İnsan biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel gereksinimleri olan bir varlıktır. İnsanın fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı bir birey olması, bu temel gereksinimlerin karşılanmasına bağlıdır. Karşılanması gereken temel insan gereksinimlerinden biri olan “uyku” insan yaşamında beslenme, nefes alma, boşaltım kadar önemli bir fizyolojik gereksinimdir. Bu nedenle uyku, bireyin yaşam kalitesi ve iyilik durumunu etkileyen, sağlığın önemli bir değişkeni olarak görülmektedir (1). Uyku; insanlarda enerjinin korunmasını, sinir sisteminin gelişim ve onarımını sağlayan doğal bir süreç olup; uyarılmışlığı, otomatik işlevleri, davranışı, bilişsel işlevleri ve hücre içi mekanizmaları kontrol eden sinir sistemi başta olmak üzere biyolojik yapının birçok bileşeni ile ilişkilidir. (6) Uyku, kişinin inaktif olduğu ve çevresinin farkında olmadığı, fiziksel ve mental bir dinlenme durumudur (2). Hızlı göz hareketi olmayan (NREM) ve hızlı göz hareketi (REM) uykusu dönemlerinden oluşan bir süreçtir. İnsanlarda her bir NREMREM döngüsünün uzunluğu yaklaşık olarak 90 dakikadır ve her gece 4-6 kez tekrarlanmaktadır (3). Çoğu yetişkin günde 7 ila 8 saat uykuya gereksinim duymaktadır (2). Fakat uyku gereksinimi; yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, hastalık öyküsü, duygusal durum, yaşam tarzı alışkanlıkları gibi bireysel ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir (4, 5) Uyku-uyanıklık döngüsünün ortadan kalkması santral sinir sistemi işlevlerini etkiler. Uzun süreli uykusuzluğun; vücut ısısı kontrolünde, beslenme ve metabolizmada, bağışıklık sisteminde ve düzenleyici diğer sistemlerde bozulmaya yol açmaktadır. (6) Uykuyu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar; cinsiyet, yaş, fiziksel aktivite, psikolojik etmenler, ilaç kullanımı ve beslenmedir. Su başta olmak üzere, içecekler ve besinlerin içeriğinde bulunan görünür/görünmez su, “sıvı” olarak tanımlanır. Bireyin günlük sıvı gereksinimi, içtiği su ve içecekler ile yediği besinlerin içindeki su ve vücutta oksidatif süreçlerde metabolizma sırasında oluşan su ile karşılanır. Vücutta bulunan su miktarı yaş, cinsiyet, ve vücut 2 kompozisyonuna (yağ ve kas dokusu miktarı) göre bireysel farklılıklar gösterir. Toplam vücut su içeriği yaş ile birlikte hücre dışı (ekstraselüler) sıvı azalışına bağlı olarak azalmaktadır: (7) • Yeni doğanda (neonat) vücudun % 75’i • Yetişkinlerde vücudun % 60-70’ı • Yaşlılarda vücudun % 50-55’i sudur. Uyku süresi ve kalitesi günlük yaşantıda büyük bir öneme sahiptir. Yetersiz uyku günlük yaşantı, iş performansı, konsantrasyon ve bunlar arasındaki bağlantıyı olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde sıvı tüketimi ve uyku kalitesi arasındaki ilişkiyi inceleyen daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma sıvı tüketimi ve uyku kalitesi arasındaki ilişkiyi saptamak amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. 3 2.GENEL BİLGİLER 2.1. Uyku 2.1.1. Uyku Tanımı İnsan fiziksel, sosyal, duygusal ve entellektüel gereksinimleri olan bir bütündür. İnsanın fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı bir birey olması, bu temel gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Bireyin bu temel gereksinimleri karşılanmadığı zaman iyilik hali bozulur. Uyku insan yaşamında temel ve vazgeçilmez etkinliklerden biri olup yeme, nefes alma, boşaltım kadar önemli bir fizyolojik gereksinimdir. Bu nedenle uyku bireyin yaşam kalitesini ve iyilik durumunu etkileyen, sağlığın önemli değişkeni olarak görülmektedir. (8) Uyku; organizmanın dinlenmesini sağlayan bir hareketsizlik hali olmasının yanında, tüm vücudu yaşama yeniden hazırlayan bir yenilenme dönemidir İnsanlarda enerjinin korunmasını, sinir sisteminin gelişim ve onarımını sağlayan doğal bir süreç olup; uyarılmışlığı, otomatik işlevleri, davranışı, bilişsel işlevleri ve hücre içi mekanizmaları kontrol eden sinir sistemi başta olmak üzere biyolojik yapının birçok bileşeni ile ilişkilidir. (9) 2.1.2.Uykunun fizyolojisi Uykunun başlatılması ve sürdürülmesinde kortikal ve subkortikal birçok beyin bölgesi rol alır. Ancak öncelikle ön hipotalamustaki döngüsel girdiler ve endojen kimyasal uyarılar ile hipotalamusta ventrolateral preoptik çekirdeğin (VLPO) uykuyu başlattığı kabul edilir. Uyanıklığı lateral hipotalamustan gelen oreksinerjik, beyinsapından gelen kolinerjik, noradrenerjik, serotonerjik aktivasyonun artması ve arka hipotalamustan gelen histaminerjik uyarılar sağlamaktadır. Bunların azalması da uykuyu başlatmaktadır. REM uyku dönemi sırasında serotonin ve norepinefrin salınması en az seviyededir, bu dönemde tek başına asetilkolin baskındır. NREM uyku dönemi sırasında ise tüm nöroregülatörler düşük düzeyde salınmaktadır (10,11). Beyin sapından gelen eksitatör uyarıların neden olduğu kortikal aktivasyonun ise uyanıklığı sağladığı kabul edilir. Beyin sapından gelen bu uyarıların ana kaynağı retiküler aktive edici sistem (RAS)’dir. RAS; talamus, ön beynin orta kısmı, hipotalamus, tegmentum, rafe çekirdeği, locus seruleus gibi uykuda rolü olan anatomik bölgeleri birbirine bağlar ve bileşenleri uykunun oluşturulmasında, sürdürülmesinde ve uyku-uyanıklık durumlarının oluşturulmasında kritik öneme sahiptir. RAS’dan talamusa ve talamustan talamokortikal yolla kortekse iletilen bu uyarıların uyanıklığı devam ettirdiği ancak RAS’ın tahrip edildiği deneysel çalışmalarda geri dönüşlü bir uyanıklık kaybının olabildiği gözlenmiştir. Bu nedenle uyanıklığı sağ- layan başka ek 4 sistemlerin de varlığı kabul edilir. Bu kapsamda kolinerjik bazal ön beyin çekirdeklerinin ve RAS’ın rostralinde yer alan histaminerjik nöronların uyanıklığın oluşmasına katkıda bulunduğu bildirilmektedir (12,13) 2.1.3.Uykunun Evreleri Uyku, iki ana bölüm ve beş evreden oluşmaktadır. Uyku siklusunda, NonRapid Eye Movement(NREM) ve Rapid Eye Movement(REM) olmak üzere iki ana bölüm vardır. 2.1.3.1.Hızlı Göz Hareketlerinin Olmadığı Uyku (NREM) NREM uykusu hızlı göz hareketlerinin olmadığı; psikolojik ve fiziksel aktivitenin azaldığı genel uyku kavramına girer. Uykunun ilk saatlerinde görülür ve derin, dinlendirici tipteki uykudur. NREM görsel olarak değerlendirilen EEG traselerinde 4 uyku aşamasına daha ayrılır (14). Evre I: Tam uyanıklık ve uyku arasında geçiş evresidir. Uykunun ilk evresidir ve uyku hafif düzeydedir. Kişi gürültü, dokunma ve diğer duyumsal uyaranlarla uyandırılabilir. Kalp atımı, ısı, solunum ve metabolizma yavaşlamaya 18 başlar. Olağan bir uyku sırasında evre 1, yarım dakika ile 7 dakika arasında sürer. Uyku periyodunun %4-5'inde meydana gelir (15). Evre II: Kişiyi rahatsız eden bir durum yoksa, hemen II. evreye geçilir. I.Evreye göre daha derindir. Birey uykuya geçmiştir. Kalp ve solunum sayısı yavaş yavaş azalır. Beden ısısı düşer. Kas tonüsü azalmaya devam eder. Bu evre 10-20 dakika sürer ve tüm uykunun %40-50'sini kapsar (16). Evre III: II. evreden daha derindir. Uyuyan bireyi uyandırmak için daha güçlü uyaran gerekir. Parasempatik sinir sitemin etkisine bağlı olarak solunum düzenli, kalp atışları yavaş, kaslar gevşek ve vücut sıcaklığı düşüktür. Protein sentezi artar. Bu evre 15-30 dakika sürer ve tüm uykunun %10’unu kapsar. 5 Evre IV: Vücudun fiziksel olarak dinlendiği ve fizyolojik olayların geliştiği derin uyku evresidir. Kalp atımı, solunum sayısı ve vücut ısısı azalmış, kaslar gevşemiş, metabolizma yavaşlamıştır. Bu evrede horlama, uykuda anlamsız konuşma, uyurgezerlik ve enürezis gibi durumlar görülebilir. Somatotropin ve büyüme hormonu salgılanır. Yine bu evre sırasında uyandırılma eşiği yüksektir. IV. evre 15-30 dakika sürer ve tüm uykunun %10'unu kapsar. 2.1.3.2.Hızlı Göz Hareketlerinin Olduğu Uyku (REM) REM uykusunda, elektrookulografi (EOG) kayıtlarında hızlı göz hareketleri görülür. Kalp atımı, solunum, kan basıncı ve bazal metabolizma artar, baş-boyun, kas-iskelet tonüsü ve derin tendon refleksi baskılanır, gastrik sekresyon artar. Uykunun başlangıcından yaklaşık 90 dakika sonra, NREM döneminden REM dönemine geçilir. Gece süresince, her 90-100 dakikada bir REM periyodu görülür. İlk REM periyodu 10 dakikadan kısadır, daha sonrakiler 15-40 dakika sürer. Uykunun ilk yarısında NREM uykusu, ikinci yarısında REM uykusu daha yoğundur. Sabaha doğru REM uykusunun süresi 60 dakika kadar olabilir. Rüyalar bütün uyku periyodlarında görülmekle birlikte %80 oranında bu evrede görülür. Bu evre tüm evrenin %20-25'ni kapsar. (16) 2.1.4.Uykunun Fonksiyonları Uykunun temel fonksiyonu vücudun kendini yenilemesini ve gelecek güne hazırlanmasını sağlamaktır. Uyku evrelerinden ilk evre olan Non-REM III. ve IV. evrelerinde fiziksel dinlenme gerçekleşir ve bu durum vücut sağlığıyla yakından ilgilidir. Bu dönemde Growth Hormon (GH) salgısında artış başlar, bu artışla beraber protein sentezi de artar. Ancak metabolizmada, kardiyovasküler sistem ve solunum sistemindeki fizyolojik aktivitelerde yavaşlama görülür. Oluşan bu değişimler nedeniyle bu döneme anabolik dönem denir. Tüm bu değişiklikler vücudun dinlenmesi ve hücre yenilenmesine yardım eder. REM döneminde ise ruhsal dinlenme gerçekleşir. 6 Bir gecelik REM uykusu toplam 1.5-2 saattir. REM uykusunda bir kişiyi uyandırmak Non-REM göre daha zordur. Bu dönemde göz hareketleri başlar, solunum ve göz kasları dışındaki iskelet kaslarında tonus kaybı (atoni) görülür. Otonom sinir sisteminin aktive olması nedeniyle kalp hızı, solunum sayısı, kan basıncı artar ve düzensizleşir. Rüyalar en çok REM döneminde görülür ve kişi uyandırıldığında rüyasını hatırlar. Bu dönemde beyin metabolizması %20 oranında artma gösterebilir (17). Bu bilgilerden yola çıkarılarak; Non-REM uykusu fiziksel, REM uykusu ruhsal dinlenmenin gerçekleşmesini sağlamaktadır, kişi yeterli REM uykusu uyumazsa, gün içinde gergin ve kaygılı olur. 2.1.5.Uykuyu Etkileyen Faktörler 1) Cinsiyet: Yavaş dalga uykusu ve uyku etkinliği erkeklerde kadınlara göre daha fazla azalma gösterir. Ama kadınlar erkeklerden daha fazla uyumalarına rağmen daha fazla uyku sorunu yaşamaktadırlar. 2) Yaş: Yasın artması ile birlikte uykunun derinliği ve süresi etkilenir. Yaslılarda 1. ve 2.dönem uykunun oranı artar. 3.dönem aynı kalırken 4.dönem uyku %15-30 arası yaşla birlikte azalır. 3) Fiziksel etkinlik: Bireyin yorulmasına ve daha kolay uykuya dalmasına neden olur. Aşırı yorgunluk durumlarında REM uykusunun ilk evresi kısalırken dinlendikçe REM evreleri uzamaya baslar. Çocuklarda fiziksel etkinlik vücut sıcaklığını arttırır, böylece büyüme hormonunun daha fazla salınım gösterdiği NonREM 3 ve 4 evreleri uzar. Yetişkinlerde bu durum maksimum protein sentezi ve vücut hücrelerinin onarımı ile sonuçlanmaktadır (18). 7 4) İlaç kullanımı: Uyku kalitesini bozabilmektedir. Sedatifler, hipnotikler, antidepresan ve amfetaminler REM uykusunu etkiler. Sedatif kullanan bireylerde, is gücü kaybı ve uyuşukluk hissi görülür. Hipnotikler uyku evrelerinin uzamasına ve ilacın kesilmesinden sonra uykusuzluğa yol açabilir. Diüretikler, digoksin ve beta blokerler bireyin sık sık uyanmasına neden olabilir. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda düzenli olarak kullanılan ilaçların (beta-blokerler, steroidler, kalsineurin inhibitörleri) uykuyu engelledikleri bilinmektedir (17). 5) Psikolojik etkenler: Üzüntü, anksiyete, depresyon gibi emosyonel sorunlar uyku düzenini bozmaktadır. Depresyondaki kişilerin özelliklerinden biri sabah çok erken saatte uyanmaları ve bir daha uyuyamamalarıdır (19). 6) Beslenme: Belli besin ve içeceklerin alımının uykuyu etkilediği bilinmektedir. Kafein, uyarıcı bir maddedir ve kafein içeren içeceklerin (kahve, çay, kola) alınması uyumayı zorlaştırır. Yatmadan önce alınan az miktarda alkol sedatif etki göstererek uykuya geçişi kolaylaştırırken, fazla miktarda alkol REM uykusunu bozarak uyku süresini azaltmakta ve derin uykuyu azaltmaktadır. 2.1.6.Uyku Kalitesi Uyku kalitesi, bireyin uyandıktan sonra kendini zinde, formda ve yeni güne hazır hissetmesidir. Uyku kalitesi; uyku latensi (uykuya dalma süresi), uyku süresi ve bir gecedeki uyanma sayısı gibi uykunun niceliksel yönlerini içerdiği gibi; uykunun derinliği, dinlendiriciliği gibi öznel yönlerini de içermektedir. Yetişkinlerin %30- 40’ında uyku ile ilgili bozukluklar; %15-35’inde ise uyku kalitesini ilgilendiren bozuklukların görüldüğü bildirilmektedir (20). Uyku kalitesi niteliksel ve niceliksel olarak kötü olduğunda dikkat/bellek bozuklukları, emosyonel değişkenlik, hatta 8 varsanı ve sanrılar görülebilmekte; normal çalışma verimi azalmakta; kronobiyolojik değişmelerle birlikte bu belirtilerin şiddeti daha da artabilmektedir (21). 2.2. İçecekler 2.2.1. Süt ve süt ürünleri Süt sle slgsls ülkelersn önde gelen kurum ve kuruluşları süt sle slgsls kends tanımlamalarını yapmışlardır. Örneğsn Türk Standartları Enststüsü (TSE) sütü; “snek, koyun, keçs ve mandaların meme bezlersnden salgılanan, kendsne özgü tat, koku ve kıvamda olan, sçsne başka maddeler karıştırılmamış, sçsnden herhangs bsr maddess alınmamış, beyaz ya da krem renkls bsr sıvı” olarak tanımlamaktadır (22). Türk Gıda Kodekss sse sütü; “çsğ süt, bsr veya daha fazla snek, keçs, koyun veya mandanın sağılmasıyla elde edslen, 40°C'nsn üzersne ısıtılmamış veya eşdeğer etksye sahsp herhangs bsr sşlem görmemsş kolostrum dışındaks meme bezs salgısı” olarak tanımlamıştır (23). Süt teknolojsssnde sse genel olarak sütün tanımı; “hayvanın memessnden muntazam aralıklarla ve tam olarak sağılan, sonra soğutulan, sçersssnden herhangs bsr bsleşens alınmayan veya sçersssne herhangs bsr madde slave edslmeyen, sşlenmek üzere süt fabrskalarına kabul edslen ve önceden herhangs bsr sşlem uygulanmamış ürün” şeklsnde yapılmıştır (24). Çsğ sütler tür ve özellsklers bakımından bsrbsrsnden farklılık göstermekle bsrlskte her memels canlının salgıladığı süt kends yavrusu sçsn en uygun bessndsr (25). Yapılan çalışmalar göstermsştsr ks; “yavrunun kends kendsns besleyecek ya da ek bessne başlaması gereken döneme kadar onun gerekssnsm duyduğu enerjs, vstamsn ve msneral shtsyacını karşılayabslecek yegane bessn ysne süttür” (26). Farklı türden yavruların annelersnden alınan süt örneklers de sncelendsğsnde sütün sçersssndeks bsleşenlersn bsrbsrs sle farklılık gösterdsğs ve süt salgısının yavrunun shtsyacına göre en uygun şekslde düzenlenmekte olduğu görülmüştür (26). 9 Çeşstls Hayvan Sütlersnsn Bsleşsmlers (100 gr.) (27) “Özellskle çocukluk, gebelsk-emzsklslsk ve yaşlılık dönemlersnde kemsk sağlığı sçsn önemls bsr bessn kaynağı olan süt, büyüme gelsşmede, bağışıklık ssstemsnsn 9 güçlenmessnde, kan basıncının düzenlenmess ve bazı kanserlersn gelsşsmsnsn azaltılmasında koruyucudur” (28). “Tüketslen bessnler sçersssnde sadece süt bsr canlının bütün shtsyaçlarını tek başına karşılayabslmektedsr” denslmektedsr (29). Sütün yapısı ve sçersssndeks elementler, “sütün sağıldığı hayvanın çeşsdsne göre farklılık gösterebslsr ve süt sçerdsğs amsnoasstler lspsd, vstamsn ve msnerallerle bsrlskte bağışıklık ssstemsns güçlendsren smmunglobulsnlers, büyüme faktörlersns, enzsmlers ve bazı bsyoaktsf peptstlers de sçsnde barındırır” (30). İşte tüm bu bsleşenler sütün bessn öğelers bakımından da zengsn bsr hale getsrmektedsr (31). Tüm süt çeşstlersnsn temel karbonhsdratı laktozdur (32). Süt şekers olarak da bslsnen laktoz, doğal sütte bulunur, glskoz ve galaktozun bsrleşmessnden meydana gelmsş bsr dssakkarsttsr (32). Laktozun sütteks msktarı sütün çeşsdsne göre %4.4 sle %5.2 arasında değsşmektedsr (ortalama %4.7). “Laktoz enerjs kaynağı olduğu kadar yapısında bulunan galaktoz da beysn dokusundaks glskolspstlersn kaynağını da teşksl etmekte” ve bslhassa yaşlı bsreylerde bu özellsğs önem kazanmaktadır (33 Süt lspsdlers; sütün kloroform, benzsn ve eter gsbs maddelerde çözünen ve çoğunluğu trsglssersdlerden oluşan bsleşensdsr (34). Lspsdlersn “ süt yağı” olarak bslsnen ana bsleşens sse trsglssersdlerdsr ve lspsdlersn %97-98’sns oluşturmaktadır. Fszsksel özellsklers nedensyle süt yağı, süt ürünlersnsn yapısını olumlu yönde etksler ve 10 bsleşsmsnde yer alan esanssyel yağ asstlers, orta zsncsrls yağ asstlers, vstamsnler, ssndsrsmsnsn kolay olması ve sağladığı enerjs nedensyle beslenme fszyolojsss açısından önemlsdsr (33,34). Hoş bsr tada sahsp olması sçsn süt sçersssndeks yağ msktarı önemlsdsr (35). “Süt yağı sçersssndeks esanssyel yağ asstlers ve ssndsrslme yeteneğsnsn yüksek olması, yağda çözünmüş vstamsnlers sçermess ve vücut sıcaklığında çözünmüş olması nedensyle gelsşmsş ülkelerde tüketsmsne öncelsk verslmektedsr”. Süt yağı; “sütün görünüm, tat, lezzet ve dayanıklılığını etkslemessnsn yanı sıra; elzem yağ asstlers, yağda ersyen vstamsnler ve enerjs sçsn kaynak da oluşturmaktadır”. Süt; “trsglsserstler (%97–98), fosfolspstler (%0.2–1.0), serbest steroller (%0.22-0.41, kolesterol, mumlar vb.), serbest yağ asstlers, yağda ersyen vstamsnler (A, D, E, K), 400’den fazla farklı yağ assds ve yağ asst türevs sçermektedsr”. “Dsglsserst (lspsd frakssyonunun yaklaşık %2’ss), kolesterol (%0.5’ten az), fosfolspsdler (yaklaşık %1) ve toplam süt lspsdlersnsn %0.5’snden daha az sayılabslecek serbest yağ asstlersdsr” Sütte serbest yağ assds sevsyelersnsn artması süt ve süt ürünlersnde sstenmeyen lezzete (tadının bozulmasına) yol açabslsr ve serbest uçucu kısa zsncsrls yağ asstlers olgunlaşmış peynsrlersn karaktersstsk lezzetlersne katkıda bulunabslsr (36). Yağ asstlersnsn sağlığa olan spessfsk etkslers de yaygın olarak araştırılmaktadır.