İşte Bu Doktor İndir
     Antisosyal kişilik bozukluğunu kişinin kendi kültürü içerisinde normal olan davranışlara göre farklılık göstermesi olarak tanımlayabiliriz. Antisosyal bireyler, sıklıkla kurallara uymama, kuralları yıkmaya çalışma ve diğer kişilerin haklarını hiçe sayma gibi davranışlar sergilemeye eğilimlidir. Antisosyal kişilik, sosyopat ya da psikopat adıyla da bilinir. Davranış olarak çocukluk döneminde başlayan ve kalıcı bir modeldir.      Ruh sağlığı çalışanlarının kullandığı DSM-5 tanı ölçütleri kılavuzuna göre; 15 yaşından itibaren süregelen, başkalarına ait hakları kesinlikle tanımayan ve çiğneyen kalıcı bir kalıp ile karakterize bir bozukluktur. 1) Yasal yükümlülüklere uymama, tutuklanmasına sebep olan yineleyici eylemlerde bulunma. 2) Sıklıkla yalan söyleme, takma isimler kullanma, kişisel çıkarları doğrultusunda veya zevk için başkalarını dolandırma suretiyle sahtekarlık. 3) Dürtüsellik ya da geleceğini tasarlamama. 4) Sıklıkla kavgaya karışma ya da başkalarının haklarını elinden almak suretiyle saldırganlık ve sinirlilik. 5) Başkasına kötü davranması, bir şeyler çalması ya da incitmesi durumunda yaptıklarına kendince bir bahane bulma suretiyle pişmanlık duymama (vicdan azabı yaşamama). Tanı koyulması için kişi en az 18 yaşında olmalıdır. Ve bu belirtilerin en az üç tanesine sahip olmalıdır. Kişinin 15 yaş öncesi için davranım bozukluğu olduğuna dair kanıtlar olması gerekir ve bu toplumdışı (antisosyal) davranışlar yalnızca şizofreni veya bipolar (çiftuçlu) bozukluğun seyri sırasında ortaya çıkmamış olmalıdır.       Bu kişilerin toplum içerisinde nasıl kişiler olduklarına bakacak olursak; hafif kaygılı, holigan, fanatik, hayvan ve insanlara zarar verme potansiyeli olan kişilerdir. Genellikle bencil ve kendi çıkarları veya zevkleri dışında hiçbir şeyi düşünmeyen kişilerdir. Sosyopatlar, hiçbir şeye ya da kimseye bağlılık ve sorumluluk duymaz, akıllarına geldiği şekilde davranış sergilerler. Engellenmeye karşı tahammülleri yoktur. Davranışları sonucunda herhangi bir kişiye zarar verdiklerini bilseler bile kesinlikle suçluluk ve sorumluluk hissetmezler. Buna karşı çıkacak olursanız karşılığında size verecekleri cevap son derece rahat bir tavırla, dünyanın bu şekilde işlediği ve güçlü olanın güçsüz olanı her zaman yeneceği bir düzende yaşadığımız şeklinde olacaktır. Bu kişiler çok çabuk sıkılırlar ve sürekli heyecan arayışı içerisindedirler. Bu heyecan arayışı da onları tehlikeli davranışlar sergilemeye iter.       Zekaları yüksektir ya da düşüktür diye bir genelleme yapamayız. Ancak zeka düzeylerine göre farklı özellikler sergilemektedirler. Örneğin; orta düzeyde zekaya sahip sosyopatlar, kendilerini çok çabuk sevdirirler. Yüksek düzey zekaya sahip sosyopatlar ise kolay kolay kendilerini ele vermezler. Kendilerini ele verecek olurlarsa çevresi tarafından hayretle karşılanır ve aslında kimse kendisinden böyle bir davranış beklemez. Zeka düzeyi düşük olan sosyopatlar için ise durum tamamen farklıdır. Çevresi tarafından kolayca bilinirler ve bu davranışı kesinlikle şaşılası bir durum olmaz çünkü bu davranışı zaten ondan beklerler. Oysa zeka düzeyi yüksek olan sosyopatlar kesinlikle açıkça saldırgan davranış sergilemezler. Bu tarz kişiler adeta saman altından su yürüterek işlerini hallederler. Yasal olmayan yollarla kolayca güç veya para kazanmaları muhtemeldir. Çoğunlukla yakalanmazlar ve bunların çoğu siyasi anlamda güçlü mevkilere gelir. Tüm bunlar olurken zarar verdikleri ya da verecekleri insanların acıları ya da sefaleti kesinlikle umurlarında dahi olmayacaktır.