KORKMAKTAN KORKMAK: PANİK ATAK
Panik atak kişinin korkmasını gerektirecek gerçek bir tehlike ya da tıbbi bir teşhisi olmamasına
rağmen kişinin yoğun olarak fiziksel belirtilerin eklendiği "korku" durumudur. Kişi panik atak
anında kalp krizi geçireceğini veya öleceğini düşünür. Terleme, titreme, çarpıntı, nefes darlığı, bayılacak
gibi olma ve uyuşma gibi fiziksel belirtiler yaşamaktadır. Bu semptomların süresi saniyeler veya dakikalar
sürebilmektedir. Semptomlar bir anda yükselir ve sonra düşüşe geçer. Bu ataklar; panik
bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanım
bozukluğu, depresyon ve diğer tıbbi sorunlar sonucu oluşabilir ya da söz konusu durumlarla karışabilir.
Panik atak için DSM-5 tanı kriterlerine göre kişi, aşağıdaki semptomlardan en az dördünü veya
daha fazlasını yaşıyor olmalıdır. Ataklarda yoğun korku ve/veya panik hali aniden gelişir ve dakikalar
içinde zirveye ulaşmaktadır. Belirtiler en az altı-sekiz hafta kadar devam etmekte olup, kişi bu belirtiler
nedeniyle ambulans çağırma ya da acil servise başvurma durumunda kalabilmektedir.
• Çarpıntı ve/veya hızlanmış kalp atışı
• Terleme
• Titreme
• Nefes darlığı veya boğulma hissi
• Göğüs ağrısı veya rahatsızlığı
• Bulantı veya karın ağrısı
• Baş dönmesi, göz kararması ya da bayılacakmış gibi hissetme
• Derealizasyon (gerçeklik dışı hissetmek) ya da depersonalizasyon (bedeninden ayrılmış gibi hissetmek)
• Kontrolü kaybetme ya da çıldırma korkusu
• Kıyamet yaklaşıyormuş gibi hissetme
• Parastezi (uyuşma veya karıncalanma hissi)
• Sıcak basmaları
Panik ataklar daha çok, bireyin bedeninde algıladığı fiziksel belirtileri yanlış yorumlamasından
kaynaklanmaktadır. Yanlış yorumun temelinde de her insanda bir miktar bulunması doğal olan ve asıl
varoluş nedeni bireyi hayatta tutmak olan "ölüm korkusu" yatmaktadır.
Panik bozukluk, kişinin yaşadığı panik atakları tekrar ne zaman yaşayacağı veya her an
yaşayabileceği korkusudur. Başka bir deyişle "korkmaktan korkmaktır".
Duygusal bağın kuvvetli olduğu bir yakınının ölümü, yaşamsal travmalar (hastalık, doğal afet,
kazalar, göçler, boşanma, aldatılma, iflaslar...) veya önemli değişiklikler nedeniyle yaşanan kişisel
kayıplar panik atakları tetikleyebilmektedir. Belirgin bir fobiye sahip olan kişiler de fobi
nesnesine/durumuna doğrudan/dolaylı olarak maruz kaldıklarında da panik atak geçirebilmektedir.
Madde kullanımı, uzun süredir kullanılan psikiyatrik bir ilacın ani bırakılması ya da belirgin şekilde
azaltılması da panik atağı tetikleyebilmektedir.
Panik atak kadınlarda ve ortalama üstü zekaya sahip kişilerde daha fazla görülebilmektedir.
Çocukların ve yaşlıların panik ataktan etkilenme olasılıkları daha azdır. Amerika'da bir yılda panik atak
geçirme oranı nüfusun %11'i iken, bu oran Avrupa'da %3'tür.
Kişi atak sırasında ayakta durmamalı, bir yere uzanmalı ya da oturmalıdır. Atak sırasında ve
genel yaşamında sigara , alkol ve kafein alımından uzak durmalıdır, nefes egzersizleri eşliğinde bu
durumun geçici olduğunu kendine hatırlatmalıdır. (Ortalama bir panik atağın başlangıç ve bitiş süresi 15
dakikadır). Yılda dört kezden fazla bu atakları yaşıyor, bazı ataklarda acil servise başvurmak zorunda
kalıyor ya da belirtilerin sebep olduğu tıbbi tanıyı bulmak uğruna haftalarca doktor doktor geziyorsa
mutlaka bir psikiyatrik muayeneden geçmelidir. Gereğinde ilaç kullanılmalı ve ilaç kullanımı düzene
oturduktan sonra da beraberinde psikoterapi almalıdır.
Unutulmamalıdır ki panik bozukluklar tedavi edildiği taktirde ömür boyu sürecek bir
hastalık değildir.
Psikolog Alperen Orhan TAN-Uzm. Kln. Psikolog Nalan ERLİK