TRAVMA VE TRAVMA SONRASI STRES BOZULUĞU (TSSB)
Travma, insanın fiziksel ve ruhsal dünyasını sarsıcı düzeyde etkileyen her türlü olay için kullanılabilecek bir tanımdır. Günlük hayatta çok sık kullanılmaya başlayan travma kelimesi zaman zaman sadece hissettiğimiz stres düzeyini arttıran olaylar için kullanılırken; kimi zaman da ani olarak gerçekleşen ve korku, dehşet, panik yada kaygıya yol açan, anlam vermekte yada alışmakta zorlandığımız durumlar için de kullanılmaktadır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), travmatik bir stres kaynağıyla karşılaşma sonucu ortaya çıkabilecek belirtiler grubudur. Diğer birçok psikolojik rahatsızlıkta olan durumun tersine, TSSB’nin belirlenebilmesi için açık/net bir nedenin araştırılması gerekir. Aşırı strese yol açan bir olayın ardından görülen yoğun, uzamış ve bazen gecikmiş bir tepki olan bu bozukluk, başlama nedeninin açıkça belirlenebildiği tek kaygı bozukluğudur.
Birey, “normal” yaşantısnın doğal akışında aksamaya neden olan, alışılmışın dışında, yoğun strese yol açan, sarsıcı bir olay, yoğun bir “kayıp” duygusu yaşantılar. Bu kayıp, güvenlik duygusunun, kimliğin ve geleceğin, geçmişe bakıp geleceği tahmin etme yetisinin, yaşam üzerindeki kontrolün, yakınların, diğerlerine güvenin, umutların, kişisel gücün, arkadaşların, evin ya da eşyaların kaybı şeklinde görülebilir.
Travma, bireyin dünyaya, kendisine ve diğerlerine ilişkin temel inançlarını sarsar. Birey artık güvende olmadığını düşünür, dünyanın acımasız bir yer olduğuna inanır ve başkalarının da güvenilmez olduğuna, yalnız olduğuna, kimsenin gerçekten kendisiyle ilgilenmeyeceğine, tehlikeden korunamayacağına inanır. Bunun dışında birey kendisini suçlayabilir. “İyi bir insan olmadığım için, kendimi böyle güvencesiz ve çaresiz hissetmeyi hakediyorum. Bu felaket benim yüzümden oldu. Ben kötüyüm ve bu yıkımda bana verilmiş bir ceza. Bu bir daha olacak ve benim elimden hiç birşey gelmeyecek.” şeklinde düşünebilir.
Travmalar, insan eliyle oluşanlar ve doğal yollarla oluşanlar olmak üzere 2 temel başlık altında görülmektedirler.
İnsan eliyle oluşan travmalar:
Kaza ile olanlar: Trafik, tren, uçak ve deniz kazaları; nükleer kazalar; yangın, tüp ve doğalgaz patlamaları
Bilerek ve amaçlı olarak yapılanlar: Savaşlar, soykırımlar, tecavüz, taciz, işkence, terör eylemleri, saldırı, gasp, hırsızlık vb.
Doğal yollarla oluşan travmalar: Deprem, sel, kasırga, yanardağ patlaması vb.
Bireyin yaşadığı travmatik olayı özümseyip anlamlandırma süreci genel olarak 5 aşamada gerçekleşir.
1)Şok: Bu aşamada birey tamamen kontrolünü kaybeder. Öznel yargılara bağlı olarak güvenlikte olduğu hissi oluşuncaya kadar veya travmatik olayın ‘vuruş etkisi’ geçinceye kadar karmaşa devam eder.
2)Rahatlama ve şaşkınlık: Travmanın ‘vuruş etkisi’ geçtikten sonra geçici bir rahatlama olur. Ardından birey şaşkınlık dönemine girer. Bu dönem ‘ne oldu?’ ‘neden oldu?’ sorularıyla devam eder.
Kaçınma: Birey, olayla ilgili her şeyden uzak durmaya çalışır çünkü travmatik olayı hatırlatan herşey bireyde korku, çaresizlik ve dehşet duygularını yeniden tetikleme özelliği taşır. Kaçınma davranışı geçici olarak bireyi tahatlatırken, uzun vadede durumu kronik bir noktaya taşır.
Yeniden değerlendirme: Birey, yaşadığı travmatik olayla hesaplaşmaya girişir. Yaşadıklarını özümsemeye çalışır. Travma yaşayan bireylerin yaklaşık %20’si bu döneme takılıp kalabilir.
5)Uyum: Son dönem olan uyum dönemine ulaşmak için kişinin aşağıdaki 5 soruya içine sindirebileceği yanıtlar verebilmesi gerekir:
· Ne oldu?
· Neden oldu?
· Neden öyle davrandım?
· Neden şimdi böyle davranıyorum?
· Olayı tekrar yaşarsam ne yaparım?
Herkes aynı tepkileri, aynı zamanda, aynı devamlılıkta göstermez!!
Travma yaşayan her bireyin sonuçta uyum dönemine ulaşacağını düşünmek yanlıştır!!
Travmatik etkinin şiddeti şu unsurlara bağlı olarak değişir:
1. Olayın şiddeti
2. Algılanan tehdit düzeyi
3. O ana kadar öyle bir yaşantının olmaması
4. Yaşam beklentisini yıkma özelliği taşıması
5. Ölüme şahit olma
6. Olaya tanık olmaktansa yaşaması
7. Kişisel yatkınlık
8. Ailede psikolojik rahatsızlık öyküsü
Ayrıca, travmatik yaşantının şiddeti, düşük sosyo-ekonomik düzey, travmatik yaşantı sırasında yaşın küçük olması, düşük zeka düzeyi, çocuklukta istismar, psikolojik bozukluk tarihçesi, zor çocukluk koşulları, daha önce geçirilern travma, ailede psikolojik bozukluk öyküsü, travmatik yaşantı sonrasında genel yaşam stresi ve travmatik yaşantı sonrasında sosyal destek yoksunluğu travmanın kronikleşmesine etkendir.
Peki neden kimileri TSSB geliştirirken, kimileri geliştirmiyor. Bu durum; travmatik olayın şiddetine ve etkisine, bireyin umutsuzluk düzeyine, kişilik özelliklerine, kontrol odağına, problemlerle başa çıkma becerilerine ve sosyal desteğine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Kişinin sosyal desteği az veya yanlış ise, acıya tahammül eşiği düşük ise, irili ufaklı travmatik olay yığını büyük ise, güvenli bağlanmış bir çocukluk dönemi geçirmemiş ise, bakımverenler çocukluk döneminde bireyi yeterince koruyamamış ise, yakın çevre de travmatize olmuşsa, bireyin kronik TSSB geliştirme riski daha fazladır.
UZM. PSK. SERRA KAMPEAS