İşte Bu Doktor İndir
Bir çeşit saldırganlık olarak ifade edilen zorbalık, bir veya birden fazla çocuğun, başka bir ifade ile bir topluluğun, kendini savunma kabiliyeti olmayan bir çocuğu rahatsız edecek ve ona zarar verecek davranışlarda bulunması şeklinde açıklanmaktadır (Glew ve ark., 2000). Genel olarak zorba ile zorba tarafından saldırıya maruz kalanlar arasında belirgin bir güç farklılığı bulunmaktadır; saldırıyı gerçekleştiren zorbalar hem fiziksel açıdan hem de psikolojik açıdan mağdurdan üstündür (Nansel ve ark., 2001). Olweus (1999) zorbalığın meydana gelebilmesi için 3 temel unsurun olması gerektiğini ifade etmiştir. Bunlar kısaca şu şekilde açıklanabilir. • Bir kişiye maksatlı saldırı yoluyla zarar verme şeklinde hareketler yapmak, • Zorba, yapmış olduğu kasıtlı davranışları birden fazla kez tekrar ederek süreklilik haline getirmesi,  • Mağdur ve despot kişiler arasında fiziki ve ruhsal olarak çok belirgin bir güç farkı olmasından dolayı mağdur kimsenin kendini saldırgan kişilerden mudafaa edemeyecek seviyede duyguya kapılmasıdır (Olweus, 2002). Despotluk; maksatlı davranışlar yoluyla birilerine sözlü taarruz,  fiziki sarkıntılık ve zorlama şeklinde hareketlerde bulunmaktır. Bu olumsuz davranış şekilleri genelde okullarda ve çalışma yerlerinde çok görülür (Olweus, 1994). Bir ve bir den fazla öğrenci grubunun kendini mudafa edemeyecek seviyede aciz olan öğrenciye sürekli olarak  sözlü ve fiziki açıdan zarar verecek şekilde aşağılama ve ezme gayreti içinde bulunması despotluk veya zorbalık olarak ifade edilir (Page ve Page 2003, s.269). Bu şekilde tutum ve hareketlerde bir takım saldırılar bulunmaktadır ve içerisinde fiziki, sözlü ve baskı açısından mağdura üstünlük kuran zorba kişiler tarafından bu hareketler yapılmaktadır (Rigby, 2004).  Bu baskıcı davranışlarda sadece fiziki saldırı söz konusu değildir. Bunlar birilerine sözlü olarak saldırılarda bulunma, duygusal açıdan zarar verme ve toplumdan dışlama yoluyla kurbanın güvenini ve saygınlığını yitirmesi bu olumsuz tutumlar içerisinde yer alır (Hazler, 1996). Direkt olarak fiziki despotluk, tekmeleme, yumruklama ve bir takım mallara zayiat verme gibi tutum ve hareketleri; direkt sözlü despotluk da aşağılayıcı ad takma ve alaylayıcı ifadeler ile kişiye zarar verici tutum ve hareketleri  kapsar (Smith ve Sharp, 1994). Saldırgan davranışlara maruz kalan mağdurlar, duygusal ve ruhsal açıdan olumsuz etkilenmektedirler. Bu davranışlara maruz kalan başta öğrenciler ve mağdur kimseler, tedirgin ve düşüncelidirler. Ayrıca bu kişilerin kendine güvenleri düşüktürler ve herhangi bir işi veya görevi yaparken gereğinden fazla itina gösterirler. Mağdur öğrenciler, kendilerine kötü davranışlarda bulunan öğrenciler ile karşılaştıklarında genelde kendilerini savunamazlar ve bu zorba öğrencilerin hakaretlerine maruz kalırlar. Mağdur öğrencilerin genelde arkadaş çevresi azdır. Ayrıca bu mağdur öğrenciler despot öğrencilere göre oldukça pasif ve sakin görünümlüdürler. Mağdurlar, zorbalara kendilerini koruyacak şekilde müdahalede bulunamazlar ve bu kişiler kendilerine yapılan saldırganlıkları çevrelerine açıklayamazlar ve ya çok uzun bir zaman geçtikten sonra maruz kaldıkları olayları çevresine anlatırlar (Marano, 1995; Banks, 1997). Bunun temel nedeni mağdur kişilerin saldırganlardan korkmalarıdır. Bu yüzden mağdurlar çevresine ve ailesine, bu zorba kişileri söyleyemezler ve ailesinin kendisini bu kişilerden müdafaa edemeyeceği endişesi hakimdir  (Garrity ve ark., 1996).  Bilimsel çalışmalar, saldırgan davranışlara maruz kalanlar, psikolojik ve ruhsal problemlerden başka baş ve mide ağrısı, altını ıslatma ve yorgunluk gibi benzeri bir takım fiziki problemler yaşayabileceğini göstermektedir. Ayrıca bu mağdurların daha düşük seviyede öz benlikleri vardır. Yine hem saldırgan hem de bu saldırgan davranışa maruz kalan öğrenciler diğer öğrencilere göre bir takım ruhsal problemlere daha meyillidir. Saldırgan öğrenciler ise yetişkinlik döneminde diğerlerine göre suç işleme ihtimali daha çok vuku bulduğu ifade edilmektedir (Fekkes, Pijpers ve Verlove-Vonherick, 2005; Kumpulainen, Rasanen ve Puura, 1998; Olweus, 1993). Despot davranışlı öğrenciler, mağdur öğrenciler ve saldırgan haraketlere sahitlik eden öğrencilerde çeşitli kişilik problemleri olabileceğini gösteren pek çok bilimsel çalışma mevcuttur.  Ayrıca bu kişilerde toplum içerisindeki ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen birtakım problemler meydana gelebilmektedir. Yine bu bilimsel çalışmalarda saldırgan davranışa maruz kalan mağdur çocuklarda ruhsal çöküntü ve psikolojik problemler olabileceği ifade edilmiştir (Dake, Price, ve Telljohann, 2003). Olweus (1999) şiddet kavramını, bir bireyin fiziki olarak ya da çeşitli maddeler kullanma yoluyla bir bireyi ciddi şekilde zarar verecek ve yaralayacak tutum ve hareketlerde bulunması şeklinde açıklamıştır. Şiddet olayında saldırganlık olmasının yanında bir fiziki güç kullanma söz konusudur. Şiddet, despotluk ve saldırganlık açısından aynı özellikleri içermesine rağmen şiddetin bir takım kendi özellikleri vardır. Şiddet, saldırganlık ve zorbalık ilişkisi Şekil 1’ de şu şekilde açıklanmıştır. Şekil 1’ de despotluk ifadesi zorbalık olarak açıklanmıştır. Şekil 1’ göre saldırganlık kavramı, zorbalık ve şiddeti kapsayan tutum ve hareketleri kapsadığı anlaşılmaktadır. Yine Şekil 1’ de şiddet ve zorbalığın kesiştiği bölgeler yer alırken, farklı bölgelerden de bu kavramların ayrışan özelliklerinin olduğu anlaşılmaktadır. Zorbalıkta fiziki olarak ortaya çıkan tekmeleme, yumruklama ve dövme gibi tutum ve hareketler şiddet olarak ifade edilir. Fakat zorba kavramı yalnızca fiziki müdahalelerden oluşmaz ve bu açıdan da şiddet kavramından ayrışmaktadır. Zorbalık veya despotluk kavramına şu örnekler verilebilir. Bir kişiyi aşağılamak maksadıyla yapılan ad takma, alay etme ve toplumdan dışlama gibi örnekler verilebilir. Bu tutum ve hareketler şiddet barındırmamasına rağmen zorbalık veya despotluk olarak ifade edilir. Bazı hareketler şiddet içermesine rağmen despotluk olarak açıklanamaz. Mesela iki denk öğrencinin okulda kavga etmesi şiddet içermesine rağmen birbirine belirgin bir üstünlük oluşturmadığından dolayı zorbalık olarak ifade edilmez. Aynı zamanda öğrencilerin birbirlerine vermiş oldukları zarar, şiddet kapsamında değerlendirilir. AKRAN GRUPLARI Kişilerin tutum ve hareketlerinin odaklandığı temel unsurlardan bir tanesi akran veya arkadaşlık ilişkileridir. Bu akran veya arkadaşlık ilişkisi üç gruptan oluşur. Bunlar, kalabalıklar, yakın klikler ve bireysel kurulmuş olan arkadaşlıklardır (Conger ve Galambos 1997). Kişi kendisinin oluşturduğu çevrede, otorite, mevki, mensubiyet ve emniyet duygusunu oluşturur. Bu arkadaşlık ya da akran ilişkisi kişiye daima bu başarıyı elde etmesine yol açmayabilir (Horroks, 1965).  Bu akran ilişkisi kişinin, toplum içerinde kendini kanıtlamasına, denemesine ve sosyalleşmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca bu ilişkiler arkadaş grupları ile meydana gelen problemlerle mücadele etme ve kendini ispatlama gibi faaliyetleri sağlamaktadır. Bu ilişkiler gelecek yaşamında kişiye deneyim kazandırmakta ve sosyal açıdan toplum içerisinde uyum sağlamasına yardımcı olmaktadır.  Bu akran ilişkilerinde birey ya da kişi toplumla sosyal açıdan sürekli etkileşim içerisinde olduğundan, deneyimleri vasıtasıyla birçok kazanım elde etmektedir. ZORBALIĞA İLİŞKİN KURAMSAL AÇIKLAMALAR A-) Psikanalitik Kuram: Sigmund Freud tarafından bu kuram geliştirilmiştir. Psikanalitik kuramda, bir kişi haz ya da libido ya da cinsel içgüdü arzularını gerçekleştirme gayretinde bulunurken bu davranışlara karşı verilen tepkilere saldırganlık denmektedir. Yani saldırganlık, engellenmiş olan libido kaynaklı bir olaydır. Cinsel içgüdünün zevki kovalaması engellendiğinde, bu engele karşı  “ilksel tepki” olarak adlandırılan bir tepki meydana gelir (Burger, 2006). Saldırganlıkla ilgili olarak Freud “ ikili içgüdü” olarak tabir edilen bir kavram öne sürmüştür. Bu kavramlardan yaşam ve cinsellik içgüdüleri kişiyi hayatta tutunmasını ve bu süreçte gelişmesine yardımcı olurken ölüm ve saldırganlık içgüdüleri ise kişiyi ölüme yönlendirmektedir. Bu kavramlardan yaşam ve cinsellik içgüdüsüne “Eros” ölüm ve saldırganlık içgüdülerine de “Thanatos” tabiri kullanılmıştır. Yine Freud iki içgüdü, kişinin tutum ve hareketlerinde en önemli iki unsur olduğunu ifade etmiştir ve bu iki unsurun birbiri ile çarpışma içerisinde olduğunu açıklamıştır. Yine ilerleyen zamanlarda Freud tarafından iki temel unsurun birbirileri ile sıklıkla beraber hareket ederek cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin temelinde yer aldığını açıklamıştır. Freud ayrıca cinsellik ve saldırganlık dürtüleri, çocuk hayatının ilk dönemlerinde görüldüğünü öne sürmüştür.  Cinsel arzular, bireyin hassas bölgelerinin uyarılması sonucu meydana gelen hazla, saldırganlık davranışları da vurma, tekmeleme gibi hareketlerden meydana geldiği açıklanmaktadır. Çocuğun ebeveyni, bu temel iki dürtüye karşı tabu tabir edilen engellemelerle bu temel dürtülerin özgür bir biçimde dışa aktarımları bastırılır. Bu bastırılan dürtüler çocuk bilincinin dışında gerçekleşir. Fakat cinsel içgüdü dürtüleri burada, saldırgan davranışlara nazaran daha çok engellenir (Burger, 2006; Atkinson, Atkinson ve Hilgard, 1995). B-) Etiyolojik Kuram: Saldırganlık ile ilgili hal ve hareketlerin menşeini biyolojik temelli inceleyenler sadece psikanalistler değillerdir. Bu konu ile ilgili olarak etiyologlar da araştırmalar yapmaktadırlar. Bunun için etiyoglar, hayvanın hareketlerini incelemişlerdir ve saldırganlık dürtüsünün gelişiminde önemli bir fonksiyonu yerine getirdiğini açıklamışlardır (Geçtan, 1981; Morgan, 1999).  Bu konu ile 1966’ da K. Lorenz’ in basılan “On Aggression” isimli kitabı yayınlanmıştır ve bu konunun önemini yeniden gündeme taşımıştır. Lorenz, dış etkenlerden etkilenmeyen saldırganlık,  kendi tarafından içgüdülü temele sahip bir hareket olduğunu öne sürmüştür. Bu araştırmacı yine çatışma içgüdüsünün gelişimini tamamlamak için bir yol bulana kadar yoğunlaştığı ifade edilmiştir. Bu araştırmaya göre saldırganlık girişiminde bulunan hedefler, saldırganlığın asıl temel nedenleri olmayabileceği açıklanmıştır. Kişilerin, savaştan ve kendisine yapılan engelleme veya haksızlıktan dolayı saldırganlık girişiminde bulunmadıkları ifade edilirken, kişinin saldırgan olmasından dolayı bu tür girişimlerde bulunmaktadırlar (Geçtan, 1981; Morgan, 1999). C-) Sosyal Öğrenme Kuramı: Bu kurama göre bireylerin saldırganlığının kalıtımsal kaynaklı olmadığı ifade edilirken toplum içerisindeki gelişmelerden kaynaklanan bir takım problemlerden dolayı saldırganlık meydana gelmektedir. Yani insanın saldırganlığı kendi benliğinden kaynaklanmayıp, çevresel etkilerden meydana gelen bir olgu olduğu bu kuramda savunulmaktadır. Bu kurama göre bireyin hal ve tutumları çevre içerisinde bulunan etkenlere göre oluşur. Bandura, bireyin refleksleri dışında, bireyler doğuştan itibaren tüm hal ve hareketleri öğrenemez, bilemez ve zamanla öğrenir diyerek sosyal öğrenme kuramını desteklemiştir. Bireylerin hal ve tutumları zaman ile öğrendiği gibi saldırganlığı da zamanın ilerlemesi ile öğrenebilir. Bu kuramda tüm hal ve tutumlar izlenerek veya gözlemlenerek öğrenilmektedir ve saldırganlıkta böyle öğrenilen bir harekettir. Bu hal ve tutumlar ayrıca birini emsal alma vasıtasıyla öğrenilebilir. Saldırganlık hal ve hareketleri, birini örnek alma, taklit etme yoluyla, çevre içerisinde etki ile ve pekiştirme ile kazanılır (Köknel, 1986). Oyun oynarken bir saldırganlık girişimi bazı çocukları korkuturken bazı çocukları diğerlerinden üstün kılacak yeteneğe sahip olmasına neden olan hareketlerin ödüllendirildiği görülür. Bu hal ve hareketler toplum ve çevre içerisinde sürekli tekrar edecektir. Büyük oranda da saldırganlık hal ve tutumları da çocuklar devam ettirecek ve farklı şekillerde bu hareketler değerlendirilecektir. Bireylerin saldırgan hal ve hareketleri toplum içerisinde ve ebeveynler tarafından ödüllendirilirse yetişkinlik döneminde saldırgan birer bireyler olacaklardır (Burger, 2006). D-) Bilişsel Kuram: Bilişsel kuram konusunda çalışan psikologlar, saldırganlık ile ilgili hal ve hareketleri farklı yönlerden incelemektedirler. Bu kuramın ana unsuru, saldırgan kişilerin bilgiyi değerlendirme aşamalarıdır. Yani saldırgan bireylerin bir olayda tepkisinin ne şekilde olduğu ve bir olayın bireyler tarafından ne şekilde karşılandığı ile ilgilidir. Bunu bir örnek ile açıklayacak olursak; herhangi bir durumda bazı bireyler sakinliğini korurken bazı bireyler ise aynı olaya tepkisi saldırganlık seviyesinde olabilmektedir. Değişik bir ifadeyle bazı bireyler belirli olmayan bir durumu diğer bireylere göre farklı şekilde değerlendirdiğinden saldırgan tutum sergileyebilirler (Burger, 2006). AKRAN STATÜLERİ Yaşıt ve arkadaşlık çevresi, kişinin davranış şekillerini olumlu ve olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu arkadaşlık ve yaşıt çevresi farklı şekillerde ilişkileri barındırmaktadır. Akran ilişkisi,  toplum içerisindeki sosyal çevre ile sürekli olarak etkilenmektedir. Bu yaşıt ve arkadaşlık grubuna girmeyen yetişkinler, çocukları ve arkadaşlarını etkileyebildiği gibi yetişkinlerde bu çevreden etkilenebilmektedirler (Rodkin, & Hodges, 2003). Araştırmacılar, arkadaşlık grubu içerisinde yer alan her çocuğun grup içerisindeki sosyal açıdan yerini tespit etmek için bir takım yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden en çok kullanılanlarından biri olan çocuklara “ hangi arkadaşınla sıraya oturmak istersin”  şeklinde soru yöneltmektir. Başka bir soruda en sevmediği arkadaşını tespit etmek amacıyla çocuklara soru yöneltmektir. Bu şekilde çocukların arkadaş grupları içerisindeki ilişkileri tespit edilmiş olur. Ayrıca çocuklardan elde edilen verilere göre de her çocuğun sosyal statüsü tespit edilerek kişilik yapısı da saptanmış olmaktadır. Çocukların arkadaşlık çevresi yatay ve dikey olmak üzere iki yapılıdır. Dikey unsurlar içerisinde yer alan bir özellik toplumsal açıdan otoritedir.  Bu toplumsal otoritenin, arkadaşlık grupları içerisinde benimsenmiş kuralların çocuk tarafından da benimsenmesi anlamına gelmektedir. Dikey yapı içerisinde yer alan diğer bir unsur toplumsal açıdan statüdür.  Toplumsal statü, arkadaş grupları içerisinde her çocuğun sevilme seviyesini açıklamaktadır. Arkadaşlık grupları içerisinde toplumsal statünün iki durumu bulunmaktadır. Bu toplumsal açıdan tesir ya da tercihlerden oluşmaktadır (Rodkin, & Hodges, 2003). Toplumsal açıdan etki ve tercihlerden etkilenen toplumsal statüde, çocuklar beş farklı şekilde gruptan oluşmaktadır (Rodkin, & Hodges, 2003): 1-) Beğenilen çocuklar, oldukça yüksek seviyede sosyal konumu olan ve birçok birey tarafından beğenilen çocuklardır. 2-) Sevilmeyen çocuklar, birçok kişi tarafından beğenilmeyen ve oldukça düşük seviyede sosyal konumu olan çocuklardır. 3-) Tartışmalı çocuklar, arkadaş grupları içerisinde hem beğenilen hem de beğenilmeyen ve yüksek seviyede sosyal konumu olan çocuklardır. 4-) Dışlanan çocuklar, arkadaş grupları içerisinde az miktarda beğenilen ya da hiç beğenilmeyen ve oldukça düşük seviyede sosyal konumu olan çocuklardır. 5-) Ortalama çocuklar, beğenilme ve beğenilmeme seviyeleri göre ortalama notlar alan çocuklardır.  Yatay yapı ise 2 temel içerikten oluşmaktadır: 1. Çoklu sosyal ilişkiler (yaşıt ve arkadaşlık kümeleri gibi). 2. Çoklu sosyal ilişkilerin meydana getirdiği ortamlardır. Arkadaşlık ve yaşıtlık ilişki problemleri yatay yapı kapsamında bulunmaktadır. Bu yapıda, homojen olmayan arkadaşlık gruplarında problemli ve problemi olmayan çocuklar yer almaktadır. Yatay yapıda çocukların sosyal statüleri,  arkadaşlık grupları içerisinde hakim olan statüye göre belirlenmektedir. Buna bir örnek verecek olursak, despot bireylerin hakim olduğu arkadaşlık gruplarında, saldırgan bireyler diğer bireylere nazaran daha baskın olmaktadırlar. Despotluğun hakim olmadığı arkadaşlık gruplarında ise sevilen bireyler daha fazla ilgi görebildikleri ifade edilmektedir (Rodkin, & Hodges, 2003). Yatay ve dikey unsurlar sosyal statünün yaşıt ve arkadaşlık ilişkileri açısından birbirlerini destekleyici mahiyettedir. Bu iki unsur bireylerin kişilik özelliklerinin ve topluluk içerisinde sosyal bir yapının oluşumuna olanak sağlamaktadır. Olweus (2002)’ a göre yaşıt ve arkadaşlık saldırganlıkları çok nitelikli ve kompleks bir yapıdan olduğu ifade edilmiştir ve bu yapıyı “Akran Zorbalığı Döngüsü” ile açıklamıştır (Şekil 2). Şekil 2’ deki göre ergenler “zorba” ve “kurban” statülerinin yanında “zorbanın takipçileri”, “zorbanın destekçileri”, “zorbanın gizli destekçileri”, “taraf tutmayan seyirciler”, “kurbanın olası savunucuları” ve “kurbanın savunucuları” konumlarıyla arkadaşlık ve yaşıt  zorbalığı kapsamında yer almışlardır (Olweus, 2002). Şekil 2’ de verilen yaşıtlık ya da akran zorbalığına göre despotluğu yapan ve başlatan ergen bireyler “zorba”, mağdur olan ergen bireyler “kurban” şeklinde ifade edilmiştir.  Bu sürece tanıklık eden, yardım eden ve görmezden gelen öğrenciler bulunmaktadır. Akran zorbalığını gören, şahitlik eden ve herhangi bir tarafı tutmayan öğrenci bireyleri “taraf tutmayan izleyiciler” olarak adlandırılmıştır. Bu ergen bireyler vermiş oldukları hal ve tutumlarla akran zorbalığı olaylarına karşı tarafsız olmuşlardır. Akran zorbalığı sürecinde başlatan ergen bireylerden olmayıp fakat akran zorbalığı yapan bireylere yardım eden ve bunlarla birlikte hareket eden ergen bireyler de “zorbanın takipçileri” olarak açıklanmıştır. Akran zorbalığına direkt müdahalede bulunmayan fakat akran zorbalığı yapan bireylerin destekçilerine de “zorbanın takipçileri” denmektedir. Despotluktan haz duyan ve akran zorbalarını gizliden destekleyen ergen bireyleri de “zorbanın gizli destekçileri” olarak ifade edilmiştir. Yine bu zorbalıklardan haz olmayan ve yardım etmeyen fakat mağdur bireylere yardım etme düşüncesi içerisinde olan ergen bireyler “kurbanın olası savunucuları” ,  zorbalık ve şiddet olaylarından haz duymayan ve mağdur bireylere destek çıkan ergen bireyler “kurbanın savunucuları” şeklinde ifade edilmiştir (Limper ve Olweus, 2010). 4. AKRAN ZORBALIĞININ ÖZELLİKLERİ 4.1. ZORBALIK DAVRANIŞINDA BULUNAN ÇOCUĞUN ÖZELLİKLERİ Zorbalık davranışında bulunan çocuklar ‘zorba’ diye isimlendirilmektedirler. Genel olarak zorbalık eylemini başlatan ve bitiren taraf olarak sınıflandırılabilir. Dake ve ark. (2003) despotluk ya da zorbalık yapanlar ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmaları inceleyerek bu kişilerin karakteristiklerini şu şekilde özetlenmektedir: Derin bir bunalım içerisindedirler. Kendinin öldürme duygusu vardır. Psikolojik sorun yaşarlar. Beslenme sorunları vardır. Eroin ve benzeri madde bağımlılığı vardır, çatışma ve kavga şeklinde hal ve tutumları mevcuttur. Hırsızlık, şiddet, yağmalama ve yaralama benzeri birçok suça karışırlar. Eğitim hayatı ile ilgili kopya çekme, disiplin cezası ve derslerden kaçma gibi hal ve tutumlar oldukça fazladır, eğitim hayatı ile ilgili başarılar oldukça azdır. Toplum nezdinde yanlış olan hal ve hareketler yaparlar (eğitim hayatında yaşamış olduğu problemler ve işlemiş olduğu suçların birleşimleri şeklinde meydana gelebilir). Yaşıt ve arkadaş çevresi de despottur. Zorba kişilerin arkadaş çevresi cüsselidir. Zorba bireyler akran ya da arkadaş bulmayı kolay zannederler. Hemcinsleri ile arkadaşlığa diğer bireylere göre erken dönemde başlarlar ve bu arkadaşlık seviyesini daha ileriye taşırlar. Arkadaşlarına fiziki olarak şiddet uygularlar. Zorba bireylerin anne ve babaları otoriterdir. Zorba bireylerin anne ve babaların disiplin uygulaması genelde sıkı bir cezadır. Zorba bireylerin anne ve babaları daha az sahip çıkarlar ve sorumluluklarını tam yerine getirmezler. Bu bireylerin aile ile bağları çok zayıftır. Topluma örnek olma açısından problemleri algılanırlar. Bu bireyler merhametsiz, berbat, tehlikeli ve kaba bir çevrede yetişir. İstismar problemler bulunmaktadır. Zorba bireylerin okulla ilişkisi oldukça azdır. Zorba bireylerin okulla ilişkisi zayıf olmasından dolayı burada kendini mutlu hissetmez ve okuldan kaçar. 4.2. ZORBALIĞA MARUZ KALAN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ Despotluğa maruz kalan mağdurlar  ‘kurban’ şeklinde ifade edilmektedir. Bu zorbalık olaylarına maruz kalan mağdurlar olarak kategorize edilmektedirler. Dake ve ark., (2003) zorbalığa maruz kalan mağdurlar ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmaları inceleyerek bu kişilerin karakteristiklerini şu şekilde özetlenmektedir: Derin bir bunalımları vardır. Kendini öldürme duygusu vardır. Kendini yalnızlık duygusuna kaptırır. Kendilerine güvenleri yok denecek kadar azdır, endişelidirler. Psikolojik problemleri vardır. Beslenme sorunları vardır. Çevresindeki bireylere göre daha az sevilir ve beğenilirler. Arkadaş edinmeyi çok zor zannederler. Yalnızlık duygusundan dolayı kendilerini sürekli yalnız hissederler. Toplum ve çevre ilişkilerini denetlemek için bu imkanları çok az miktarda sağlayan anne ve babaya sahiptir.  Mağdur bireylerin anne ve babaları daha az sahip çıkarlar ve sorumluluklarını tam yerine getirmezler. Bu kişiler ile anne-baba ilişki çok yakındır. Anne ve baba okul bu kişilerin okul sorumluluklarını yakından takip eder. Bu bireyler merhametsiz, berbat, tehlikeli ve kaba bir çevrede yetişir. İstismar problemleri vardır. Uyku sorunu, altını ıslatma, baş ağrısı, halsizlik ve mide krampları ve benzeri fiziki sorunları vardır. Okul ödevlerini yapma, kuralları yerine getirme ve benzeri konularda uyum sorunları bulunmaktadır. Okul faaliyetlerini yerine getirmede sorumluluklarını tam yerine getirmediğinden burada kendini mutlu hissetmez, okula düzenli olarak gitmez. ZORBALIĞIN ÇEŞİTLERİ Çeşitli bilimsel çalışmalarda zorbalık farklı şekillerde sınıflandırılmaktadır. Salmivalli ve arkadaşları (1996), zorbalık süreçleri ile yapmış olduğu bilimsel çalışmada despot ya da zorbaları üç gruba ayırmıştır. Bunlardan ilki, zorbalığı ilk başlatan ve zorba grubu yöneten “ring lideri”, ikincisi, zorbalık faaliyetleri başladıktan sonra iştirak eden “izleyiciler” ve üçüncüsü, bu olayları gülerek ve izleyerek haz duyan ve aktif olarak bu olaylara karışmayıp zorbalığı destekleyen “pekiştiriciler”dir (Salmivalli, Lagerspetz, Björkqvist, Österman ve Kaukiainen, 1996). Crothers ve Levinson’a (2004) ise zorba sınıflandırılmasını üçe ayırmıştır (Crothers, L.C. and Levinson,2004).  Olweus (1993) ilk kez direk ve dolaylı zorbalık şeklinde kategorize etmiştir. Mağdura doğrudan ve maksatlı yapılan saldırıyı “kurbana açık saldırı” şeklinde adlandırmıştır. Dolaylı yollardan yapılın zorbalığı ise “ilişkisel kurban” olarak ifade etmiştir. İlişkisel kurban zorbalığı, arkadaş grubu yönlendirilerek mağdur kişiye acıyı yaşatma, toplumdan soyutlama, yalnız bırakma ve görmezlikten gelme şeklinde yapılmaktadır. Daha sonra bu zorbalığa sözlü zorbalık eklenerek üçe ayrılmıştır. Bu zorbalık, bir kişiyi isim takma, dalga geçme ve azarlama şeklinde sözlü olarak yapılmaktadır. Beale (2001) yaptığı incelemelerde dört tür zorbalıktan söz edildiğini belirtmektedir. İlk türü okullarda oldukça iyi bilinir ve “fiziksel zorbalık” olarak adlandırılır. Fiziksel zorbalar eylem yönelimlidir ve vurmak, tekme atmak gibi doğrudan zorbalık olarak nitelendirilebilecek davranışlar sergilerler. Bu, zorbalığın en kolay ayırt edilebilen türüdür. Fiziksel zorbaların büyük çoğunluğu erkektir. Zaman geçtikçe fiziksel zorbalar daha fazla saldırgan olurlar ve zorba davranışlarını yetişkinliklerine de taşıyabilirler. İkinci türü “sözel zorbalıktır. Bu tür zorbalar kullandıkları sözcüklerle kurbanlarını incitirler, küçük düşürürler ve onurlarını kırarlar. Üçüncü zorbalık türü “ilişkilerde zorbalık ya da ilişkisel zorbalıktır. Bu tür sıklıkla kızlar arasında olur ve sosyal ilişkilerde reddetmeye yol açar. Son zorbalık türü ise, “tepkisel zorbalık”tır. Bu zorbalık türü belirlenmesi en güç olandır (Beale, 2001). Elliott (1997) çeşitli zorbalık davranışlarını şöyle sınıflamaktadır: • Fiziki: sürüklemek, tepiklemek, yumruklamak, vurmak veya fiziki şiddetin rastgele kullanılması veya tehdidi, vb. • Sözel: lakap takma, küçük düşürme, hakkında kötü rivayet çıkarma, küçümseme, kötü latifeler yapma, biriyle ilgili küçümseyici yazılar yazma, yaralayıcı notlar bırakma, vb. • Psikolojik: küme dışında koymak, samimi olmayan bir tavırda yaklaşmak, ırkı ile ilgili aşağılamalar, psikolojik işkence, gözdağı verici kötü hareketler ya da davranışlarda bulunmak • Tehdit edici: kazancını, eşyasını ya da ödevlerinin bir kopyasını istemek, zorbalık olayı olurken kurbanın ya da seyircilerin sessiz kalmalarını emretmek (Elliott, 1997). Günümüzde teknolojinin ilerlemesi, sosyal medya platformlarının yaygın şekillerde kullanılmasıyla internet, ergen dönemdeki kişiler, dosya aktarımı, online oyunlar, online alışveriş, eğlence, mesajlaşma, e-mail ve sosyal paylaşım ve arkadaşlık siteleri kullanmaktadırlar (Beran ve Li, 2005). Ergen bireyler en yaygın olarak elektronik iletişim araçlarından cep telefonları, elektronik e posta, sosyal arkadaşlık siteleri, blog sayfaları sohbet odaları, web sayfaları, çevrimiçi duyuru sayfalarını kullanmaktadırlar (Campbell, 2005). Özellikle sosyal paylaşım ve arkadaşlık sitelerini ve benzeri programları kullananlar kimliklerini gizlemesinin üstünlüğüyle, despot veya zorba kişiler kendine kolay yoldan bir mağdur bulabilmekte ve kurbanına her türlü hakaret, tehdit ve kötü sözleri sarf edebilmektedir. Bu elektronik temelli iletişim programları, toplum nezdinde uygun görülmeyen uygunsuz mesaj içeriklerini kısa sürede birçok kişiye ulaşmasına imkân tanımaktadır (Strom ve Strom, 2004). Belsey, (2006) siber zorbalığı, “çeşitli elektronik temelli bilgi ve iletişim kaynaklarını istismar ederek bir birey ya da grup tarafından diğerlerine zarar vermek için tasarlanan maksatlı, sürekli ve düşmanca davranış içeren zorbalık çeşidi” şeklinde açıklamıştır (Belsey, 2006). Patchin ve Hinduja (2006) ise siber zorbalığı, elektronik metinler aracılığı ile bilerek ve birden fazla tekrarlanarak gerçekleştirilen bir zarar verme şekli olduğunu ifade etmiştir (Patchin & Hinduja, 2006). ALINABİLECEK ÖNLEMLER Zorbalığı önlemek için bazı müdahale stratejileri mevcuttur. Bazı programlar sadece zorba ya da sadece kurban üzerinde odaklanırken; diğer bazı programlar ise, sistematik bir yaklaşımla zorbalık davranışını çok boyutlu olarak ele almaktadır. Ayrıca genel anlamda gençler arasındaki şiddete müdahale etmek de önemlidir. Bu müdahaleler, aile ve okul gibi pek çok bileşeni dikkate almaktadır (Smokowski ve Kopasz, 2005). Kurbanlara kendilerini koruyabilmeleri için zorbalığın hedefi oldukları yer ve zamanları ayırt etmenin öğretilmesi, her sataşmada kaçıp ağlama gibi tepkiler vermek yerine uygun tepkileri öğrenebildikleri beceri eğitimleri almaları gerektiği belirtilmektedir. Beceri eğitimlerinde kurbanlara zorbalık karşısında sessiz kalmanın veya saldırganca tepki vermenin durumu kötüleştireceği açıklanmakta ve atılganlıklarının geliştirilmesine çalışılmaktadır (Gregoric ve Owens, 2008). Okul personeli ve öğrencileri, kimi durumlarda veliler işin içine katılarak eğitim verilmektedir. Bu programların sosyal etkileşim sürecinde çocukların psiko-sosyal uyumuna etki eden dışsal faktörlere odaklandığı için başarılı olduğu düşünülmektedir (McElearny, Roosmale-Cock, Scott and Stephenson, 2008). Zorba gruptaki her çocuğun konuşma, destek arama ve bu davranışlarını değiştirmek üzere yardım alma şansı olabilmelidir. Zorbalar danışmanlık hizmetlerine genellikle uzun süre ihtiyaç duymaktadır ya da bir diğer deyişle, bu çocuklara sunulacak danışmanlık hizmeti uzun süreli olmaktadır (Roberts ve Coursol, 1996). Küçük çocukları korumak için (Pace, 2001), çocuğa zorbalığa uğradığında bunu öğretmenine ya da ebeveynlerine söylemesi gerektiği öğretilmelidir. Çocuk yukarıdaki belirtiler açısından iyi gözlenmelidir. Çocukla onun canını sıkan olayın ne olduğu konuşulmalıdır (Pace, 2001). Korkut’un (2004) aktarımlarına  göre de, saldırganlığın bir formu olan zorbalığın azaltılmasında olumlu aile ilişkileri, tutarlı ana-baba tutumları ve disiplin yöntemlerinin, kızgınlık duygusunu uygun olarak ifade etme yollarını bilmenin, uygun problem çözme, çatışma çözme ve iletişim becerilerine sahip olmanın ve kullanmanın, güvenli ve olumlu okul ortamlarının koruyucu rolü olmaktadır (Korkut, 2004). Crothers ve Levinson (2004) ergen zorbalığını ortadan kaldırmak  için zorbalığın detaylı bir şekilde yorumlanarak değerlendirilmesi ve engellenmesini içeren çok kapsamlı bir çalışma gerektiğini ifade etmiştir.  Birey zorbalığının engellenmesi amacıyla yapılan çalışmaların başarıya ulaşması için ilk olarak bu zorbalık olayının detaylı bir şekilde yorumlanarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Zorbalık olayının yorumlanarak değerlendirilme aşaması bir takım gözlemler, mülakatlar, toplumsal ölçümler, öğretmen değerlendirmeleri, despot bireylerin ifadeleri ve yazılı ya da sözlü yapılan araştırmaları kapsar. Uygun bir zorbalık değerlendirmesi özenli bir şekilde tasarlanmalı ve bu çalışmada psikologlar, öğretmenler, bilim adamları ve idareciler gibi konu hakkında uzmanlar yer almalıdır. Elde edilen bulgular daha sonra yorumlanarak değerlendirilmelidir (Crothers ve Levinson, 2004).