Kendine Yetebilen Çocuklar
Yetiştirmek
Sıfırdan başlayan ebeveynler kimler?
Tüm ebeveynler sıfırdan başlar. Her çocukla birlikte sıfırlanma devam eder. Kim olursanız olun, mesleğiniz ne olursa olsun, kaç yaşında olursanız olun bu durum değişmez.
Peki bu sıfırlanma nasıl bir şey; gelişim sürecinde sıfırlanma aslında büyümeye başladığınız olgunlaştığınız anlamına gelir. Yani dipten başlarız. Yeniden doğarız. Seviye katedersiniz. Artık asla önceki senden bahsedemeyiz.
Bu güne kadar kendinizi geliştirdiğiniz tüm alanlarda farklı bir bakış açısına sahipsiniz. Günlük hayatınız değişir, hazırladığınız projeler değişir, konuşma şekliniz bile değişir. Öncelikleriniz değişir..
Tüm bu birikiminiz ile bebeğinizi yetiştirme arzu ve isteği ile yola çıkarsınız. Ona en güzelini sunma isteğidir bu yaşadığınız. En güzel şekilde yetiştirme, büyütme, besleme arzusu..
Bu arzu ve istek sizi yanlış bazı tutumlara sürükler. Aşırı iyi niyetli oluruz bazen, kural koyamayız. Her isteğini yetebilmeyi isteriz. Kendi ulaşamadığımız imkanların onun hayatında olmamasını isteriz. Bu arzu ile yeni büyüyen benliğimizi de doyurmuş hissederiz. Ancak büyüttüğümüz kendi benliğimiz değil yeni bir kimliktir. Bunun farkına varmalıyız.
Bir çocuk sınırsız imkanlar ile yetiştirilmez. Sınırsız imkan ona çaresizlik yükler. Yapacak hiç bir şeyinizin olmadığını düşünün.. Çocuğumuzun kendini keşfedebilmesi, büyüyebilmesi için sıkılması şarttır. Sıkılmadan yeni bir şey üretemeyiz, keşfedemeyiz.
Yeterli ve kısmen az oyuncak okul öncesine kadar kendini keşfetmesine izin verecektir. Göz göze olmak, arayışlarına rehber olmak, bazen isteklerindeki ısrarcılığı sabırla beklemek, ağlama krizlerinde sakin kalabilmek çocuklarımızın asıl ihtiyacıdır.
Yeni bir dünya ile biz de yeniden doğar, büyür gelişiriz.. bu yüzden her ebeveyn sıfırdan başlar..
Okul öncesi dönem sanıldığı kadar basit mi?
Ev eğitiminin önemli kısmı artık bitti. Şimdi artık okul dönemi başladı. Her çocuk aslında okula kendi ailesinin hayatını taşır. Bu yüzden okul öncesi öğretmenlerimizin aileyi keşfetmesi zor olmaz. Yani siz kendinizi tanıtmasanız da onlar sizi tanırlar. Bu yüzden okul öncesi kurumu sizin ailenizin bir parçasıdır.
Okul öncesi eğitim kurumundan ebeveynin beklentisi güvendir. Ancak güven tek taraflı alınan bir duygu değildir. Güven hem alınır hem verilir. İyi seçim yapılmalı. Takip edilmeli ancak paranoyak olunmamalıdır. Bu durum öğretmenini tedirgin eder ve tedirginlik çocuğa geçer.
Verilen ödevler sizin ve çocuğunuzun gelişim süreci ve paylaşımı için çok değerlidir. Ödevi eksiksiz yapmaktan çok çocuğunuzu gözlemlemeniz son derece önemlidir. Akademiye hazırlık, sorumluluk bilinci, kurallara uyma, içe kapanma, baskın olma, stresi yönetme duyguları gözlemlenmelidir.
Aynı zamanda okul öncesi dönem sosyalleşmenin başladığı dönemdir. Hem çocuğumuz için hem de bizim için. Davranış şeklimizin değerlendirildiği duygusu bizi kaygılandırabilir. Unutulmamalıdır ki her çocukla sıfırdan başlıyoruz. Değişim, gelişim sürecimiz devam ediyor. Yanlış yapmak bizi küçültmez. Yanlışlar en büyük öğreticidir..
Okul öncesi aslında tam bir akademiye hazırlık sürecidir. Eleştiriler çok değerlidir. Çocuğumuzu her yönü ile daha iyi tanımamızı sağlar. Nasıl yol alacağımız konusunda bize rehberdir. Basit bir oyun, resim, eğlence durumundan çok daha fazla gelişim içerir. Aynı zamanda telafisi kolaydır..
Akademik başarı neyi işaret etmez?
“Sen ne için buradasın?”
“Neyi yapmaktan hoşlanırsın?”
“Ne yaparken kendini en iyi hissedersin?”
“Kendini nasıl ifade edersin?”
Sorularının yanıtı akademik başarı değildir. Akademik başarı aslında ne kadar sistemli çalıştığını gösteren sayısal veridir. Her çocuk kendi özelinde zekidir ve iyi bir yönlendirme ile çok başarılı bir kariyere sahip olabilir. Ancak bunlar çocuğumuzu ruhsal olarak sağlıklı yapmaz. Kendine yetebildiğini göstermez. İçindeki boşluğu doldurmaz. Yani akademik başarı sadece sayısal veridir. Amaç değil araçtır.
Henüz kendi hikayesinin farkında olamayan birey (7 yaş) artık daha çok bilişsel sürece sahiptir. Yavaş yavaş kanatları çıkmaya başlamıştır. Günün 7-8 saati sizden uzakta yalnız olarak yaşamaktadır. Bu dönemin beklentisi akademik anlamda sağlam temeller atmaktır.
Okuma anlama becerisi, gözlem yeteneği, değerlendirme kabiliyeti nicel verilerle ölçülür. Veriler yine bize rehberdir. Düşük puanlar bir soruna işaret eder. Önlem almamız için ön uyarılardır.
Örneğin DEHB olan bir çocuğun başarısını ölçemez. Çabuk sıkılmak, odaklanma problemi yaşamak, sınıfın uyumunu bozmak ya da içe kapanmak ile kendini gösterir. Fark etme işi öğretmenin ve ebeveynindir. Değerlendirme yapmak ve ona uygun koşullar sağlamak ebeveynin işidir. Uzman görüşü sayesinde sorun aşılır. Yine DEHB örneğinden yola çıkarsak çok yönlü bir destek programı gerektirir. Psikoterapi, spor, eğitim, meditasyon teknikleri, beslenme, uyku, vitamin desteği ve ilaç ile bütüncül bir program hazırlanmalıdır. Tüm bunlar uygulandığında çocuğun özgüveni yerine gelir ve başarısı artar.
Siz ne kadar ergendiniz?
Ergenlik, çocuk ve ebeveyn ilişkileri için ikinci bir şanstır. Daha önce kaybedilmiş zamanı telafi süreci olarak da görebiliriz. Çoğu ebeveyn ergenlik döneminden korkar ve görmezden gelir. Çünkü artık yanına yaklaştırmayan, odasına almayan, az konuşan, az iletişim kuran bir birey vardır karşısında. Aynı zamanda ebeveynin yaşı da bir dönüm noktasına gelmiştir.
Kariyerinde sorumluluklarının artığı bir dönemdedir. İş yükü artmıştır. Daha fazla iletişim kurulması tavsiye edilirken günlerin, haftaların ayların nasıl geçtiğini anlamadığımız bir süreçte kendimizi buluruz.
Kendi kimlik bunalımımız, buhranlarımızın şifresini arama sürecimiz devam ederken buna birde çocuğumuzunkiler eklenir. Önümüzde yaşanan ergenin kimlik arayışı bizi bu sürece sokmuş bile olabilir. Tüm doğrular, inançlar sorgulanır. Öncekilerden daha zoru ile karşılaştığını fark eden ebeveyn ya kaçar ya da kendisini çocuğu ile birlikte geliştirir. Henüz kendine yetebilmeyi öğrenemeyen ebeveyn için bu durum çok zor ve meşakkatli olabilir.
Ergen gencin gözü hala ebeveynindedir aslında, başetme sürecinizi, sınırlarınızı siz farketmeden test eder. Nasıl üstesinden geleceğinizi görmek ister. Çünkü hayattaki rehberi sizsiniz. Çocuklarımızın kitaplarda var olan ile gerçek yaşantının farklı olduğunu fark ettiği dönemdir. O yüzden sorgulama süreci her zamankinden daha fazladır. Yeterli donanıma sahip olmamız gerekir ancak soruların nereden geleceği pek belli olmaz. Bilmediğimiz konu hakkında yorum yapmamız gerektiğini de öğretmeliyiz. ‘Bu konu hakkında bilgim yok’ ya da ‘hmmm, ilk defa duyuyorum. Hadi gel beraber araştıralım’ şeklinde araştırmaya yönlendirmeliyiz.
Kendine yetebilmenin sekiz işareti nedir?
1.İLETİŞİM SAĞLIĞI; çocuğun çevresi ile iletişimi nasıl, neleri değiştirmek yeniden planlamak gerekiyor planlamamız gerekiyor.
2.TEK BAŞINA ÜSTESİNDEN GELMEK; zorda kaldığı durumlar oluyor mu? Üstesinden nasıl geliyor? Ebeveyn olarak siz nasıl destek olabilirsiniz?
3.SORUMLULUK BİLİNCİ; sorumluluk alma isteği var mı? Kendisi planlıyor mu?
4.EVDE SORUMLULUK ALMAK VE DESTEK OLMAK; evde görev paylaşımı var mı?
5.SORUNLARINI TEK BAŞINA ÇÖZEBİLMEK; Bir sorun olduğunda size mi getirir? Yoksa çözmek için çabalar mı?
6.BAŞ ETME BECERİSİ; sınav kaygısı, sunum becerisi, tahtaya kalkmak gibi stres ortamlarında nasıl davranıyor?
7.BÜTÇE YÖNETİMİ; verdiğiniz harçlığı nasıl yönetiyor?
8.RİSK ALABİLMEK; pasif kalmak yerine harekete geçmek için ne kadar hazır?
Sağlıkla kal, Neslihan.