İnsan zihni geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği aynı anda düşünüp, işleyebilmektedir.
Geçmişten bugüne olumlu olumsuz bir sürü anı inşa ederek yaşamlarımıza devam
etmekteyiz. Çocukluktan bugüne bir bilgiyi önce o anın içerisindeki uyarıcılar ile işler
sonrasında kalıcı bir öğrenme olarak kaydederiz. Kaydedilen bu öğrenme; içerisinde bizi
rahatsız hissettiren, kaçmak, korunmak isteyeceğimiz bir duyguyu barındırıyor olabilir. Bu
nedenle zihin tam bir tetik halinde böylesi bir durumun tekrar etmesinden yoğun bir endişe
ile hazırda bekler.
Geçmişteki olumsuzluklardan bazılarını çözümleme fırsatı bulabilirken bazılarını da kendimize
yük ederek geleceğe kadar taşırız. Böylesi ağır bir yükle de yola devam etmemiz giderek
zorlaşır, yorulduğumuzu hatta sanki hiç bitmeyen kısır bir döngünün içinde dönüp
durduğumuzu düşünmeye başlarız.
Geride bırakılmamış, bir tecrübe, bir deneyim olarak bakılamamış her anı bizim için hep bir
gündem maddesi olarak kalır ve yaşamımızı yöneten bir hal almaya başlar. Bir örnekle
açıklamak gerekirse; çocukluğunda akran zorbalığına maruz kalmış, sınıf içerisinde küçük
düşürülmüş, arkadaşları tarafından alay konusu olmuş biri, eğer bu anıyı insanlara karşı
yaklaşımında tutulması gereken bir yol, gözetilmesi gereken bir risk olarak ele aldıysa,
çevresi ve ailesinde de yeterli onayı, takdiri, kabulü göremediyse; kişiler arası iletişimlerinin
içerisinde diğerlerinin düşüncelerini okumaya çalışır, kendisi hakkında düşünülenleri kontrol
etmeye, fark etmeye dair çaba harcar, küçük düşebileceğine inandığı konuşmalar yapmaktan
kaçınır, kimi zaman iletişim kurmaz olur. Bir anı çeşitli kaynaklarla da beslendiğinde bütün
kişiler arası iletişimi yöneten, belirleyen, kontrol eden bir düşünce sistemini oluşturmuş
olabilir, derin duygusal bağlar kuramayacağını, anlaşılamayacağını veya her an yanlış
anlaşılmalara açık iletişimlerin içerisinde bulunduğunu düşünüp, deneyimliyor olabilir.
Kötü bir anıdan aldığımız etkilerin başında yeniden deneyimlenmesinden duyduğumuz
endişe yer alır. Bununla birlikte gelişen kaçınma ve kontrol mekanizmaları işleri zorlaştırır ve
günlük hayatımızın içerisindeki yerini böylelikle sağlamlaştırır. Kaçıp savuşturmaya
çalıştığımız bir durum zihnimizde aktif bir şekilde hatırlanıyor, yeniden işleniyor durumdadır.
Kötü anılarımızla başa çıkabilmek için olayın, durumun ve duygusunun konuşulması, bugünkü
bir gözle yeniden işlenip, değerlendirilmesi; aşırı genellemeler yapmaktan, zihin okumak ve
geleceği ön görmeye çalışmaktan kaçınılması gerekir. Psikoterapi sürecinde bütün bunları
fark edip yeniden düzenlemek mümkün olacaktır.