İşte Bu Doktor İndir

Meme Kanserinde Psikolojik Desteğin Önemi

Kanser Nedir?

Kanser hastalığı bir kriz sürecidir. Fakat aynı zamanda diğer taraftan bir şans da olabilir. Hastalık esnasında birey maddi manevi çöküntüye düşebilir ve bunun tersi bir ‘yanlışlık yaptım, kendime fazla dikkat etmedim’ şeklinde düşünerek manevi anlamda bir takım uyanışlar da yaşayabilir.

Holistik bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır.  Çünkü birey bio-psiko-sosyal bir varlıktır. Çünkü hastalık sadece kişinin bedenini değil, yaşamının tüm alanlarını etkiler. Bu yüzden  tedavi sonlansa dahi, onunla birlikte yaşaması gereken kronik türden bir rahatsızlık olarak ele almamız gereklidir.

Kişi ikinci olarak, böyle bir deneyimi geçirdikten sonra, hayatın anlamını sorgulama, nelere önem vermek, nelerden vazgeçmek istediğini düşünmeye fırsat bulabilir.  Kendileri ve yaşamlarıyla ilgili birşeyleri dönüştürmeye kişisel gelişim için karar verebilir. Bu noktada da  destek önemlidir.

Kanser Hastalarının Yaşadığı Psikolojik Sorunlar

- Hastalığı ilk öğrendiklerinde psikolojik tepki veriyorlar. Çoğu zaman kişilik değişimi görülüyor.

- Uyum güçlükleri yaşayabiliyor.

- Çevresinin ve kendisinin yaşadığı her yakınmayı hastalığa bağlıyor.

- Panik ve kaygı bozukluğu ortaya çıkıyor.

- Tedavi başladığında depresyona girme riski artıyor.

- Kanser nedeniyle organ kaybı yaşamak depresyonu şiddetlendiriyor.

- İleri kanser tedavisinde geçici kısa, orta, uzun dönemde beyin sendromu ortaya çıkabiliyor.

 

Bu sürece giren kişi,

Bedeni, sağlığı, hayatını kontrol altında tutma konusunda kayıplar yaşayabilmektedir. 

Başkalarına artabilen bağımlılığı sebebiyle,  aile- iş- sosyal hayatta bozulan dengelerle yüzyüze kalmak zorunda olabilir.

Kişi, zihni karışmış,  konsantrasyon – zaman-uzay  yönelimi ve hafıza sorunları yaşayabilir.

Fiziksel Yakınmalar: Tedaviye bağlı olarak,  ağrı, saç dökülmesi,  mukozit,  iştahsızlık,  bulantı,  cilt sorunları,  uykusuzluk,  göz sorunları, nörolojik sorunlar,  halsizlik, yorgunluk görülebilir.

Psikolojik Yakınmalar: Kızgınlık, Ümitsizlik ,uyku düzensizlikleri, depresyon,  anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu görülebilir.

Sosyal Yakınmalar:  Sosyal destek eksikliği, sosyal bağlantıların azlığı, sosyal izolasyon.

 

Teşhisin konma anı:  Hasta üzerinde sarsıcı-yıkıcı etkiye sahip olabildiğinden, psikolojik desteğin ihtiyaç duyulduğu bir zamandır.  Hastanın zihninde büyük olasılıkla olumsuz ve korkutucu hastalık algısından kaynaklanan – şok ve inkar- süreci yaşanır.  Önce tam bir şaşkınlık ve ardından böyle bir şeyin kendi başına geldiğine inanamama.  Öncelikle ortaya çıkan tepkilerdir.  Şok döneminde en çok görülen İnsomnia, kaygı, depresif ruh hali, mutsuzluk, iştahsızlık,  ağlamalar, içe kapanma, konuşmama gibi çok sayıda belirti psikolojik sorunların başlangıcı ve habercisidir.

 

  • Bir taraftan tedavi kararları alınırken,  diğer taraftan yükselen stres düzeyi kontrol edilmeye çalışılır.
  • Tıbbi faktörler: Hastanın stresin üstünden gelebilmesi, kanserin türü-  evresi- yeri- belirtileri- ilerideki aşamaları öngörebilme,
  • Psikolojik Faktörler: Kişinin daha önceki geçirdiği hastalıklara uyum sağlama becerisi,  fiziksel ve psikolojik rehabilitasyon kapasitesi,  kişilik yapısı, sorunlarla başa çıkabilme kapasitesi, yaşı, cinsiyeti, hastalığa kişinin verdiği anlam,
  • Sosyal Faktörler: Medeni hal, eğitim, kültürel- dini tutum,  duygusal desteğin olup olmaması,  sağlık ekibinin etkisi

 

Anlamlandırma: İnsanlar genellikle hayatın kontrol altında olduğunu hissederler. Bu hissi ve duyguyu bozan herhangi bir durum olduğunda bireyin evrensel hedefleri sarsılmış olur. Böyle bir durumda anlam boşluğuna düşebilir. Bu durumda birey evrensel anlamı restore etmek için çabalama sürecine girer. Burada anlam oluşturma dönemi yaşanır.

 

Anlamlandırma ihtiyacımız nerden doğar? Tabiatı gereği itibarı ile insan her şeyi zihinsel kapasitesi ölçüsünde anlamaya ve değerlendirme çabasındadır. Bu çabasını güdüleyen temel güdü, belirsizlikten ve kapalılıktan kurtulmadır.

 

İnsan başına gelen veya çevresinde cereyan eden olayları anlamak ve anlamlandırmak ister. Bunun neticesinde insan kendi hayatını kontrol etme, olaylara yön verme veya en azından olacakları tahmin edebilmek ister.

 

İnsan yaşadığı sürece bedensel zihinsel ve toplumsal oluşumları değerlendirerek onları kendisine yararlı olacak şekilde içselleştirmeye çalışır. İnsan kendisini çevreleyen şartlara karşı çaresiz değildir. Mevcut duruma göre tavır almaya potansiyeli ve değişme yeteneği vardır.

Stresli bir durum ya da olayla karşılaşan birey önce problemin ne olduğunu anlamaya çalışır. İlk etapta problemin kendisi için bir tehlike veya tehdit olup olmadığına bakar. Durum eğer kendisi için bir tehlike ya da tehdit oluşturuyorsa, birey kişisel başa çıkma kaynaklarına başvurur.

 

Kanser Hastalarında En Sık Görülen Psikiyatrik Sorunlar

Aşağıda sayılan tüm psikiyatrik konular hakkında, alınacak terapi desteğinin olumlu katlıları mutlaka olacaktır.

 

  • Uyum bozukluğu: Tüm psikiyatrik tanılar içinde %48 gibi bir orana sahip. Uyum bozukluğu nedir:  Belirtiler şiddetlenip,  kişinin işlevselliğini,  tedavisini olumsuz etkilemeye başladığında, psikolojik yapı mevcut stresöre uyum sağlamada güçlük çekiyor demektir ve  uyum bozukluğu oluşur.
  • Depresyon: Psikiyatrik tanılar içinde uyum bozukluklarından sonra 2. En yaygın hastalıktır.  Kişilerde görülme sıklığı %4,5-58 gibi geniş bir aralıkta değişmektedir. Hastalarda depresyon riskini arttıran en önemli sebeplerden biri şiddetli ağrılardır. Cinsiyet faktörü değerlendirildiğinde de,  kadınların erkeklerden 2 kat fazla depresyona yakalandıkları görülmektedir.  Kadınlarda depresyon geçirme yaşı genelde 35-45,  erkeklerde 55-70 arasıdır. Depresyon için etkili psikoterapötik tedavinin kanser seyrini etkilediği bulunmuştur.  Tıbbi açıdan psikoterapi,  kişilerde kaygı ve depresyonu azaltarak,  sıklıkla ağrıların da hafiflemesine yardımcı olmaktadır.
  • Anksiyete Bozuklukları: Anksiyetenin görülme oranı, kanser hastası kişiler arasında %6-47 arasında değişmektedir. Anksiyete ile ilgili olarak  önemli bir nokta  anksiyetenin bu rahatsızlıkta  sıklıkla birlikte devam ettiği görülmektedir.

Neler anksiyeteye yani kaygıya sebep olur?

-gelecekte ne olacağı konusundaki belirsizlik

-yetersizlik hissi

-dindirilemeyen ağrılar

-geçmişe dair pişmanlıklar

-hastanede yataarken yakınlarından ayrılmış olmak

-insanlardan izole edilme duygusu

-yalnızlık duygusu,

-hastalığa dair bilgi eksikliği

- metabolik anormallikler (enfeksiyon, şeker düşüklüğü)

-nefes darlığı- uykusuzluk

 

Anksiyete sonucunda neler olur?

-üzüntü

-kötü haber alma düşüncesi,

-ishal-

Ağızda hassasiyet

-odaklanmada zorluk

-uykusuzluk

-asabiyet

 

Bu belirtilere,  halüsinasyon-ciddi ajitasyon,  eklenirse,  yer zaman algısı bozulursa,  sürekli şüphe duyguları oluşursa,  deliryum akla gelmelidir.

 

Sosyal Destek Ne İşe Yarar

  • Strese karşı tampon görevi üstlenir.
  • Kişi kendisini yalnız  hissetmemiş olur.
  • Bireyin Ait Olma-  Kendine/Sevdiklerine Güven- Benlik Saygısı vb olumlu duyguları pozitif desteklenmiş olur.
  • Bağışıklık sistemini gerçek manada güçlendirir.
  • Değişen şartlara uyum sağlamayı kolaylaştırır.

 

Etkili  psikoterapi ile, tıbbi açıdan psikolojik sıkıntılar azaltılarak,  sıklıkla ağrılar da hafiflediğinden,  semptomların azalması ve bakım maliyetinin düşmesiyle sonuçlanmakta ve hastalık seyrini olumlu etkilenmektedir.

Çekirdek haldeyken bilişsel reaktivite başladığında, bilişsel üçlüye sıçraması (değersizlik, umutsuzluk , çaresizlik). Kemoterapi ve radyoterapi süreçleri psikolojik destek almaya engel oluşturmamaktadır.

Tırmanma süreçleri hakkında bilinçli farkındalık,  ruminasyonların azalması, üst bilişsel yani metakognisyonları, yani  düşüncelerimizle ilgili düşüncelerimizi kontrol etmeyi öğrenmek. Deneyimsel kaçınmanın azaltılması,  maruz bırakma  ile, deneyimlerin yargısızca kabulü,  dikkatin düzenlenmesi , bedensel farkındalığın arttırılması  konularında destek sağlanabilmektedir.