Yaz Neşesiyle Kış Hüznü
Mevsim geçişleri çoğu insanın üzerinde hem fiziksel hem de
psikolojik olarak etki gösterir. Mevsimsel olarak ortaya koyduğumuz
alışkanlıklarımızı değiştirmek, yeni bir düzen kurmak zorunda kalırız.
Bu düzen kurmak bazılarımız için daha zor ve yorucu olabilir.
İlkbahar mevsimi ile çiçekler açar, ağaçlar yeşerir ve güneşi gün
içerisinde daha fazla görmeye başlarız. Doğanın bu şekilde
renklenmesiyle İnsan psikolojiside renklenmeye başlar. Gün ışığına
daha fazla maruz kalıyor olmak hem fiziksel olarak hem de psikolojik
olarak bizi canlandırır ve mutluluk hormonu olarak adlandırdığımız
serotonin hormonu daha fazla salgılanmaya başlar. Bilimsel olarak da
kanıtlanmış bir durumdur bu. Gün ışığından daha az maruz kalan
ülkelerde depresyon oranı ve intihar etme oranı daha fazladır.
Bunların yanında geceler kısalır ve gündüzler uzar. Böylece dışarıda
daha fazla zaman geçirmeye başlarız. Sosyalleşme oranımız artar,
arkadaşlık ilişkilerimiz kuvvetlenir.
Peki ilkbaharın gelişiyle havaların ısınması her insanda aynı etkiyi
gösterir mi?
Bazılarımız için havaların ısınması olumlu etki gösterirken, her şey
güllük gülistanlık ilerlerken bazılarımız için durum hiç böyle değildir.
Havaların ısınması bazılarımız da enerji düşüklüğüne neden olabilir,
sabahları halsiz uyanabilirler, uyku düzenleri bozulabilir, daha sinirli
olabilirler ve bunların yanında eklem ağrılarıyla konsantrasyon
güçlüğü yaşayabilirler. Böyle olumsuz durumlara maruz kalmaları
insanların iş hayatını ve sosyal ilişkilerini etkileyebilir bu yüzden de
gergin hissedebilirler ve kısır bir döngüye girebilirler. Ayrıca havaların
ısınmasıyla vücudumuzun su ihtiyacı da artmaktadır. Su ihtiyacını
yeteri kadar karşılayamazsak vücudumuz dengeyi sağlamak için daha
çok çalışır ve bu durumda agresif davranışlarımıza yol açabilir.
Sonbahar ve kışın gelişi ise biz de genellikle olumsuz duygular
ortaya çıkarır. İlkbahar ve yaz mevsiminin getirdiği renkler ve canlılık,
enerji ortadan kalkmaya başlar. Güneş ışığını daha az görmeye
başlarız. Gecelerin uzaması gündüzlerin kısalmasıyla dışarıda
geçirdiğimiz süre azalır ve böylece arkadaşlarımızla olan sosyal
iletişimimiz kısıtlanır. Evde daha çok vakit geçirmeye başlarız. Bizi
rahatlatan tatillerimiz sona erer. Yaz kıyafetlerinin bize verdiği hafiflik
geride kalır ve kıyafetlerimiz daha da kalınlaşır, hareketlerimiz
kısıtlanır. Yaz mevsiminde çok fazla su tükettiğimiz için iştahımız
azalırken kış mevsiminde iştahımız daha çok açılır ve daha çok yemek
yemeye başlarız. Bunların yanında serotonin hormonu salgılanma
düzeyimiz azalır ve melatonin hormonu salgılanma düzeyimiz artar.
İnsanların bu durumlara maruz kalıyor olması onların psikolojik
açıdan olumsuz bir şekilde etkilenmesine yol açar. Bu etkiler; aşırı
sinirlilik hali, huzursuzluk, su alımının azalmasından ve evde çok vakit
geçirmekten dolayı aşırı yemek yeme, kilo alımı, mutsuzluk, , suç
işleme isteğinin artması olarak kendini gösterir.
Melatonin hormonu yani uyku hormonu seviyesi arttığı için kış
aylarında ‘yorgun bir şekilde uyanıyorum’, ‘kendimi kötü
hissediyorum’ gibi şikayetlerle fizyolojik yorgunluklarımız ve uyku
seviyemiz artar.
Peki bu olumsuzluklar için neler yapabiliriz?
Mevsim geçişlerinin bu olumsuz etkilerini azaltmak için aşağıdakileri
deneyebilirsiniz.
Kaliteli bir uyku düzeni oluşturun.
Aşırı kafein, sigara, alkol gibi bağımlılıklarınızdan uzak durun.
Yoga, meditasyon yapın.
Açık havada fiziksel egzersiz yaparak güneş ışığından gelen
yararlı vitaminleri vücudunuza alın.
Nefes egzersizleri yapın.
Hobilerinize yaşamınızda yer verin.
Beslenmenizi daha sağlıklı hale getirin.
Kısa süreli de olsa tatil yapın.
Size iyi gelen yerlere, iyi gelen insanlarla birlikte gidin.
Tüm bunlar olumlu duygulara daha çok yer vermenize yardımcı
olabilir ama bunları yaptığınız halde kendinizi kötü hissediyor, bu
durumla baş etmekte zorlanıyor ve depresif belirtileriniz gün geçtikçe
seviyesini arttırarak ilerliyorsa uzman bir kişi tarafından destek
almanız bu durumla daha rahat baş etmenizi sağlar.
Sevgiyle kalın…
Psikolog Berna ERDOĞAN