TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ; Toplumun bizi yerleştirdiği kalıplar…
Daha dünyaya gelmeden toplum bizi çeşitli kalıplara yerleştirmeye başlar ve bize bu kalıplara uygun roller biçer; kız olursa eşyaları ve giysileri pembe olsun, kızım büyüyünce öğretmen olsun, öğretmenlik tam kızlara uygun bir meslek, kızım derslerinde başarılı olduğu kadar ev işlerinde de becerikli olsun ilerde evlenince evini çekip çevirsin, hanım hanımcık bir kızım olsun… Oğlan olursa eşyaları ve giysileri mavi olsun, benim oğlum mühendis ya da doktor olsun evine çok para getirsin, aslan gibi güçlü kuvvetli bir adam olsun…
Tüm bu sözler kulağa oldukça alışıldık ve normal geliyor değil mi? Toplumun bize biçtiği bu kalıplar bizim nasıl giyinmemiz, nasıl davranmamız, özel yaşamımızda ve romantik ilişkilerimizde nasıl olmamız gerektiğini söyler. Cinsel gelişimin bedensel, toplumsal ,duygusal ve zihinsel yönleri vardır. Bedensel boyut üreme organlarının büyüme ve gelişmesidir. Toplumsal boyut kız ve erkek çocukların, kadın ve erkek olarak nasıl davranacaklarına ilişkin bir takım kalıp rolleri içerir. Duygusal boyut kişinin kendi bedenini nasıl hissettiğini, cinsel kişiliğine ilişkin duygularını, kadın- erkek arasında çekicilik ve bağlılık duygularını içermektedir. Zihinsel boyut ise bireylerin bu sürece ilişkin bilgileri kazanmasıyla tamamlanır. Beden yapısı, cinsiyet farkları, kültürel çerçeve içinde cinsel rollerin öğrenilmesi cinsel gelişimin zihinsel yönlerini içerir(İnsan Kaynaklarını Geliştirme Vakfı(İKV),2000).
Biz burada daha çok cinsel gelişimin toplumsal yanını inceleyeceğiz. Bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürü; bir kadın ve erkeğin nasıl davranacağı, nasıl düşüneceği ve nasıl hareket edeceğine ilişkin beklentileri ortaya koyan, yani kadın ve erkeği sosyal olarak yapılandıran özellikleri belirlemektedir (Akın ve Demirel, 2003:74; Üner, 2008:6; Powell and Greenkouse, 2010:1012). Bir başka deyişle, insanlar dişi veya erkek cinsiyeti ile doğarlar ancak yetiştirilirken toplumun cinsiyetlerine özgü beklediği roller çerçevesinde kız veya erkek çocuk olmayı öğrenerek büyürler (Terzioğlu ve Taşkın, 2008: 63).
Toplumsal cinsiyetçi kalıp yargılar bizim nasıl hissettiğimizle değil nasıl olmamız gerektiğiyle ilgilenir, örneğin kız çocuklarının anne rolü vardır ve kız çocukları hep süslü püslü, güzel olmak zorundadır, bu yüzden kız çocuklarına bebekler, pembe tokalar, süslü elbiseler vs. alınır, erkek çocuklarının ise daha çok aileyi koruyan, güçlü olan, aile içerisinde dışarda olan, para kazanan rolü vardır, bu yüzden erkek çocuklarına oyuncak arabalar, kamyonetler ve oyuncak iş makineleri alınır.
Bu kalıp yargılar ve toplumsal cinsiyetçi roller, bir çok alanda bireylerin yaşantılarını etkiler, bu yaşam alanlarından en önemlisi mesleki alanlardır, toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle kadınlar hep kapalı ortamlarda bulunacağı ve hatta “kadın mesleği” olarak adlandırılan hemşirelik, sekreterlik, öğretmenlik gibi mesleklere yönlendirilirler, erkekler ise, “erkek mesleği” olarak adlandırılan mühendislik, şoförlük, vinç operatörlüğü gibi mesleklere yönlendirilirler.
Oysa ki günümüzde mühendislik alanında kadınlara oldukça ihtiyaç duyulduğu gibi sekreterlik, öğretmenlik, hemşirelik gibi alanlarda da erkeklere ihtiyaç duyulmaktadır. Fakat toplumun cinsiyetçi kalıp yargıları sebebiyle bireyler bir takım meslekleri yetenekleri ve ilgileri olduğu halde seçememektedir.
Toplumsal cinsiyetin mesleki alana ve kariyer alanlarına etki etmesi sadece meslek seçimi ile sınırlı değildir. Günümüzde dünya genelinde ne yazık ki aynı statüde olmalarına rağmen kadınların maaşı, erkeklerin maaşından daha düşüktür. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri evin reisi ve evin geçimini sağlayan kişinin erkek olarak görülmesidir. Fakat yapılan iş ve ortaya konulan emek bağlamında değerlendirirsek kadınların hem iş yaşamında yoğun bir tempoya sahip olması hem de mesai bitimi sonrası eve geldiğinde çocuğun bakımı ve ev işleri sorumluluğunu da üstelenmesi durumu, bu eşitsizliği gözler önüne serer. Toplumun kadına ve erkeğe yüklediği cinsel rolleri meslek seçimi ve kariyer yaşantısı bağlamında incelersek, toplumda bulunan bir takım kalıp yargıların aslında hem kadın için hem de erkek için yaşamı zorlaştıran bir etki yarattığını görmekteyiz. Bu kalıp yargılar genelde “erkek adam evini geçindirmelidir, evin reisi erkektir ve eve daha çok para getirmelidir, çocukla anne ilgilenir ve çocuğun bakımı tamamen anneye aittir, evde yemeği, temizliği ve ev işlerini kadın yapar, erkek adam ev işi yapmaz yaparsa kılıbıktır” gibi söylemlerdir.
Toplumsal cinsiyetçi kalıp yargıların etkilediği bir diğer alan ise giyimdir. Bu kalıp yargılar, erkeklere mavi, siyah, lacivert gibi koyu ve ağır renkteki giysiler giymesi gerektiğini, kızlara ise pembe, beyaz, kırmızı gibi dikkat çeken ve “ kız rengi” olarak adlandırılan renkleri giymesi gerektiğini söyler. bir erkeğin pembe ya da kırmızı gibi renkler giymesi ne yazıkki toplum tarafından garip karşılanmaktadır.
Kısacası doğumdan başlayıp meslek yaşamına uzanan, bu süreçte de giyim-kuşam, romantik ilişkiler ve evlilikte eşlerin görev paylaşımı gibi yaşamımızın temel alanlarını etkileyen toplumsal cinsiyet rolleri tamamen toplumun bize dayattığı bir takım tabulardan oluşmaktadır. Şimdi ise tabuları yıkma zamanı…
Kaynakça
Akın, A. ve Demirel, S. (2003). Toplumsal Cinsiyet Kavramı ve Sağlığa Etkisi. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 25,4,73-82.
Günay, G. Ve Bener, Ö. (2011). Kadınların Toplumsal Cinsiyet Rolleri Çerçevesinde Aile İçi Yaşamı Algılama Biçimleri
Üner, S. (2008). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadelede Temel Eğitim Seti. TC Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, UNFPA, Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Ankara: Dumat Ofset.
Terzioğlu, F. ve Taşkın, L. (2008). Kadının Toplumsal Cinsiyet Rolünün Liderlik Davranışlarına ve Hemşirelik Mesleğine Yansımaları. C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi. 12,2,62-67.
Powell, G.N. ve Greenhaus, J.H. (2010). Sex, Gender, and Decisions at The Family - Work Interface. Journal of Management. 36 4,1011-1039.