Genel olarak narsistik özelliklere bakacak olursak, atletik, artistik, dramatik ve akademik kazanımlar peşinde koşma biçiminde başlar. Çevrelerine kendileriyle son derece meşgul kişiler gibi gösterseler de sığ, değersiz ve aşağılık hissi içerisindedirler. Diğer kişileri kendi amaçları için kullanırlar, eleştiriye kapalı, empati duygusundan yoksun ve güç- sevgi gibi değerler konusunda son derece doyumsuzdurlar. Kendilerini haddinden fazla değerli ve benzersiz görürler, bireyler arası ilişkilerinde sıkıntılı, sürekli ilgi görmek, hayranlık uyandırmak ve tasvip edilmeyi beklerler. Beklentileri karşılık bulmazsa benlik saygıları yıkılır, kırgınlık, çökkünlük ve bunaltı meydana gelir. Başarısızlıklarını gizleyerek başarı gibi bahsetmeye, hayal gücü ile olayları abartılı bir şekilde anlatmaya ve diğer kişileri bu şekilde kandırmaya meyillidirler. Haklı çıkabilmek adına gerçekliği çarpıtır, asla ümitsizlik yaşamaz, başka kişilere karşı kıskançlık duyar, sürekli başka kişilere özenir ve her şeyin en güzelinin kendisine ait olmasını isterler. Kendilerini fazlaca beğenme ve kibir duygusu kabarıktır (Levy, Reynoso, Wasserman, & Clarkin, 2007).
Sınırdurum, histerik ve toplumdışı kişilik bozuklukları, narsistik kişilik bozukluğu ile birlikte bulunabilmektedir, bu sebeple tanı koymak oldukça zordur. Narsistik kişilik bozukluğuna sahip danışanlarda, sınırdurum kişilik bozukluğu olanlara göre daha az kaygı bozukluğu bulunur. Narsistik kişilik bozukluğu olan kişilerde de histerik kişilik bozukluğuna sahip kişiler gibi teşhirci özellikler gözlemlenmektedir (Kernberg, 2010). Ancak antisosyal kişilik bozukluğunda olduğu gibi kişi başını derde sokacak herhangi bir davranışta bulunma eğilimi göstermez, bu bozukluğa sahip bireyler, güzellik ve güç özellikleri değişikliğe uğrayacağı için yaşlılık döneminde oldukça sorun yaşamaktadır (Kernberg, 2010). Negatif durumlar ile karşılaştıkları zaman aşırı öfke duyar ve intikam duyguları belirir. Sosyal yaşantıları ya da işleri ile ilgili başkalarından gelecek bir eleştiriyi değersiz bulur, umursuz bir tavır sergilerler (Kernberg, 2010).