ANKSİYETE NEDEN OLUR?
Her anksiyete; bir hastalık veya bozukluk değildir. Anksiyete; çoğu zaman; olağan bir ruhsal ve bedensel reaksiyondur.
Anksiyete; kişinin maruz kaldığı iç ve dış streslerle mücadelesinin bir işareti olabilir.
Her insanın; kökleri geçmişten gelen ihtiyaçları, çatışmaları, ikilemleri, çelişkileri vardır. Anksiyete; kişinin kendi iç dünyasındaki bu ihtiyaçların veya çatışmaların sonucu da olabilir, sebebi de.
Günümüz modern dünyasında; yaşadığımız çağı:
“anksiyete çağı”
“boşluk çağı”
“yalnızlık çağı”
gibi isimlerle adlandıran psikoloji uzmanları, felsefeciler, sosyologlar bulunmaktadır.
Günümüzde insanların çoğu, bir makina gibi; para, statü, başarı, güç, prestij, mülkiyet, popülerlik, güzellik, beğenilmek, onaylanmak…peşinde koşuyorlar ve kendi ruhlarını ihmal ediyorlar. Nasıl bir hayat yaşamak istediklerine kafa yormuyorlar. Bunun doğal sonuçlarından birisi de anksiyete oluyor.
ANKSİYETE BOZUKLUĞU NEDİR? NE DEĞİLDİR?
Kişinin yaşadığı kaygı, endişe, panik, gerginlik… gibi ruhsal hallerin, veya çarpıntı, terleme, nefes almakta güçlük, fenalaşma, ağrı, uyuşma vb. gibi bedensel hallerin şiddeti, sıklığı ve süresi arttıkça kişi, anksiyete belirtileriyle başa çıkmakta zorlanır. Bu da kişinin yaşam kalitesini giderek daha da olumsuz etkiler. Zaman zaman yoğun “anksiyete krizleri” yaşayabilir.
Kişi; anksiyetesinden çabucak kurtulmaya çalışır ve bunu yaptıkça anksiyetesi daha da artar ve bu kaygılı süreç giderek kişinin umudunu, enerjisini, zamanını çalar.
Yoğun anksiyete yaşayan kişinin hayatı: sürekli bir tehlike algısı ve tedbir arayışına dönüşebilir.
Bu kısır döngü giderek insanın bedensel, ruhsal, sosyal hayatını olumsuz etkileyebilir.
ANKSİYETE BOZUKLUĞU:
“Sadece psikolojik bir durum” değildir.
Psiko-somatik, psiko-fizyolojik, psiko-kimyasal kökenleri vardır. Yani psikolojik gerilim bedene de yansımıştır. Bedensel gerilim, psikolojiyi de yansımaktadır. Bir kısır döngü oluşur.
Stres; vücutta stres hormonları salgılanmasına yol açar. Salgılanan stres hormonları: çarpıntı, nefes almakta güçlük, terleme, ağrı… gibi bedensel belirtilere yol açar.
Yaşanan anksiyete halleri: güçsüzlükle, iradesizlikle, zayıflıkla, akılsızlıkla ilgili değildir. Bu nedenle, anksiyete; sadece akılla, iradeyle, güçle düzeltilemez.
Anksiyete Bozukluğu: tıbbi bir hastalık değildir. Yani tıbbi bir organsal yetersizlik durumu değildir. Sanıldığı gibi tıbbi riskler içermez. Bu nedenle; Anksiyete Bozukluğu yaşayan kişi, tekrar tekrar tıbbi tahliller yaptırmaktan, acil tıbbi destek arayışlarından uzak durmadıkça, iyileşmesi güçtür.
Anksiyete Bozukluğu “akıl hastalığı”, “delilik”, “zeka geriliği” veya “kişilik bozukluğu” DEĞİLDİR.
Kişi “aklını kaçırmaktan” veya “delirmekten” korksa da; anksiyete bozukluğu böyle bir şeye asla yol açmaz. Anksiyete bozukluğu tedavisinin başlangıç döneminde: ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapi desteği alınması en verimli sonucu sağlamaktadır. Orta ve uzun vadede; anksiyete bozukluğunun esas tedavisi ilaç değildir. Anksiyete Bozukluğu’nun esas tedavisi: psikoterapidir. Psikoterapi; zaman, enerji ve ekonomik bir bütçe gerektirir.
Kişinin; anksiyetesinin kaynaklarıyla yüzleşmesi ve başa çıkma stratejilerini öğrenmesi için profesyonel bir psikolojik destek alması önemlidir.
Bütün bunlar için; kişinin umutla, istekle, cesaretle, sabırla, kararlılıkla çabalaması ön koşuldur.
Anksiyete Bozukluğu; sık görülen ve ciddiye alınması gereken bir bozukluktur, çünkü kişinin zamanını ve enerjisini çalarak, yaşam kalitesini gerçekten düşürür.
Anksiyete Bozukluğu; doğru sürede, doğru tedaviyle tamamen iyileşebilen bir bozukluktur.
Sadece psikiyatristin dış desteğiyle asla tam olarak iyileşemez, kişinin kendi tedavi sürecine kendi ruhunu katması çok önemlidir.
Alkol veya madde kullanımı, uzun süreli uyku bozuklukları, aşırı stres veya yorgunluk gibi insanın ruhsal ve bedensel sınırlarını zorlayan durumlar; Anksiyete Bozukluğu’nu tetikleyebilir.