İyileşmek için gelen danışanlara sadece her hangi bir psikoterapi yöntemi ile tedavi uygulamak bizi sınırlı şekilde başarıya ulaştırır. Çünkü insan ruhu ve bedeni ile bütündür. İkisini ayıramazsınız. Bundan dolayı da ruhsal ve fiziksel hastalıklar arasında bir bağlantı olduğu ve birbirlerini etkiledikleri bilimsel olarak uzun zamandır çalışılan bir konudur. Fiziksel hastalıklar bazen ruhsal hastalıkları tetikler ya da ruhsal hastalık dan kaynaklı psikosomatik hastalıklar vardır. Bununla ilgili bir örnek verecek olursak kişi yaşadığı yoğun kaygı ile veya travmatik bir yaşantı ile baş edemezse bu ona baş ağrısı, mide ağrısı, kol ya da bacaklar da güç kaybı gibi asıl nedeni psikolojik olan fiziksel rahatsızlıklar olarak yansıyacaktır. Bir diğer durum da kronik fiziksel rahatsızlıklar, kanser vb durumlarda kişide gelecek kaygısı, ölüm kaygısı, travmavb yaşamasına neden olabilir. Aslında ruh ve bedeninin bir bütün ve birbirini nasıl ve ne derecede etkilediğini bu örneklerle belirttikten sonra tedavinin de bir bütün olduğunda nasıl daha kalıcı ve etkili olacağını anlatmaya çalışalım.
“Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun”demiş Hipokrat.
Hangi şehirdeysek ya da hangi şehirden geliyorsak o şehrin dokusunu ve kokusunu içeririz.
Aileye, topluma, şehre, ülkeye, insanlığa ne katabilirim?
İnsan yeni doğduğunda yazılmamış değil henüz okunmamış kâğıttır. Keşfedilmeyen bir adadır.
Danışan bize semptomla gelir, o semptomu oluşturacak temeli yaşamda var olmasıdır.
Anne karnında hatta daha öncesi öyküsü danışanının incelenmelidir.
Terapide kişinin neyi anlamlandırdığı, kendinde ne bulduğu önemlidir.
Herkes aynı denize bakar ama o denizde kendinde ne varsa onu görür. Herkesten farklı şeyleri temsil eder.
Pozitif Psikoterapi’nin bütüncül ve holistik(kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazla olarak bütüncül) bir bakış açısı var. Terapi sürecinde hikayeler, atasözleri, metaforlar ve masallar da iyileştirici bir yöntem olarak kullanılabilir.