İşte Bu Doktor İndir
Fonksiyonel Beslenme Nedir? Fonksiyonel beslenme, beslenme önerileri verirken kişinin sağlığının, diyetinin ve genel yaşam tarzının her yönünü göz önünde bulundurma uygulamasıdır.  Aristo dönemindeki hekimlerin “besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun” dediği gibi, vücudunuza hangi besinin iyi gelip gelmediğini belirleyin.   •          Fonksiyonel Beslenme İçin Neler Yapılabilir? Vitaminler, mineraller, esansiyel yağ asitleri, amino asitler, probiyotikler, kompleks karbonhidratlar ve daha fazlası gibi besinlere yer verin. Toksik içeriği yüksek olan besinlerden kaçının. GDO'lu ürünler ve pestisit katkılı ürünler , sindirim sisteminizi olumsuz etkileyecek fabrikasyon ürünleri. Ağır işlenmiş abur cuburları doldurmak, ihtiyacınız olan tüm besinleri almanızı engelleyerek potansiyel olarak sisteminizi tehlikeye atacaktır. Bağırsak sağılığına öncelik verin. Sızdıran bağırsak sendromu, irritabl bağırsak sendromu ve diğer durumların belirtilerini bildiğinizden emin olun, eliminasyonla zararlı yiyecekleri hayatınızdan çıkarın. Mikrobiyotanıza önem verin. Bağışıklık sisteminizi, vücut ağırlığı kompozisyonunuzu, zihinsel sağlığınızı, hafıza oluşumunuzu ve diyabet gibi yaşam tarzı hastalıkları riskini etkileyen sayısız sağlık sürecinden sorumludurlar. Probiyotiklerle dolu yiyecekler yemek, mikrobiyal seviyelerinizin yüksek kalmasını sağlar, bu da bağışıklık sisteminizin olması gerektiği gibi çalışmasını sağlar. Sarımsak-Soğan: Her gün sarımsak tüketiminin hipertansiyonu olan hastalarda sistolik kan basıncını 3.75 mmHg, diyastolik kan basıncını ise 3.39 mmHg düşürdüğü gösterilmiştir. Sarımsağın lipit metabolizması üzerine etkilerini araştıran çalışmalar da, hiperkolesterolemili hastalara sarımsak preparatı verilmiş ve sonuç olarak hastaların yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) düzeylerinde %11,5 artış, kolesterol düzeylerinde %7,5 azalma görülmüştür. Sarımsağın diyabetik hastalarda lipid profili ve kan glikozu üzerindeki etkisini araştıranda ise, sarımsağın glikoz ve lipid profilinde terapötik etkisi olduğu gösterilmiştir. Domates: Domates ve birçok domates ürünü, potasyum, fosfor, A, C, E vitaminleri ile karotenoidler, polifenoller ve flavonoidler gibi fitokimyasal içeriğinden antioksidan özelliğe sahip oldukları için kardiyovasküler sağlığımızı desteklemeye yardımcıdır. İçeriği karotenoidlerden likopenin özellikle prostat kanser riskini düşürdüğü belirtilmiştir. Soya: Soyadan elde edilen proteaz inhibitörleri, fitosteroller, saponinler, fenolik asit, fitik asit gibi biyoaktif bileşenlerinden fitosteroller, kolesterolün bağırsaktaki emilimini inhibe ederek serum kolesterol düzeyinin azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Düşük dansiteli lipoproteinin (LDL) %5,25 azaldığı bildirilmiştir. Yapılan çalışmada, Asya ülkelerinde göğüs, prostat ve kolon kanseri, kardiyovasküler hastalıklar, menopoz semptomları ve osteropoz riskindeki azalmanın soya fasulyesi tüketimi ile ilişkili olduğunu göstermiş ayrıca soya fasulyesi içinde bulunan izoflavonların antioksidan ve anti-osteoporoz aktivitelere sahip olduğu saptanmıştır. Çay: özellikle yeşil çayın polifenolik bileşenleri çayın kansere karşı koruyucu etkilerinin olabileceğini göstermektedir. Yeşil çay ve siyah çay tüketenlerde koroner kalp hastalıklarında önemli derecede risk azalması gözlenmiştir. Çay tüketiminin yüksek olduğu ülkelerden olan Çin’de 1495 kadın ile yapılan bir çalışmanın sonucu artmış kemik yoğunluğunun çay tüketimi ile ilişkisini ortaya koymuştur ve osteoporoz riskini azaltabileceği sonucuna varılmıştır. Ceviz: Cevizin içerdiği E vitamini ve diğer antioksidanların (fitosterol ve polifenoller) cevizin fonksiyonel besin olarak kabul görmesini sağlamaktadır. L-arjinin hipertansiyon tedavisinde özel bir öneme sahiptir. L-arjinin insan vücudunda nitrik oksite dönüşerek, kan damarlarının iç duvarlarını yumuşatmakta ve damarların rahatlamasını sağlamaktadır. Omega-3 ve omega-9 esansiyal yağ asidi içeriği ve polifenol zengin içeriği kalp sağlığı, bilişsel performansa ve kan lipid düzeyi üzerinde düzenleyici- koruyucu etki göstermektedir. Turunçgiller: Turunçgil tüketiminin obezite tedavisinde olumlu etkileri olduğu düşünülmektedir. Limon polifenollerinin beyaz adipoz doku ve lipid metabolizması üzerine yapılan araştırmada, hiperlipidemiyi, hiperglisemiyi baskıladığı görülmüştür. Portakal suyu ve flavonoidlerinden olan hesperidinin kan basıncı üzerine yapılan çalışmalarda portakal suyunun diastolik kan basıncını düşürdüğü belirlenmiştir. Zeytinyağı: En önemli esansiyal yağ asidi bileşenlerinden oleik asit, LDL kolesterol ve trigliserit miktarını azaltır, hücre membranı ve lipoproteinleri oksidatif strese karşı korur, kolon, göğüs ve prostat kanseri oluşum riskini azaltır, plazma glikoz ve insülin miktarını azaltır. Keten Tohumu: Keten tohumu, diğer bitkisel besinlerden 800 kat daha fazla lignan içerir. Keten lignanları, kanserli tümörlerin, özellikle de göğüs, endometriyum ve prostat gibi hormona duyarlı olanların büyümesinin azaltılmasında ümit verici etkiler göstermiştir. Karabuğday: Yapısında, flavanoid, fagopirin ve tiamin bağlayıcı proteinleri yapısında bulundurmaktadır. Bu proteinlerin kolestrol düşürücü ve antihipertansiyon karşı etkilidirler. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün. •          Fonksiyonel Beslenme Hangi Hastalıklardan Koruyucu Olabilir? Yapılan çalışmalarda fonksiyonel besinler, kronik hastalıklardan korunmada ve çeşitli hastalıkların tedavisinde faydalı etkiler gösterdiği görülmüştür. Düzenli fonksiyonel besin tüketimi özellikle diyabet, kanser, kalp-damar hastalıkları, gastrointestinal sistem hastalıkları, menopoz ve osteoporoz ülser ve ishal gibi bazı hastalıkların oluşma riskini azaltmak için kullanılmaktadır ile pozitif ilişkilidir.