Ogden kitabında psikanalizi nasıl düşündüğünü kısa ve öz bir şekilde dile getirmiş ve ayrıntılı bir klinik örnek sunuyor. Her danışanın bilinçsizce (ve ikircikli olarak) kendi ‘’rüyasını görmeyen ve düşlenemeyen rüyalarını’’ ve "kabuslarını" (duygusal deneyimin acısı kapasitesini aştığında kesintiye uğrayan rüyalarını) rüyasında görmek için yardım aradığını öne sürer. Yani amaç kişinin kendisini analiz ettirmesi değil, acısına çare arayışıdır. Bu durumu daha iyi anlatmak için Bion’dan yararlanmış: Hayal edilemeyen rüyalar, kişiliğin psikotik ve psişik olmayan yönlerinin tezahürleri olarak anlaşılır; kesintiye uğrayan rüyalar, kişiliğin nevrotik ve psikotik olmayan diğer bölümlerinin yansımaları olarak görülür. Burada ‘’Alfa ve Beta’’ işlevlerinin rüya durumuna nasıl etki edip etmediğinden bahsetmiş. Alfa öğelerini; bilinçdışı anı olarak, Beta öğelerini ise; ruhsal gürültü olarak tanımlamış. Alfa işlevinin yetersizliğini; hastanın rüya görememesi ve bu nedenle ‘’uyuyamaması’’ olarak açıklayarak Bion’a katılmış.
Analistin görevi, hastanın önceden düşlenemeyen ve kesintiye uğrayan düşlerini düşlemesine izin verebilecek koşulları yaratmaktır. Analistin hastanın rüya görmesine katılımının önemli bir kısmı analistin düşleme deneyimi biçimini alır. Analistin dili kullanması, hastanın analistin söylediklerini kendi deneyimini rüya görme amacıyla kullanabilmesi ve böylece kendini daha eksiksiz bir şekilde hayal etmesi olasılığına önemli ölçüde katkıda bulunur.
Freud’un Klein olmadan, Klein olmadan da Freud’un anlaşılamayacağını ifade etmiş. Fikirlerin geliştirilmesinde kronolojik gelişimin önemini sorgulamış ve eleştirmiştir. Bu görüşlerini Freud’un ‘’Yas ve Melankoli’’ kitabını örnek alarak genişletmiş. (Yas ve Melankoli kitabında Klein’ın fikirlerine benzer şeyler bulunduğunu ifade ederek). Yas ve Melankoli’nin arasındaki farkları ve benzerlikleri ortaya koymuş, Freud’un (bana göre) kitabının çok daha iyi açıklanışını sunmuş. Freud’un bu kitapta bahsettiği iç nesne ile Klein’ın iç nesneler arasında bir bağlantı kurmuş ve Freud’un ‘’nesne’’ kelimesinin önemini istemeden daralttığını belirtmiş. Bion’un ‘’kapsayan-kapsanan’’ kavramını Winnicott’un ‘’tutma’’ yakından ilişkilendirilmiş ve kitabında adeta Winnicott’un görüşlerine yer vermiştir.
Hakikat Nedir ve Kimin Fikriydi? Adlı bölümde ise hakikatin bilimdeki ve psikanalizdeki görünümlerini incelemiş ve hakikati Platon’un İdea’larına, Kant’ın Kendinde Şey’ine, Lacan’ın Gerçeğin Kaydı’na karşılık geldiğini ve Bion’un da ‘’O’’ olarak isimlendirdiğini belirterek, hakikati ifade eden düşünceler düşünmek, düşünülenin kendisini değiştirir … daha ziyade, bir duygusal deneyime uygun olana insan aklına uygun biçim vermeye eyleminin kendisinde, hakikati değiştirdiğimizde aynı şekilde doğrudur.. diye ifade etmiş. (Syf:94)
Son kısımda ise psikanalitik yazımı çok sevdiğini belirterek, yazımın nasıl olması gerektiğinden, ve yazımın çeşitli zorluklarından Freud’un ve Winnicott’un bunu nasıl ustalıkla başardığındığından ve Borges’in bu konuda bahsettiklerine değinmiş.