Doğrusunu bildiğimiz yalanlar, bize yapılan yanlışlar, arkamızdan döndüğünü düşündüğümüz entrikalar bir yana dursun.
Göz göre göre kendimizi kurban etmemiz, bize kurban rolünün biçildigi ilişkilerden kopamayip kendimizi en aciz hissettiğimiz ilişkileri anlamlı bulmamız ve güvenli bir liman olarak inatla o limandan ayrılmayışımız..
Sizce de bunların bir anlamı yok mu?
Sizce de sırf en konforlu görünen konforsuz alanlardan çıkmak zor geldiği için acı çekmeye devam etmiyor muyuz?
Bize bunu yaptıran dış bir güç olabilir mi?
Evet haklısınız manipülasyonlar çok, manipülatif insanlar dört yanımızı sarmış hatta sizin için manipülasyon kanser gibidir başlığı altında detaylı bir post da hazırlıyorum. Onu ayrıca ele alacağım. Fakat bugün manipulatiflere boyun eğen,onlara bu fırsatı veren yönümüzü ele almak istedim.
Bunca kurban kaynağını besleyen yanımız olmasa manipulatif insanlar neyin ekmeğini yiyecek?
Onlarin tum hücrelerimize yayılmasını izleyip bu yetmedi biraz daha biraz daha diyen tarafımıza arka çıkmak ona sen haklısın demek yerine ben bunu hak etmiyorum,hislerim beni yanıltıyor olamaz bu kadar değersiz hissettirilmem normal değil diyen yönümüze hak verip onun attığı naraları dinlesek.
Aslına bakarsanız;
Kurban yoktur, kurban eden de yoktur. Kurban olmanın dayanılmaz hazzı, şemalarimizi tetikledikçe tetikleyen yaşantılar karşısındaki çaresizlik kaliplarimiz var.
Fakat bu kalıplardan çıkmak tıpkı kavanoz kapağı kapalıyken dışarı çıkmaya çalışıp kapak açıldığında öğrendiği çaresizlik ile kendini ölüme mahkum eden kurbağa gibi bizi gün geçtikçe erimeye mahkum edebilecek kadar güçlü görünüyor.
Ya da profesyonel yalancılar gibi en çok kendimize söylediğimiz yalana yine en çok kendimiz inanıyoruz. Oysa en tehlikeli yalanlar kendimize söyleyip kendimizi inandırdığimiz yalanlardir. Bedeli en ağır olanlarda bunlardır. Ya bedel ödemeye devam edeceğiz ya da içimizdeki o çözümsüzlük yerine bizi çözüme götüren yönümüzü keşfedip farklı bir yoldan devam edeceğiz.