SINAVLARA HAZIRLIK
Lise giriş sınavından ya da üniversite giriş sınavından önce ve sonra …….. Ne yazık ki bazı gençler için böyle ayrımlar oluşmaya başladı
Vaka1
Lise son sınıf öğrencisi, uyku düzensizlikleri, aile ve çevresi ile giderek bozulan ilişkiler, çok uyuma , derslerine çalışma istememe, suçluluk hissi,yetersiz hissetme, değersizlik duyguları, alınganlık , kolay incinme , ağlama, karar verme de güçlükler, geleceğe yönelik negatif beklenti, çaresizlik duygusu , intihar düşünceleri….
Vaka 2
Lise son sınıf öğrencisi, sinirlilik, uyku bozukluğu (az uyumak), yeme içme de azalma, mutsuzluk , boşluk hissi, yaptığı hiçbir şeyden zevk alamama, geleceğe karamsar bakmak, (obsedan düşünceler) - saçma olduğunu bildiği tekrar eden düşünceler örn: eğer 3 defa ayağımı yere vurmazsam ailemden birine kötü bir şey olacak , davranış tekrarları (kompulsiyonlar) , örn: 3 defa ayağını yere vurma , sık el yıkama , banyodan saatlerce çıkamama gibi )
Yukarıda birbirinden farklı 2 vakanın belirgin bir ortak yanı ; Lise giriş sınavlarında daha önce istedikleri başarıyı gösterememiş olmaları ve anadolu liseleri yerine düz liseye gitmeleri …….
Bu gençlere anadolu lisesine girerlerse hayatlarının daha iyi ve garanti olacağı söylenmiş 3 yıl önce…. Hayatta neyin garantisi var pek de anlayabilmiş değilim , ne yazık ki bu gençler bundan sonra hayatlarında istedikleri şeyleri elde edemeyeceklerine inanmaya başlamışlar böyle düşünceler ve duygular yumağı ile hayatta mutlu ve başarılı olmaları çok da mümkün olamaz elbette…..
Öğrencilerle olan iletişim onlara motivasyon sağlayıcı ve kaygı düzeylerini olumlu kılıcı yönde olmalıdır. Bu şekilde çalışırsan kazanamazsın, düz liseden sınavı kazanman çok zor gb söylemler çocuklarımızı tamamen negatif etkileyecektir. Bu tarz söylemler motivasyon değil performans endişesi yaratıyor ve gençler ya başarılı olamazsam kaygısı ile ders çalışamaz hale geliyorlar .
Vaka 3
8. sınıf öğrencisi . Sinirlilik, çok çalıştığı halde eskiye göre daha düşük notlar alma, sınavlarda endişenin artması , konsantrasyon kaybı, kendine duyduğu güvende azalma , mutsuzluk hissi, mide bulantıları ve kusma ….. 2 ay önce deneme sınavından kendince düşük bir puan almış ve bir öğretmeni bu aralar puanın şu civarda olmalı bu şekilde zor kazanırsın demiş, kaygı düzeyi artmıs ve performansını daha da kötü etkilemeye başlamış……. Aile ders çalışmasını sağlayabilmek için hafta içi tv izletmiyor , spor yaparsa çok yorulur ve konsantre olamaz diye çok sevdiği basketbolu oynamasına izin vermiyor , sınıfındaki en çalışkan arkadaşı ile aldığı notları kıyaslanıyor ve büyükleri tarafından gence söylenen söz ise ‘Yavrum bu yılı böyle geçir sonra istediğini yaparsın’
Oysa ki insan biyo –psiko-sosyal bir varlık ve varlığını sürdürebilmesinde bu üç fenomenin birbiriyle denge içinde yer alması gerekir. Yukarıda ki 3 vaka örneğinde bu dengelerin alt üst olduğunu görmekteyiz.
Her konuda olduğu gibi sınavlarda başarı içinde belirli bir düzeyde kaygıya gerek vardır.
Sonuçları hayatın akışını etkileyecek büyük bir yarışta yer alacak olmaktan kaygı duymak, doğal ve yerinde bir durumdur . Bu bütünüyle gerçek ve akılcı bir temele dayanır.
Ancak, 'Anneme-babama ne diyeceğim?', 'Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım?', 'Akrabalarımın önüne nasıl çıkacağım?' gibi düşünceler sınavlara hazırlanan öğrencinin kaygısını olumsuz yönde yükseltir. Ve işlev bozucu etkide bulunur.
İlköğretim kademesinde lise giriş sınavlarına hazırlanan öğrencilerin içinde bulundukları yaş dönemi ergenlik dönemidir. Bu dönem bireyin kimlik edinme çabasında olduğu, sorunların daha yoğun yaşanabileceği ergenin çatışma içinde olduğu çalkantılı ve ruh sağlığı problemlerinin en yoğun yaşandığı dönemdir.
Bir de sınavda başarılı olamama endişesi bunun üstüne eklendiğinde öğrencinin kaygısını daha da arttırmaktadır. Hedeflenenin dışında bir sonuçla karşılaşıldığı takdirde, sınavın özellikle ergenlik döneminde öğrencilerin kendilik algılarını ve güvenlerini olumsuz yönde etkilemektedir- değersiz , becerisiz, güvensiz hissetmelerine yol açmakta.. depresyon, anksiyete güvende azalma ile sonuçlanan tablo intihara kadar gidebilmekte….
Bazen kaygı düzeyleri o kadar yükseliyor ki, ders çalışamaz, çalışmak istemez le geliyorlar, aileleri ise çoğunlukla bu durumu sorumsuzluk, önemsememek olarak yorumlamaya eğilim göstermekteler. Profesyonel göz ile bakıldığında ; bu tablonun altında aslında depresyon ve ya endişe gerginlik (anksiyete ) bozukluğunun olduğu uzman gözünden kaçmaz
Performansta bozucu etki yaratan düzeyde sınav endişesi oluşmasında; Gencin kendisine güvensizliği ve ya mükemmeliyetçi tutumunun oluşmasına önemli ölçüde anne ve babasının faydalı olduğuna inanarak uyguladığı eğitim ve yaklaşımların etkisi büyüktür
Anne-babaların geçmişte kendilerinin gerçekleştiremedikleri amaç ve hedeflerinin çocukları tarafından gerçekleştirilmesi yönündeki tutumları öğrencinin ilgi, yetenek ve kendi hedeflerinin göz ardı edilmesine neden olmaktadır.
Bazı gençlerin aileleri ile araları oldukça bozuluyor ve ne yazık ki , alkol, uyuşturucu vb zararlı alışkanlıklara veya intihara eğilim gösterebiliyorlar. Genelde yapılan en büyük hata çocukların- gençlerin başarı ile sevilme arasında bağ kurmalarına etken olmakla başlıyor. . Başarılılar sevilir başarısızlar sevilmez ! . Çünkü başarısız olduklarında sevgimizden ve ilgimizden kısıyoruz yalnız anne baba olarak değil toplum olarak başarıya önem verdikçe çocuklarımız bizden uzaklaşma ve topluma hayata küsmeye başladılar . Kırgın, umutsuz , mutsuz bir genç topluluğu oluşturuyoruz ve liselerde çeşitli sorunlar yaşıyorlar. Bizim toplum olarak eksiklik yarattığımız şeyleri (sevgi ilgi, hoş görü ) tekrar hatırlayıp gidermeye çalışmamız hem de bir an önce bunu yapmaya başlamamız gerekiyor.
Bunun için öncelikle aile içinde dikkat etmeniz gerekenler;
Çocuğunuzun almış olduğu sınav sonuçları ile ilgilenirken onların duygu durumlarını gözden kaçırmayın ve iyi bir gözlemci olun. Çocuğunuza onun kişilik değerini zedeleyen hitaplarda bulunmayın Başarısızlık bir sonuçtur sebepleri yalnızca çocuğunuza ait değildir bunları irdeleyin . Verimli çalışma yolları hakkında bilgi sahibi olmasına destek olun ve yeterince çaba gösterdikleri halde bekledikleri verimi alamamalarına etkide bulunabilecek faktörleri gözden geçirin (verimli çalışma yöntemlerini kazanmamış olduklarından veya hiperaktivite ya da bir başka bozukluğun etkisi olabileceğini hatırlayın). Lütfen çocuğunuzdan yalnızca ders çalışmasını beklemeyin , arkadaşlarına ve sosyal yaşantısına zaman ayırabilmeli. Çocuğunuzdan, kapasitesinin üzerinde başarı beklemeyin. Kıyaslamalarda asla bulunmayın.. Sınavlarda başarı kazanamazsa neleri yapacakları konusunda birlikte alternatifleri gözden geçirin . Teşvik edici, onurlandırıcı davranın
Ders çalışmak ve sınav kazanmak uğruna çocuğunuzla olan yakınlığınızı tehlikeye atmayın
Yetişkinler olarak biz gençlerin kendine güvenli , aileleri tarafından koşulsuz sevildiğini hisseden ,sosyal iletişimde etkin bireyler haline gelmelerini destekleyici olmaya özen göstermeliyiz. Çok iyi bir yer dediğiniz mesleği kazanması çocuğunuzun bütün hayatı boyunca mutlu ve başarılı olacağı anlamına gelmiyor
Eğitimciler açısından çocukların ve gençlerin içinde bulundukları bu zor dönemi geçirmelerine yardımcı olacak ilgili , hoşgörülü destekçi sevgi dolu yaklaşımlar sergilemeliler
Başarılı ve mutlu olabilmek için öncelikle birey olarak kendi ve çevremizle ile barışık yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Aileler lütfen bu zorlu dönemde çocuğun- gencin kendini tanımasına yeteneklerini fark etmesine ve sizin iyi ve doğru olduğuna inanarak uyguladığınız yetiştirme yöntemleri hatalarınızı düzeltmek ve onlarla daha etkili iletişim kurabilmeniz için psikologlardan yardım alınız ve Eğitimciler öğrencilerinize profesyonel yardım alması yönünde destek olunuz.
Uzman Klinik& Nöro Psikolog Ece ERGÜR