Kış aylarında soğuk havalar nedeniyle vücut direncimizde yaşanabilen azalmalar, gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere çeşitli hastalıklara karşı bizleri savunmasız bırakıyor. Son zamanlarda okullarda ve kreşlerde yaşanan adenovirüs salgınına bağlı viral konjonktivit vakalarında da artış yaşanıyor. Dolayısıyla vücudumuzun direncinin artırılmasının yanı sıra en önemli duyu organımız olan gözlerimizin korunması da bu dönemde büyük önem taşıyor.
“İKİ GÖZDE DE HASTALIK OLUŞABİLİR”
Çeşitli nedenler ile sıklıkla karşılaşılan ve halk arasında kırmızı göz hastalığı olarak da bilinen, göz iltihaplanması şeklinde kendini gösteren konjonktivit hastalığıyla ilgili uyarılarda bulunan Göz Hastalıkları ve Retina Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, “Konjonktivit, gözün beyaz kısmını veya sklerayı örten ve göz kapaklarının iç kısmını kaplayan ince yüzey dokunun iltihaplanmasıdır. Çok ince damarlardan zengin bu şeffaf katman aynı zamanda gözün nemli kalmasını sağlayan maddeleri üretir ve salgılar. Konjonktivit hastalığı kan damarlarımızın daha büyük ve belirgin bir hale gelerek gözlerimizin kırmızı görünmesine yol açar. Hastalık sadece bir veya iki gözde aynı anda oluşabilmektedir.” dedi.
“VİRAL VE BAKTERİYEL KONJONKTİVİT SON DERECE BULAŞICI”
Konjonktivitin neden olan türlerine göre 3 farklı tipe ayrıldığını belirten Pr. Dr. Nur Acar Göçgil, “Konjonktivitler bakteriyel, viral ve alerjik etmenler nedeniyle karşımıza çıkmaktadır. Viral ve bakteriyel tip konjonktivit çok bulaşıcıdır. Viral konjonktivit nezleye neden olan virüslerin benzeri virüslerden kaynaklanmaktadır. Virüslere bağlı gelişen konjonktivit, tedavi edilmediğinde çok uzar ve gözün kornea yani cam tabakasını tutarsa kalıcı izler bırakabilir. Bakterilerin neden olduğu konjonktivit tedavi edilmediği taktirde gözlerimize ciddi zararlar verebilir. Bakteriyel tip konjonktivitte gözde sarı ve yeşilimsi renkte akıntı görülmekle birlikte bu tip son derece bulaşıdır. Bakteriyel kaynaklı enfeksiyon göze değen el ya da eşyalarla temas durumu ile bir başkasına bulaşabilir. El ve göz hijyenine dikkat etmemek, kalabalık ortamlar, mikroplu makyaj malzemeleri hastalığın oluşmasının en önemli etkenleridir. Çok bulaşıcı bir hastalık olduğundan dolayı tedavi için zaman kaybetmeden doktora başvurmak çok önemlidir.” açıklamasında bulundu.
“GÖZLERİMİZ DIŞARIDAN GELEN TÜM ETKENLERE AÇIK BİR BÖLGE”
Gözlerimizin dışarıdan gelen tüm etkenlere açık bir bölge olduğunun altını çizen Prof. Dr. Göçgil, “Konjonktivit hastalığı gözlerde sulanma, çapaklanma, kaşıntı, batma ve kızarıklık gibi belirtilerle kendisini hissettirir. Eğer tedavi süreci zamanında başlatılmaz ve hastalık tedavi edilmez ise zamanla kronikleşebilirler. Göz kapaklarımız sayesinde havadan gelen toz, toprak ve mikroplar engellenmektedir. Göz kapaklarımızın açılıp kapanma refleksi göz yüzeyinin nemlenmesini de sağlamaktadır. Ancak bazı durumlarda gözlerimiz korunamayabilir. Gözlerimize temas eden bazı maddeler gözün üzerine yerleşir ve bir reaksiyon oluşturur. Örneğin, havada uçuşan bir toz zerresi veya kedi tüyü göz kapaklarının arasından geçerek konjonktivaya ulaştığında, kişide hassasiyet mevcut ise alerjik konjonktivit meydana gelebilir. Alerjik konjonktivit göz nezlesi olarak da bilinmektedir ve bu tür alerjik hastalıklar içinde en sık rastlanan durumdur. Gözlerde kaşıntı, şişkinlik, kızarıklık, sulanma veya yanma-batmaya sebep olabilen alerjik konjonktivit diğer mikrobik konjonktivitlerle karıştırılmamalıdır. Diğerlerinden farklı olarak alerjik konjonktivit bulaşıcı değildir ve tedavisinde kullandığımız alerjiyi baskılayan damlalar ile gözyaşı damlaları şikayet ve bulguları azaltır.” ifadelerini kullandı.
SON ZAMANLARDA ADENOVİRÜS KAYNAKLI VİRAL KONJONKTİVİT VAKALARIYLASIKLIKLA KARŞILAŞIYORUZ”
Son zamanlarda özellikle kreşlerde ve okullarda salgın düzeyinde gittikçe artmaya başlayan adenovirüs vakalarına da değinen Prof. Dr. Göçgil, “Adenovirüs genel olarak solunum yollarını ve bağırsak sistemini enfekte eden, genellikle soğuk algınlığına benzer semptomlarla kendini gösteren bir virüstür. Bu virüsün en önemli belirtileri arasında boğaz ağrısı, burun ve göz akıntısı, hapşırma, başağrısı, öksürük ve ateş gelmektedir. Adenovirüs kaynaklı olarak bazı insanlarda krup veya bronşit gelişimi de görülebilir. Son zamanlarda bizler de bu virüse bağlı olarak viral konjonktivit vakalarıyla sıklıkla karşılaşmaktayız. Önlem alınmadığı taktirde, uzun süren ve gözün cam tabakasını etkilediğinde görme kayıplarına dahi yol açabilen bu enfeksiyon çok hızlı bulaşabiliyor ve aile bireyleri arasında hızla yayılabiliyor. Gözlerde şiddetli batma, yanma, kapaklarda şişlik, akıntı ve ağrı hissi oluşabiliyor. Adenovirüse bağlı gözde oluşan bulgular yaklaşık 3-4 hafta gibi uzun süre devam edebiliyor ve hastalarda yaşam kalitesini bozarak işgücü kaybına da yol açıyor. Hastalığı bulaştırma riski, ilk bulguların ortaya çıkmasından sonra 10 gün gibi uzun bir süre devam etmektedir. Bu süre boyunca hijyen kurallarına dikkat etmek, elleri yıkamadan göze temas etmemek, gözdeki akıntıya temastan sonra elleri iyice yıkamadan başka bir yere dokunmamak çok büyük önem taşımaktadır. Yine bu süre boyunca iş, okul gibi toplu yaşanan, çalışılan alanlara girmemek de bulaş riskini azaltmaktadır ” şeklinde konuştu.
GÖZE TEMAS RİSKİ ARTIRIYOR
Gözlerde yaşarma, batma veya rahatsızlık hissedildiğinde kişilerin sıklıkla gözlerini elleriyle sildiğini hatırlatan Prof. Dr. Nur Acar Göçgil, bu davranışın çoğunlukla önemsiz görünmekle birlikte, eller yıkanmadan gerçekleştirildiğinde konjonktivite zemin hazırladığını belirterek, “Normalde bizim gözyaşımız ince bir kanaldan burun kökünde bulunan göz yaşı kesesine ve oradan da burun içine akmaktadır. Viral salgınlar neticesinde burunda yaşanan tıkanıklık durumunda göz yaşımız burun içine rahat akamıyor, göz yaşımız gölleniyor ve gözlerimizde sulanma meydana geliyor. Hasta gözlerindeki sulanmayı silmek için ellerini yıkamadan gözlerine temas ettirdiğinde de göz mikroplara ve bakterilere açık hale geliyor. Bu etkileşim doğrultusunda da malesef viral ve bakteriyel konjonktivit oluşumuna zemin hazırlanmış oluyor. Bu durumun önüne geçmek için burun tıkalı olmamalı. Serum fizyolojik ile bebeklerin ve çocukların burun tıkanıkları ebeveynler tarafından açılmalı, eller yıkanmadan kesinlikle gözler ile temas ettirilmemelidir. Ellerin göze teması enfeksiyon ile sonuçlanmasa dahi alerji riski doğurmaktadır. Viral üst solunum yolu hastalığı geçirenlerin bunu göz doktoruna gittiklerinde hatırlatmalarında fayda var. Doktorlar bunu göz önüne alarak gerekli riskleri değerlendirmektedirler.” uyarısında bulundu.