Kronik yorgunluk sendromu, kişinin ne kadar dinlenirse dinlensin kendisini yorgun hissetmesidir. Genelde dinlenmeyle geçmeyen, 6 aydan uzun süren, kas iskelet sistemini ile birçok sistemi tutan ve sıkça görünen bir hastalıktır. Kronik Yorgunluk Sendromu diğer yorgunluk yapan hastalıklardan farkı, hastalığın oluşum nedeninin tam olarak bilinmemesidir. Dolayısıyla, Kronik yorgunluk sendromu tanısı koymak için tıbbi hikaye, fizik muayene, ruhsal durumun ve laboratuar bulgularının değerlendirilmesi gerekir.
Kronik yorgunlukta iş verimi düşerek kişi isteksizleşir, bu da onu sosyal hayatından uzaklaştırır. Kronik yorgunluk; isteksizlik, güçsüzlük, bir işe başlayamama, sürekli uyuma isteği gibi etkilerle kişiyi mutsuz kılan bir sorundur. Psikolojik bir rahatsızlığa benzese de çoğu zaman vitamin ve mineral eksikliği veya metabolizmanın yavaş çalışması gibi etkenlere bağlıdır. Bundan dolayı mutlaka organik nedenleri araştırılmalıdır. İlk başlarda bu yorgunluk hissi hafif bir enerji düşüklüğüyle beraber görülür. Zamanla kişi günlük işlerini yapamayacak hale gelebilir. Hastalar duygusal açıdan bitkin ve hiçbir işe hali olmadıklarını hissederler. Hatta daha ileriki süreçte kişinin bakıma muhtaç hale gelmesi dahi söz konusudur.
Öte yandan fiziksel olarak da mide bulantıları, kas ağrıları, konsantrasyon eksikliği ve unutkanlık gibi sorunlar da yaşayabilirler. Yani kronik yorgunluk kişinin günlük hayatını olumsuz yönde etkileyen bir problemdir. Kişinin okul başarısı, iş yaşamı ve sosyal hayatı bu olumsuz etkilerden ötürü zarar görür.
Kronik Yorgunluk Belirtileri Nelerdir?
Kronik yorgunluk sendromunun yaygın görülen belirtileri ise şunlardır:
Sürekli bitkinlik ve uyku hali, 6 aydan fazla sebebi belli olmayan nedenlerden kronik yorgunluk, dinlenmeyle geçmeyen yorgunluk,
Bariz bir Romatizma hastalığına bağlı olmayan kas ve eklem ağrıları ve bu ağrıların insanın günlük aktivitelerini kısıtlayacak kadar şiddetli olması,
Boğaz ağrısı,
Karın ağrısı,
Enerji kaybı,
Mide bulantısı ve kusma,
Sese, gürültüye, ışığa, çevresel faktörlere karşı aşırı duyarlılık,
Unutkanlık ve bilişsel performansta düşüş. veya unutkanlık ve eşlik eden konsantrasyon problemleri
Uyku düzeninde ve kalitesinde bozukluklar, 5-8 saat uyumaya rağmen insanın “uykusunu alamaması,
Bağışıklık sisteminin güçsüzleşmesi,
Bağırsak düzeninde bozukluklar,
İş yaşamına ve sosyal hayata karşı olumsuz tutumlar,
Sürekli huzursuzluk,
Depresyon, veya sersemlik hissi yaşamak
Dolayısıyla, yorgunluğa; immünolojik (allerjik benzer), romatizmal (eklem,bel,sırt,kas ağrıları) ve nöropsikiyatrik (uyku bozukluğu, konsantrasyon güçlüğü) gibi semptomlar da eşlik edebildiği için bazı tıp camialarında Kronik Yorgunluk Sendromu , “Kronik Nöroendokrin İmmün Disfonksiyon”u olarak adlandırılır.
Kronik Yorgunluğa Sebep Olan Hastalıklardan Bazıları Şunlardır;
Anemi: Yorgunluğun en sık görüldüğü hastalık grubu anemidir. Çünkü oksijen taşıyan hemoglobinin eksikliği kişinin kendini yorgun ve halsiz hissetmesine neden olur. Bu durumda kişi mutlaka bir uzman doktor muayenesi ve gerekli tetkikler yaptırmalıdır. Gerekli tedavi planlaması ile kansızlık giderildikten sonra yorgunluk hissinin de kaybolmaktadır.
Tiroit hastalıkları: Hipotiroidi başta olmak üzere tiroit hastalıkları kişinin kendisini çok yorgun hissetmesine neden olmaktadır. Yine endokrin hastalıklarından şeker hastaları da sürekli yorgundurlar. Bu insanlar kendilerini yorgun, bezgin ve güçsüz hissederler. Şeker seviyeleri yüksek olduğu zaman günlük yaşamları bile kesintiye uğrayabilir.
Kalp hastalıkları: Halsizlik, yorgunluk kalp yetmezliklerinin de en önemli belirtilerinden birisidir. Hatta kalp hastalıklarının en erken bulguları arasında yer almaktadır. İster kapak lezyonu olsun, ister kalp damar hastalıkları olsun, bunlar kalbin oksijen ihtiyacını karşılamasına engel oldukları için yorgunluk yaratırlar. Kişi bir kat merdiven bile çıksa yorulur, bacakları kesilir, nefessiz kalır.
Enfeksiyon hastalıkları: Vücutta çeşitli nedenlerle ortaya çıkan enfeksiyon hastalıkları da yorgunluğun sık görülen nedenlerini oluşturmaktadır.
Metabolik hastalıklar: Böbrek yetmezliği, karaciğer yetersizliği, kalsiyum yüksekliği ve potasyum düşüklüğü gibi durumlarda da vücuttaki kan tuzları ve minerallerdeki azalmalar yorgunluğun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu hastalık ve durumların erken dönemde tedavisi çok önemlidir.
Kanser: Yorgunluk, bir takım erken onkolojik hastalıkların belirtisi de olabilir. Kanser hücreleri hastanın tüm vücut sistemlerini bozarak yorgunluğa neden olabilir. Örneğin kansızlık yapmışsa, beslenmeyi bozuyorsa yorgunluk yaratabilir.
Uyku bozuklukları: Uyku bozuklukları yaşam kalitesini bozan en önemli sorunlardandır. Uyku apnesi de yorgunluğun önemli sebeplerinden birisidir. Yeterli sürede, kaliteli bir uyku Yorgunluk, tekrarlayan ve uzun süren stresin, uyku problemlerinin, depresyon ve diğer bazı psikolojik sorunların sonucunda da oluşabilir. Yorgunluk, tekrarlayan ve uzun süren stresin, uyku problemlerinin, depresyon ve diğer bazı psikolojik sorunların sonucunda da oluşabilir. uyuyamayan kişiler kendisini ertesi gün aşırı yorgun hissedecektir. Bu durum gün içerisindeki tüm faaliyetlere yansımaktadır.
Depresyon ve stres: Yorgunluğa yol açan hastalıklardan ikinci sırada depresyon gibi psikosomotik hastalıklar gelir. Depresyon da kişilerin kendisini yorgun hissetmesine neden olabilir.
Kronik Yorgunluk Sendromunda Tedavi
Kronik Yorgunluk Sendromunun kesin bir tedavisi ve koruyucu önlemleri yoktur. Bu nedenle Kronik Yorgunluk Sendromlu hastalara yan etkileri oldukça ciddi ve pahalı olan tedavi yöntemlerini önermek yararlı olmamaktadır. Bunun için tedavide, yaşam tarzı değişiklikleri, semptomlara yönelik ilaçlar ve düzenli sağlık kontrolleri yararlı olmak tadır. Kronik Yorgunluk Sendromunda tedavi basamakları farmakolojik olan ve olmayan tedavi yöntemleri olarak iki şekilde ele alınmaktadır
a- Farmakolojik Olmayan Tedavi Yöntemleri
1- Yaşam Tarzı Değişiklikleri:
a) Egzersiz: Kronik Yorgunluk Sendromu olan hastalarda egzersizin amacı; aktivite kapasitesini iki ile üç hafta içinde %20 arttırmaktır. Egzersiz programındaki aktiviteler, öncelikle orta düzeyde ağırlıklı olup 3-5 dakikalık süreyi aşmayacak şekilde düzenlenmeli ve yavaş yavaş artırılmalıdır. Egzersiz programında aşırı aktivitelerden kaçınılmalı ve hastaların enerji düzeyine göre planlama yapılmalıdır.
b) Diyet: Diyet tedavisinde amaç; bireye hipoalerjenik bir diyetin oluşturulması, beslenmede önemli fonksiyonları olan vitaminler, mineraller, enzimler, aminoasitler ve esansiyel yağ asitleri gibi maddelerin semptomlara göre belirli oranlarda alınmasını sağlamaktır. Beslenme desteği, kronik yorgunluğun iyileştirilmesi programında önemli bir yere sahiptir. Yeterli gıda alımı; immun sistem, hormonlar ve destekleyici sistemi uyararak vücudun rahatlamasını sağlama yanında kan dolaşımının ve vücuda oksijen girişinin iyi olması, canlılık ve enerji için de gereklidir. Bu nedenle yeterli gıda desteği sağlanamazsa kronik yorgunluğun tedavisi güçleşmektedir. Ancak temel gıda alımı belirli oranlarda semptomlara yönelik düzenlenirse kronik yorgunluğun tedavi programının sonucunun yüz güldürücü olmasını sağlamaktadır. Kronik yorgunluk sendromu olan hastaların hayvansal yağdan düşük, sebze ve meyve ağırlıklı gıdalarla beslenmesi önerilmektedir. Hastalarda görülen semptomları azaltmada balık yağının etkili olması nedeniyle diyete eklenmesinin yararlı olduğu belirtilmektedir. Kan basıncı düşük olanlarda diyete tuz eklenmesi yada miktarının arttırılması yararlı olabilir . Hastalarda diyete eklenen gıdalara karşı alerji yada intolerans oluşmuşsa; bu gıdaları belirleyebilmek için belli zamanlarda diyetten çıkarılması yada eklenmesi gerekli olabilir. Kronik Yorgunluk Sendromlu hastaların diyet tedavisinde bir yöntem: barsaklardaki dengenin onarılması, barsaklarda bulunması istenmeyen mikroorganizmaların. (örn: parazitler, küfler, mantarlar) yok edilmesi edilmesi, yararlı bakterilerin oluşmasını (örn: probiotikler) ve barsak mukozasının fonksiyonlarına yeniden geri dönmesi ile sağlanmaktadır. Bu restorasyon sürecinin gelişimini sağlamak için; hastalara intravenöz yoldan vitamin ve mineral desteği yapılmaktadır.
c) Stress Azaltıcı Teknikler: Stresi azaltmada; derin solunum egzersizleri. sıcak-soğuk uygulama kas rahatlatma teknikleri, meditasyon, yoga, hipnoz, biyofeedback, akupunktur, hiciroterapi ve masal yararlı olabilen tekniklerdir. Ancak kronik yorgunluk sendromunun birincil tedavisinde uygun olmayan tekniklerdir.
d) Kişilerarası İletişim: Kronik Yorgunluk Sendromlu hastaların iyileşmesinde, güçlü, destekleyici aile ve arkadaş ilişkilerinin önemli bir rolü vardır.
2- Kognitif (Bilişsel) Tedavi: Kognitif tedavinin temel amacı; hastaların dünya ve kendisi ile algılamalanndaki bozuklukları değiştirmek hastaların stresli durumlarla başa çıkma ve hastalık yönetiminde tüm güçlerini yararlı bir şekilde kullanımını kazandırmak, yorgunlukla ilgili farklı düşünceleri öğrenmelerini sağlamaktır
b) Farmakolojik Tedavi:
Kronik Yorgunluk Sendromu olan hastalarda semptomlar bireyden bireye değişiklik gösterdiğinden, ilaç tedavisinin her bireye özgü olarak ele alınması ve düşük dozda başlanması önerilmektedir.
1- Antidepresan ye Anksiolitik ilaçlar
2- Ağrı Gidericiler (Analjezikler)
3- Antiviral ilaçlar
4- Hipotansiyon ilaçları
5- Hormon Tedavisi
6- Alternatif Tedaviler
7- Deneysel Tedaviler; vitaminler. özel diyetler, gamy globulin infuzyonu. yüksek kolonili lavxnanlar ye diğer tedaviler
Kronik Yorgunlukla Mücadelede Hangi Besinlerden Faydalanılabilinir?
Muz: Folik asit, potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler ve yorgunluğa iyi gelir.
Nar: Vücudu kuvvetlendirir. Kalbi kuvvetlendirir. Mide, bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla yememelidir.
Brokoli: Kansere karşı bizi koruyan ve ömrümüzü uzatan müthiş bir sebzedir. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine karşı birebirdir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin deposudur.
Domates: Kanserden koruyucu ve yaşlanmayı zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatıcı özelliğe sahip bir sebzedir. C ve E vitaminleri içerir. Domates zengin bir potasyum kaynağıdır ve çok az miktarda tuz içerir.
Kuşburnu: Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir.
Lahana: Kansere karşı etkili olduğu bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C, E vitamini ve potasyum içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir.
Yoğurt: Sindirim sisteminin düzenli çalışması açısından önemlidir. Tok tutma özelliği ile kan şekerini dengelemektedir. Bağışıklık sistemini de canlandırır.
Soğan ve Sarımsak: Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltır. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı korur.
Ceviz, badem ve fındık: E vitamini içerirler ve antioksidan özellikleri yüksektir.
Koenzim Q1- NADH: Özellikle depresyon ile birlikte olan yorgunluk olgularında iyi sonuç alınan destektir.
Koenzim Q10: Hücrenin enerji üretim merkezi olan mitokondrideki enerji üretimini artırarak yorgunluğu azaltır.
Magnezyum: Kas ağrılarının da eşlik ettiği kronik yorgunluk sendromunda ciddi fayda sağlamaktadır.
B Grubu Vitaminler: Özellikle B12 vitamininden yararlanılabilir. Bu grup vitaminler, bağışıklık sistemini destekleyen ve kan hücrelerinin üretimini artıran desteklerdir.
D vitamini: D vitaminin eksikliği kişide genel yorgunluk hali yapmaktadır. Özellikle kış aylarında takviyesi mutlaka yapılması gereken bir vitamindir.
Ginkgo Biloba: Dolaşımı düzenler – hatta kısmen beyinle ilgili sorunlar için kullanılmaktadır.
C Vitamini: Böbrek üstü bezini destekler, bağışıklığı güçlendirir, doku iyileşmesini artırır.
Meyan Kökü (Liquorice): Meyan kökü ekstrelerinin yorgunluk desteği olarak kullanımı çok eskidir. Böbrek üstü bezini destekler. Hipertansiyon sorunu olanların dikkatle kullanmaları gerekir.
Sarı kantaron (Hypericum perforatum): Sinir sistemini besleyerek kuvvetlendirmesi sayesinde, depresyonla mücadelede bütün dünyada çok yaygın olarak kullanılır.
Echinacea ve Astragalus: Uzun süreli yorgunluk sorunu olanlarda, özellikle bağışıklık sistemi sorunlarının eşlik ettiği gözlenirse bu iki bitkisel destekten yararlanılabilir.
Eğer bu destek ürünleri ve tavsiyelere yorgunluğunuz iki hafta içinde geçmiyorsa o zaman bir hekime başvurmanızda fayda var. Kronik yorgunluk sendromu tedavisi olan bir hastalıktır.