0-2 yaş arası bebeklik çağında ebeveyn/caregiver - bebek arasındaki ilişki ilerleyen dönemlerde kişinin bağlanma/bağımlılık düzeyine etki etmektedir.
Bakıcı kişiden (caregiver) güvenli bağlanma ve koşulsuz sevgiyi alan kişilerde bağlanma veya bağımlılık açısından ilerleyen yaşlarda herhangi bir sorun olmadığı belirtilmektedir. Bu yaşlardaki sevgi göstergesi biraz şefkat biraz da beslenme olarak karşı tarafa aksettirilmektedir. Fizyolojik ve emosyonel beslenme dediğimiz bu durumların aşırı doyurulması da yetersiz doyurulması da kişinin yetişkinlik çağında çevresindeki her şeyle (kişilerle, nesnelerle) kurduğu ilişkilere yansımaktadır. Özellikle tutarsız sevgi göstergesine maruz kalan çocukların ilerleyen yaşlarda borderline eğilim göstermeleri mümkündür. Bu noktada anne-kız ilişkisi mühimdir. Öte yandan bağlanma-fobi de bu şekilde gelişim göstermektedir.
Bu yaş aralığında oral fiksasyon önemli bir bulgudur. Yeterince doyurulmamış bebeklerde ilerleyen yaşlarda çeşitli bağımlılıklar (özellikle alkol ve sigara) görülmesi kuvvetle muhtemeldir. Çünkü 0-2 yaş aralığındaki bireyin haz kaynağı ağızdır. Bebekler her şeyi ağızlarına alarak tanımaya ve kendilerince yorumlamaya (anlamlandırmaya) çalışırlar. Melanie Klein’ın iyi meme-kötü meme kavramları bunu örnekler niteliktedir. Bu kavramlar çerçevesinde besinsel değeri yüksek olan ve yeterince doymasına yardımcı olan iyi meme, yetersiz ve eksik olan ise kötü meme şeklinde nitelendirilmektedir. Ve (meme)den yeterli besin alamamış bebekler ilerleyen yaşlarda buradaki eksikliği başka yollarla doyurma eğilimini gösterebilirler. Çünkü yeterli doyuma ulaşmayan veya aşırı doyum alan bireyler oral evrede saplanırlar. Her şeyin azının zararlı olması gibi fazlası da bireye zarar vermektedir. Oradan alınan hazzın devamlılığı istenmekte ve sürekliliğin hiç bitmemesine yönelik bir talep olmaktadır. Bu Oral evredeki saplanmaya oral fiksasyon adı verilmiştir. Bu durum gelecek yaşamda kişinin oburluğuna, argo ve küfürlü konuşmaya (küfürbazlık), sigara tiryakiliğine, alkol ve uyuşturucu bağımlılığına eğilimini artırdığı gibi aradığı hazzı karşılayamayacağı düşüncesiyle öğrenilmiş çaresizliğin ardına saklanma, bağlanma korkusu gibi durumları da beraberinde getirir.
Bazı durumlarda ise bağlanma korkusu öğrenme ile pekişen bir durumdur. Bir çeşit savunma mekanizması işlevi görmektedir. Uzun süre kendini kendinden olmayan her şeye kapayan insanlarda kalıcı bir kişilik bozukluğuna ek olarak bağlanma korkusu gelişmektedir. Özellikle obsesif kişilik yapısına sahip olan kişilerde bağlanma problemlerine oldukça sık rastlanmaktadır. Obsesyonlar kişinin kendisini korumaya yönelik davranışlar sergilemesine yöneliktir.
Bu kişilerin şu davranışları özellikle dikkat çeker:
• Başkalarının onları kötü hatırlamasını istemediklerinden dolayı kabalaşırlarken bile çok kibar olabilirler.
• Kendilerinin mükemmel olmalarına dikkat ederler. Bu sebeple içten içe kendilerine karşı mükemmeliyetçi ve acımasızdırlar. Öte yandan başka insanların hata yapmalarını normal görürler. Fakat onlara göre kendileri kesinlikle hata yapmamalıdır.
• Genel olarak yalnız uyumayı severler.
• Onların özgürlük alanlarına yaklaşılmasını tercih etmezler. Sınırları vardır.
• Hayatlarına kalıcı kişileri almaktansa yüzeysel ilişkiler kurmayı tercih ederler. Onların izin verdiği ölçüde onlarla yakınlık kurulabilir.
• Karşı cinsle olan ilişkileri genelde fiziksel ve fazla yüzeyseldir. Duygusal bağ kurmazlar
• Seviştikten hemen sonra bütün kanıtları ortadan kaldırırlar. Çarşaf/havlu gibi malzemeleri apar topar çamaşır makinesine atıp makineyi hemen çalıştırırlar. Aşırı eğilim sergileyen kişilerin bu malzemeleri çöpe atıp çöp torbasını da dışarıdaki çöp konteynerine attığı gözlemlenmiştir.
• Hatırlatıcılardan daima uzak dururlar. (Bir önceki madde bu durumu açıklar niteliktedir.)
• Hayatına giren kişileri kendi isteklerine göre kullanma eğiliminde olurlar. Daima her şeyi onların öncelikleri çerçevesinde şekillendirmek isterler.
• A-B-C planları yapıp bir sonraki adımı hesaplama gayreti içindedirler. Planları yolunda gitmediğinde sersemlerler ve panik eğilimi içerisinde olabilirler.
• Kafalarının net olmasını isterler. Siyah veya beyaz vardır hayatlarında, griye yer yoktur.
• Duygusal bir şeyler hissetmeye başladıkları anda kendi kabuklarına çekilip bu hissiyatları geçinceye kadar münzevi bir hayat yaşamaya çabalarlar.
• Hayatlarında kalıcı olacak hiçbir şeye tahammülleri yoktur.
• Bazı şeyleri düzeltmektense doğrudan onlardan uzaklaşmayı veya kurtulmayı tercih ederler.
• Oldukça manipülatif olup çevrelerindeki kişilere duygusal istismarda bulunurlar.
Bu kişilerin yaklaşık 1 sene boyunca bilişsel davranışçı terapi desteği alması gerekmektedir. Çözülmemiş yas süreci, anksiyete, obsesyon, travma sonrası stres bozukluğu tedavi yöntemlerini de içine alan bir süreçten geçirilerek eklektik bir yöntemle komorbit hali çözümlemek mümkündür.