KADINDA CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU
Cinsellik, doğum öncesinden başlayıp, yaşamın tüm evrelerinde devam eden, üremeyi, cinsel açıdan haz almayı içeren yaşamın önemli bir parçasıdır. Cinsel sağlık durumu ise kişinin cinselliğine bağlı sosyal, bedensel ve bilişsel refah durumudur. Cinsel hayatın sağlıklı olması bütüncül sağlığı önemli ölçüde etkilemekte ve bireyin yaşam strandartını arttırmaktadır.(Aras, 2020:13) Cinsel sorunlarla karşılaşmak, kişiyi, kişinin ailesini, eşini etkileyebilecek bir problem oluşturabilmektedir.Cinsel sağlık problemleri arasında cinsel işlev bozukluğu, orgazm bozukluğu, cinsel kimlik bozukluğu, cinsel istekte azalma gibi çeşitli kaygı sorunlarını içeren cinsel bozukluklar yer almaktadır. (Gülen, Keseroğlu, Özgür, Yıldız, 2018:270)
Cinsellik vücudun çeşitli reaksiyonları içeren karmaşık br yapıya sahiptir. Kadının hayat standartlarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Kadınlarda en yaygın olarak görülen bozukluklar; cinsel arzuda önemli derecede düşüş, orgazm bozuklukları ve cinsel uyarılma bozukluklarıdır.
Kadının cinsel bozukluğu problemlere yol açtığında kadının hayat standartlarını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.(Demirezen, Dilşah Karaçam, 2021:57)Bireyler arası iletişimi olumsuz etkileyen bu bozuklukların yineleyici olması çeşitli sorunları meydana getirmektedir. Yapılan araştırmalar KCD’nin erkek cinsel bozukluklarına göre yeterli olmadığını göstermektedir. KCD ile bireylerin hayat standartlarının düzeyi bir çok konuda ele alınmaktadır ve üreme süresince birbirlerine paralel bir etkileşime sahiptir.
Yapılan önemli ve detaylı araştırmalarda bireylerin cinsel beraberlikleri ile ilgili sorunları tespit etmek kolay değildir. (Beji, Kızılkaya Özcan, 2018:133)
Bu bozukluk; cinsel ilgide azalma, cinsel ilişki esnasında ağrı yaşama ve orgazm bozukluğu şeklinde bilinmektedir. Bu bozukluğa kadın ve erkek bireylerde çok sık rastlanır fakat kadın bireyleri daha fazla etkilediği bilinmektedir. Bu bozukluk kadınları maddi, ruhsal ve sosyal açıdan kötü bir biçimde etkileyen, bireyin hayatını bir çok yönden olumsuz etkileyen ve bir çok yönü olan bir bozukluktur. Bu hastalığın fonksiyonel bozukluk olarak nitelendirilebilmesi için bireyde sorunlara yol açması gerekmektedir. KCD’nin nedenleri arasında ise genetik faktörler, ruhsal faktörler, çevresel ve kültürel faktörler yer almaktadır. Bireyin ruh sağlığı durumu, aile öyküsü, hayat stili, çevresel durumlarının da bu bozukluğu etkilediği görülmektedir. Depresyon, kaygı bozuklukları, çocukluk çağı travmaları, ilişki içindeki anlaşmazlık, partnerde görülen bozukluklar, yaşam sürecini strese sokan faktörler bu bozukluğu ciddi oranda etkilemektedir. (Yeni, 2019:185)
Cinsel ilgi uyarılma bozukluğu, bu bozukluk cinsel açıdan uyarılmışlık durumunun azlığı veya büyük ölçüde düşmesiyle ilgilidir. Bu bozukluk kadında hipoaktif olan cinsel bozukluk ile ilgili iken cinsel uyarılma durumu ise vajinanın ıslanması, genital bölgenin ısısı ile ilgilidir. İlgi ihtiyacı ile uyarılmışlık durumu klinik açıdan bir arada ele alınmaktadır. Bunun nedeni kişilerin karşı cinsten gördüğü ilgiyi bireysel açıdan uyarılmışlık durumlarından bağımsız düşünememeleridir. (Bekmezci, Meram,2020: 235)
Genital pelvik ağrı, bu hastalık ağrılı cinsel birliktelik tanısı ve vajinusmus tanısının beraber görüldüğü bir rahatsızlıktır. Kadın cinsel işlev bozukluklarında en çok karşılaşılan bu bozukluk, vajinal bölgenin girişindeki kaslarda ortaya çıkan ve vajinal birlikteliği engelleyen istem dışı görülen kasılmalardır. Ve bireylerde bu belirtiler nedeniyle cinsel birliktelikten kaçınma görülmektedir.
Cinsel birliktelik esnasında ya da birliktelik sonrasında meydana gelen üreme organlarının bulunduğu bölgedeki ağrı şeklinde ele alınmaktadır. Bu bozukluğun çoğu zaman travmatik olaylar ya da üreme organlarının bulunduğu bölgedeki rahatsızlıklarla ilgili olduğu söylense de bu bozukluğun nedenleri arasında sosyokültürel ve bir çok yaşamsal durumun bulunduğu, hastalık seyrinde etkili olduğu gözlemlenmiştir. Aynı zamanda uyku sorunları, stresli yaşam olayları, bedende fizyolojik değişmeler, hamilelik, hayat stili ve madde kullanımının da etkisinin olduğu yapılan araştırmalar sonucu belirtilmiştir. Bireylerin cinsel birlikteliğini olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. (Uzunoğlu, 2021:15)
Vajinimus, Vajenin giriş kısmındaki kasların spazmı sonucunda cinsel birlikteliğin imkansız veya aşırı düzeyde sancılı bir kaz rahatsızlığı olduğu, kasların kasılmasıyla beraber bütün vücudun kasılması, bacakların kapanıp açılamaması, korku sonucu verilen geri çekilme reaksiyonu ve vajinal girişin hiçbir şekilde olamayacağı düşüncesine eşlik etmesidir. Vajinimus, genellikle cinsel birliktelik ile kısıtlı kalmamaktadır. Bazen tampon kullanımı esnasında ve jinekolog muayenesi esnasında da görülebildiği bilinmektedir. Bireyin kasılan kaslar üzerinde hiçbir hakimiyetinin olmadığı inancı sebebiyle cinsel işlev bozukluklarından kadını en çaresiz hissettiren bozukluk olduğu görülmektedir. APA vajinismus bozukluğunu primer vajinusmus ve sekonder vajinusmus olarak sınıflandırmıştır. Primer vajinusmus, kadın bireylerin cinsel yaşantısının başladığı ilk andan itibaren herhangi bir cinsel birliktelik yaşayamaması şeklinde tanımlanmaktadır. Sekonder vajinismusta ise bireyin öncelerde vajinal birliktelik yaşayabildiği ancak travma oluşturan bir olay sonrasında istemsizce kasılmalar sonucunda birliktelik yaşayamadığı durum olarak nitelendirilmiştir. (Demirezen, Karaçam, 2021:57)
Orgazm bozukluğu, bu bozukluk kadında cinsel birliktelik sonrasında orgazmda uzun süreli ve yineleyici gecikme ya da yoksunluk şeklinde ele alınmaktadır.
İlişkilerde partnerler arasında duyguların daha az bir şekilde belli edildiği, gösterildiği ya da dile getirildiği zamanlarda orgazm olamama durumunda artış meydana gelmekte ve bu bireylerin fiziksel ve duygusal temastan haz aldıkları görülmektedir. Bununla birlikte kadınlarda orgazm olmayı etkileyen etmenler arasında ; cinsellikle alakalı travma oluşturacak bir yaşam hikayesi, eş ile iletişim problemleri, değer yargıları ve bu etmenlere eklenebilecek çeşitli psikolojik problemler yer almaktadır. (Işık, 2020:6)
Bu hastalığın tanısının konulabilmesi için neredeyse altı ay sürmesi ve aşağıdaki belirtilerden biri veya birden fazlasının görülmesi ve kişide fonksiyonel bozukluğuna sebep olması gerekmektedir. Bu belirtiler; orgazmda belli bir gecikme, orgazm yoksunluğu ve orgazm hislerinin şiddetinin ciddi oranda düşmesidir.
Etiyolojik faktörleri ele alındığında partnerler arası uyarılma bozukluğu, travmatik cinsel olaylar, kişide görülen rahatsızlık ve eski cinsel deneyimlerin bulunduğu belirtilmektedir.(Çalı, 2021:18)
Cinsel fonksiyon rahatsızlıklarının özünde ‘arzu, cinsel açıdan uyarılmışlık hali, orgazm dönemi ve çözülme dönemlerini içeren cinsel reaksiyon durumununda bozukluk meydana gelmesi ve birliktelik esnasında ağrı hissedilmesi;’ yer almaktadır. Bireyin bu açıdan problemli olarak bilinmesi için bu olayların tek başlarına görülmemesi gerekmektedir. Bu olaylara kişiye özgü stres olaylarının, eşi ile olan birlikteliğinde problemli bir biçimde algılanması da eşlik etmelidir. Tanımlama yapılırken bu durumun sıklıkla görülüp görülmediği ve yineliyici mi olup olmadığı dikkate alınmalıdır.(Yeni, 2019:185)
Bu hastalığın tedavisinde; davranışçı terapi tekniği uygulanmaktadır. Ayrıca bu bozukluğa neden olan ruhsal ve kalıtımsal etmenlerin de tedavi sürecinde göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu nedenle hastalığın tedavisinde çeşitli tedavi teknikleri bir arada kullanılmaktadır. BDT bu hastalığın tedavisinde en sık kullanılan tedavi tekniklerinden biridir.
BDT, Bu terapinin hedeflediği şey; bireyin cinsel açıdan uyarıldığında sergilediği hatlı tepkilerin doğru tepkilerle değiştirilmesidir. Bu açıdan tedavi içerisindeki müdahaleler bu bozukluğun seyrinde etkili olan biliş etmenlerini ve davranış etmenlerini dikkate almaktadır.(Sargın, Türkçapar, 2018:8)Bu bağlamda bilişsel davranışçı terapide psikoterapi, yeniden yapılandırma, kişiler arası ilişkileri kuvvetlendirme, doğru mastürbasyonun öğretilmesi, rahatlama egzersizi ve alınan hazza yoğunlaşma gibi çeşitli yöntemlerden faydalanılmaktadır.
Yapılan araştırmalarda bilişsel davranışçı terapi bu psikopatolojinin tedavisinde etkili olduğu görülmüştür. Bozukluğun tedavisinde bu yöntem sıklıkla uygulanılsa da bu yöntemin sırınlıklarının da olduğuna dikkat çekilmiştir. Günümüzde bu bozukluğun tedavisinde bilişsel davranışçı terapi ile birlikte veya başka bir seçenek olarak bilinçli farkındalığı temel alan terapi yöntemleri de kullanılmaktadır. Bilinçli farkındalık terapisinde kişinin odağını bilinçli ve yargılayıcı olmadan o anki deneyimlere yönlendirmesi amaçlanmaktadır ve iç görü rahatlama tekniklerinden biridir. Temelini oluşturan bileşenler; şu ana odaklanma, iç görü yeteceğine sahip olma, yargılayıcı olmama ve var olan durumu kabul etmedir.
Bu yöntem teknik ve pratik açıdan BDT’den ayrılmaktadır. BDT bireyin hatalı düşünceleri yerine gerçekçi düşünceleri getirmeyi hedefler. Bu yaklaşım ise deneyimleri yargılayıcı olmaksızın kabullenmeyi içerir. ( Dirik, Durna, Ülbe, 2020:73)
Aşağıda belirtilen tedavi teknikleri bu bozukluk için çoğunlukla kullanılmaktadır.
Evlilik Terapisi, partnerlerin ilişki esnasında yaşadıkları problemleri baz alan tekniklerdir. Çeşitli yöntemler, doğru iletişimin öğretilmesi, sosyal hayattaki beceriler konusunda eğitimler ve empati kurmak için yapılan müdahaleleri içerir.
Cinsel Beceri Eğitimi, çoğunlukla egzersizlere yoğunlaşan bu müdahale bireylerin cinsel işlevlerine katkı sağlamaktadır. Egzersizler bireysel şekilde ya da eşlerle birlikte uygulanır. Ve mastürbasyon konusunda verilen eğitimleri, doyumu baz alan faaliyetleri, durup başlama yöntemlerini içinde barındırmaktadır.
Sistematik Duyarsızlaştırma, bazı durumlarda meydana gelen kaygıyı en aza indirmek için gevşeme egzersizlerinin uygulandığı davranış stratejisidir.
Eğitimsel Müdahaleler, bu teknikte sadece cinsel dönüt esnasında ortaya çıkan ruhsal ve bedensel değişimlerle alakalı bilgilerin aktarılmasına dikkat çekmektedir.
Cinsel Terapi, bu yöntemde her iki bireyinde tedavi süresince etkin rol oynamaya teşvik edilmelidir. Tedavi 2 ila 3 hafta boyunca sürmektedir. Uzmanın bu teknik tedaviye başlama sorununa, hastanın kendisine olan inancına ve danışan ile uzmanın pratik fikirlerine göre grup, tek kişilik ya da eşler ile birlikte yürütülebilmektedir. Tedavi sürecine çifter beraber katılırlar fakat bireyin cinsel hayatının öyküsü hakkında bilgi alınırken en az bir defa bireysel olarak görüşme yapılmaktadır. Hastanın gösterdiği dirence bağlı olarak bireysel seanslar tekrar yapılmaktadır. Geleneksel psikoterapi yöntemleri uygulanırken bu terapi performans kaygısını en aza indirmeye yarayan duyumlara yoğunlaşma, erken boşalan hastalarda dur başla, orgazm olamayan bireyler içinde mastürbasyon eğitimi ve gevşeme için kullanılan dilatörlerin yerleştirilmesi gibi ek müdahaleleri içermektedir. Bu ek müdahaleler cinsel davranış ve benliğe ait imaj ile algılanan düşünceleri pozitif bizde farklılaştırmak amacıyla uygulanmaktadır.
Psikodinamik Terapi, bu terapi psikanalitik geleneği baz alan ve bu geleceğin başlıca kurallarını devam ettiren bir terapi yöntemidir. Bu psikanalize göre cinsel işlev bozukluklarının kökeninde çocukluğun erken dönemlerindeki yaşam olayları, psikoseksüel evrelerde yaşanılan saplantılar ve saplantılar sonucu olan karmaşalar gibi sebeplerin bulunduğu çözümlenemeyen ve bilinçaltında oluşan çatışmalardan etkilenmektedir. Tedavide hedeflenen bireyin bilinçaltındaki çatışmalarını bilince getirmektir. Günümüzde yapılan çalışmalar bu tekniğin cinsel terapiden ayrıştığını, cinsel birlikteliğe ve işleve diğer tekniklere göre az önem verildiğini ortaya koymaktadır. Bununla beraber literatürde cinsel terapi ve psikoterapi konularının üzerinde cinsel problemlerin önemli etkisi vardır.
İnternette Cinsel Terapi, bu bozuklukta böyle bir tedavinin uygulanması tartışma yaratan bir konudur. Bu yöntemi kullanan uzamanların yaşadığı problemlerden bazıları danışanın dürüst davranmaması, hastanın yüz ve mimikleriyle alınan ipuçlarına erişilememesi, ince ayrıntıları kolaylıkla gözlemleyememek yer almaktadır. İnternet gizliliği nedeniyle hastaya yeterli güvenin verilememesi ve hastanın tedirgin hissetmesi de bu problemlere eklenebilir. Zararları olmakla beraber yararları da vardır. Bunlar: kolay erişim, gizlilik, zaman yönetimi, utangaç bireylerin kaygılarını azaltması, uzamanlara erişilemeyen coğrafi bölgelerde terapilerin sağlanmasıdır.(Öztürk, 2019:19)
Farmakolojik Tedavi, bireylerde rastlanılan cinsel işlev bozukluklarının öncelikli olarak altında yatan nedenlerin araştırılıp tedavi edilmesi gerekmektedir. Kadınlarda görülen CİB’de tedaviye ciddi yarar sağlayan hormonal tedavide bireye ek olarak östrojen hormonu takviyesi yapılarak testesteron hormonunun düzeyi azaltılmaya çalışılır. Bu sebeple, östrojen hormonu tedavisi çoğunlukla disparoni rahatsızlığında kullanılmaktadır. Ancak sürekli olarak kullanılması tavsiye edilmez. Vajinal bölgede ağrı oluşumu esnasında görülen istemsiz kas kasılmaları sonucu oluşan ağrının azaltılması amacıyla kullanılan topikal lidokain çoğunlukla tercihler arasında olmasada farmakolojik tedavi tekniklerinden biridir. Kadın cinsel işlev bozukluklarına ek olarak yeni tedaviler, cinsel doyumu iyi hale getirebilmek için intranazal oksitosin’ i içerisinde barındırmaktadır. Onabotulinum toksini A enjekte edilmesi vajinusmusu tedavisinde destekçi olarak uygulanabilmektedir. Bununla birlikte Vajinal diazepam cinsel bölgede oluşan sancıyı azaltabilmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda, mesanenin aşırı aktif olması için tanımlanan sakral nöromodülasyonun vajinal bölgede kayganlığın artması, cinsel isteğe olan arzunun artması, cinsel birliktelikten duyulan memnuniyeti ve orgazmı arttırdığı sonuçaları edinilmiştir. (Saraç, 2019:13)
Bu çalışma sonucunda bulunduğum çıkarım, Kadınlarda daha sık rastlanan bu bozukluk genel tanımı ile cinsel istekte azalma, ilişki sırasında ağrı durumu ve orgazm sorunu şeklinde tanımlanır. Bu sorun bireyin mental sağlık durumunu, ailesini ve eşini etkileyebilecek bir bozukluktur. Bunun yanı sıra depresyon, stres faktörü, yaşam stili ve kaygı da ciddi ölçüde etkilemektedir. Süregelen bu belirtilerin etkilerini incelediğimizde ise cinsel istekte, uyarılma, çözülme dönemi, orgazm süreci ve psikolojik etkeni olarak kaygı kişide sık görülen belirtiler arasındadır.
Tedavide psikodinamikler ve aile geçmişi göz ardı edilmemelidir. Psikolojik ve kalıtımsal olarak davranışçı terapi; bireyler arası iletişimi güçlendirme, etkin mastürbasyonun öğretilmesi, gevşeme meditasyonları, hazza odaklanma gibi süreçleri içeren BDT; partnerler arası doğru iletişim konusunda evlilik terapisi; doyum, haz noktasında cinsel beceri eğitimi; psikolojik süreç boyutunda sistematik duyarsızlaştırma ve eğitimsel müdahale teknikleri kullanılır. Ek olarak cinsel terapi, psikodinamik terapi, internette cinsel terapi ve farmakolojik tedavi bu bozuklukta kullanılan tedavi yöntemleri arasındadır. Bireyin özgü semptomları ve gidişat göz önünde bulundurularak tedavi yöntemi belirlenmeli ve tedaviye başlanılmalıdır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Alan uzmanlarına önerim, ele alınan psikopatolojiye eşlik eden konuların daha detaylı incelenmesi ve eşlik eden durumlar var ise bu durumlarla birlikte tedavi planının bireye özgü hazırlanması gerektiği, güncel tedavi yöntemlerinin belirlenmesi, bireyin kendisinden ve ailesinden detaylı öykü alınması gerektiğidir. Uzmanlar, tanısını aldıkları rahatsızlık hakkında, hayatlarını ne denli etkilediği ve etkileyeceği konusunda hastalarını, hastanın ebeveynlerini ve yakın çevresini bilgilendirmelidir. Hastanın
ebeveynlerine ve yakın çevresine hastalık süreci hakkında bilinçlendirici eğitimler ve destekler verilmelidir.
Sonraki çalışmalara önerim; yapılan çalışmalarda daha doğru ve kapsamlı araştırma yapılması için deney grubundaki bireylerin daha fazla kişiyi ele alması gerektiği, bireylerin ileriki yaşamlarında bu patolojinin seyrini ortaya koyan farklı birçok bilimsel çalışmanın yapılması gerektiği ve bunun sonucunda literatüre kazandırılabilecek yeni ve güncel bilgilerin olması gerektiğidir
KAYNAKÇA
Aras, E. N. (2020). Kadınlarda evlilik doyumunun cinsel yaşam kalitesi ve bilişsel çarpıtmalar bağlamında incelenmesi (Master's thesis, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).
Bekmezci, E., & Meram, H. E. (2020). Kadın cinsel işlev bozukluğu yönetiminde güncel yaklaşımlar ve kanıt temelli uygulamalar. Androloji Bülteni, 22(4), 233-237.
Çali, D. (2021). Kadınlarda cinsel doyum üzerine, cinsel mitlerin ve ruminasyonun etkisi (Master's thesis, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).
Demirezen, E., & Karaçam, Z. D. (2021). Vajinismus tanılı kadınların desteklenmesinde ebelerin rolü. Androloji Bülteni, 23(1), 56-61.
Durna, G., Selva, Ü. L. B. E., & Dirik, G. (2018). Kadında cinsel işlev bozukluğunun tedavisinde bilinçli farkındalık temelli müdahaleler: sistematik bir derleme. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 12(1), 72-90.Işik, C. (2020). Vajinismus tedavisi gören kadınlarda cinsel danışmanlığın ve pelvik taban relaksasyonunun cinsel işlevlere etkisi: Randomize kontrollü bir çalışma.
KESEROĞLU, B. B., ÖZGÜR, B. C., YILDIZ, A. K., & GÜLEN, E. (2018). KADIN CİNSEL İŞLEV ÖLÇEĞİNE ETKİ EDEN FAKTÖRLER. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 20(3), 269-273.
Özcan, H., & Beji, N. K. (2018). Kadın cinsel fonksiyon bozuklukları: 2018 güncelleme.
Öztürk, C. Ş. (2019, June). Cinsel İşlev Bozukluklarına Yönelik Psikolojik Müdahaleler. In Yeni Symposium (Vol. 57, No. 2).
Saraç, L. (2020). Fitoterapötik ilaçların cinsel işlev bozukluklarında kullanımının değerlendirilmesi (Master's thesis, Sağlık Bilimleri Enstitüsü).
Türkçapar, M. H., & Sargın, A. E. (2012). Bilişsel davranışçı psikoterapiler: tarihçe ve gelişim. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 1(1), 7-14.
Uzunoğlu, S. (2021). Evli kadınların cinsel benlik şemaları ile cinsel işlev düzeyleri arasındaki ilişki (Master's thesis, İstanbul Kent Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).
Yeni, E. (2019). Kadın cinsel fonksiyon bozukluklarında kanıta dayalı tedavi seçenekleri.