İşte Bu Doktor İndir

TRAVMA VE YASIN AİLE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

     Travma durumlarında ailenin tüm üyeleri aynı travmatik olaydan doğrudan etkilenebilirler. Doğal afetler, teknolojik kazalar, araba kazası bunlara örnektir. Bir başka durum ise diğer aile üyelerinin, bir aile üyesinin travma yaşadığını dolaylı olarak öğrendiğinde travmatize olabilmesidir.

     Bireyler travmatize olduklarında, gündelik yaşamlarını sürdürebilmeleri, güvenli, destekleyici, sevgi dolu ilişkilerini sürdürebilmeleri ciddi boyutta zarar görür.

     Travmatize olmuş bireyin diğer aile üyelerine tam da ihtiyaç duydukları zamanda yaşadığı belirtiler içe çekilme, yabancılaşma, kızgınlık ve yanlış anlamalara neden olabilmektedir. Onlarla yaşayanlar da döngüyle beraber kendilerini reddedilmiş, kızgın, çaresiz hissedebilir, travmaya maruz kalanın imkansız ve antisosyal olduğuna karar verebilirler.

     Travmaya maruz kalanlar, hem orjinal travmanın yol açtığı olumsuzluklarla hem de gündelik yaşamla baş edemediklerinde, hayata karşı ilgilerini kaybeder ve ilişkilerden kaçınabilirler. Yani, aile ve evlilik ilişkileri söz konusu olduğunda, TSSB’nin yeniden yaşantılama belirtilerinden daha çok kaçınma belirtileri olumsuzluklara yol açmaktadır. Özellikle kronik TSSB’den bahsediyorsak, bağımlılık (alkol, madde, ilaç, aşırı yeme) rahatlamanın bir yolu haline gelebilir. Bağımlılık söz konusu ise, ailenin hem duygusal hem finansal istikrarının bozulması kaçınılmaz hale gelmektedir. Şu unutulmamalıdır ki travmaya maruz kalanlar her alanda işlev bozukluğu göstermeyebilir. Örneğin; iş yaşamlarını etkin biçimde sürdürebilirler. Ancak, evde ve ailede bellek sorunları, tetikte olma, duygusal küntlük, çatışmaları çözmede yetersizlikler, depresif belirtiler, tüm aileyi etkiler. Aile üyeleri, zaten acı çekmekte olanın acısını arttırmamak için kendilerini “cam kırıkları” üzerinde yürüyor gibi hissedebilirler. Travmatize olmuş birey, bazı ailelerde “günah keçisi” haline gelirler. Bazı ailelerde ise, tüm aile bireyi koruma ve destekleme etrafında organize olur. Birey iyileşme sürecine geçtiğinde, kimi aileler buna eşlik ederken bazı ailelerde bu durum mevcut dengeye tehdit olarak algılanabilir. Travmatize kişiye karşı ya da onun yanında koalisyonlar kurulabilir. Aile bireyleri karşıt duygular arasında gidip gelirken (empati ve yol açtığı zorluklara kızgınlık)… Maruz kalan da güvensiz, kaygılı, aşırı bağımlı, kaçıngan bir örüntü geliştirebilir. Kimi durumlarda kendini aileden tamamı ile soyutlayabilir. Travma sonrası belirtilerin tetikliyicileri içsel ve dışsal olabilir. Tetikleyici ilişkiler olduğunda ise, eşlik eden duygu genellikle “suçluluk”tur. Travmadan etkilenmemiş yakınlara karşı “kıskançlık” ve “öfke” ilişkilerde uzaklaşmayı da beraberinde getirebilir. Yaşam döngüsündeki geçişler de dışsal tetikleyici olabilmektedir. Yaşam döngüsündeki geçişlerin yanı sıra, gündelik hayatın tetikleyicilerinden kaçınma aile işlevleri üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Çocuklarla dışarıda vakit geçirmek istememe, aile hayatının dış yaşama dair gerekliliklerini düğün, cenaze, aile toplantıları, veli toplantısı, arkadaş buluşmaları gibi, yerine getirememe.  Travmatize olan birey, uyarılmışlığı tetikleyebilecek kaçınmalarında aileyi koruma motivasyonu da rol oynayabilmektedir. Travmaya maruz kalanın kaçıngan davranışı, aile ve evlilikle ilgili gündelik meselelerin bile çözümünü güçleştirmektedir. Ailedeki kaos, engellenmişlik, öfke ve umutsuzluk da tetikleyici olabilmekte, diğer aile üyelerinin maruz kalanın belirtilerine olumsuz yaklaşımı evdeki olumsuz duygulanımı artırmakta, bu durum da tetikleyici olabilmekte, sonuçta bir kısır döngü oluşmaktadır.

AİLEDE ROLLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

     Travmaya maruz kalmış bireyler, eşleri ve çocukları tarafından ya “ortada olmayan” ya da “aşırı boğucu” olarak tanımlanmaktadır. Kendi geçmişlerinde istismar edilen anne babalar, ebeveyn stilleri açısından geçmişi tekrar etmekten korktukları için ya izin verici /şımartan ya da aşırı sert yöntemler uygulayan otoriter bir stile sahip olabilmektedirler. Bu durum kaçınılmaz olarak çiftler arasında da çatışmalara yol açmaktadır.

ÇOCUK KAYBI

      Çocuk kaybı, normal hayat akışına aykırıdır. Yetişkin kaybı geçmişe yönelik kayıplar içerirken, çocuk kaybı geleceğe yönelik kayıplar içerir. Ebeveynin çocuk kaybı ardından yaşadığı yas kendine özgü ,farklı bir biçimidir. Normal yas sürecine göre patolojik olarak değerlendirilen durumlar çocuk kaybında normal olarak görülür. Ebeveynin yaşadığı durum; depresyon, anksiyete bozukluğu ya da TSSB değildir, bu derin bir kederdir (deep sadness). Bu yas bir hastalık ya da patoloji olarak görülemez. Dolayısıyla iyileşme süreci ya da yasın tamamlanması şeklinde bir süreç ve formülasyon yoktur. Yas süreci zaman içerisinde şekil değiştirerek devam eder. Ebeveynler kendi yetkinliklerini sorgular. Ebeveynler kaybettikleri çocuklarından kendilerini ayrıştıramazlar, son bir veda kavramı yoktur. Çocuğun gerçek imajı ve gölge imajı arasında gidip gelirler (yaşasaydı nasıl olurdu?).  Ailenin hayatına kayıp öncesi halinde devam etmesi beklenemez.  Birçok aile çocuklarının kaybının ardından hayatlarına nasıl devam edebileceklerini sorgularlar. Çoğunlukla boşluk hissi, kızgınlık, yasın içinde izole olmuş hissederler. Kayıp sonrası hayata devam etme fikri başta imkansız gibi görünse de, zamanla ebeveynler bu kaybın hayatlarının bir parçası olmasına izin vererek bununla yaşamayı öğrenirler. Aile yaşamlarına yeni bir anlam, yeni bir sebep ya da odaklanılacak yeni bir durum kattıkları zaman yas sürecinde bir değişim yaşanabilir. Yas süreci, kişisel, sosyal, kültürel, inanç ve değerlere göre farklı şekilde ilerleyebilir.

Yas Sürecini Etkileyen Faktörler

• Duygulardan uzak durmak

• Bitkinliğe yol açan fazla aktivasyon

• Alkol ve diğer madde kullanımı

• Önceki kayıplardan dolayı çözümlenmemiş yas

• Eleştirel ilişkiler

• Yardım etmeye çalışanlara kızgınlık, kırgınlık

ÇOCUK KAYBI ÇALIŞANLAR İÇİN:

Ailenin yaşadığı yasın yoğun, tahmin edilemez, acı veren ve yorucu bir yas olduğunu kabul edin ve görmezden gelmeyin. Kızgın, öfkeli olmalarına izin verin ve ne kadar kırılgan, çaresiz ve karmakarışık olduklarını bilin. Yas tutmanın iyileşmek olduğunu ve bu yasın hayatlarına dahil edilecek bir süreç olduğunu anlayın. Çocuklarının hayatının ne kadar kısa olsa da çok değerli olduğunu bilin. Kişisel inançlarını, dini inançlarını destek olarak kullanmalarına izin verin. Ebeveynler bu acıyı sonuna kadar yaşamak zorundalar, onlardan bunu almaya çalışmayın. Aile yapısı, ilişkileri, çatışmaları ve sosyal destekleri belirlemek, ailenin direncini (resilience) artırmak açısından önemlidir. Kaybı kültürel bağlam çerçevesinde değerlendirmek, ailenin dini inançlar ve ritüeller ailenin yeninden adapte olma sürecinde önemli rol oynayabilir, içsel ve dışsal basamaklar için kaynak olarak kullanılabilir. Ailenin iş durumu, çalışma koşulları, finansal durumları tekrar hayata adapte olmaları için etkili faktörlerdir Aileye yardımcı, uzman biri olarak dışarıdan izlemek yerine olurken onların yanında olmak, eşlik etmek önemlidir. Analiz ve terapiden ziyade desteklemeye yönelik danışmanlık verilmelidir. Aileye hayatlarında yeni bir anlam bulmalarında yardımcı olun.

                                                                                                            Uzm. Psk. Damla Kankaya Sünteroğlu

                                                                                                            Psk. Dan. Kübra Çetinkaya