Anksiyete bozukluğu, kişinin işlevselliğinde olumsuz bir etkiye yol açan; huzursuzluk, endişe ve korku duyguları olarak tanımlanır. Bir diğer değişle anksiyete psikiyatrik açıdan; bedensel belirtilerin de eşlik ettiği, alışılmışa aykırı, nedeni belirlenemeyen bir tedirgin olma, korku durumu olarak tanımlanabilir. Anksiyete bozuklukları, tüm dünyada en yaygın psikiyatrik bozukluklar arasında yer almaktadır. Genellikle dünyadaki insanların 1/5’ini etkilediği ifade edilir.
Anksiyete duygularına vücutta bir takım duyumlar eşlik edebilir. Göğüste sıkışma hissi, kalp çarpıntısı, terleme, baş ağrısı, midede boşluk duygusu ve hemen tuvalete gitme gereksiniminin doğması gibi duyumlar örnek olarak verilebilir. Anksiyetenin ortada somut bir tehlike olmaksızın yaşanması, sık ve şiddetli bir biçimde ortaya çıkması ve kişinin olağan yaşamını etkilemeye başlaması bireyde bir anksiyete bozukluğu olduğunu düşündürür. Böyle bireyler tedirgin ve kötü bir şey olacağı beklentisiyle endişelidir, ancak bu duruma açıklık getirecek objektif bir tehdit kaynağı ya da tehlike belirtememektedir. Anksiyetenin klinik görünümleri kişiden kişiye büyük ölçüde değişmektedir. Bazı hastalarda kas gerginliği önde gelir ve bu kişiler kas katılığından ya da spazmından, baş ağrısından ve boyun tutulmasından yakınabilirlerken bazılarında çok daha farklı olabilir.
Oldukça sık görülen bir duygu olan anksiyetenin, her zaman bir hastalık belirtisi olarak düşünülmemesi gerektiği ifade edilir. Okula başlanılan ilk günde, özel bir kişi ile yaşanan ilk randevuda ya da yeni ve değişik bir etkinliğin başlama evresinde bir miktar anksiyete duyulmasının normal olduğu belirtilir. Önemli olan süreçtir.
Anksiyete bozukluğu kendi içinde farklı kategorilere ayrılmaktadır. Bunlar, panik atak, agorafobi, agorafobi olmadan panik bozukluk, agorafobili panik bozukluk, özgül fobi, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, genel tıbbi duruma bağlı anksiyete bozukluğu ve madde kullanımının yol açtığı anksiyete bozukluklarıdır. Ayırıcı tanı açısından özellikle panik bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu önem taşır.
Anksiyetenin hem psikolojik hem de fizyolojik belirtilerinin olduğu çok uzun süredir bilinmektedir ancak günümüzde bu belirtiler fizyolojik, affektif, davranışsal ve bilişsel olmak üzere dört grup altında ele alınmaktadır.
Fizyolojik belirtiler: Kalp-damar sisteminde ortaya çıkan belirtiler çarpıntı, nabızda yükselme, artiel kan basıncı değişimleri, bayılma hissi ya da gerçekten bayılma, yüzde kızarma ve aritmi olarak sayılabilir. Bu belirtiler korku anında ortaya çıkabileceği gibi başka rahatsızlıklara da işaret edebildiğinden takibi iyi yapmak gerekmektedir. Solunum sistemi ile alakalı belirtiler şunlardır: Soluk alma sayısında artış ve daha derin soluk alma, göğüste hissedilen ağrı ya da yanma, göğüs kafesindeki sıkışma hissi ve nedensiz basınç, nefes darlığı, hava açlığı, kesik kesik soluk alma ve bronşial spazmdır. Bunlar dışında kas-iskelet ve sinir sisteminde de çeşitli belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler kaslarda spazm ve gerginlik hissi, reflekslerde artış, çabuk yorulma ve yorgunluk, ağrılar, yalancı romatizmal ağrılar, titreme, yüzde ve özellikle de göz kapaklarında seyirme, uykusuzluk, huzursuz uyku, uykuya dalmada zorluk çekme ve kabuslardır
Affektif belirtiler: Bu belirtiler kişiye rahatsızlık verir. Bunların en yaygın görülenleri korku ve endişe hali, sinirlilik, dehşet hissi, tedirginlik, alarmda olma, sürekli gerginlik ve çaresizliktir.
Davranışsal belirtiler: Belirgin davranışsal belirtiler kaçma, kaçınma hali, huzursuzluk hissi, donakalma, hareket edememe, davranışlarda inhibisyon, koordinasyonda bozulmalar ve konuşma akışında bozukluk olarak sayılabilir.
Bilişsel belirtiler: Bilişsel belirtiler şöyle sayılabilmektedir: Dikkat dağınıklığı, önemli olan şeyleri hatırlamada zorluk, düşünce akışında kesinti ve duraksamalar, aşırı uyanıklık, kendini fazla gözlemleme, korku verici görsel imgeler, başa çıkamama düşüncesi ve bundan duyulan korku, aklını kaybetmekten duyulan korku, fiziksel zarar görmekten ya da ölmekten korkma, tekrar eden korku verici düşünceler, gerçekten kopma düşünceleri ve depersonalizasyon.
Anksiyete bozukluğuna ait belirtileri bilmek ve takip etmek ruh sağlığını korumak açısından çok önemlidir. Bazen yaşamda bireyler bu belirtiler ile yoğun bir şekilde karşılaşsa da destek veya yardım alma konusunda ertelemede bulunmakta ve süreci çok daha zorlu bir hale getirmektedir. Böyle bir durum ile karşılaşıldığında öncelikle psikiyatri birimine başvurmak, devamında ise ruh sağlığı alanında uzman bir psikoterapistten psikoterapi desteği almaya devam etmek önemli olmaktadır. Psikiyatri ve psikoterapi desteğinden paralel bir şekilde yararlanılması, anksiyete bozukluğunun tekrar etmemesi ve kontrol edilebilmesi için oldukça önem taşımaktadır.