İnsanların bazıları yalnız kalmak ve kendilerini dinlemek için can atarken bazıları ise yalnız kalmaktan ve boşa çıkmaktan olabildiğince kaçarlar. Bunun en önemli nedeni insanlar yalnız kaldıklarında ve onları oyalayacak herhangi bir eylemin-durumun içinde olmadıklarında yani boş kaldıklarında kendi içlerinde ne varsa onun sesini duymaya kokusunu almaya başlarlar. Bu durum insanların çocukluklarından itibaren kendi içlerinde oluşan temsillerin ortaya çıkmasını sağlar. Eğer içeride destekleyici bir iç ses var ise kendimizle vakit geçirmekten mutlu olan kendisine yatırım yapan ve kendisi için bir şeyler yapabilen bir alan oluşturmuş oluruz. Eğer eleştiren yargılayan bir iç sese sahipsek o yargılayıcı, eleştirel, cezalandırıcı sesi susturmak için kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayan çeşitli eylemler gerçekleştirerek o iç sesten uzaklaşmaya çalışırız.
İçimizdeki boşluk duygusu, dışarı ile kurduğumuz ilişki ile oluşmaya başlar. Neyin iç neyin dış olduğunu, neyin kendimizle neyin ötekilerle ilgili olduğunu 0- 3 yaşta anne babamızla kurduğumuz ilişkiyle öğrenmeye başlarız. Eğer bu dönemde ebeveynlerimiz ile kurduğumuz ilişki bizi besleyen, destekleyen, güç veren bir ilişkiyse ebeveynlerimizle ilişkimiz kendi içimizde dayanak aldığımız, yaslandığımız, içsel bir kaynağa dönüşür. Ebeveynlerimiz ile ilişkimiz yargılayıcı, cezalandırıcı, aşağılayıcı ise bizi zayıflatan birer temsile dönüşür. Özellikle çocukluk yıllarında ebeveynlerimiz ile kurduğumuz ilişki yeterince güvenli ve destekleyici değilse büyüyüp birer yetişkin olduğumuzda içsel bir boşluk duygusuyla karşı karşıya kalırız. Yaslanıp dayanak alacağımız yerde bir boşluk hissi vardır. Ebeveynlerle kurulan kötü içselleştirilmiş ilişkiler zamanla içimizdeki saldırganlığı besleyerek yıkıcı davranışlara ve kötü duygulara zemin oluşturur.
Zaman içinde hissedilen boşluk duygusu (özellikle ergenlik yıllarında) yeni kurulacak ideal bir ebeveyn - çocuk ilişkisi (ya da ebeveyn yerine geçecek herhangi bir kişi ya da nesne ile)doldurulabilir. Bir davaya inanılabilir, bir öğretmenin ya da ustanın elinde yeniden şekillenebilir. Tutkulu-büyük bir aşk ile kendi içinde hissettiği duygusal boşluk hissini doldurabilir ve geçmişten getirdiği içselleşen ebeveyn temsillerini yeni oluşan içsel temsilleri ile güncelleyebilir. Birey hem ebeveynleriile kurduğu ilişkide hem de daha sonraki süreçte kendi içsel temsillerini destekleyici bir iç ses olarak oluşturmadığı sürece, kendi içinde hissettiği içsel boşluk yakınmaları her geçen gün derinleşerek daha da yıkıcı bir hal alarak hayatının temel şikayetinedönüşebilir.
Yetişkinlerin baş etmekte zorlandıkları boşluk duygusu ile profesyonel bir destek olmadan baş etmeleri ve kurtulmaları, çocukluk ve ergenlik yıllarına göre daha zor olacaktır. Psikoterapi ile birlikte bireyin içsel temsilleri çalışılır ve terapist-danışan ilişkisiyle yeni dayanak olacağı, besleyici ve destekleyici yeni içsel temsiller oluşur. Terapi süreciyle birlikte boşluk hissi yerini güvenli, destekleyici yeni bir içsel temsile yerini bırakır.