Hepimizin Doğum Günü yaklaşırken bir heyecan yaşarız acaba hatırlanacak mıyım bu sene neler bekliyor beni diye düşünmeden edemeyiz
Aslında Ömrümüzden bir koca yılın daha geçtiğini 365 günde; ‘neler yaşadım, nelere mutlu oldum-nelere hüzünlendim, zamanı nasıl geçirdim,
hedeflerimin ne kadarına ulaşabildim, kimlere kapattım gönlümün kapılarını-kimlere hoş geldin dedim,
bu yıl nelerle büyüdüm’ benzeri sorularla yılı temize çekme yenimiz yoktur.
Yaş aldıkça bugün de boş geçti’ lere bırakmaya başladı yerini. bir insanın bir yıl içerisinde ne denli değişip gelişebildiğinin hayretiyle
günlerimi nasıl geçirdiğimi sık sık sorgular oldum. Yapmak istediğim, deneyimlemek istediğim çok şey vardı ama zaman da hızla akıyordu.
Umarsızca harcadığımız, tek bir saniyesini bile yeniden yaşamanın mümkün olmadığı ”zaman” limiti olan kredi kartlarımızdan,
paramızdan daha sınırlı ve aniden tamamını tükettiğimiz gerçeği ile yüz yüze gelebilme gerçekliğiyle hasıl…
Ve buna rağmen en hoyratça harcanan yine zaman…
Bugün ”o gün” olsa, yaşadıklarınız, hayatınızı nasıl geçirdiğiniz gözünüzün önünden film şeridi gibi akıp geçse; tam da istediğim gibi yaşamışım,
içimde kalan hiçbir şey yok diyebilecek misiniz? Hiç durup tarttığınız oluyor mu?
Benim daha yapacak çok şeyim var kah henüz adım bile atmadığım kah yolu bile yarıla yamadığım…
Kazanıp harcamak uğruna, günümüzün en az 3’te 1’ini feda ettiğimiz işlerimiz… Yuvamıza döndüğümüzde fiili olarak çalışmasak da
aklımızı orada bıraktığımız iş yerlerimiz… Bize değer katmayan samimiyetsiz arkadaşlıklar, ite kaka yılların hatırı uğruna geleceğe taşıdığımız dostluklar,
düşünülmeden alınan alındığı için okunan kitaplar, reşit bile değilken ne olduğunu bilmeden sırf tercih ettiğimiz için kariyerimize yön veren meslekler,
mutsuzlukların üzerini örtmek için yapılan alışverişler, baktığımız/düşündüğümüz/deneyimlediğimiz/bulunduğumuz anda mutlu hissettirmeyen daha pek çok fazlalık…
Zamanın bize çok şey kattığı, olgunlaştırdığı, iyileştirdiği, gelenin sebebini anlayıp payımıza düşeni alabiliyorsak gün be gün özümüze götürdüğü
bir gerçek ancak zamanla geçecek dediklerimiz için yoldaki zamanı nasıl değerlendirdiğimiz en mühimi!
Hala ‘zaman öldürüyorum’ deyimini gülümseyerek umarsızca kullanabiliyor musunuz? Ben kullanamıyorum, zamanımı böylesine tüketmek istemiyorum.
Gün gelip boşuna ağartmadık bu saçları demek bana kalırsa önemli olan, dertten kederden değil, zamana karşı değil zamanla birlikte!
Ben beyazlarımdan mutlu olmak istiyorum, yaşlanmak değil yaş almak, dolu dolu yaşamak, yapmadıklarımdan – keşkelerden pişman olmak değil isteğim,
yaptım ama olmadı olgunluğu ile yoluma devam edebilmek. Nasipten öte köy yok bilirim fakat denememiş olmanın yükü kadar ağır değildir.
Zaman sizi tüketmeden atın o adımı…
Yapmak istediklerimizi erteleyip, bir şeyler uğruna bugünümüzü feda ediyoruz. Oysa yarınımız meçhul.
Durdurmak, geri sarmak mümkün değil ancak yavaşlatmak ya da hızlandırmak bizim elimizde.
Koşmadan daha verimli yaşamak, yaşananları tekrara düşmeden kulağıma küpe edebilmek dileği ile…
Sağlıkla, birlikle, sevgiyle yeni yaşınız kutlu olsun