İşte Bu Doktor İndir
SOSYAL FOBİ   Toplumda, her 10 kişiden birinde görülen, genellikle 15-25 yaşları arasında başlayan, kronik ve ilerleyici bir rahatsızlık olan sosyal fobi (sosyal anksiyete) genel anlamıyla; utanmaktan, küçük düşmekten, rezil olmaktan, sosyal ortamlarda başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten yoğun şekilde korkma ve korkulan durumlardan kaçınma eğilimi ile tanımlanabilecek yaygın bir anksiyete (kaygı) bozukluğudur.   Fobik ortamlarda en sık karşılaşılan fiziksel belirtiler yüz kızarması çarpıntı titreme terleme kaslarda gerginlik karında huzursuzluk hissi ağız kuruluğu ateş basması ya da üşüme hissi başta basınç hissi ya da baş ağrısı   Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar Toplum içinde konuşmak Otorite durumundaki kişilerle birlikte olma Bir iş yaparken başkası tarafından izlenmek Biriyle tanışmak Kendisine şaka yapılması, takılınması Kalabalıkta yemek yemek Kalabalıkta telefonla konuşmak Genel tuvaletleri kullanmak Misafir kabul etme Başkalarının önünde yazı yazmak   Sosyal fobi özgül ve yaygın olmak üzere iki farklı şekilde görülmektedir. Özgül sosyal fobi, yukarıda belirtilen durumların bir ya da birkaçında, genellikle performans gösterilmesi gereken durumlarda korku duyulması ve bu durumlardan kaçınılmasıdır. Yaygın sosyal fobi ise; kişilerarası ilişki gerektiren ya da başkası tarafından izlenebileceklerini düşündüren hemen her ortamda korku duymak ve kaçınmaktır. Korkulan durumlardan kaçınma davranışı sosyal fobik bireylerde çok belirgindir ve bazen tam bir sosyal yanlızlıkla sonuçlanabilir. Birey korkulan durumlardan kaçınmak için bir takım davranışlar sergiler. Örneğin; Ne söyleyeceğini zihninde tekrar edip doğru kelimeleri seçmeye çalışmak Yavaş, sessiz yada çok hızlı konuşmak Yüzünü eliyle gizleme davranışlarını sık yapmak, yüzünü örten saç modeli seçmek Vücudun bir çok yerini kapatan kıyafetler giymek Kendinden ve duygularından bahsetmemek, görüşlerini ifade etmemek Meydan okuyucu ve reddedici bir tutuma girmemek. Her zaman kabullenici, ortama uyan bir tavır edinmek Güvenli bir kişiye yada yere yapışmak Sosyal ortamlarda bulunduğunda sürekli kaçış yolunu gözlemek Hiçbir zaman ortama tam anlamıyla dahil olmamak, dışarıda kalmak, pasif bir rol üstlenmek.   Sosyal fobinin; utangaçlık ve çekingen kişilik bozukluğundan ayırt edilmesi oldukça önemlidir. Sosyal fobi, utangaçlığın ötesinde bir durumdur. Utangaçlık, rahatsızlık verici ve hoş olmayan fakat yeti yıkımına yol açmayan bir kavram olarak tanımlanır. Sosyal fobi ise; kendi isteklerini açıkça ortaya koyamama, başkalarının beklentilerine fazla önem verme, hayır diyememe, aşırı derecede kendinin farkında olma, kendini fazla eleştirme, kendi hatalarını gözünde fazla büyütme, incelendiği düşüncesi ile kalabalık ortamlarda göz önünde bulunmaktan rahatsızlık duyma gibi eğilimleri kapsayan ve belli oranda sosyal ve mesleki yeti yıkımına yol açan bir kavram olarak tanımlanır. Çekingen kişilik bozukluğu ise; sosyal fobinin daha ağır bir görünümü olarak düşünülebilir. Kendine güven eksikliği ve düşük öz saygı, sosyal becerilerde yetersizlik inancı, kabul göreceğinden emin olmadıkça sosyal ilişkiye girmekten kaçınma gibi belirtileri kapsar. Toplumda yapılan epidemiyolojik çalışmalar, sosyal fobinin kadınlarda erkeklerden 2 kat daha çok görüldüğüne işaret etmektedir. Ancak, klinik örneklemde sosyal fobinin kadınlarla erkeklerde eşit görüldüğü gözlenmektedir. Toplumda yapılan çalışmalarla, klinik örneklemlerle yapılan çalışmalar arasındaki bu fark, kadınlarla erkeklerin durumlarına uyumda farklı stratejiler kullanmalarıyla ilgili olabilir. Örneğin, erkekler sosyal fobileriyle baş etmede alkol kullanımına daha çok başvurdukları için toplumda yapılan araştırmalarda sosyal fobileri saptanamıyor olabilir çünkü daha çok alkol problemleri ön planda olmaktadır. Öte yandan, sosyal fobik kadınlar ise, toplumsal rollerini kısıtlayarak evde kalmayı tercih ediyor ve tedavi için başvurmadıklarından klinik verilere dahil edilmiyor olabilirler. Bir diğer önemli nokta da, tipik başlangıç yaşı 15-25 olan sosyal fobinin tedavisine 30 yaşından sonra başvurulmasıdır. Sosyal fobisi olan bireyler, depresyon, alkol-madde bağımlılığı vb. bozuklular tabloya eklenmeden genellikle tedaviye başvurmazlar çünkü sosyal fobinin doğasında var olan olumsuz değerlendirilme korkusu, yardım alma davranışını engelleyen bir faktördür. Ayrıca, sosyal fobiye en çok eşlik eden depresyon, alkol-madde bağımlılığı ve intihar riski kolayca tanınıp tedavi edilmekte, ancak sosyal fobi, yani altta yatan temel tablo atlanabilmektedir.   Sosyal fobik bireylerin kendi davranışları ve başkalarının bu davranışlarını yargılama biçimlerine ilişkin işlevsel olmayan bazı düşünce ve inançları vardır. Buna göre; Kişi performans sergiler--> başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceğine inanır - -> kaygı oluşur --> performans düşer --> sosyal fobinin şidddeti artar --> sosyal performans daha da bozulur. Böylece birey kendini bir kısır döngünün içinde bulur. Bu kısır döngünün devamına neden olan bir başka etken de, sosyal fobik bireylerin olumsuz değerlendirileceklerine ilişkin düşünce ve inançlarına kanıt bulabilmek için dikkatlerini seçici olarak olumsuzluklara odaklamaları ve aşırı kişisel farkındalıklarıdır. Başka bir deyişle; sosyal fobikler:  Güvenlik davranışlarıyla kendilerini dış sosyal ortamdan yalıtırlar ve dikkatleri kendilerine yoğunlaşır  Diğer insanlarla karşılaştırıldığında bulundukları ortamdaki ayrıntıları daha az hatırlarlar  Ayrıca diğer insanların yüz ifadelerini daha olumsuz algılarlar  Sonuç olarak kendileri hakkında çok şey bilmelerine rağmen kendileri dışındaki şeyler hakkında çok az şey bilirler  Aradaki boşlukları da sosyal anksiyeteyle ilişkili imgelerle doldururlar.   Genellikle sosyal fobik bireylerin işlevsel olmayan düşünce ve inançları 5 temel grupta toplanabilir. Bunlar: 1) Sosyal anksiyete oluşturan ortamda fiziksel bir belirti veya utandırıcı bir davranış ortaya çıkacak (örn: kızarma, titreme, kekeleme vb.) 2) Bu fiziksel belirti veya davranış, ortamdaki diğer kişiler tarafından fark edilecek 3) Ortamdaki kişiler bu belirti veya davranış ile ilgili olumsuz değerlendirme yapacaklar. 4) Olumsuz değerlendirme sadece davranışa değil, bireyin kişiliğine genellenecek ve birey o ortamda reddedilecek veya istenmeyecek. 5) Kişi felaketleştirme yaparak kendini değersiz hissedecek.   Sosyal fobik bireylerde temelde 2 inanç vardır: a) her seferinde aynı şeyler olacak (olasılık öngörüsü), b) bana aptal, anormal, bir işe yaramaz vb. diyecekler (bedel öngörüsü). Ancak bu iki çekirdek biliş batılı toplumlardaki sosyal fobinin temel bilişsel yapısını açıklayabilmekte, doğulu toplumlardaki yapıyı açıklamakta eksik kalmaktadır. Son zamanlarda 3. alternatif biliş olarak “başkalarına rahatsızlık verme”  diye adlandırılan, kişinin bağlı olduğu topluluğu küçük düşürme, topluluğa utanç getirme topluluk tarafında red ve dışlanma kaygısını içeren bu çekirdek biliş kümesi sosyal fobinin evrensel bilişsel formülasyonuna eklenmektedir. Örneğin, Türk toplumunda çok sık görülen “başkalarının yanında bizi utandırma” söylemleri bu bilişi desteklemektedir.  Batılı bireyci topluluklardaki sosyal fobik benliğine yönelmiş olumsuz bilişlerle uğraşırken, kollektivist toplumlarda sosyal fobik ait olduğu topluluğa olumsuz stres getirmenin suçluluğuyla baş etmeye çalışır. Bu yüzden toplumumuzdaki sosyal fobi vakalarını daha iyi anlayabilmek için daha önce değinilen ‘olasılık öngörüsü’ ve ‘bedel öngörüsüne’ ek olarak ‘başkalarına rahatsızlık verme’ çekirdek bilişi de göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuç olarak, erken başlangıcı ve süreğenliği olan, her 10 kişiden birinde görülen, tedavi edilmediğinde bireyin iş, sosyal ve özel yaşamını kısıtlayan, yaşam kalitesini bozan, beraberinde sıklıkla alkol-madde kötüye kullanımını, depresyonu ve intihar riskini taşıyan sosyal fobi tanınır tanınmaz, etkili tedavi için gerekli girişimlerin yapılması faydalı olacaktır.  UZM. PSK. SERRA KAMPEAS