İletişim öyle bir kavram ki hiçbir zaman bitmeyecek. Son zamanlarda, yeni dünyada birçok şeyin artık olmayacağı konuşuluyor. İletişim için ise asla böyle bir durum söz konusu değil. Dünya ve üzerinde yaşayan canlılar var oldukça, iletişim de var olacak. Elbette iletişim şekilleri ve kanalları sürekli değişiyor ve değişmeye devam edecek. Teknoloji değiştikçe hayata dair birçok şey kolaylaşıyor ama iletişimin bazı yönleri zorlaşıyor. Bilgi akışı hızlanıyor, düşünceler hızla karşı tarafa aktarılıyor fakat duygu geçişleri bazen sekteye uğrayabiliyor. Yeni teknolojiler aracılığı ile iletişimde, duygular tam ifade edilemediğinden, karşı tarafta hangi duygunun belirdiği de çok dikkate alınmıyor. Bu da iletişimde empati yoksunluğunu beraberinde getiriyor. Bu yüzdendir ki sözünün arkasında durmayan bireyler ve kurumlar çoğaldıkça çoğalıyor.
Verdiği sözde durmak, güvenilir insan olmanın ilk adımıyken, “düzgün” insan olmaktan bahseden insanlar sözlerinde durmamaktan kaynaklanan bir rahatsızlık yaşamıyorlar. Bu durum bazı kurumlar ya da markalar için bile böyle. Herkes her şeyi vaat ediyor ama ne kadarı bu vaadinin arkasında duruyor?!
Neden Verilen Sözde Durulmaz?
“Sözünde durmak” hassasiyetini kaybetmek demek, bu davranışı hem iş, hem sosyal hem de özel hayatında devam ettirmek demektir. Birey bu konuda, sosyal hayatında nasılsa iş hayatında da öyledir. Belki büyüdüğü çevre ile bu alışkanlığı edinmiş olabilir ama temelde hayata dair belli farkındalıkların oturmamış olması bu yanlış davranışa sebep olur.
Her şeyden önce, hayatı özenle yaşamak gerekir. Hayatı özenle yaşamayan birey, ağzından çıkan sözleri de tartmadan konuşur. Ne yapıp ne yapamacağını düşünmeden, “yaparım, gelirim, giderim” gibi vaatlerde bulunur. Ama bu söylediklerini yapma günü, hatta yapma anı geldiğinde asla yerine getiremez çünkü bu vaatleri düşünerek, kafasında tasarlayarak vermemiştir. Belki o an dışarıya becerikli, başarılı, güçlü görünmek için; belki konuştuğu anı kurtarmak için söylemiştir ama sözünde durmadığı an o vermeye çalıştığı “iyi ve başarılı” izlenimi yerle bir olur.
Farkındalık oluşması gereken bir diğer konu da vaatte bulunulan bireyi ya da insanları düşünmektir. Karşı tarafın mağduriyetini görmezden gelmek en büyük bencilliktir. Herhangi bir konuda, herhangi birilerine vaatte bulunmak demek, karşı tarafa güvence vermek demektir. Küçük ya da büyük, maddi ya da manevi herhangi bir şeyi yapabileceğini söyledikten sonra yapmamak, karşı tarafı yüz üstü bırakmaktır, onlara hem haksızlık hem saygısızlık yapmaktır.
İstisna Durumlar Da Elbette Olabilir
Bunun yanında, hayatta her şey mümkün olduğundan, bu durumun da istisnaları olabilir. Herkesin de bildiği gibi, kader biz planlar yaparken, başımıza gelenlerin tümüdür. Bazen evdeki hesap, çarşıya uymaz. Hastalık, kaza, vefat gibi her şey, her zaman insanlar içindir. Böyle sebeplerden dolayı, tabii ki bazen önceden verilmiş sözlere riayet edilemez. Burada da tutum ve üslup çok önemlidir. Geçerli olan bu sebepleri karşı tarafa bildirmek için takınılan tavrın umursamaz olmaması gerekir ve en yakın zamanda durumun telafi edileceği mutlaka zarif bir şekilde bildirilmelidir.
Tüm Alışkanlıklar Gibi Sözünde Durma Alışkanlığı da Çocuklukta Aşılanmalıdır
Dünyadaki en klişe ve en gerçek söz, “Çocuk ailesinden ne görürse onu yapar” sözüdür. Kendisine verilen sözlerin tutulduğu evde büyüyen bir çocuk, özenle büyütülen bir çocuktur. Hayatı özenle yaşamayı küçük yaştan itibaren öğreniyor demektir. Bu şekilde büyüyen çocuğun kişiliğine “sözünün arkasında durmak” kavramı oturur. Bu da güvenilir olmanın, başarıya yürümenin ilk ve en önemli adımıdır.
Günümüz dünyasında her şey çok yoğun ve çok hızlı. Gerek arkadaş seçimi, gerek iş arkadaşı seçimi yapmak çok ama çok zor. Bu çokların arasında var olmak için ve seçeneklerin arasından seçilmek için yapılacak en önemli şeylerden biri sözünde durmak. Sözünde duran birey bazen yolda aksaklık yaşıyor gibi görünebilir ama yolun sonunda hep mutlu ve huzurlu olarak kazanandır.
Boş vaatlere inanmadan, vaadinde duran insanlar çıksın karşımıza…