İşte Bu Doktor İndir
Kaygı bilinçdışı çatışmaya bağlı olan ve nesnesi kişice tanımlanamayan içsel tehlikeye karşı gösterilen tepkidir (Öztürk, 1981). Sürekli kaygı ise Spielberg’ in tanımıyla bireyin dışsal tehlikelere bağlı olmaksızın sürekli olarak öz değerlerin  tehdit altında olduğunu hissederek stres altında olma halidir. Kaygıda birey durumla orantısız gizli ve öznel bir tehlike algılanır. Dışsal durumun gerçekliği ile verilen tepki orantısızdır. Gerçekte olan ile buna verilen tepki arasındaki yanlış ve olumsuz değerlendirilir. Birey duyguyu yaratan gerçek nedenlerin farkında değildir. Durumluk ve sürekli kaygı olarak iki temel ayrıma bakıldığında ise durumluk kaygı (korku) ile sürekli kaygı arasında kinetik ve potansiyel enerji gibi bir farklılık vardır. bireyin sürekli kaygısının yüksekliği günlük yaşamda ya da yaşamsal dönemlerdeki durumluk kaygısının da yüksekliğine neden olmaktadır. Bu içsel olarak her an patlamaya hazır olan bir kaygının herhangi bir dışsal uyaran bulduğunda çok daha hızlı ve şiddetli patlaması olarak değerlendirilebilir. Kaygının Oluşması ve Yerleşmesi Kaygı şimdi ve burada bireyin çevresi ile ilişkilerinin bozulmasına, potansiyelini tam olarak gerçekleştirmesine engel olmakla birlikte kökenlerini çocukluk dönemi yaşantılarından alır. Aşırı reddedici ve küçük düşürücü tutumlar, özellikle ergenlikte yetişkinlerin alay eden tutumları; cezalandırıcılık ve cezalandırmaya ebeveynin itici davranışlarının eşlik etmesi; çocuğun alt kirletme ve cinsel oyunlarının tepki ile karşılanması; ebeveynlerin birbirleri ile karşıt tutumları, boşanma süreci ve sonrası devam eden çekişmeler; çocuğun ilk toplumsallaşma deneyiminde karşılaştığı güçlükler; arkadaş ilişkilerinde itici ve küçük düşürücü davranışlara maruz kalmak kaygının kökenlerini oluşturan deneyimlerdendir. Bakım veren kişi, ebeveyn olarak değerlendirilebilecek kişiler burada anne ve babanın kendisi olabildiği gibi bakıcılar, büyük ebeveynler, öğretmenler, yakın çevredeki diğer yetişkinler de ebeveyn olarak kabul edilir. Çocuğun bu ebeveynler ile olan deneyimleri kaygının yerleşmesinde büyük önem taşır. Özellikle çocuklar gücünü aşan gelişim görevlerinde zorlandıklarında, reddedici, küçük düşürücü, alaycı tutumlara maruz kaldıklarında kendilerine güvenlerini kaybeder ve öğrenilmiş çaresizliği yaşarlar. Bakımverenlerin kişilik özellikleri de bireyin kaygı yaşamasına neden olabilecek niteliktedir. Ebeveyn ve çocuk arasındaki bağlanma ilişkisinde çocuk ebeveynin duygu, düşünce ve fizyolojik tepkilerini, moral değerlerini, hangi durumlarda korku ve kaygı tepkisi gösterdiklerini görür ve bunlarla da bağ kurarlar, içselleştirirler. Çevrelerinde onlara bakım ve güvendelik verecek yetişkinlerin güvensiz, kaygılı ve korkulu olması çocukların da korkularını arttıran hatta terörize eden, kaygılarının sağlıklı regüle edilmesine karşın engelleyici içselleştirmelere neden olur. Sözel olarak ifade edilemeyen dönemlerden itibaren bilinçdışına yerleşen bu deneyimlerle içsel temas kesilir ve benzer durumlarda nedeni belli olmayan kaygı tepkileri ve beden gerilimleri ortaya çıkar. Nesnel kaygı bireyin yaşamını, benliğini tehdit eden, ihtiyaçlarının karşılanmasına engel olan, toplum içindeki saygınlığının sarsılmasına neden olabilecek somut tehlikeler sonucu ortaya çıkan bir duygu iken kaygı bozukluğunda bireyler neredeyse her durumda, küçük sorunlarda dahi tedirginlik, endişe ve huzursuzluk yaşamaya başlarlar. Bu bireyin hem bilişsel, duygusal ve fizyolojik anlamda rahatsız edici belirtiler (semptom) göstermesine neden olur. Kaygı Bozukluğu Türleri Kaygı bozukluklarında aşırı ya da sık yaşanan kaygı mevcuttur. Yaygın kaygı bozukluğu dışında özellikle fobilerde olağan dışı yoğun korku yaşanır. Panik Bozukluk; Bireyler tekrarlayan panik ataklarına pek çok farklı fiziksel ve diğer semptomların da eşlik ettiği ve başka atakların da olacağına; ataklara bağlı başka zihinsel ve davranışsal değişimlerin olacağına ilişkin en az 1 ay ya da daha fazla süren endişe ve tedirginlik yaşarlar. Panik bozukluk ataklarında en sık yaşanan semptomlar şunlardır; Şiddetli kalp çarpıntısı, kalp atımını duyumsama, kalp atışında hızlanma Terleme, titreme ve sarsılma Nefes almada güçlük, boğulma, nefessiz kalma ile başlayan göğüs ağrısı Bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik Sıcak basması ya da üşüme, el ve ayaklarda karıncalanma-uyuşma Derealizasyon  (gerçek dışılık) ya da depersonalizasyon (benliğe yabancılık) Aklını kaybedeceği ya da öleceğini düşünme   Kontrolünü kaybedeceği düşünceleri Dehşete kapılma ile neredeyse felç olma hali Agorafobi; Kaygı hissettiğinde yardım bulmakla ilgili güçlük yaşayabilecekleri en az iki durumla ilişkili yoğun kaygı ve korku yaşama halidir. Açık alanlardan, toplu taşıma araçlarından, meydanlık yerlerden, tünellerden vb. kaçınma hali mevcuttur. Birilerinin kendisine eşlik etmesine ihtiyaç duyarlar. Korkulan duruma maruz kaldıklarında tedirginlik ve sıkıntı yaşarlar. Özgül Fobi; Belirli nesne ya da duruma karşı sürekli tetiklenen aşırı korkudur. Bireyler fobi geliştirdikleri özgül nesne ya da durumlara karşı nedensiz korku yaşarlar. Sıklıkla hayvanlar, kan, yükseklik, uçakla seyehat etme, kapalı alanlarda kalma, ve gök gürültüsüdür. Bu özgül nesne ya da durumlara maruz kalmanın yarattığı kaygı bir panik atağı ya da daha genelleştirilmiş bir kaygı olarak ortaya çıkabilir. Sosyal Kaygı Bozukluğu; Sosyal değerlendirme olasılığına maruz kalındığında sürekli, belirgin ve orantısız bir korku duygusu ortaya çıkar. Bireyler sakar, aptal veya utanç verici görünme korkusu yaşarlar. Yemek yerken tıkanma, yazı yazarken titreme, topluluk önünde konuşurken ya da performans gösterirken yapamama gibi durumlardan duyulan endişe en yaygın görülen nedenlerdir. Yaygın Kaygı Bozukluğu; Pek çok konu ile ilgili kaygılı, gergin hissetme hali olarak tanımlanan Yaygın Kaygı Bozukluğu’ nda bireyler akut panik nöbetleri yaşamasa da farklı konulara dağılan kaygı ve gerginlik oldukça yüksek düzeydedir. Sağlık, ailevi problemler, para, iş ve okul gibi alanlarda yaşanan sorunlar bireylerde aşırı kaygı ve gerilime, kas gerilmelerine, huzursuzluk, çabuk yorulma, sinirli ve gergin hissetmeye, dikkat ve uyku sorularına neden olur. Günün en az yarısında birçok olay ya da durumla ilgili hissedilen kaygı duygusuna huzursuzluk, kolay yorulma, odaklanmada güçlük, kolay öfkelenme, kas gerginliği, uyku bozukluğu semptomlarından en az üçü eşlik eder. Yukarıdakilerden başka ayrılma kaygısı daha çok çocuklarda görülen bir kaygı türü olmakla birlikte çocukken ayrışma kaygısı yaşayan bireylerin üçte birinde yetişkinlik dönemlerinde de devam eder. Başka bir sağlık durumuna ya da psikolojik rahatsızlığa bağlı kaygı bozukluğu, madde\ilacın yol açtığı kaygı bozukluğu, başka türlü adlandırılamayan kaygı bozukluğu diğer alt türlerdir. Kaygı Bozukluğunda Psikoterapi Kaygı Bozukluklarında pek çok psikoterapi yaklaşımı işe yarayabilir.  Bunlardan bazıları Psikodinamik Psikoterapi, Davranışçı Psikoterapi, Bilişsel ve Bilişsel Davranışçı Psikoterapi, Gestalt Terapi, Şema Terapi ve diğerleri. Şema terapi yaklaşımı ile Kaygı Bozukluklarının psikoterapisine bakacak olursak; Şema Terapi bebeğin beden-varlık olarak dış dünyayla temas ettiği andan itibaren temel ihtiyaç alanlarında karşılaştığı ihmal, istismar ya da aşırı verme deneyimlerinin diğeri, dış dünya ve bebeğin kendisi hakkında örüntüler oluşturması ve daha sonraki dönemlerde de bu örüntülerin kalıplaşarak şemaları ve modları oluşturması temeline dayanır. Ebeveynin bebek-çocuk ile kurduğu ilişki şemaların oluşumunun temeli kabul edilir. Şema terapiye göre bebeğin temel ihtiyaç alanları güven, sağlıklı sınırlar,  kendini belirleme, kendini gerçekleştirme, spontanite-oyun ve yaratıcılıktır. Bireyin bebeklik döneminden itibaren bu temel ihtiyaç alanlarında sağlıklı karşılanmamış ihtiyaçları yetişkinlik döneminde de bu ihtiyaçların sağlıklı alma-vermesiyle ilgili çatışmalar yaşanmasına neden olabilir. Kaygı Bozukluklarında Şema Terapi ise bireyin kaygı bozukluğunu erken dönemdeki karşılanmamış hangi ihtiyaç alanlarına dair bir nedenden dolayı yaşadığını keşfederek bu ihtiyaçların çocukluk döneminden ‘şimdi ve burada’ya sağlıklı bir ilişkisel ebeveyn bakımı köprüsü kurulmasını sağlamak, bireyin sağlıklı yetişkin yanını güçlendirmek ve kendi ihtiyaçlarına şimdi ve burada sağlıklı bakımı verebilmeyi deneyimlemesini sağlamak üzerine kuruludur. Sağlıklı yetişkin yanının özşefkat, özdeğerlilik, farkındalık gibi alanlarda güçlendirilmesi ilerleyen süreçlerde farklı yaşamsal dönemlerde hissedilmesi muhtemel zor duygulara karşı sağlıklı ve esnek bir benlik gelişimi sağlarken bireyin kaygı ile kurduğu olumsuz şemalar çözümlenerek sağlıklı bir ilişkiye dönüştürülür. Kaygı dünyada var olmaya devam etmenin doğal bir duygusu iken onunla ilk karşılaşmalarımızı travmatik yapan çocukluğumuzda çevremizdeki dünyadır. Kaygı Bozuklukları hayatı düğümleyebilen ve terörize eden bir bakış açısı sunarken bunu yaşayanların buradan sağlıklı bir çıkışın mümkün ve her zaman açık olduğunu bilmeleri ve bu yola bir adım attıklarında kendilerine dair çok daha güzel yollar keşfedebileceklerini kendilerine hatırlatmaları dileklerimle.