Sınav kaygısı, öğrencilerin gerek merkezi sınavlar ( LGS, YKS gibi.) gerek okul sınavların da yaşamış oldukları sıkça yaşanan bir durumdur. Bu süreçte ebeveyn olarak sınav kaygısını iyi analiz edildiğin de çocuklarımıza da yardımcı olmak çok daha kolay olacaktır. Korkunun belirsiz olanına kaygı diyoruz. Sınav da sonucu bilinmediği için biz de korku yaratıyor ve ilkel beynimiz tarafından bu durum tehdit olarak algılanıyor. İnsan beyni tehdit karşısın da 3 tepki verir. Kaç, savaş, donakal. Sınavı kendimizden büyük görürsek kaçıyoruz veya donakalıyoruz; erteleme, vazgeçme, oyalanma vs. gibi. Kendimizden küçük ya da onunla baş edebileceğimizi düşündüğümüz de ise savaşıyoruz. Yani kendimize inanıyor ve güveniyorsak savaşıyoruz. Bu durum da sınav kaygısı yaşayan öğrenciler ilk insanların tıpkı ayıdan korktuğun da verdiği bedensel tepkiler gibi sınava da aynı şekilde fizyolojik ve psikolojik tepkileri vermekteler.
Sınav kaygısı neden oluşur?
Bir şey hakkında kaygılanmak o şeyi önemsediğimizi gösterir. Çok önemsek veya hiç önemsememek asıl sorundur. Kaygının optimal yani orta düzeyde olması bi davranışı performansa çevirmek için önemlidir.
-Sınavın sürecinden çok sonuca odaklanma:
Bizler genelde başarıyı kutsayan bir toplumuz başarısızlığı bir öğrenme fırsatı olarak gören çok az bir azınlık vardır. Fakat başarının espirisi de bundadır tüm başarılı kişilerin hayatına baktığımız da başarısızlık hikayeleri ile doludur. Yapılan tüm araştırmalar çocuklarda sonuçtan ziyade süreci yani çabası takdir edildiğin de olumlu sonuçlar ortaya çıktığı gözlemlenmiştir.
-Sınav sonucunu felaketleştirme:
Ne yaparsam yapayım kazanamayacağım/ geçemeyeceğim, bu sınav da başarılı olamayacağım, sınav da kesin yetiştiremeyeceğim, bildiklerimi unutacağım gibi düşüncelerdir.
Felaketleştirme, zihnimizin bize yaptığı bilişsel hatalardan biridir. Beynimizi bizi olası tehlikelerden korumak için sürekli tetikte olma her zaman en kötüsünü düşünmeye iter. Fakat bu gerçekçi değil beynimizin bizi hayatta tutmak için oynadığı oyunlardan biridir bunların gerçekleşme ihtimali çok azdır. Bunun bir bilişsel hata olduğunu farkettiğimiz de sınav sürecini iyi yönetiyor ve bu durum da sınav performansına yansıyor diyebiliriz.
-Bilgisinin değil, kişiliğinin değerlendirileceği düşüncesi:
Takdir edilmek için çok başarılı olmam lazım, Kazanamazsam ailemin yüzüne nasıl bakarım, başaramazsam rezil olurum, bu sınavda hiç hata yapmamalıyım, eğer yaparsam ben değersiz ve başarısız biriyim demektir gibi düşüncelerdir.
Bu tür düşüncelerde bilişsel hatalardır çünkü sınav sonucu öğrencinin ders çalışma davranışını yoklar kişiliğini değil.
Çocuğum sınav kaygısı yaşıyorsa nasıl yaklaşmalıyım?
Çocuğunuzun ergenlik döneminde olduğunu unutmayın. Bu dönem çalkantılı ve ikilemli bir dönemdir. Çocuğunuzun yerine sorun çözmek istediğinizde ya da ona önerilerde bulunmak istediğinizde onun sizinle aynı şeyleri göremeyeceğini bilin. Örneğin güneşli güzel bir günde siz istememenize rağmen işlerinizi yapabilirken, çocuğunuz böyle havalarda ders çalışmakta güçlük çekecektir.
Çocuğunuzun geleceği konusundaki endişeleriniz çocuğunuza yansır. Kaygı bulaşıcıdır!. Öncelikle belki ebeveyn olarak kendimize şu soruyu sorabiliriz: “bu kaygı bana mı ait, çocuğuma mı?” Bu nedenle öncelikle aileler kendi kaygılarını azaltmaya çalışmalıdırlar. Kaygılı insan an’da kalamaz sürekli gelecekte yaşar. Ve gelecekle ilgili olumsuz senaryolar kurar. Çocuğumla ilgili ne olması beni bu kadar korkutuyor ve düşünce gerçekçi mi? sınav sonucu ile aşırı meşgul olmanız, çocuğunuzun da bu yönde meşguliyetini artıracaktır. Çocuğunuza yardımcı olmak için çocuğunuzun bugünkü yaptıkları ile ilgilenebilirsiniz.
Beden dili ve ses tonu ile verdiğiniz mesajlara dikkat edin. Anne babalar bazen çocuklarına; “sınav bizim için önemli değil, kazanamazsan da olur. Canını sıkma, kafana takma” gibi önerilerde bulunmaktadırlar. ‘ben sana güveniyorum’ gibi önerilerde bulunmaktadırlar. Sana güveniyorum demek çocuklar tarafından senden bekliyorum gibi algılanmaktadır.
Eğer çocuğunuzun gerçekten çalıştığını gözleyebiliyorsanız “ne kadar emek harcadığını görüyorum, hiçbir emek karşılıksız kalmaz” demek daha etkili olabilir.
Meli-malı kelimeleri dikkatle kullanılmalı. “En az şu kadar net yapmalısın. Kimya ve biyolojiden full yapmalısın, arakadaşın 100 almış sen de almalısın, başarılı olmalısın. Dikkatli olmalısın, kendini dersine vermelisin, Bu yıl mutlaka kazanmalısın” türünden zorunluluk ifade eden cümleler öğrencinin kaygısının artmasına neden olmaktadır. Bu tür zorunluluk ifade eden sözleri mümkün olduğunca az kullanmaya çalışın.
Ders çalış demeyin. Sorumluluğunu bilen ve sınavlara hazırlanan öğrenciler için ailelerin uyarılarına ihtiyaç yoktur. Öğrenci ne kadar ders çalışacağına ve ne zaman ders çalışacağına kendisi karar verebilir. Anne babaların iyi niyetli olarak verdikleri ders çalış mesajları öğrencinin kaygısını artırabilir. Bazı öğrenciler bu nedenle kendisi için değil ailesi için ders çalışması gerektiği düşüncesine kapılıp, daha yoğun kaygı hissedebilir. Ya da ailesine tepki göstererek ders çalışmayı aksatabilir.
Negatif motivasyondan uzak durun. Bazı anne babalar çocuklarının motivasyonunu artırmak için; “bu gidişle sen asla kazanamazsın, yata yata sınav kazanılmaz” gibi sözler söyler. Ancak negatif motivasyon pek az öğrencide başarılı olur. Hatta öğrencinin kendisini başarısız görmesine neden olarak kaygısını artırabilir.
Gereğinden fazla fedakarlıktan kaçının ve bunları hatırlatmayın. bazı ebeveynler çocukları sınavlara hazırlanırken çok fazla fedakarlıkta bulunmaktadırlar. örneğin bir yıl boyunca eve misafir çağırmamak, evde televizyonu açmamak gibi… Aileler bu sayede çocuklarına fedakarlık yaptıklarını düşünürken öğrenci bu durumu ‘ailemin bu fedakarlıklarına yanıt vermek zorundayım’ biçiminde düşünerek daha fazla kaygılanabilir. Özellikle de yapılan bu fedakarlıkların tekrarlanarak hatırlatılması öğrenciyi ders çalışamaz hale getirebilir.
Kendi hayatınızı unutmayın. çocuğu sınavlara hazırlanan bazı aileler kendi yaşamlarını bir kenara bırakarak çocukları için uğraşmaya başlamaktadırlar. Çocuğuna daha fazla yardımcı olmak için annenin işinden ayrılması, annenin çocuğunu sınav salonlarının kapısında beklemesi, öğretmenlerle hergün sonuçları konuşması sık görülen tablolardır. Bu görüntüler çocuğa sınavın çok önemli olduğunu ve kazanamama durumunda ailenin çok üzüleceği düşüncesini hatırlatmaktadır. Sizler kendi hayatınız olduğunu, sizin de kendi planlarınız olması gerektiğini unutmayın. Böylece hem kendinize hem de çocuğunuza daha fazla yardımcı olabilirsiniz.
Çocuğunuzdan beklentilerinizde gerçekçi olmaya çalışın. Her anne baba kendi çocuğunun daha özel olduğunu düşünür. Oysa her insanın objektif bakıldığında belli alanlarda kuvvetli yönleri olabildiği gibi belli alanlarda da zayıf özellikleri olabilir. Beklentileriniz ile çocuğunuzun yapabilecekleri birbiriyle uyumlu olursa çocuğunuz daha az kaygı yaşayabilir.
Bu zor dönemde çocuklarınıza anlayışlı ve destekleyici davranın. Kaygının yoğunlaşması ile birlikte çocuklarınız kendilerini daha çaresiz ve çözümsüz hissedebilirler. Bu nedenle daha tepkili olabilirler. Daha önceden kızmadıkları şeylere şimdilerde daha sert tepkiler gösterebilirler. Bu durumun geçici olduğunu düşünerek çocuğunuza karşı anlayışlı olmaya çalışın.
Çocuğunuzu hiçbir zaman başka çocuklarla kıyaslamayın. “dayının kızı boğaziçi’ne girdi, sen de oraya girmelisin” türünden yaklaşımlar çocuğunuza zarar verebilir. Her birey ayrı bir kişiliktir. Çocuğunuzu ancak gereken durumlarda sadece kendisiyle kıyaslayabilirsiniz. Yani önceki davranış biçimleriyle, şimdiki davranış biçimlerini karşılaştırarak aradaki gözlenmiş olan değişimleri aradaki gözlediğiniz değişimleri ortaya koyabilirsiniz.