 Fiziksel belirtilere benzerlik (çarpıntı, bulantı, nefes almada güçlük) nedeniyle durumun psikolojik olabileceğinin kabullenilmesine direnç; Bu nedenle dahiliye, nöroloji, kardiyoloji, ve diğer bir çok doktor ziyareti yapılırken, psikiyatriye ya da psikolojik desteğe direnç oluşmaktadır.
 Farkedilmeyen düşüncelerin kimyasal tepkimelerle bedeni ve nefesi uyararak panik atağı tetikleyebileceğinin fark edilememesi; Bir çok panik ataklı paniğin aniden başlaması nedeniyle durumu daha çok fiziksel hastalık gibi algılar. Ancak dikkatli bakıldığında atak öncesi bir çok negatif düşünceyle zihinlerinin dolu olduğu görülebilir. Durumu psikolojik algılayan bir çok danışanımız ise yabancılaşma, çıldırma korkusu gibi durumlar la yüzleşmemek için psikiyatrik destekten kaçınıyor olabilirler.
 Yeterli bir psikoterapi almadan sadece ilaç tedavisi başlanması. Panik ataklı danışanımız, panik bozukluk tanısı aldıktan sonra yani durumun psikolojik kökenli olduğu netleştikten sonra bile sadece ilaç tedavisi uygulandığı ve paniğe neden olabilecek düşünceler, kişilik yapısı ve yaşam koşulları ile yüzleşmekten kaçındıkları görülmektedir.
 Yoğun, hızlı ve stresli yaşam biçimini değiştirmeye direnç ; panik bozukluklu danışanlarımızın bir çoğu, hassas ve güçlü kişilik yapıları nedeniyle duyarlı karşı odaklı, aşırı sorumluluk alma eğilimindedirler. Bu özellikleri nedeniyle bir çok stres etkenini bırakmakta ve kurtulmakta zorluk yaşarlar.
 Panik atağın verdiği mesajı algılamadan hastalık olarak etiketlemek; Panik atağın mesajını almadan, onun hastalık değil bir tür savunma olduğunu idrak etmeden, tam bir iyiliğe ulaşmak pek mümkün görünmemektedir. Hayatta aşırı güçlü duruyorsanız başınız döner, çok yoğun ve sorumluluk dolu iseniz kalbiniz çarpar, kendinizi başkalarına kurban ederseniz mideniz bulanır ve benzeri mesajlar alındığında iyileşme hızlanacaktır.