İşte Bu Doktor İndir

Tanım: Klinik müdahale, klinik alanda çalışan psikologlar, profesyonel bilgi birikimlerini kullanarak, hastanın davranışlarını, düşüncelerini, duygularını ve sosyal çevrelerini istedikleri biçimde değiştirmeye çabaladıklarında meydana gelmektedir. Klinik müdahale; bireyin tutum, düşünce ve sosyal etkileşimindeki istenen değişimleri oluşturmak amacıyla uygulanan bilinçli girişimleri barındırmaktadır. Bu alanda uzman terapistler, klinik, danışmanlık psikolojisinde, psikiyatri, psikiyatri hemşireliklerinde veya başka yardımcı alanlarda profesyonelliklerini tamamlamış kişilerden oluşmaktadır. Danışan ve danışman kişisel güçlü ve zayıf yönlerini terapi esnasında gösterirler. Terapiler danışan ve danışmanın ortak katlıları ile gelişmektedir. Empati, dürüstlük, koşulsuz olumlu kabul kavramları Carl Rogers tarafından öne sürülen, terapötik ilişkiyi güçlendiren önemli kavramlardır. Danışan ve danışman arasındaki ilişki, hedef ve görev fikir ortaklığı şeklinde tanımlanan trapötik ittifak, sonucun en güçlü yordayıcılarından bir tanesidir. Bu müdahale, bireysel psikoterapi ya da grup psikoterapisi, psikolojik ve sosyal rehabilitasyon ve önleme çalışmaları gibi birçok şekilde yapılabilmektedir. Ancak klinik alanda çalışan psikologlar için en fazla bilinen yöntem psikoterapidir. (Arıkan, Çorapçı, 2017:81)

Klinik müdahale 3 basamakta incelenmelidir;

• Bilgilerin sistematik bir halde toplanması,

• Bilgilerin anlamlı bir halde gruplanması,

  • Bilgilerin yorumlanma aşaması (https://tr.sainteanastasie.org/articles, 01.05.2022).  

Psikoterapi: çoğunlukla kişisel bir olarak ve ayakta tedavi ortamlarında sürdürülmektedir. Hepsi, terapinin ortaya çıktığı durumun veya çevrenin bir kısmını oluşturur. Yaklaşımlar çeşitlilik göstersede tümü belli bir amaca hizmet etmektedir.(duygusal rahatsızlık durumunu azaltma, olumlu beklentiler oluşturma vs.) Alanda eğitimini tamamlamış uzmanlar tarafından verilen, terapötik ilişki sınırları korunarak uygulanan, hastanın psikolojik problemlerini aşamasına destekçi olan bire tedavi yöntemidir. Terapist ve danışanın özellikleri birçok açıdan değişiklik gösterebilmektedir; cinsiyetleri, yaşları, kültürel özellikleri, inançları, kişilik özellikleri ve iletişim şekilleri gibi (George P.Kramer, Dougles A. Bernstein, Vicky Phares, 2014: 298).

Katılımcılar,

  • Danışan, birçok çeşitli sebeplerden ötürü yardıma ihtiyaç duyup destek almak amacıyla psikoterapiye başvuran bireylerdir. Mutsuzluk içerisinde sürdürülen bir evlilik, bireyin kendisine olan güvensizliği bireyde huzursuzluk yaratan korku ve gerilim duyguları kimlik bunalımı cinsel içerikli problemler, uyku problemleri, travma oluşturabilecek bir olayla baş edebilme ve depresyon gibi bireyleri destek almak için harekete geçiren sebeplerden yalnızca bazılarıdır. Psikolojik problemleri olan tüm bireyler tedaviye başvurmamaktadır Tedaviye başlayamama, tedavi programını yarım bırakma ve erteleme azınlık gruplarında ve sosyal ekonomik gelir düzeyi düşük olan gruplarda çok daha yaygın görülmektedir. Bu soruna bu terapi yaklaşımı iyi gelir gibi bir çıkarıma yapmak oldukça güçtür. Tedavinin sonuçlarını danışan bireylerin bazı durumlarda etkilediği görülebilmektedir. Danışan sahip olduğu kişiliği ve tutumu ile terapinin sonuçlarını etkilemektedir. Danışanın motivasyonu terapi süresince değişebildiği için bu motivasyonun terapi sonuçlarını direkt olarak etkilediği sonucuna ulaşılamaz. Danışanların kişisel özellikleri ve tutumlarının terapi sürecinin sonuçlarını ne şekilde etkilediği halen bir araştırma konusudur. (George P.Kramer, Dougles A. Bernstein, Vicky Phares, 2014: 271).
  • Terapist, terapinin başırılı bir şekilde sürdürülebilmesi amacıyla terapistlere özgü bazı özellikler saptanmıştır. 

Bu terapide bireyler arası bir aktivite olduğundan iletişim, ilişkiler oluşturma ve bireyin kendini gözlelemesi gibi yetenekleri içinde barındırdığından kişiler arası iltişimi kuvvetlendirmektedir. Terapistler cinsiyetleri, yaşları, etnik kökenler, kişilik özellikler, eğitimleri ve tecrübeleri gibi farklılıklar bakımından birbirlerinden farklılaşmaktadırlar. Etkili bir terapi süreci için terapistin hangi özellikleri gereklidir ve bu özelliklerin hangileri önemlidir ya da değildir? Genel kurala göre, alışılagelmiş demografik veriler (cinsiyeti, yaşı, sosyoekonomik durumu, etnik kökeni vb.) terapi sürecinde önemli rolleri bulunmamaktadır. duygusal hayatındaki çeşitliliklerin bilincinde olabilen, bu çeşitlilikleri sözel olarak ifade edebilen bilgi birikimlerine sahip terapistlerdir. (https://avys.omu.edu.tr, 30.04.2020) 

Anladıklarına daha etkin biçimde iletebilmekte, bireylerin yaşadıkları durumlar üzerinde yeni görüşler edinmelerine daha fazla destek olabilmektedirler. Terapistler kişisel yönetim ve farkındalıklarını ilerletmelidirler. Kişisel aktivite düzeylerini etkileyebilecek içsel faktörlerin bilincinde olabilme becerilerini geliştirmelidirler Kişisel gözlem becerileri direkt olarak öğretilmemelidir. Klinik açıdan eğitim, terapistin kişisel psikoterapisi ve süpervizyonu aracılığıyla elde edilmektedir. Çeşitli yaklaşımlar çeşitli geliştirme tekniklerini önermektedir örneğin; BDT alanında uzman olan kişiler kanıta dayanan yaklaşımları izlerken psikanalistler ise analiz aşamalarından geçen yaklaşımları izlemektedir. Terapistlerin alanlarında uzmanlaşacak, danışanların duygularını tanımak, danışan empatik bir şekilde yaklaşabilmeleri açısından ileri seviyede bir eğitim almaları gerekmektedir. Terapistler için deneyim, ciddi öneme sahip bir değişkendir terapistlerin kariyerleri süresince karşı karşıya kaldıkları uygulamaların ve problemlerin içeriklerinin farklılığında kaynaklanmaktadır. Terapistler daha çok danışanla daha çok problemi görebilmekte ve deneyim kazanmaktadırlar. Terapistlerin ve danışanları arasında oluşturdukları ilişkiler terapilerin sonuçlarını ciddi oranda etkileyen faktörler arasında görülmektedir. Terapistin danışan ile dürüst bir şekilde ve içten bir iletişim içerisinde olması önemlidir. Terapistin danışanı terapi süresince yargılayıcı olmaksızın, ilgili bir şeklide dinlemesi gerekmektedir. Terapistin ilişki kurma ve kişisel gözlem becerileri makro düzeyde olmalıdır (George P.Kramer, Dougles A. Bernstein, Vicky Phares, 2014: 275).

  • Terapötik ilişki, rastgele bir terapötik karşılaşma ele alındığında daima üçüncü katılımcının mevcut olduğu görülmektedir. Terapötik ilişki terapist ile danışan arasında kurulan bir ilişkidir. Danışan ve terapistin karşılaştıkları ilk andan itibaren ikisininde birbiriyle ilgili duygu düşünce ve izlenimler edindiği bilinmektedir. Zamanla edinilen bu izlenimler danışan ve terapist ilişkisiyle ilgili bir düşünce , izlenim ve duyguya dönüşmektedir. Üçüncü katışımcı oldukça önemlidir. Ciddi oranda terapi sürecini etkileyen bir faktördür. Terapötik bağlamın önemi iki boyutta incelenmektedir ;
  • danışanlar ve terapistler arasında oluşturulan duygular.
  • nasıl bir yol izleneceği ve terapi sonucunda neye ulaşılmak istendiği hakkında ortak amacı belirlenmesidir. 

 Var olan bu iki boyuta genellikle terapötik ittifak ismi verilmektedir. (Https://www.hasimbelten.com, 30.05.2022)

Danışan odaklı terapiyi kuran Carl Rogers, terapist ve danışan arasındaki ilişkiyi terapötik değişmenin meydana gelmesi için gerekli olan bütün bileşenleri içeren pota şeklinde tanımlamaktadır. Terapistin uyguladığı yöntemlerden ziyade aradaki bağ psikoterapideki sağaltıcı en önemli faktör olarak adlandırılmaktadır. Carl ilişkinin oluşmasında danışandan çok terapistin rolüne dikkat çekmektedir. Danışana gerekli hususlar sağlanırsa olumlu ilişkiler kurulur ve danışana yarar sağlanması öngörülür. İnsancıl yaklaşımı benimseyen terapistler bu görüşte hemfikirdirler. Kişiler arası ittifak terapi açısından gereken ortamdan ziyade tedavinin kendisidir görüşünü benimserler. BDT yaklaşımını benimseyen terapistler ise terapide kurulan ilşkinin önemli olduğunu ancak terapi için yalnızca yeterli olmadığını ön görürler. Davranış değişimlerini oluştururken olumlu bir ortam şeklinde değerlendirirler. Terapiste farklı beceriler kazandırmak için model alma ve danışandaki ilerlemeleri kuvvetlendirmek için olanak sağlarlar şeklinde tanımlarlar. (Demir, Türk, 2020:115)

  Psikoterapi ortamı, ayakta tedavi ve yatarak tedavi görenler için çeşitli şekilde oluşturulmalıdır.             Yatarak tedavi görenler için hastanelerdeki psikiyatri servisleri, hapishane veya tedavi merkezleri. Ayakta tedavi görenler için ise terapist kliniği, hastane klinikleri, halk ve toplum sağlığı merkezleri 

Terapist klinikleri: 

Kliniklerde gizlilik oldukça önemlidir ses geçirmeyen odalar tercih edilmelidir.. Seansın gidişatını etkileyen telefon vb dış unsurların engellenmesi gerekmektedir. Eşit şekilde ve rahat bir biçimde oturma düzeni oluşturulmalıdır. Kliniğin dekoru danışanın dikkatini dağıtacak şekilde olmamalıdır. Çocukluk çağındaki bireylerle ilerlenirken seans odalarında yeterli materyal olmalı ve bu materyaller yaşa göre düzenlenmelidir. 

Klinik müdahalede amaçlanan, 

Çeşitli psikoterapi yaklaşımları, çoğu açıdan birbirlerinden ayrışmaktadırlar, ancak genel olarak aynı terapötik amaçlara hizmet ederler. Bahsi geçen bu amaçlar ise; duygusal sıkıtı düzeyini azaltmak, danışanı kendini ifade etme konusunda cesaretlendirmek, danışanın iç görü geliştirmesini, yeni bilgiler edinilmesini sağlamak, terapi süreci dışında danışana sorumluluklar vermek( ev ödevi), danışanın inanç ve beklentilerini geliştirmektir. Tedavi yaklaşımlarının çoğu yönden farklılık gösterdiği görülmektedir. Tedavi yaklaşımları kişiliğin örgütlenmesine ve gelişimine değişik açıdan bakmakta, ruhsal problemlerin sebepleri ile alakalı çeşitli açıklamalar yapmaktadırlar. Bununla birlikte nasıl bir değişimi meydana getirmek için oluşturdukları fikirler konusunda da ayrışmaktadırlar. Yaklaşımların ayrıştıkları konulara karşın, klinik müdahalelerin bir çoğu ortak hedeflere sahiptir. Bütün psikoterapi şekilleri her bir hedefi en üst seviyeye taşımaya çalışmaz. Ancak aşağıdakilerin hepsi tedavilerde belli bir seviyeye kadar amaçlanır.

Duygusal sıkıntıyı azaltmak, hastalar zaman zaman terapiye etkin bir şekilde katılmalarını zorlaştıracak düzeyde, duygusal olarak yoğun bir keder içerisinde gelirler. Bu tarz durumlarda klinisyen, bireyin bu içsel sıkıntısı üzerinde çalışmasına izin verecek kadar da olsa azaltmaya çalışır. Klinisyen bireyin tüm problemlerini ortadan kaldırmaya çalışmaz, eğer klinisyen bu problemleri ortadan kaldırmaya çalışırsa bireyin içsel motivasyonunu da yok edebilir. Burada zor olan ise bireyin devam eden problemlerinin üstesinden gelme isteğinin yok edilmeden probleminin seviyesinin azaltılmasıdır. 

Bireylerin problemlerinin seviyelerinin azaltılmasında uygulanan yöntem ise bireyin duygusal olarak gücünü arttırmak amacıyla terapötik ilişkinin kullanılmasıdır. Birey klinisyenin kişisel bir iş birlikçi olduğunu ve düşmanca olan evrenin acımasızlığına karşın bir tampon olduğu bilincindedir. Bununla birlikte birey kişisel bir güven kazanır ve duygusal denge sağlanır. Bazı klinisyenler bireylere doğrudan güven sağlayabilirler. Yapılan araştırmalarda, Jennings, Sullivan ve Skovholt, destekleyici, güven verici ve aracı (işbirlikçi) bir ortam oluşturabilme yeteceğinin, uzman klinisyenlerin terapötik bağdaşmadan anladığı en iyi şey olduklarını saptamışlardır. 

İçgörüyü Geliştirmek, psikolojik problemlerle alakalı içgörü Freud’un temel amacıydı. Freud içgörüyü ‘ içsel direnle başa çıkmada tekrardan öğrenme’ şeklinde tanımlamıştır. freud özellikle bilinçaltı etkilerdeki içgörü ile ilgilenmiştir. Diğer terapistler ise bu içgörüyü, kendilik bilgisi ile ilgili genel doyum şeklinde ele alamaktadır. Bireylerin neden belli bir biçimde tutumlarını öğrenmekten kârlı çıkacakları varsayılmaktadır. Çünkü  elde edilen bilginin, yeni davranışın oluşuna katkı sağlayacağı beklenmektedir. Psikoterapistin bireyin içgörü düzeyini ilerletmedeki mantığı, tarih araştırmalarının önemine benzemektedir. Geçmiş yaşantılardaki hataları anlamaya ve tekrarlamamaya yardımcı olur. Tüm terapistler, bireylerin kendilerini gözden geçirmelerini, ve kendileri hakkında edindikleri bilgileri desteklemeyi hedeflerler.ancak buna ulaşmak amacıyla farklı yollardan ilerleyebilirler. İçgörünün gelişiminde kullanılan yöntemlerden bir diğeri ise bireyin tutum ve davranışlarının yorumlanmasıdır. Bunun hedefi, bazı önemli durumlarda bireyi psikoterapistin haklı olduğuna ikna etmek değildir. Bireylerin kendi davranışları, tutumları ve düşünceleri hakkında bilgi edinmesi için motive edilmesidir. 

Kendini ifade etme konusunda cesaretlendirmek, bireyler çoğunlukla, danışmanın yanında duygu ve düşüncelerini rahat bir biçimde ifade etme, dile getirme konusunda cesaretlendirilmektedirler. Bireyin farkında olmadığı çok uzun süredir içerisinde tuttuğu, varlığını kabullenmediği ve görmezden geldiği duyguların boşaltılmasını içeren katarsis adını alan bir yöntemdir. Danışman bireyin içerisinde tuttuğu bu duyguların dışa vurumu için bireyi cesaretlendirmektedir çünkü hapsedilen bu duyguların dışa vurulduğunda rahatlanacağı düşünülmektedir. 

Danışmanlar her zaman bireylerin duygularıyla ilgilenmelerine rağmen, duygu merkezli yöntemlerin değerleriyle ilgili görgü araştırmalar yavaş bir şekilde fazlalaşmaktadır. Bu araştırmalar, beş ve daha fazla bölümde duygu merkezli müdahalelerin değerini göstermektedir. (a) kabul edilir, yapıcı bir biçimde anlaşılması için ve ifade edilebilmesi amacıyla duyguları sentezden geçirmek ya da temas etmek; (b) işe yarayabilecek olan tutum ve davranışların eyleme geçmesi amacıyla özellikle dışavurumcu ve sözel olmayan teknikler uygulanarak belli başlı bazı duyguların odağın artırmak; (c) duyguların arzulanan şekilde değişmesine müsaade edecek yeni bilgilerin verilmesiyle duyguların yeniden yapılandırılması; (d) düşünce davranış ve tutumları tekrar değerlendirebilmek amacıyla duyguların uyandırılması; (e) bireyin fonksiyonelliğini etkileyen, olumsuz duyguların doğrudan değiştirilmesi. 

Yeni bilgiler edinmeyi sağlamak(eğitim), psikoterapiler çoğunlukla eğitici terapilerdir. Danışmanlar, bireylere problemlerini anlamalarında farklı yollar gösterdikleri için eğitimcidirler. Bireyin rahatça ve en iyi anlayabileceği şekilde bilgi vermelidirler. Bireyler, hangi bozukluğa sahip olduklarını, bozukluğun nasıl meydana geldiğini, sürecinin nasıl işlediğini ve bozukluğun üstesinden nasıl gelebileceklerini anladıkları süreçte gelişme kaydetmeye başlarlar. Bazı uzmanlar öğretmen misali bir rol içerisinde, bireylere direkt olarak tavsiye ve bilgi vermektedirler. Bazıları ise bireye evreni algılamanın çeşitli yollarının da olduğunu göstermek amacıyla direkt olmayan yöntemleri tercih etmektedirler. Yeni bilgiler, bireylere problemlerinin o kadar da nadir  rastlanır problemler olmadığını ve problemlerinin çözülebilir şeyler olduklarını gösterecek farklı bir görüş sunar.

Terapi dışında sorumluluk vermek( ev ödevi), danışanlar, bireylerin terapi sürecindeki olumlu değişimleri ‘kendi gerçek dünyalarına’ yansıtmalarını cesaretlendirmek için çoğunlukla bireylerden terapinin gerçekleştiği alanın dışında görevler gerçekleştirmelerini istemektedirler. Danışmanların birçoğu bireylere ev ödevleri vermektedir. Terapinin gerçekleştiği alan dışında verilen ev ödevlerini istenen gibi yapan bireylerin, yapmayan bireylere kıyasla terapiden daha fazla yarar sağladığı görülmektedir. Umut beklenti ve inanç geliştirmek, tüm terapi yöntemlerinde aynı olan işlemlerin tamamı, bireyde değişim amacıyla bireyde umut, beklenti ve inançları geliştirmeyi içerir ve bunlar çoğunlukla psikoterapötik iyi olmaya katkı sağlayan etmenler şeklinde anılırlar. Olumlu beklentilerin iyileştirme etkisinin yalnızca psikoterapi ile kısıtlı olmadığı bilinmektedir. Terapistler, terapideki etkinliğinin kullanılan özel yöntemlerden ziyade plesebo ekisiyle ilgili olduğunu ileri sürmektedirler. Terapideki plesebo etkisinin bilincinde olmak, özel yöntemlerin önemini ve özel yöntemlerin çeşitli çalışma biçimlerini anlamaya yönelik olan ihtiyacı yok etmemektedir. Etkili bir terapinin en önemli unsuru danışanın olumlu değişiklikler elde edebileceğine dair inancının sağlanmasıdır. Bireyler genellikle, mucizeler yaratabilecek bir terapist ile gelişmeler kaydedebilecekleri inancıyla terapiye gelirler. Bireylerdeki içsel çelişkiler çözümlendiğinde, birey korku, rahatlama ve umutlanmanın karışımı olarak adlandırılan terapinin büyük bir bölümüne duygusal olarak yatırım yapmış olmaktadır. (George P.Kramer, Dougles A. Bernstein, Vicky Phares, 2014: 286).

Uzmanlar, problemi anladıkları ve terapi süreci içerisinde her iki tarafında işbirlikçi olarak çok çalışması ve bağlılığıyla arzulanan değişimin olabileceği konusunda güven vererek bireylerin psikoterapiye olan inançlarını kuvvetlendirirler. Uzmanlar, psikoterapiyi başarı amacıyla bireyin beklentisini ve motivasyonunu arttıracak biçimde yapılandırarak, bireyin mümkün olduğunca kısa sürede problemleri ile ilgili bir başarı yaşamasını garantilemeye çabalamaktadırlar. Başlangıç aşamasında küçük bir başarı olarak görülen, bu küçük başarıların birleşiminin etkisi bireyin problemlerini anlamasına, yaşamını kontrol altına almasına ve var olan problemlerinin çözümlenebilir olduğuna olan güveninin pekiştirilmesine katkı sağlamaktadır. Bireylerin geliştirdikleri olumlu beklentiler ne kadar doğrulandıkları ile doğru orantılı bir biçimde büyümektedir. Bireyler kişisel değişimlerini farkına vardıkça, değişim göstermeye daha da kararlı olmaktadırlar ve bireylerin bu kararlı tutumları ise tedavinin başarısını daha da mümkün kılmaktadır. Bütün bu süreç içerisinde, danışman bu değişimlerin bireyin kendi çabalarının sonucunda gerçekleştiğini bireye göstererek, onun öz saygısını attırmayı hedefler.(https://psikohelp.com, 02.05.2022) 

Klinik müdahalede söz konusu etik esaslar, terapötik bağlamın oluşumuna ve şekillenmesine yardımcı olmaktadır. APA’nın etik kodları içerisinde belli başlı ilkelere yer vermektedir. Daha detaylı patolojilerde terapistlere yardımcı olmak amacıyla, bunun için yapılandırılmış yayımlara farklı ilkeleri de önermektedir. Psikoterapinin uygulanması, terapistin etik kuralların ve personel ilkelerine bağlılığı ile şekillenmektedir. Bahsi geçen bu bağlılık, bireyi ve kurulan ilişkiyi olumsuz etkilerden korumaktadır. (Topaç, Özgü, 2017:40) Etik kurallar, danışan ve danışmanı yasal tehlikelerden korumakla birlikte daha fazlasını yapmaktadır. Danışman hangi konularda olursa olsun zaman gözetmeksizin etik ilkelere bağlıdır. Klinik içerisindeki tüm durumlar etik esasları içermektedir ve etik ilkeler konusunda bir denge sağlamasının gerekliliğine vurgu yapmaktadır. APA’ya göre etik kurallar, klinik alanında çalışan psikologlar için etik esasların ana maddesi, psikologlar için APA etik esasları, ilkeleri ve davranış kurallarıdır. Ve iki bölümü içerisinde barındırmaktadır. Bunlar genel ilke ve etik standartlarıdır. Genel ilkeler ise beş bölümde ele alınmaktadır;

  • Yarar sağlamak, zarar vermemek 
  • Danışana karşı sadakat göstermek ve sorumluluk
  • Doğruluk ve dürüstlük 
  • Adaletli olmak, ayrım yapmamak 
  • İnsan haklarına ve normlarına saygılı olmak. (Erdoğmuş, Tiryaki, Torlak,2018:329)

Etik kurallar 10 maddeden oluşmaktadır Ve maddeler alt bölümlere ayrılmaktadır. Bu etik kurallardan 4’ü psikoterapistler için oldukça önem arz etmektedir. Bu dört kural gizlilik, yetkinlik yeterlilik, bilgilendirilmiş onam ve çıkar çatışmalarıdır. 

Gizlilik danışmanın, bireyin mahremiyetini korumasını içerir. Aynı zamanda belli başlı bazı özel konular dışında bireyin terapi esnasında danışman ile paylaştığı bilgiler başka birine anlatmamamsı anlamına gelmektedir. Bu ilke bireyin iyilik halleri en önemli öncelik sayılmaktadır. Bazı istisnalar dışında, danışmanının sorumluluğu yalnızca tek bir kaygı tarafından yönlendirilmelidir. (Selçuk, 2019:6)

Yetkinlik, terapistlerin yalnızca uzmanlıklarını tamamladıkları alanlarda çalışacakları ve uygulama yapacakları anlamını taşımaktadır. Terapistler profesyonel ve bilimsel bilgiye ait standartları korumalıdır. Yetkin olmak ve yeterli olmayı değerlendirmek oldukça güçtür. Yetkinlik, eğitim becerisini, belgelendirilmiş ve deneyim yeterliliklerinin birleşimi ile oluşmaktadır. Uygulamada ise, bu gereken deneyimleri edinmeden klinik açıdan değerlendirme ya da terapötik bağlamda uygulamalar  yapamayacakları bununla birlikte, bilgisi dışında olan kültürler ile terapi uygulamaları yapamayacakları anlamını taşımaktadır. Yetkinliğin gerekliliği, danışanları olumsuz sonuç doğuracak uygulamalardan korumaktadır. Klinik açıdan uzmanlaşacak kişileri staj konusunda ve eğitim kariyerlerinde gelişmeleri için motive etmektedir. (Köylüoğlu, Yalçınkaya Aklar, 2021:16)

Bilgilendirilmiş onam, bireyin haklarını korunmasını ve terapi süresince tedavinin temellerinden olan güvene dayalı ilişkilerin korunmasına yönelik bir aracıdır. Bununla birlikte etik ilke ve yasal bir yükümlülüktür. Bireyin çok çeşitli alternatifler içerisinden kişisel olarak kendilerine en yakın tekniği seçmek için bir karar vermelerini içeren bilginin paylaşılma sürecidir. (Maçkalı, 2014:228)

Bilgilendirilmiş onamda danışmana, danışanı gizlilik sınırları, tedavi süreci sonunda oluşabilecek durumları anlatman konusunda sorumluluk düşmektedir. (Maçkalı, 2014:228)

Çıkar çatışması, danışmanının terapötik açıdan sınırlılıkları veya terapötik bağlarını devam ettirme yükümlülüğünü içerir. Çatışmanının yapısı, oluşturulan terapötik bağlam içerisinde meydana gelebilecek etkileşim örüntüleri ile ilgili bazı beklentileri ve rolleri içermektedir. Bu çatışmalar, danışmanının bireysel çıkarları ile hastanın önemli çıkarlarının rekabeti sonucunda meydana gelir. Etik esaslar, terapistleri ne yapmaları veya ne yapmamalı açısından yönlendirmesine karşın bu esasların terapistlerin karşı karşıya kalacağı durumların tamamını içermediğine dikkat çekilmesi önem içermektedir (https://webcache,googleusercontent.com, 02.05.2022). 

Çalışmanın sonucunda bulunduğum çıkarım, klinik müdahalede alan uzmanları psikoterapi ya da grup psikoterapi tekniklerini kullanarak bilgi dağarcıkları ışığında bireylerin tutumlarını, yaşadıkları olaylara karşı verdikleri reaksiyonlarını ve fikirlerini istenilen biçimde değişime uğratmayı hedef edinirler. Psikoterapiler uzman terapistlerce terapötik bağlamın esasları çerçevesinde bireylerin sorunlarını çözmelerinde ve karşı karşıya kaldıkları sorunlarla baş etmelerini sağlamak için destekçi olmayı hedefleyen tedavi teknikleridir. Alan uzmanları, psikoterapi ışığında elde ettikleri bilgilerle kısıtlı kalmamalıdır. Aynı anda bireylerin oldukça çeşitli olan diğer özelliklerini de göz önünde bulundurmalıdırlar. ( içsel temsilleri, karakterize özellikleri vs. gibi) klinik müdahalede danışman, bireyin problemlerini değerlendirir, netleştirir ve saptanan bu  problemlerin düzeyini en aza indirgemeyi hedefler ve bununla birlikte bireye tedavi süresince sahip olduğa bozukluğa ilişkin içgörü bilincini kazandırmaya çabalar. 

Klinik müdahalede danışman, bireyi olumlu bir süreç izleyebileceği, değişim ve gelişim sergileyebileceğine de inandırmakta ve bireyi cesaretlendirmektedir. Danışmanlar, bireye çoğunlukla yeni bilgiler öğretmeyi hedeflemekte ve bireylere verdikleri ev ödevleri sayesinde onlara sorumluluk bilinci kazandırmayı kendilerine amaç edinmektedirler. Verilen bu ödevlerin doğrultusunda bireylerin kendilerini zorlayan durumların neler olduğu konusunda bir çıkarım yapmalarına yardımcı olurlar. Klinik müdahalenin alan için önemi oldukça fazladır. Klinik müdahale, bozukluğu olan bireylerin, bozukluklar sonucunda problemler yaşamaları sebebiyle yardıma ihtiyaç duymaları nedeniyle başlamaktadır. Danışmanlar, psikoterapi , grup psikoterapisi ve rehabilitasyon gibi oldukça çeşitli tekniklerle probleme sahip bireylere destek olmaya içerir. Müdahale süresince klinik uzmanları, bireylerin kendilerinden, amaçlarından ve yaşam öykülerinden bahsetmeleri için yardımcı bir rol üstlenmektedirler.  Uzmanlar bireylerin hayatlarında yaşadıkları problemlerin yanı sıra onların hayatlarında değişiklik meydana getirebilecek konuları da göz önünde bulundurarak süreci devam ettirmelidirler. Böylelikle bireylerin süreci başarılı bir biçimde tamamlayacaklarına dair düşünce ve inançlarını geliştirmiş olurlar. 

 

KAYNAKÇA

Arıkan, G. (2017). Klinik Psikolojide Önleyici Müdahale/Klinik Psikolojide Önleyici Müdahale. Türkiye Klinikleri J Psiko-Özel Konular , 2 (1), 80-8.

Demir, R., & Fulya, T. Ü. R. K. (2020). Pozitif psikoloji: Tarihçe, temel kavramlar, terapötik süreç, eleştiriler ve katkılar. Humanistic Perspective, 2(2), 108-125.

Erdoğmuş, N., Torlak, Ö., & Tiryaki, K. B. iş ahlakı.

George P. Kramer, Douglas A. Bernstein, Vicky Phares, KLİNİK PSİKOLOJİYE GİRİŞ, MENTİS YAYINCILIK, İSTANBUL, (10.2014)

Gülşen, Ö. Z. G. Ü., & Topaç, H. (2017). Psikolojide yapılan etik ihlallerin sinemada yansıtılması bağlamında “deney” filminin değerlendirilmesi. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 4(1), 39-51.

KÖYLÜOĞLU, B., & ALKAR, Ö. Y. Psikoterapistlerin Mesleki Yeterliliğini Belirleyici Bazı Değişkenler: Yeterliliğinin Değerlendirilmesi, Kişisel Terapi, Öz Bakım, Duygusal Yeterlilik. Muhakeme Dergisi, 4(1), 14-27.

Maçkalı, Z. (2014). Ruhsal bozukluklarda bilgilendirilmiş onam ve onam verme kapasitesi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 6(3), 227-242.

Selçuk, Ş. (2019). İleri Yetişkinlerle Çalışan ve Araştırma Yapan Psikologların Dikkat Etmesi Gereken Etik Konular. Türk Psikoloji Yazıları, 22(44), 1-11.