Aile dizimi, Alman Psikoterapist Bert Hellinger tarafından geliştirilmiştir. Aile dizimi terapisi,ailenin kuşaklar boyu, birbirine görünmez bir bağla bağlı olduğu anlayışına dayanmaktadır. Bu durumda psikolojik rahatsızlıkların önemli bir kısmına, hatta belki de çoğunluğuna içinden çıktığımız kök ailede yaşanmış sorunlar sebep olmaktadır. Genetik olarak saç, göz rengimizi, fiziksel özelliklerimizi, huylarımızı, hastalıklarımızı aldığımız gibi onların duygularını, hislerini ve travmalarını da alabiliyoruz.
Zaman zaman farkında olsak ya da olmasak da ebeveynlerimizin kaderini yaşarken kendimizi bulabiliyoruz. Ataların çok güzel bir deyimi vardır; “ Dede koruk yer, torununun dişi kamaşır.”
Bir önceki neslin yaptıklarının bedelini bir sonraki nesil ödeyebiliyor. Ataların yapmış olduğu yanlışlıklar çocuklara, torunlara sirayet edebiliyor.
Yaşanılan kadersel döngüyü kırmak adına yapılan tek bir seanstan mucizevi bir şifa beklemek doğru olmaz.
Son zamanlarda sıkça bahsedilen “Zeytin Ağacı” dizisi tam da aile dizimini anlatıyor. Aşk ve ilişkilerde yaşanılan sorunlar, bereketsizlik, sağlık problemleri vs gibi sorunlar dizide anlatılıyor ancak iyileşmeyi sadece aile dizimine bağlamak yanlış olur. Dizinin popülaritesi adına aile dizimi abartılarak işlenmiş olabilir.
Bert Hellinger’e göre,
İntihar,
Cinayet,
Zulüm etmek, zulme uğramak, tecavüz, taciz,
Terk etme, aldatma, istenmeyen- gönülsüz, çocuk uğruna beraberlik,
Boşanma, ayrılma,
Evlatlık edinme- verme,
İlk aşklar veya evlilikler, o ilişkilerden olan çocuklar,
Evlilik dışı doğumlar, düşük, çocuk aldırma, ölü doğum, doğuştan gelen sakatlıklar vb.durumlar bir sonraki nesilde problemlere yol açabiliyor.
Diyelim büyük babanın işlediği bir cinayetten hiç haberi olmayan torun, kurbana karşı duyulması gereken suçluluğu taşıyor ve kendi hayatını kısıtlıyor, kronik depresyon yaşıyor, hatta intihar ederek kendisinin dahil olmadığı haksızlığı yaşamıyla ödüyor.
Ruhsal hastalıklar, kaygı, depresyon, kendini öldürme isteği, kadersel döngüler, hayatı bloke eden sorunlar, engellenmişlik, olumsuz inanç kalıplarımız ve bu kalıplar doğrultusunda olumsuz yaşadığımız olaylar birçok psikoterapi yöntemiyle iyileştirilebilir.
Peki bunu nasıl şifayalabiliriz?
Terapi, aile bireylerinizin yaşadıkları ağır olaylar karşısında neler hissettiklerini, korkularını ve kaygılarını terapistiniz aracılığıyla görmenizi sağlıyor.
Sadece görmek, farkına varmak yeterli olmuyor. Aile bireylerinizin yerine geçerek, onların neler hissettiğinizi aktarmanız isteniyor.
Burada sarfettiğiniz kelimeler, hastalığınızı çözen ve hiç kimsenin değişmesini beklemeden “kabul ederek” oluşturacağınız ruhsal özgürlüğe doğru yol almanızı sağlıyor: ” Seni artık olduğun gibi kabul ediyorum!”
Atalarımız her ne yaşamış olursa olsun onların yaşamlarını yaşamadık, bilemeyiz ve yargılayamayız. Ancak nezaketle kabul edip onların kaderlerine saygı duymalıyız.
Terapiler sırasında, sevgisini gösteremeyen babanızın (belki de bir yetim olduğunu fark edip) size destek vermemesinin veya annenizin sürekli eleştirmesinin altında yatan yaşanmış ağır olayları gördüğünüzde, onlara olan öfkeniz hızla törpüleniyor.
Hissettiğiniz öfke, soğukluk, kin gibi duygular çözülüyor ve yüreğinizi özgür bırakıyorsunuz!
Artık her şey değişime uğruyor… Artık onların kaderini değil kendi kaderinizi yaşıyor hale geliyorsunuz. Kendi potansiyelinizi keşfediyorsunuz ve kendi çözümünüzü üretiyorsunuz!