması arasındaki dengenin bozulmasından kaynaklanan obezitenin gelişiminde, enerji metabolizmasındaki dengenin karşılıklı etkileşen, son derece karmaşık öğelerle sağlandığı bilinmektedir.
”İştahı azaltan ve iştahı arttıran moleküller beslenme davranışı üzerinde etki oluştururlar.”
Enerji alımı ve harcanması arasındaki karmaşık denge vücut ağırlığının devamlılığını sağlar. Enerji dengesinin devamlılığı, karşılıklı olarak etkileşim halinde olan dinamik bir süreç ile sağlanmaktadır.
*Enerji dengesi beyinde hipotalamus tarafından düzenlenir.*
Ne zaman yemek yenileceği ile ilgili verdiğimiz pek çok karar, yiyecek elverişliliği, sosyal adetlerimiz ve öğretiler ile bizlere ailelerimiz veya çevre tarafından öğretilmiştir ve fizyolojik sinyaller de burada rol oynamaktadır.
Yiyecek alımının deney hayvanlarında ve insanların normal öğün örüntülerinde, bir gastrik peptid olan ghrelinin rolünü incelenmiştir. Ghrelin, midenin ve üst bağırsaktan üretilen, büyüme hormonu salgılatıcı reseptör için gerekli bir peptiddir.
İnsanlardaki plazma ghrelin seviyesinin salınım biçimi, yemeklerden önce yükselmesi, yiyeceği tükettikten sonra ise hızla düşmesi şeklindedir. Kan plazma ghrelin seviyeleri, karanlık döngüsünden önce, en büyük öğünden önce ve yemek yoksunluğu söz konusu olduğunda yüksek bulunmuştur.
Yani bu da demek oluyor ki yetersiz uyku veya yanlış zamanda, kalitesiz uyku hormon seviyelerinde-salınımda dengesizlikler yaratır.
Ghrelin, beslenmenin normal olmadığı zamanlarda da gıda alımını uyarır ve karanlık döngünün başlangıcında dışarıdan uygulandığı zaman tüketilecek yemek miktarını arttırır. Yemek yemeye başlama ile bağlantılı olarak, merkezi sinir sistemine ghrelin uygulandığında, alınan yiyecek miktarında önemli bir değişiklik yaratmasa da öğün sayısını artırır.
Kolesistokinin(CCK) bağırsağın üst kısmından sentezlenir ve salınır. Sindirim sürecinde, bağırsak hareketlerini devreye sokarak mide boşalmasını yavaşlatır ve pankreatik ve safra kesesi salgılarını stimule ederek farklı roller oynar. Bu da doyma hissini uyandırır ve daha uzun süre tok kalınmasını sağlar.
Enerji metabolizması çok sayıda etken tarafından düzenlenmektedir. Gastrointestinal sistem gıda alımının farklı yönlerini etkileyen birçok peptid salgılar. Bu peptid sinyalinin düzenlenmesi veya taklidi tüm enerji dengesini etkilemek ve ağırlık kaybını gerçekleştirmek için güçlü bir etkendir. Ancak unutulmamalıdır ki söz konusu moleküller sadece beslenmeye değil, farklı birçok işleve aracılık eder. Şimdiye kadar beslenme davranışı fenotipleri ve endokrin yolakları arasındaki etkileşimler henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Çocukluk çağında başlayan obezite söz konusu olduğunda genetik bozuklukların da olabileceği düşünülerek yeme davranışını denetleyen hormonların düzeyine bakılmalı ve eğer gerekli görülürse eksik olan hormonlar dışarıdan verilerek tedavi yoluna gidilmelidir.