Bağımlılık, tedavi edilebilir bir beyin hastalığıdır. Bağımlılıkta kişinin düzelmesi için çeşitli tedavi yollarına başvurulabilir. Bu tedavi yolları kişinin ihtiyaçlarına göre belirlenmeli ve uzman bir ekip tarafından yürütülmesi ve kontrolü sağlanmalıdır. Bağımlılık tedavisi, halk arasında yanlış bilinenin aksine yalnızca kullanılan madde ya da alkolün bırakılması sürecini kapsamaz. Kişiyi en başta bağımlılığa iten fiziksel, sosyal ve psikolojik nedenler üzerinde durulmalıdır. Bütün bunların ele alınması, tedavi sürecinin bir parçasını oluşturmaktadır. Bu gibi grift ve multidisipliner bir çalışmanın yürütülmemesi, bağımlı olan kişiye uzun vadede bir kazanç sağlamayabilir.
Bağımlılıkta tedaviye yönelik olarak temelde iki metottan bahsedilebilir. Bunlar; sürecin tıbbi ve psikososyal tedavi boyutunu (Ögel, 2020, s. 365) içermektedir. Bu tedavilerle birlikte amaçlanan belli başlı hedefler vardır. Bunlar; öncelikle olarak kişinin genel ölçekte hangi ihtiyaçları olduğunun belirlenmesi, tedaviye başladıktan sonraki sürecin devamlılık göstermesi, bu süreçte kişinin madde kullanımının azaltılması ya da tamamen bırakmasını sağlamak, ekonomik ya da sosyal yönden yaşadığı sorunlarda bir düzelme kaydetmesini sağlamak olarak sıralanabilir (Ögel, 2020, s. 356).
Kişinin tedavisinde çeşitli psikolojik modeller baz alınarak bir tedavi programı yürütülebilir. Bunlar bilişsel davranışçı model ya da bilişsel değerlendirme modeli olabilir (Yılmaz, Can, Bozkurt, & Evren, 2013). Bunların yanı sıra tedavi sırasında uygulanabilecek başka metotlar da mevcuttur. Bilişsel Davranışçı Model’e göre, kişiler alkol/madde kullanımına içsel olarak halledemedikleri sorunlar yüzünden yönelmektedir (Yılmaz, Can, Bozkurt, & Evren, 2013). Bu sorunlar gün yüzüne çıkartılması ve kişiye sorunlarla baş etmede işlevsel yolların öğretilmesi büyük fayda sağlayabilir. Etkin baş etme yolları, kişilerin uzun vadede sorunlar karşısında daha efektif davranmalarına yardımcı olmaktadır. Bu noktada özellikle yüksek stresli ya da riskli durumlarda, bağımlı kişiye durumu nasıl halledebileceğinin yollarının öğretilmesi oldukça faydalı olabilir. Böylece kişinin kendine olan güveni ve benlik değeri/saygısı arttırılarak (Yılmaz, Can, Bozkurt, & Evren, 2013) alkol/madde kullanımına dönmesi ihtimali azaltılabilir. Bağımlı kişiyle motivasyonel konuşmalar yapmak da tedavininin devamı açısından önem taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki bağımlı kişi tedavi programında kaldıkça bağımlılıkla mücadele savaşında o kadar avantajlı olacaktır. Bu noktada tedavi ekibinin de farkında olması gereken önemli noktalar var. Örneğin; kişi birkaç kez relapse yaşayabilir. Bunun normal bir süreç olduğu ve düzelme ihtimalini arttıracağı unutulmamalıdır. Ek olarak, ilaç tedavileriyle birlikte mutlaka psikoterapiler bir arada yürütülmeli ve bağımlıyla terapötik bir ilişki kurulmaya çalışılmalıdır. Bunun önemi şuradadır; eğer kişi tedavideyken madde/alkol kullanımı tekrarlarsa, kullanımdan haberdar olmak çok önemlidir. Böylelikle tedavi planında değişikliklere gidilebilir. En önemlisi, kişinin güveni kazanılarak ona her şekilde yardımcı ve destek olunacağının hissettirilmesi olacaktır.
Bağımlılık tedavisinde bir düzelmeden bahsedebilmek için, kişinin en az 1 sene temiz kalması gerekmektedir. Bu dönem, rehabilitasyon dönemi olarak adlandırılmaktadır. Tedavinin süreçleri ise 4 aşamada ele alınabilir. Bunlar; ilk yardım aşaması, erken dönem aşaması, uzun dönem aşaması ve son olarak da rehabilitasyon aşamasıdır (Ögel, 2020, s. 365)
İlk yaradım aşamasında kişi, eğer bir over dose ya da zehirlenme yaşamışsa bu durum tedavi edilmeye çalışılır. Burada öncelikli amaç, kısa vadede kişiyi yaşadığı yoksunluk belirtilerinden kurtarmaktır. Bu durum sıklıkla paramedikler ya da hastanede ilk uygulamayı yapan hekimler tarafından gerçekleştirilir. Yoksunluk belirtilerinin ortadan kaldırılmasında ilaçla tedavi önemli bir yere sahiptir.
İkinci aşamada ise kişinin arınma dönemi başlamaktadır. Erken dönem, yaklaşık ilk dört haftyı kapsamaktadır. Bu dönem kişinin bağımlı olduğu madde ve çapraz bağımlılık oluşturabilecek tüm madde ve alkol kesilmektedir. Ancak bu dönemde kişi yoksunluk belirtileri yaşayabilmektedir. Yoksunluk belirtilerinin ortadan kaldırılması için hekimler tarafından farklı ilaçlar reçete edilebilir. Aynı şekilde craving’in giderilmesi de yine hekimlerin önerileri doğrultusunda belirli ilaçlarla yürütülmektedir. Örneğin uyuşturucu bağımlılığı tedavisinde, metadon sıklıkla kullanılan bir ikame yoludur (Ögel, 2020, s. 462). Ancak uyarma seviyesi eroinden çok düşük olduğundan, kişiyi rahatlatmayabilir. Fakat burada asıl önemli olan nokta, bir şekilde bu yoksunluk belirtilerinin ortadan kaldırılmasıdır.
Bu aşamalardan başarılı bir şekilde geçen bağımlı kişinin artık bağımlılığının arkasında yatması muhtemel nedenlere odaklanmak gerekmektedir. Bunun gerçekleştirildiği aşama ise uzun dönemdir. Bu dönem bir ayla altı ay arasını kapsamaktadır. Bu nedenler psikolojik ya da fiziksel olabilir. Örneğin kişi bipolar ya da majör depresif bozukluk geliştirmiş olabilir. Bu tür bir durumda tedavinin seyri, psikoterapi ve eğer gerekliyse antipsikotik ve antidepresanların dahliyle devam etmelidir. Aksi takdirde kişinin belirli bir süre sonra alkol/madde kullanımına dönmesi olasıdır. Çünkü altta yatan neden ortaya çıkarılıp gerekli müdahale yapılmadıkça bağımlı kişide tam bir düzelmeden bahsetmek pek de gerçekçi olmayacaktır. Bunun haricinde kişide eğer başka fiziksel rahatsızlıklar varsa onlar da tedavi sürecine dahil edilmelidir. Bu aşamada ailenin de tedavinin parçası olması oldukça kritik bir önem taşımaktadır.
Tedavide son aşama ise rehabilitasyon aşamasıdır. Bu noktada, bağımlı kişinin büyük ölçüde bir düzelme yaşadığından söz edilebilir. Fakat burada elbette önemli olan nokta kişinin tedaviye bağlılığı ve sürekliliğidir. Rehabilitasyon süreci 6 aydan 2 yıla kadar geçen süreyi kapsar. Bu dönemde bağımlı kişinin takibinin yapılması çok önemlidir. Kişinin bir tedavi programında uzun süre kalmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapılabilir. Bu dönem kişinin hayatı boyunca devam edebilir. Bağımlılıkta başarılı bir tedavinin gerçekleşmesi için temelde 6 aylık bir süreçten bahsedilebilir. Bu süreç başarılı bir şekilde devam ederse ve kişi madde kullanmadan 1 yıl geçirirse, tedavinin başarılı olduğundan bahsedilebilir. Bu sırada kişinin başka madde/alkol kullanıp kullanmadığının takibi yapılmalıdır. Çünkü bağımlı kişiler, çapraz bağımlılık geliştirmeye oldukça yatkındırlar.
Bağımlılık tedavisi hem kişi hem ailesi hem de tedavi ekibi için oldukça uzun bir yoldur. Bu yolda kimi zaman inişler çıkışlar olacağı, umudun korunamadığı ve agresyonun arttığı dönemler olabilir. Bu tip durumların tedavinin bir parçası olduğu ve geçici olduğu bilinmelidir.
Tedavinin genel sürecince neler yapılması gerektiği kadar aslında neler yapılmaması gerektiği de büyük önem taşımaktadır. Toplumdaki doğru bilinen yanlışlar, tedavi aşamasında hasta ve tedavi ekibi için çeşitli sorunlar yaratabilir. Örnek verecek olursak, bağımlık kişilerin toplumda yer almaması gerektiğine dair düşünce oldukça incitici ve tıbbi olarak da yanlıştır. Çünkü bağımlılık diğer fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar gibi biyolojik temelleri olan bir hastalıktır ve tedavi edilebilir. Bağımlılığa ve bağımlı kişiye bu gözle bakılması, hem toplumun birliği hem de bağımlı kişilerin damgalanması noktasında büyük bir sıkıntı doğurabilir. Başka bir örnek olarak, bağımlıların zorla tedavi edilmeleri gerektiğine dair toplumdaki yerleşmiş kanıdır. Biz biliyoruz ki motivasyon içsel ve dışsal olabilir. Ancak kişinin içsel motivasyonunun olmadığı herhangi bir durumda olumlu bir kazanım beklemek pek gerçekçi olmayacaktır. Aynı şekilde zorla yapılan bağımlılık tedavilerinin başarı şansının oldukça düşük olduğu (Ögel, 2020, s. 360) da bilinen bir gerçektir. Yani kişinin zorla bir tedavi programına sokulması onun düzelmesi yolunda atılacak doğru bir adım değildir. Kişi bu farkındalığa kendisi ulaşıp, gerekli başvuruları yaptığında tedavi şansı diğer duruma göre oldukça fazladır. Kişi eğer kendi rızasıyla tedavi olmak istemiyorsa, ona gerekli destek verilmeli ve tedavi olması yönünde motive edilebilir.