Kişilik , bireyin kendine özgü davranış ve düşünme örüntüsünün , başlıca belirgin olan özelliklernin olmasıdır. Kişiliğin , toplum içindeki farklılıklarla gözlemlenmesi durumu olduğu gibi , birey olarak da teklik ve özlük olarak incelenebilir. Farklı olaylar ve durumlar karşısında , aynı duyguların , düşüncelerin ve tutumların ortaya çıkması mümkün olabilirken , farklı kişilik tipleriyle ve özellikleriyle beraber bu durumlara karşı farklı duygu , düşünce , ve tutumlar görülebilir. Kişilerin karşı bireyleri analiz ederken kullandığı kendinden yola çıkma methodu ile algılanamayacağı gibi , bazen de ortak duygu , düşünce , tutumlara sahip olarak algılanması kolay olabilir.
Benzer olmayan özellikler , kişilik bozukluğu adı altında incelenmesi için , bu özelliklerin bireye günlük yaşamından kopmalar , tercih dışı yalnızlıklar ( kişinin toplumsal uyum problemi ) , işlevselliğin bozulması gibi durumlara sebebiyet vermesi gerekmektedir. Bu durumlar karşısında birey kişilik bozukluğu alt grupları altında incelenmeli ve uygun tanı ve tedaviyle bireyin sağlıklı tutum , davranış , duygu ve düşünce modeline geçmesi sağlanmalıdır.
Uyumsuz olan davranış , düşünce ve duygular kapsamlı bir inceleme yapılmadan kişilik bozukluğu altında incelenemezler. Bu özellikler ego-sintoniktir. Yani benlikle bütünleşmişlerdir. Bu özellikler ile birlikte birey eğer kişilik bozukluğu oluşturmuşsa , çoğunlukla benlik değişimi yerine çevre değişimi sağlamaya çalışabilir.
DSM-V tanı kriterlerinde kişilik bozuklukları , 4 kriterden ikisini y da daha fazlasında bozukluklar meydana gelmesiyle kendini gösterir. Bu kriterler ;
- Biliş ( kendini , diğer insanları ve olguları algılama ve yorumlara yolları )
- Duygulanım ( duygusal tepkilerin aralığı , yoğunluğu , değişkenliği ve uygunluğu )
- Kişilerarası işlevsellik
- Dürtü Denetimi
Bu kriterlerde oluşan bozulmalar sonucunda , birey savunma mekanizmaları kullanımıyla birlikte , benliğini korumak ve stresi tolerans edebilmek adına kişilik bozukluğu geliştirebilir.
Bu yazımızda kişilik bozukluklarının B kümesinde bulunan , Özsever ( Narsisistik ) kişilik bozukluğunu ele alacağız. Narsisistik Kişilik Bozukluğu , benliğini olduğundan büyük görme , benlik saygısı ile ilgili konularla aşırı ilgilenme olarak tanımlanabilir. Genelde bu bireyler , özel olduklarını , diğer bireylerden farklı olduklarını düşünürler. Tabii ki her birey farklı ve özeldir fakat narsisistik kişilik bozukluğuna sahip birey , ‘’özelim’’ yerleşik düşüncesi altında ‘’önemini abartma’’ önde gelen davranışını kullanabilmektedir. Birey , eleştirilmeye ya da yenilgiye karşı öfkeli tutumda olabileceği gibi , depresyon geliştirme durumu da ortaya çıkabilmektedir.
Dışardan özgüvenli , kendini seven bireyler olarak dursalar da , benlik saygıları kırılgandır. Eşduyum (empati ) yama eğilimleri olmadığından , başka bireylere karşı tutumları sert, çıkarcı , agresif olabilir. Dış görünüşle aşırı ilgili olabilecekleri gibi , bu durumlar karşısında kendilerine hayran olunmasını beklerler.
Dsm-5 tanı kriterlerinde aşağıdaki beşi ile belirli , erken yetişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan büyükleme ( düşlemlerde ya da davranışlarda) beğenile gereksinimi , eşduyum yapamama ile giden yaygın bir örüntü ;
1. Büyüklenir. ( Başarılarını ve yeteneklerini abartır , üstün biri olarak görülme beklentisi içindedir.)
2. Sınırsız başarı , güç , zeka , güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
3. Özel ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün kişilerce ( ya da kurumlarca ) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
4. Çok beğenilmek ister.
5. Hak ettiği duygusu içindedir.
6. Kendi çıkarları için başkalarını kullanır.
7. Eşduyum (empati) yapamaz.
8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başlarının kendisini kıskandığına inanır.
9. Başkalarına saygısız davranır , kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.
Narsisistler , alçakgönüllü olmaktan uzak , aşırı derecede ben merkezci ve verici olmayan kişiler olarak görünürler. Kendilerini üstün insanlar olarak , olağandışı hakları ve ayrıcalıkları olan ‘’çok özel’’ kişiler olarak görürler. Ayrıca kendilerine saygı göstermeyen herkesi hor görür , küçümserler.
Narsisistler düşlemlerinin ya da mantığa büründürmelerinin bir sınırı yoktur. Gerçeklikten ve başkalarının görüşlerinden bağımsız olarak kendilerini hayal güçlerini kullanmaya kaptırırlar. Narsisistik kişilik bozukluğuna sahip bireylerin yerleşik düşünceleri arasında , başkalarına uygulanan kurallar beni bağlamaz , tanınmak , övülmek , hayran olunmak çok önemlidir , benim konumuma saygı göstermeyenlerin cezalandırılması gerekir , diğer insanlar benim gereksinimlerimi karşılamalıdır gibi düşünceler yer alabilir.
Tanı koydurucu en baskın özellikler , üstünlük duygusu , beğenilme gereksinimi ve empati yapamama örüntüsünün sürekli olması olarak gözükebilir. Tanı koyulması ve bu durumun ardından tedaviye başlama gereksiniminde olan bireyler , çevrelerindeki kişilerin istekleri ya da kendi içgörüleri sayesinde psikolojik anlamda destek alabilecekleri terapistlere başvurabilirler. Narsisist bir birey için zorlu olan bu psikoterapi süreci , bireyin terapiye devamlılığı ve kabul aşamaları önem taşımaktadır.