Anksiyetenin bilinen ismi ‘kaygı bozukluğu’dur. Kaygı: psikolojik veya fizyolojik herhangi bir tehdit karşısında geliştirilen doğal bir mekanizmadır. Aslında kaygı denilen şey normal seviyede olduğunda, insanlar için itici güç halini alır. Hayata karşı motive edip daha iyi, daha başarılı olunmasına yardımcı olur. Fakat kaygı düzeyi artıp günlük yaşamı etkilemeye başladığında anksiyeteye dönüşür. Herkesin günlük yaşamda farklı konularda hissettiği pek çok kaygı vardır. Geçmişte yaşanan olaylar veya sahip olunan travmalar sonrasında ortaya çıkan bu kaygılar bize ve hayatımıza şekil verir. Belirli bir konuda duyulan yüksek kaygı sizi sosyal hayattan uzaklaştırıp kendi içinizde yalnızlığa mahkum edebilir. Gerekli terapi ya da tedavi alınmadığında zamanla yerleşen anksiyete gün geçtikçe daha da karmaşık hale dönüşür.
Anksiyete insan vücudunda psikolojik ve fizyolojik olarak ortaya çıkar. Psikolojik olarak;
• gerginlik,
• huzursuzluk,
• yorgunluk,
• yabancılaşma, fizyolojik olarak ise;
• çarpıntı,
• nefes darlığı,
• titreme,
• karıncalanma,
• uyuşma şeklinde kendini gösterir.
Kaygılardan kurtulmak söylendiği kadar kolay olmamakla birlikte imkansız da değildir. Kaygı bozukluğunun teşhisi kolay tedavisi mümkündür. Diğer pek çok psikolojik bozuklukta olduğu gibi kaygı bozukluğunun tedavisinde de danışanın rızası ve iradesi son derece önemlidir. Danışanın göstereceği çaba terapi sürecinde belirgin etkiler yaratır. Anksiyete tedavisinde ilaç desteği ve psikoterapi uygulanmaktadır. Kaygı bozukluğunun birey üzerindeki etkisine bakılarak tedavi şekli belirlenmektedir. Bazı durumlarda ilaç desteği şartken, kaygı düzeyi yüksek değilse; uygulanacak terapi, bozukluğun giderilmesinde yeterli olmaktadır.