Her insanın yaşadığı; ruhsal, bedensel, sosyal güçlükler vardır.Bu güçlüklerin çoğu; kişinin kendi iç ve dış dünyasındaki ihtiyaç ve çatışmalardan köken alır. Bu insani haller, kişiden kişiye farklı duygularla yaşanır: kaygı, endişe, panik, korku, üzüntü, mutsuzluk, umutsuzluk, yorgunluk, çaresizlik, yalnızlık, kırgınlık, kızgınlık, öfke, nefret, gerginlik, suçluluk, boşluk.Yaşanan bu duyguların sebebi: zayıflık veya güçsüzlük, iradesizlik, akılsızlık, şımarıklık, yalancılık DEĞİLDİR.
Çoğu zaman insan; aynı çıkmaz sokakta, aynı kısır döngülerin içinde çırpınarak, yerinde sayar. Bu durum; kişinin enerji ve zaman kaybetmesine neden olur. Kişinin kendisiyle, insanlarla ve sosyal hayatla ilişkisi bozulur. Aile ve evlilik problemleri başlar. İş cephesinde de tahammülsüz ve sinirli olur. Stres; bağışıklık sistemini zayıflatır, kişinin beden sağlığı da bozulmaya başlar. Mağduriyetleri arttıkça kişi; giderek yorulur, umudu azalır, yaşadığı güçlükten nasıl çıkacağını bilemez hale gelir, mevcut duruma alıştıkça uyuşur, giderek kendi hayatına kayıtsız hale gelebilir. Hatta umutsuzluk arttıkça kişi; kendi hayatını bir kurban rolünde yaşamaya başlayabilir.Bir kurtarıcı gelmeyeceğini bildiği halde, bir kurtarıcı bekleyebilir. İnsanlara bağımlı hale gelebilir.
Zaman geçtikçe kişiliği ve hayatı fakirleşebilir. Olmadığı birisi gibi olmaya çalışabilir. Kendisinin veya karşısındaki kişilerin değişeceğini umut eder, fakat aslında hiçkimsenin tabiatının değişmesi mümkün değildir. Çoğu zaman insan; daha zengin, başarılı, güzel, popüler olursa; daha mutlu, huzurlu ve güvende olacağı yanılgısına düşer. Mülkiyet, statü, prestij, güç peşinde koşar. Giderek kendinden daha da uzaklaşır. Günümüzde birçok insan; hangi konuda ne hissettiğini, ne istediğini bilmeden, çelişkilerle yaşamaktadır. İçinde yaşadığımız zamanlar: “boşluk çağı, endişe çağı, melankoli çağı, yalnızlık çağı, narsisizm çağı…” gibi isimlerle anılmaktadır.
Ruhunu ihmal eden insan; bir makina gibi yaşamaya çalışmaktadır. Halbuki; insanın tam da ihtiyacı olan şey; kendi ruhuyla, kendi tabiatına uygun yaşamaktır. İnsan; yüzleşmediği şeyi iyileştirmez, anlamadığı şeyi çözemez.İnsan ruhunda; ikilemler, çelişkiler, yoksunluklar, alışkanlıklar, çatışmalar, ertelemeler, geçiştirmeler vardır. Bazı şeylerin farkındayızdır fakat bazı şeylerin de farkında olmak istemeyiz. Bazı şeyleri görürüz, bazı şeyleri görmek veya duymak istemeyiz. Bazı şeyleri hiç görmeyiz, çünkü her insanın kör noktaları vardır.
Bazı şeyleri bastırmaya çalışırız, kimisini bastırırız, bizi rüyalarda tekrar bulur. Bütün bunların neticesinde; olan, bunları yaşayan kişinin kendisine olur. Kişinin ruhu acı çeker, yorulur, mutsuz hisseder, kaygılanır, öfkelenir, yalnızlaşır, hayattan aldığı tatmin azalır. Bütün bu olumsuzlukları yaşayan kişinin; kestirme bir çıkış yolu arayışı: işe yaramayacaktır. Kişinin gerçekten işine yarayabilecek şey, kendini anlamaya çalışmasıdır. Bunu yapabilmesi için; kişinin sabırla, umutla, cesaretle ve hevesle yola koyulması gerekir.
Psikoterapi nedir?
Psikoterapi içinde yaşadığı psikolojik güçlüklerden çıkış yolu arayan insanla, psikoterapistin yol arkadaşlığıdır. En geniş tanımıyla: ruhsal sorunlar yaşayan bir insanın; bir psikoterapist ile birlikte sorunları karşılıklı konuşarak birlikte anlama ve iyileştirme çabasıdır. Psikoterapiye başvuran kişi ile psikoterapist arasında; karşılıklı güvene ve açıklığa dayalı farklı bir sohbet ilişkisidir.
Bu ilişkinin esas amacı; kişinin yaşadığı güçlüğü iyileştirebilmesi için, yaşadığı güçlüğü önce anlamaya çalışmasıdır. Psikoterapi; kişinin kendi içinde yeni konuşmalar yapmasını teşvik etmektir. Kişi; bütün bunları yapabilmesi için; desteğe, metoda, kılavuza, haritaya, rehbere, yönteme ihtiyaç duyar. Bu yöntem; psikoterapi ilişkisinde; başvuran kişiyle birlikte oluşturulmaya çalışılır. Günümüzde; birçok nedenle, insanın kendisiyle bağlantısı bozulmaktadır. Bunun sonucunda insanın; diğer insanlarla ve hayatla ilişkisi de bozulmaktadır. Aynı kısır döngüler içinde çabalayan günümüz insanı kendini giderek daha yorgun, mutsuz, kaygılı, yalnız, öfkeli, anlaşılmamış, umutsuz ve çaresiz hissedebilmektedir.
Bu tablo; insanda yerinde saymaya, bir kurtarıcı beklemeye, hatta kendi hayatına kayıtsız kalmaya dönüşebilmektedir. İnsan ruhunda ikilemler, çelişkiler ve tutarsızlıklar vardır. Sorunlarımızı öteleme, erteleme, geçiştirme, üzerini örtme, inkar etme eğilimlerimiz de vardır, sorunumuza etraflıca kafa yormadan çabucak çözme sabırsızlığımız da. Halbuki; yaşadığımız çatışmalarla yüzleşmeden, hiçbirşeyi iyileştiremeyiz. Bir sorunu öncelikle anlamaya çalışırsak, çözüm belki de ardından gelebilecektir. Psikoterapi çalışmasıyla kişi; hangi meselede ne hissettiğini, gerçekten ne istediğini netleştirmeye çalışır. Korkularına ve kaygılarına rağmen; kendi çelişkileriyle yüzleşmeye cesaret ederse, süreç içinde kendi olumlu-olumsuz yönleriyle tanışıp, kendini bir bütün olarak kabul edip, kimi konularda esnemeye ve kendini geliştirmeye çalışabilir. Bütün bu sürece; kendini ve hayatı bütünüyle anlamaya ve kabul etmeye çalışmak denilebilir. Psikoterapi süreci ilerledikçe, kişi, kendi ruhsal merkezini bulup, ortaya çıkarabilir. Daha bağımsız ve özgür bir hayat için yaşamboyu bir mücadele gereklidir. Kişinin kendi seçeneklerini netleştirip, kendi seçimlerini onaylamayı öğrenmek psikoterapiyle mümkün olabilmektedir. Eğer bir insan, yaşadığı olumsuz duygularla başa çıkmakta zorlanıyorsa; psikolojik bir destek almasında fayda olacaktır. Psikoterapi; bir ilişkidir. Psikoterapist ile başvuran kişi arasında, karşılıklı konuşmaya, paylaşmaya, alışverişe dayalı bir ilişkidir. Psikoterapist; başvuran kişiyi asla yargılamayacaktır, kişinin koşulsuz yanında olacaktır. Psikoterapi ilişkisi; mahremiyet içerir. Kişinin terapi seansında paylaştığı herşey, terapide sır olarak kalır. Psikoterapiye başvuran kişinin; terapiste güvenmesi, kendini ve terapisti kandırmaması, açık ve güvenilir olması, geribildirim almaya-vermeye açık olması önemlidir.
BİREYSEL PSİKOTERAPİLERDEN BAŞKA PSİKOTERAPİLER VAR MIDIR?
Kişinin tek başına bir birey olarak psikoterapiste başvurduğu ve psikoterapistle birlikte sürdürdüğü psikoterapi tipine “Bireysel Psikoterapi” denir.Kişinin sevgilisiyle veya partneriyle çift olarak birlikte başvurup, sürdürdükleri psikoterapi tipine “Çift Terapisi” denir.Başvuran çift evli ise “Evlilik Terapisi” olarak adlandırılır. Çocukların da dahil edildiği terapi tipine “Aile Terapisi” denir.
BİREYSEL PSİKOTERAPİNİN AMAÇLARI/HADEFLERİ/FAYDALARI NELERDİR?
Bireysel psikoterapinin hedefleri/amaçları/faydaları;psikoterapiye başvuran kişiye ve başvurulan psikoterapiste göre şekillenir. Çok farklı psikoterapi ekolleri, okulları ve metotları vardır. Psikoterapistin kişiliği, eğitimi, ehil olup-olmadığı, bilgisi, deneyimi, bağlı olduğu terapi disiplini; psikoterapinin nasıl seyredeceğini belirleyen temel unsurlardandır. Psikoterapiye başvuran kişinin nasıl bir ruhsal yapısı olduğu da en önemli unsurlardandır. Kişi; psikoterapiden ne beklemektedir? Psikoterapiye başlamak ve sürdürmek konusunda ne kadar isteklidir? Yaşadığı ruhsal güçlüklere kafa yormak istiyor mu? Çabucak kurtulacağı kestirme bir yol olmadığını kabullenip, terapistle beraber yola koyulmaya niyeti, umudu, sabrı, cesareti var mı? Hayatının ve terapisinin sorumluluklarını almaya karar verecek mi? Kararlı ve istikrarlı olmayı önemsiyor mu? Sadece günü kurtarmak ve sorunları sadece geçiştirmek mi istiyor? Kalıcılık ve istikrarla ilgili beklentileri var mı? Kişinin yaşadığı ruhsal güçlüğe göre, yapılacak PSİKOTERAPİ çalışması değişecektir:
Kişi endişe/kaygı krizleri mi yaşamaktadır? • Yalnız, mutsuz, yorgun mu hissetmektedir?
Başa çıkmakta zorlandığı takıntıları mı var? • İkili ilişkilerle sorun mu yaşamaktadır
Evlilik, aile veya iş ilişkilerinde güçlükler mi yaşamaktadır?
Alkol/madde veya ilişki bağımlılıkları mı yaşamaktadır?
Yaşadığı olumsuzluklardan, kimi katı tutumlarından hoşnut mudur? kimi tutumları alışkanlık mıdır? hata mıdır? tercih midir?
Yersiz yere kendini veya başkalarını suçlamaktamıdır?
Zaman zaman öfke, nefret, tahammülsüzlük halleri yaşamakta mıdır?
Geçmişi geride bırakmakta güçlük mü çekmektedir?
Gelecekle ilgili aşırı kaygılar, endişeler mi yaşamaktadır?
Şimdide yaşamakta zorlanmakta mıdır?
Çarpıntı, ağrı, uyuşma, solunum veya sindirim güçlükleri gibi bedensel haller mi yaşamaktadır?
Fayda görmemesine rağmen, tıbbi başvurulara zaman, enerji ve para harcamaya devam mı etmektedir?
PSİKOTERAPİ SEANSLARINDA NASIL ÇALIŞIYORUZ?
Kendi muayenehanemde; bana başvuran kişilerle nasıl bir psikoterapi çalışması yapıyoruz?
Pratikte somut olarak psikoterapinin ilkeleri, kuralları, çerçevesi, özellikleri nelerdir? Psikoterapide neler yapılmaktadır?
Psikoterapiye başvuran kişinin yaşadığı olumsuzlukları detaylandırması, somutlaştırması için kafa yorması, hatta zaman zaman detaylıca kelimelere döküp yazmasının; terapinin özellikle başlangıç sürecinde, kişiyi ve yaşadığı güçlüğü daha iyi anlamakta faydası olabilmektedir. Kişinin; kendi kafasını meşgul eden, kendisini yoran, kararsız kaldığı, bocaladığı, zorlandığı, üzüldüğü, kaygılandığı meseleleri netleştirmeye çalışması önemlidir. Bunun için kendi kendine bazı sorular sorup, cevaplar araması istenir. ”Psikoterapide odaklanmak istediğim meseleler, sorunlar, problemler ne?””O meseleyle ilgili güncelde neler hissediyorum? Ne istiyorum? Ne gibi ikilemlerim var?””Sorumluluklarım ne ve ne değil?””Neleri değiştirebilirim? Neleri değiştiremem?”
Kişinin yaşadığı güçlüklerin kökleri geçmişinde nerelere kadar uzanmaktadır?
Nasıl bir ailede büyümüştür?
Çocukluğundan gelen hangi eğilimler, bu gününü bile etkilemektedir?
Kendi hayatından, ilişkilerinden, psikoterapiden güncelde somut, detaylı neler beklemektedir? Neye ihtiyaç duymaktadır?
PSİKOTERAPİ NE KADAR SÜRMELİDİR?
Benim psikoterapi çalışmalarımda:
Bireysel psikoterapi seansı 45 dakikadır.
Evlilik/Aile/Çift terapilerinde seans süresi: 60 dakikadır.
Psikoterapiye başvuran kişinin; beklentilerine, motivasyonuna ve olanaklarına göre; terapinin sıklığı ve ne kadar (kaç hafta/ay/yıl) süreceği değişmektedir. Psikoterapi sürecine kişinin zaman, enerji ve para ayırması gerekecektir. Psikoterapi çalışması için bana başvuran kişilere önerim; 2-3 veya 4 haftada bir sıklığında terapiye başlayıp, süreç içinde giderek seans aralarını uzatmaktır.