İşte Bu Doktor İndir

Zorbalık nedir?

          Öncelikle zorbalığı konuşmamız için akran baskısını ve agresyon nedir onu  konuşmamız gerek. Akran baskısı dediğimiz konu aynı yaşta olmak veya aynı aktivitelerde bulunmayı içerir. Akranların birbirini negatif ve pozitif yönde etkilemesiyle ilgilidir. Rahatsız olduğu bir şeyi yapmazsa akranlarına benzemeyeceği için yaptığı şeylerdir diyebiliriz. “Bunu herkes yapıyor o yüzden ben de yapmalıyım” düşüncesiyle genelde ortaya çıkar ve bu düşünce sistemiyle kendi düşünce sistemimiz dışına çıkarız. Akran baskısına en çok ergenlik çağında hassas oluruz. Tehlikeli şeyler genelde akran baskısından dolayı olur. Elbete bunun pozitif bir yanı da vardır. Mesela çok ders çalışan bir grupta olan bir öğrenci herkes ders çalışıyor ben de çalışmalıyım diyebilir. Ancak elbete akran baskısı daha çok negatif yönleriyle karşımıza çıkıyor. Mesela kıyafeti yüzünden dalga geçildiğini gören
bir öğrenci akran baskısından dolayı o şekilde giyinmemeye başlayabilir.

          Agresyon fiziksel ve sözel karşı tarafı incitmeye ya da yok etmeye yönelik davranışlardır. Düşmanca agresyon ve araç olarak kullanılan agresyon şeklinde ikiye ayırabiliriz. Düşmanca agresyon karşı tarafı incitmeye yöneliktir. Araç olarak kullanılanda da incitmek amaçtır ancak bir sonu vardır.
Agresyonun sebeplerinde sosyal psikologlar üç ana başlığa odaklanmıştır. Biyolojik bir agresyon dürtüsü olduğuna, hayal kırıklığına karşı bir doğal tepki olduğuna ve agresyon içeren davranışların  görerek öğrendiğimize. Aslında bu üç ana başlık da doğru ve geçerlidir sadece insanlararasındaki oranları değişebilir.

         Zorbalık, kişiler arası gelişen bir agresyon şeklidir. Bir insanın bilerek ve sürekli tekrar ederek diğer insana agresyon göstermesidir. Bunun sürekli tekrar eden bir davranış olması genellikle zorba kişinin kurbandan daha güçlü olması ya da daha yüksek bir statüde bulunmasından kaynaklanır. Bir
şeye zorbalık dememiz için üç ana başlığın olması gereklidir. Bunlardan birincisi güç dengesizliğidir, bu güç dengesizliğini kullanarak, bunlar fiziksel güç, karşı tarafın utanacağı şeyleri bilme ya da popülerlik olabilir, diğerlerini kontrol etmek ve zarar vermektir. İkincisi tekrar etmedir. Birden fazla kez zorbalık yapmış biri bunu ileride de yapacağını gösterir. Üçüncüsü ise kasti olması. Zorbalar bu kaba davranışlarını kurbanlara zarar vermek için yaparlar. Davranışları bir “şaka”dan ya da bir kazadan ibaret değildir. Bu üçünün olduğu ortamda zorbalık vardır. Zorbalık kategorilerine gelirsek dört
kategori sayabiliriz. Sözel zorbalık, birine bağırmak, hakaret etmek, onlara alay içeren isimler takmak, tehdit etmek ve laf atmaktan ibaret diyebiliriz. Fiziksel zorbalık, vurmayı, tükürmeyi, çelme takmayı ve itmeyi içerir. Sosyal zorbalık, birini aktivitelere içlerine almama, iftiralar yayma ya da birini bilerek utandırmaktan ibaret diyebiliriz. Siber zorbalık konusu daha çok günümüzde meydana çıkan güncel bir konu, sosyal medyayı ya da uygunsuz içerikli fotoğraflar kullanarak, photoshoplar yaparak insanı rencide etmeye çalışan ve bunu yaparken interneti kullanan zorbalık çeşididir. Zorbalar da kendi aralarında ikiye ayrılır. Agresif zorbalar, en yaygın gruptur. Fiziksel olarak güçlü, dürtüsel, hızlı öfkelenen, kavgacı, korkusuz, özgüveni yüksek ve empatisi düşük bir gruptur. Agresif bir kişilikleri vardır, güçten motive olurlar ve diğer insanlara hükmetmekten hoşlanırlar. Pasif zorbalar, daha
özgüvensizlerdir, daha az popülerlerdir, beğenilen özellikleri azdır ve genelde mutsuz bir ev yaşamına sahiplerdir. Odaklanma problemleri vardır ve daha çok şiddet patlamaları ve öfke nöbetleriyle akranlarına zorluk yaşatırlar.

          

          Zorbalık mağdurlarına genelde biz “victim” yani kurban diyebiliriz. Onları da kategorileştirebiliriz. Zorbalar kurbanlarını kesinlikle rastgele seçmezler, öğrencilerden oluşan spesifik bir alt gruptan seçerler. Bu alt grup yıllardır mağdur edilen bir öğrenci grubu olabilir. Kategorilere gelirsek, pasif kurbanlar, direkt zorbayı provake etmezler ve en büyük paya sahip gruptur. Genel olarak sosyallikten uzaklardır, kaygılı, depresif ve ürkek görünebilirler. Zorbalık görmeyen akranlarına göre daha az arkadaşları vardır, yalnız ve üzgündürler. Yeni karşılaştıkları durumlarda daha kaygılıdırlar. Öğrenme zorluklarına sahip olabilirler. Provakatif kurbanlar genelde zorbaları kızdırır ve provake ederler. Ancak zorbaya karşı koyacak sosyal ve fiziksel güce sahip değildirler. Duygusal olarak dürtüsellerdir, olaylara biraz ateşe körükle giderler ve genelde DEHB’li çocuklardan oluşurlar. Kurbanlarda depresyon, anksiyete, suisid düşünce, düşük öz saygı ve kendine zarar verme görülebilir. Zorbalanmak kurbanın özgüvenini düşürdüğü ve depresif bir hâle gelene kadar sürdüğü için kurbanlar çok yalnız hissederler. Bu yüzden de yardım aramazlar. Okulda kendilerini güvende hissetmezler. Kilolarında ciddi bir artma ya da azalma görülebilir. Okul yani ders performansları etkilenir. Her zamanki arkadaşlarından uzaklaşabilir. Sosyal olarak yalnızlaşırlar. Yetişkinlik çağında da devam edebilecek kaygı ve düşük özsaygı sorunları yaşayabilirler. Devamsızlık sorunları olabilir. Sıkı önlem almaya itilebilirler, kavga ederek karşı çıkma, ceplerinde silah denebilecek şeyler taşıma ya da intihar düşünceleri gibi.

          Zorbalığa uğramış insanlar ileride, kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları, depresyon, intihar düşünceleri, düşük öz saygı ya da kendine zarar veren davranışlarla karşımıza gelebiliyorlar. Lise ve ergenlik çağı zorbalığa en hassas olduğumuz yaşlardır. Çünkü bir kimlik arayışındayız, özerklik arıyoruz ve otoriteye karşı çıkıyoruz. Bu hassas dönemimizde akranlarımızdan zorbalık görmemiz bizi ekstra etkiler ve o yüzden psikolojik rahatsızlıklara zemin hazırlar ya da tetikler. Ortak olarak hepsinde özgüven düşüklüğü, okula gitmek istememe, kaygılı bir ruh hali ve sosyal olarak geri çekilmişlik
görebiliriz.

          Bu yüzden zorbalık yetişkinlik çağımızı etkiler. Özellikle zamanında destek alınmadığında etkileme olasılığı artar. Az önce saydığımız psikolojik rahatsızlıklara müdahale edilmediği takdirde yetişkinlik çağımıza yansır. Öncelikle sosyal olarak mesafeli olmaları üniversite hayatlarına yansır. Belki
üniversitede zorbalanmak daha az görülen bir konu olsa da. En azından dışarıdan daha az görülen türlerde olabilir. Akran baskısı olan bir dönem olduğu için eski anıları kolay tetiklenir. Yeni arkadaşlar edinmesine engel olur. Bu yüzden depresif hâlleri, kaygıları hata sosyal fobiye kadar çıkabilir. Zorbalığa zamanında müdahale etmek elbete en etkili yöntemdir. Geç kalındığı takdirde travmatik ve kalıcı sonuçlara yani psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir. Elbete bu da psikolojik destekle üstesinden gelinebilecek bir konu ancak zamanında müdahale en iyi yöntemdir.

          

          Peki, okullarda zorbalık nasıl önlenebilir, saptanabilir? Okullarda zorbalığı önlemeyi sorumlulukları bölerek ele alabiliriz. Birincisi ailenin sorumluğu, diğeri sınıf öğretmeninin sorumluluğu ve okul rehberlik görevlisinin sorumluluğu. Kurban çocuğun ailesi, günlük olarak çocuğunun okul hayatında neler olduğu nasıl gitiğini çocuklarıyla doğru bir iletişim kurarak sormalı ve öğrenmelidir. Çocuklarındaki fiziksel değişime dikkat etmeli. Vücutlarını arada bir kontrol etmeli. Ders performanslarına hâkim olmalılar. Öğretmenleri ve rehberlik görevlileriyle de iletişim hâlinde kalmalılar. Sınıf öğretmeni zorbalığı en erken fark edebilecek kişidir. Gerek onlarla daha fazla vakit geçirmesi ve onları daha çok okul ortamlarında gözlemleyebilmesi onlara bu konuda avantaj sağlar. Ancak bir öğretmen zorbalığı fark edebilmesi için önce zorbalığın ne olduğunu ve nasıl kategorilerde karşımıza çıktığına hâkim olmalıdır. Bunlara hâkim olmayan bir öğretmen zorbalığı sadece bir öfke nöbeti olarak ya da bir agresyon dışa vurumu olarak görüp gelip geçici bir şey olduğunu düşünebilir ve zamanında müdahalede geç kalınmasına sebep olabilir. Öğretmenler zorbalığı tanıdığında öncelikle bu zorba çocukla ve kurban çocukla ayrı ayrı konuşmalıdır. Zorbalıktan emin olduktan sonra rehberlik görevlisiyle bu konu istişare edilip gerekli müdahalelerden sonra iki aile de çağırılıp ayrı ayrı olacak şekilde bir zorbalık eğitimi verilmeli. Burada en çok zorba çocuğun ailesi ve ev ortamı konu alınmalı ve burada ne tür sebeplerden çocuğun zorbalık gösterdiği agresyonlarının neden olduğu konusu konuşulmalı. Kurban çocuk için de onun özgüvenin tekrar yükseltebileceği müdahaleler yapılmalı ve ailesinin onu bu konuda yanında olduğunu hissetirmesi gerektiği anlatılmalı. Burada müdahale konusunda en büyük iş rehberlik görevlilerindedir. Ailelere iyi bir eğitim ve farkındalık kazandırmak zorundadırlar. Eğer ki müdahalelerinin yetersiz olduğunu düşündüğü noktada bu konuda daha uzman olan insanlara yönlendirme yapmalıdır. Mesela aile danışmanları, çift terapistleri, ergen ve çocuk terapistleri gibi. Aynı zamanda rehberlik görevlileri senede birkaç defa tüm öğrencilere ve öğretmenlere zorbalık konferansı vermelidir ve onları bu konuda eğitmelidir. Onlar yardıma uzanan ilk yardım elleridir ve belki de bir okul rehberlik görevlisinin en çok zorbalık konusuna zaman ayırması gerekir.

          Neden çocuklar zorba olur? Zorba çocuklar sebepsiz yere zorba olmaz. Gerek evde gördüğü agresyonları taklit etme, gerek içinde tutuğu duyguları patlamalarla dışarı vurma ihtiyacı vardır. Burada zorba çocuğun ailesine yapılacak müdahaleler en önemlisidir. Aileye bu durum güzel şekilde
açıklanmalı. Çocuğun zorba olmasının sebeplerinin en büyüğünün büyüdüğü çevre ve ev ortamı olduğu söylenmeli ve aileye aile danışmanlığı tarzı bir destek almaları gerektiği söylenmelidir. Zorba çocuk için de müdahaleler yetersiz kaldığında bir uzmanla görüşmesi uygun olacaktır. Çünkü
travmatik sebeplerden de zorba olması muhtemeldir ve şunu unutmamız gerekir zorba çocuklar okulda zorba rolünde olsa da evde onlar da kurban rolündedir.

          Toplumumuzda zorbalık algısı ne durumda? Farkındalığımız oldukça düşük, zorba kelimesi dahi dilimize o denli oturmuş bir kelime değildir. Zorba çocuklara zorba demeyip yaramaz, hareketli, söz dinlemeyen çocuklar deriz. Bu kelime bile dilimize oturmadığı için zorba çocukları saptamamız
zorlaşıyor. Özellikle sınıf öğretmenleri ve rehberlik görevlileri bu konuda sürekli bir eğitim içinde olmalı, çocukların ve ebeveynlerin farkındalığını yükseltmelilerdir. Gelişim çağındaki çocukların okullarında psikolojik olarak en çok etkilendiği şey zorbalıktır. Bunu bu şekilde düşündüğümüzde
kendimize “zorbalık” kelimesini ne zaman öğrendiğimizi soralım. Öncelikle bu kelimeyi ve anlamını yaygınlaştırarak herkese öğretmeliyiz. Sadece okullarda değil toplumumuza da bu konuda eğitimler vermeli ve içerik üretirken bu konuya dikkat çekmeliyiz. Toplumsal olarak bu konuya hâkim olursak bir zorbayı ve kurbanı tespit etmemiz çok kolaylaşır.

          Siber zorbalık nedir? Teknoloji ile birlikte siber zorbalık meydana çıktı ve bunun getirdiği en büyük zorluk kontrol edilmesinin çok zor olması. Mesela ailelerin ve öğretmenlerin çocuklarının kilitli hesaplarını görememesi. Bir şey paylaşıldıktan sonra silinse dahi internet ortamı olduğu için tam anlamıyla silinememesi. Anlık müdahalenin zor olması ve takibinin de zor olması. Bunlar zorbalığın kontrolünü zorlaştıran elementlerdir. Ancak iyi bakan eğitimli gözler bu engelleri aşar ve yine de zorbalığı görebilir.

          Zorbalığı öngörebilir miyiz? Evet öngörebiliriz. Öncelikle aileler günlük sorularını çocuklarına sorarak öngörebilir. Bugün okul nasıldı? Seni üzen veya sinirini bozan bir olay yaşadın mı? Şu an nasıl hissediyorsun? Gününe 10 üzerinden puan versen kaç puan verirdin? Sevmediğin arkadaşların var
mı? Sana zorluk çıkaran birileri oluyor mu? Tarzı ucu açık tam niyetimizi belli etmeyen ama cevaplarından ipuçları toplayabileceğimiz soruları çocuklarımıza sorabiliriz. Burada elbete bir grup daha var onlar da seyirci grubu. Bu grup zorbalığı görürler fark ederler ama sadece izlerler. Herhangi
bir aksiyon almazlar. Bu grup aslında tüm öğrenciler arasında en yaygın gruptur. Zorba ve kurban dışında kalan tüm öğrenciler bu gruba girer. Burada seyirci kalmanın literatürdeki yeri sosyal psikologlar tarafından seyirci kalma etkisi olarak adlandırılır. Bir olay olduğunda tanık olan birden
fazla insan varsa insanların olaya dâhil olması, aksiyon alması oranı gitikçe azalır. Şahit insan sayısı artıkça insanların bireysel aksiyon alma isteği azalır. Burada bunu iki sebeple açıklayabiliriz. Birincisi diğer insanların varlığı sorumluluğu böler. Bireyler üstünde o sorumluluğu o denli hissetmezler.
İkincisi ise diğer insanlar aksiyon almadığı için sosyal olarak doğru olanın bu olduğu yanılgısına düşebiliriz. Bu seyirci kalma etkisi zorbaların da davranışlarını destekleyici bir etkisi vardır. Çünkü zorbalar akranları tarafından tepki almadığında yaptığının doğru olduğunu düşünür. Seyirci kalma etkisi de okullarda örnekler ve hata uygulamalı yollarla öğretilmesi gereken bir konudur. Burada bu seyirci kalanları denkleme katmak sınıf öğretmeninin ve rehberlik görevlisinin görevidir. Öğretmenler seyirci grubunda olan bazı öğrencilerine sınıf ortamıyla ilgili özel bir ortamda sorular sorabilir. Hiçbir
arkadaşın başka bir arkadaşına zorluk çıkarıyor mu? Birbirine vuran insanlar oluyor mu? Hakaret, bağrışma, alay etme sınıf ortamında oluyor mu? Tarzı sorularla teneffüslerde, göremediği anlarda neler olduğunu, güvendiği ve zorba adayı olmayacak çocuklardan öğrenebilirler. Aynı şekilde rehberlik
görevlileri de her sınıftan gizli bir öğrenci seçip sınıf durumunu ona soracağı benzer sorular üzerinden takip edebilir. Buradaki en kilit nokta doğru öğrencilerin seçilmesi. Bu da başarılı, uslu, söz dinleyen çocuklar arasından seçilebilir.

          Zorbalığın şikâyet edilmemesinin en büyük sebeplerinden biri özgüven eksikliği ve yalnızlık hissidir. Anlatsam da hiçbir şey değişmeyecek, daha kötü olacak düşünceleri kurbanda baskın hâldedir. Bu düşünceleri, doğru eğitimle ve iletişimle aşmaya çalışabiliriz. Bir ebeveyn olarak doğru iletişim metotlarını kullanmalı, bir eğitmen, öğretmen olarak da bu konuları çocuklarımıza öğretmenin yollarını aramalıyız. Doğru sorularla zorbalık öngörülebilir, önlenebilir ya da saptanabilir.

                                                                                                                                                         Psikolog Görkem Erva Demir